Irak'ta ağustos ayının sonlarına doğru Sadr yanlıları ile İrancı milis gruplar arasında yaşanan çatışmalar gelinen aşamada yerini diyaloğa ve siyasi müzakerelere terketmiş durumda.
Çatışmalarda 30'den fazla kişi ölürken, 800'e yakın da yaralı oldu.
Sıcak çatışma kaçınılmazdı çünkü iki taraf da birbirini sınamak istiyordu.
Şiiler arası bir sıcak çatışma kaçınılmaz bir sonuç olarak gerçekleşti
Silahlı çatışmalar iki tarafı da "savaşın galibi"nin olmayacağı sonucuna götürdü.
Fakat çatışmalar olmasaydı da geri adım atan taraftarları nezdinde itibar kaybına uğrardı.
Sadr çıtayı o kadar yükseğe çıkardı ki çatışma kaçınılmaz hale geldi.
Silahlar Şii gruplar arasında konuştuğu için olayı "aile içi kavga" olarak değerlendiren İran ve dini otoriteler devreye girerek Sadr'ı sakinleştirdiler ve çatışmaların durmasını sağladılar. Bu noktada dikkati çeken husus Sadr'ın politik ve dini kişiliği ile pragmatist geleneğidir.
Irak medyasında yer alan haberlere göre Necef ve Kum'daki Şii otoriteler silahların susması için devreye girdi. Nitekim Sadr'ın Sistani ile görüştükten 1 saat sonra kendisine bağlı silahlı gruplara meydanları boşaltma çağrısı yaptığı biliniyor. İran'ın Sadr ile irtibata geçerek "Şiiler arası kavgayı" bitirmek için girişimlerde bulıunduğu yaygın bir kanaat.
Yaptığı açıklamalar ve sert çıkışlarla çıtayı çok yükseklere çıkarak Sadr'ın geri adım atacağı beklenmiyordu ancak Sadr'ın siyasi geçmişini ve pragmatist kişiliğini bilenler bu olaylara şaşırmadılar. Zira Sadr daha önce de gerek Amerikalılarla gerekse de Maliki öncülüğündeki diğer Şii gruplarla yaşadığı çatışmaların ardından hızlı bir şekilde müzakere masasına da dönmüştür.
İfade etmeye çalıştığımız gibi, Şiiler arasındaki çatışmalar uzama potansiyeli taşıyordu ve Sadr tarafından bitirilmesi sürpriz oldu.
Sadr silaha ve kaba güce verdiği önemi masaya da vermekten kaçınmıyor
Sadr, siyasi hedeflerine ulaşmak için sadece silaha ve kaba güce dayanmıyor, bunların yanında masaya da önem veriyor.
ABD 2003'te Irak'a girip Saddam'ı devirdikten sonra ülkede tam bir kaos hakimdi. Bunu kendi lehine çevirebileceğini ve gücü ele geçirebileceğini zanneden Sadr, bir anda 2004'te Amerika'ya savaş ilan etti. Sadr'a bağlı Mehdi Güçleri ile Amerikalılar arasında çatışmalar çok kanlı oldu. İki taraf da çok zarar gördü.
Bu nedenle Sadr ve ABD'liler gözlerden uzak bir şekilde ve basına da yansıtmadan masaya oturdular ve savaşa son verdiler. Çünkü savaşın galibi yoktu ve iki taraf da bunda çıkarları olmadığı sonucuna vardı. Perdeler ardında ne konuştukları ve hangi hususlarda anlaştıkları bilinmedi.
Sadr, ABD'nin ardından 2007'de İran'a bağlı Bedir Ordusu'na savaş açtı. Bedir güçleri Haşdi Şabi'nin temelini oluşturuyor. Bu çatışmalar geçen ağustostaki olaylar gibi kanlı geçti ve 50 kişi öldü, 500'e yakın da yaralı oldu.
Devrimci yönüyle dikkati çeken Şii liderin karnesi bununla bitmiyor. 2008'de de Maliki ile karşı karşıya geldi. Maliki o dönem başbakandı ve silahlı güçler de onun emrindeydi. Maliki, 2008 martında Sadr'a karşı saldırı emri verdi. Irak ordusu, Sadr'ın Mehdi Ordusu'na geniş kapsamlı saldırılar düzenledi.
Bu savaş Bağdat'la sınırlı değildi. Necef'e ve diğer bazı kentlere de yayıldı.
Bu savaşta Sadr güçleri büyük zayiat verdi. Çünkü bu savaşta ABD'liler Makiki'nin yanında yer alıyordu ve Sadr'a karşı savaşıyorlardı. Bu savaş da Sadr'ın silahları susturma çağrısından sonra durdu ancak Şii lider bu kez ağır bir darbe almıştı.
O zamanlar ağır bir darbe alan Sadr'ın intikam almak yerine masaya oturacağını kimse beklemiyordu. Irak medyasına göre Sadr, İran'a gitmiş ve Süleymani ile görüştükten sonra savaşı durdurmuştu. Yani yine Şiiler arası bir savaşı "Şiiler hamisi" konumundaki İran durdurmuştu.
Sadr'ın pragmatist kişiliği Irak'taki olaylarda belirleyici rol oynuyor
Sadr, son olaylarda da ani bir şekilde 30 Ağustos'ta silahları susturma ve meydanları boşaltma talimatı verdi. Sadr'ın çağrısının ardından en radikal Haşdi Şabi grubu olarak bilinen Asaib Ehli Hak lideri Kays Haz Ali, kendisine bağlı tüm ofislerin kapatılması talimatı verdi. Bu da İran'ın arabuluculukta belirgin bir rol oynadığı gerçeğini ortaya koyuyor.
Tam olarak bunlarla bağlantılı olduğu için ekim ayında gösterilerin artması ihtimaline karşılık Sadr Seraya Selam'a Selahaddin vilayeti hariç silahları susturma emri verdi. Buradaki amaç ekim gösterilerinde silahların devre dışı kalması ve eylemlerin barışçıl olmasıdır. Nitekim 2019'daki ekim gösterilerinde yüzlerce kişi ölmüştü. Sadr bu kez benzer olayların önünü almak için silahların devre dışı kalmasını amaçladı.
Irak'ta yaşananları ve politik perspektifleri dini, ideolojik ve mezhebi temelde değerlendiren yaklaşımlar eksik ve gerçekten kopuk olduğu kadar fantastiktir de. Zira toplumsal bir özellik taşıyan tüm hareketler siyasi ve politik bir hedefe de matuftur.
O nedenle siyasi bir özellik taşıyan hareketlerin adımlarını ve eylemlerini ülkenin siyasal gidişatı ve söz sahibi güçlerin stratejileriyle bağlantılı düşünmek lazım. Sadr'ın politikalarını da bu bağlamda değerlendirmeli ve çıkışlarının da taktiksel ve stratejik yönlerini dikkate almalı.
Son günlerde artık diplomatik hareketlilik de yukarıda işaret ettiğimiz dengelerin bir göstergesidir. Ağustos ayının sonlarındaki çatışmaların ardından hükümet kurmak için çatı oluşuna giden İran'a bağlı Şiiler Koordinasyon Çerçevesi'ni ilan etmişti. Bu koalisyon hükümeti kurmada başarılı olmadı, Sadr-KDP ve Sünnilere de hükümet kurdurmamıştı.
Asıl olarak Sadr ile Maliki arasında gelişen rekabette kazanan olmadı yine. İkisi de hükümet kuramadı. Bunun üzerine Sadr-KDP-Sünni ittifakı da dağıldı Koordinasyon Çerçevesi de dağıldı. Bunun yerine Şiiler-Kürtler-Sünniler ülkeyi idare etme koalisyonu adıyla bir ittifakı kamuoyuna duyurdu.
Irak'taki diyalog iklimi bölgesel ve küresel güçlere bağlı
Şimdi Şiiler, Kürtler ve Sünniler yeni bir hükümet kurmaya çalışıyor. Bu hükümet 2 sene görev yapacak ve ülkeyi genel seçimlere götürecek. KDP ile KYB de cumhurbaşkanı adayı üzerine anlaşacak ve bakanlıklar da ona göre paylaştırılacak.
Silahların susmasının ardından Irak'ta hakim olan yumuşak hava tarafların sorunlarını daha sakin ve barışçıl bir ortamda konuşmalarına da imkan veriyor. Buradaki temel sorun bölge ülkeleri ve küresel güçlerin baroş ve diyaloğu tehdit olarak görüp görmeyeceğine bağlı.
Bu bağlamda İran Irak'ta hegemonyasını artırmaya çalışırken ona zemin oluşturan Şiilerin kendi aralarında kamplaşmamasına ve enerjilerini birbirleriyle harcamamasına önem veriyor. Çünkü Şiilerin zayıflaması durumunda İran da konumunu kaybedecektir. O nedenle barış ve çatışmasızlık ortamı şu aşamada İran'ın işine gelir.
Türkiye de Sünniler kartını kullanarak kendine alan açmayı bir aralar denedi fakat son yıllardaki faşizan politikalar nedeniyle bu treni çoktan kaçırdı. Türkiye irapta mahalli olmayan Türkmenlere oynayarak Irak'taki dengelerde rol oynama fırsatını kaçırıyor.
ABD ise uzun süredir belirsiz ve istikrarsız olan Ortadoğu politikaları nedeniyle kimseye güven vermeyen bir pozisyonda. Ne yapacağına karar veremeyen mütereddit tavırlar Washington'ın buradaki etkisini zayıflatıyor.
Rusya ise Ukrayna savaşının ardından üzerinde oluşan ağır baskıyı hafifletmek için enerji arzının düşmesi ve alternatiflerin azalmasını istiyor. Bu yüzden Kürdistan Bölgesi'nin doğal gaz ihracı haberlerinden ve açıklamalarından oldukça rahatsız. Rusya'nın bu rahatsızlığı da İran üzerinden Erbil'e fatura olarak dönüyor. Çünkü İran, Bağdat'taki yargı erki üzerinde baskı kurarak Erbil'i zor durumda bırakacak kararlar aldırabiliyor.
Netice olarak Irak'ta sıcak çatışmaların ardından ülkeye hakim olan diyalog atmosferinde Şii otoriteler kadar da Sadr'ın çıkarcı kişiliği de rol oynamıştır ve bunun ne kadar süreceğini de yine orta ve uzun vadedeki çıkarlar belirleyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish