Yaklaşan İstanbul Baro seçimleri tüm Türkiye'nin gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
2020 yılında pandemi gölgesinde gerçekleşen seçimin ardından, 56 bin avukat 15 Ekim 2022 Cumartesi saat 10.00'da Haliç Kongre Merkezi'nde yeniden seçime gidecek.
Mevcut Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu'nun yeniden aday olmadığı seçimlerde 9 farklı grup yarışacak.
Bu gruplar arasında gözler ilk kez başörtülü bir kadın avukatı aday gösteren Bağımsız Avukatlar (BAK) gurubuna çevrildi.
BAK'ın adayı Avukat Gülden Sönmez ile seçim süreci özelinde avukatların sorunları ve ideal bir baronun kodlarını konuştuk.
Kamuoyu Gülden Sönmez'i yapmış olduğu uluslararası hukuk mücadelelerinden dolayı yakından tanıyor. Ancak şuan Bağımsız Avukatlar Grubunun İstanbul Barosu Başkan Adayısınız. Bağımsız Avukatlar ne zaman, kim tarafından kuruldu, neyi amaçlar ve nasıl yol alır, bize kısaca anlatır mısınız?
Bağımsız Avukatlar, İstanbul Barosu içerisinde baroya mensuplarınca oluşturulan mesleki bir grup… 2020 yılından başlayan birlikteliğimiz 5 Nisan 2021'de Avukatlar Günü'nde tüm kamuoyuna ilan edildi. Bağımsız Avukatlar aslında uzun süredir tanışmış olduğumuz, farklı çevrelerde ve alanlarda hak mücadelesi veren arkadaşlarımızla birlikte kurduk.
Bu birliktelik, avukatın ve avukatlık mesleğinin itibar ve onurunun korunması, savunma hakkının dokunulmazlığı, adil yargılanma hakkının işletilmesi, hukukun üstünlüğü, yargının işleyişindeki sorunlar başta olmak üzere avukatlık mesleğine dair bütün sorunlara karşı itirazlarımızı ve çabalarımızı ortaya koymayı amaçlıyor.
Bağımsız Avukatlar, bir Bağımsız Meclis'ten ve Bağımsız Kürsü'den oluşuyor. Bir başkanımız yok. Dikey değil, yatay bir yönetimi benimsiyoruz. Bağımsız Meclisimiz şu an için 45 kişiden oluşuyor. Bağımsız Avukatlar'ı bu ekiple yönetiyoruz.
Bir de Bağımsız Kürsülerimiz var. Bağımsız Kürsülerimiz tüm meslektaşlarımızın katılabildiği, her konuda sözünü özgürce söyleyebileceği bir ortam. Tüm meslektaşlarımızın görüş ve düşüncelerine değer verdiğimiz için böyle bir yapılanma tarzı oluşturduk.
Bağımsız Avukatlar ikinci kez seçime giriyor. Daha önceki seçimlerde Şadi Çarsancaklı adayınızdı. Bu seçimde de sizi görüyoruz. BAK seçime giren adaylarını nasıl seçiyor? Sizin adaylığınız nasıl bir süreç ile belirlendi?
Az önce ifade etmiş olduğum Bağımsız Kürsülerimize açık bir ilanda bulunuldu. Adaylarımızın seçilmesi sürecinde bir anket ve ön seçim yapıldı. Başkanlığa aday olan yoktu ancak kimin olmasını istedikleri konusunda üç isim önerilerle öne çıkmıştı. Bu isimlerden birisi de bendim.
Bu sonuçların değerlendirildiği toplantıda mevcut öneri ve seçim ile adaylığım belirlendi. Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Disiplin Kurulu adaylarımızı da Bağımsız Meclisimiz ve Bağımsız Kürsülerimiz ile birlikte kararlaştırdık.
Hukukçu eğitimi sorunu
Sadece İstanbul Barosuna kayıtlı 56 bin avukattan bahsediyoruz. Bu çok ciddi bir rakam. Elbette bu kadar kalabalık bir meslek grubunun sorunları da konuşulmalı. Ülkemizde avukatların sorunlarını sıralayın desek ilk üçü ne olurdu?
Eğitim sorununun en çok hissedildiği bir dönemdeyiz. Hızla artan özel üniversiteler, yetersiz ve kalitesiz bir hukuk eğitim sadece eğitim göreni değil tüm yurttaşları, tüm yargı sistemini etkiliyor. Kontenjan ve yüzdelik sıralama sınırı, üniversitelerin hukuk eğitiminin standarda bağlanması ve denetlenmesi bir an önce düzenlenmeli. Hukuk eğitimi içinde uygulamaya dair temaslar ve usuller oluşturulmalı, staj eğitiminin daha etkili ve gerçekçi yapılması için yazılı kurallar yeniden ele alınmalı.
Ekonomik ve iş gücüne dair sorunlar
İş potansiyeli ile avukat sayısının orantısız artışı uygulamada çoğu meslektaşın mali sorunlarla karşılaşmasını kaçınılmaz kılıyor. Biz bu konuda bazı hukuki işlemlerde avukat bulundurma zorunluluğunun getirilmesini hem de vergi yükümlülüğü açısında yıllara göre kolaylık ve indirim sağlanmasını savunuyoruz.
İtibar-algı sorunu
Bugün yaşadığımız itibar sorunu beraberinde pek çok sorunu da getiriyor. Avukatın itibar sorunu yaşıyor olması savunmayı güçsüzleştiriyor. Adaleti doğrudan etkiliyor. Avukatın hayatını etkiliyor mesela… Uygulamada iş görmesini zorlaştırıyor.
Bu sorunun bertaraf edilmesi izin tüm sebep ve aktörlerle iyi ve etkili mücadele etmek gerekiyor. Biz bunun farkındayız ve önemsiyoruz. Avukatın sorunlarında çözümü de ayrı ayrı ele alacağız.
Avukat intiharları haberlerini de sıkça duyuyoruz. Sizce bunun sebebi nedir ve çözüm yollarına ilişkin neler yapılmalı?
Google arama motoruna avukat ve intihar diye yazıldığında çokça üzücü habere rastlarsınız… Bütün yönleriyle araştırılması, tetkik edilmesi, bilimsel incelemeye tabi tutulması gerekir.
Gördüğümüz kadarıyla ülkenin genel ekonomik durumunun mesleki açıdan avukatlık mesleğine ve gelirlerine ciddi etkileri var. Özellikle son dönemlerdeki pandemi birçok avukatlık bürosunun kapanmasına, avukat yanında çalışan genç avukatın işsiz kalmasına sebebiyet verdi.
Avukatlık mesleği uzunca yıllardır gerek bürokrasinin bakışı, gerekse toplam kalitedeki düşüş nedeniyle ciddi bir itibar kaybına uğradı. Özellikle devlet yetkililerinin avukata bakışı; avukatı yalnızlaştıran, mesleğini ifasını fazlasıyla güçleştiren ve sosyal saygınlığını örseleyen boyutlarda.
Bürokrasi açısından avukat; sorun çıkaran, savcı ve hâkimler için suçluyu koruyan, suçlunun suç ortağı gibi muamele görmekte zaten niteliği gereği yalnız gösterdiği faaliyetinde iyice yalnızlaştırılıyor. Tüm bu koşullar büyük hayaller ile mesleğe atılan Meslektaşlarımızı umutsuzluğa ve mutsuzluğa sevk ediyor.
Meslektaşlar arası dayanışma ve Barolar ile ilişkiler de çok zayıf olunca bu çıkmazdan çözüm bularak çıkamayan meslektaşlarımızın bazıları için acı sonuçlar ortaya çıkıyor.
Biz Bağımsız Avukatlar olarak meslektaşlarımızın sorunlarının farkındayız. Buradaki sorunun tüm boyutlarıyla incelenip çözüme ulaştırmak pekala mümkündür. Bu sorumluluğu tüm meslektaşların ve baronun alması gereklidir ve doğal olanı budur.
İntihar vakalarının her olay bazında hangi sorunlardan kaynaklandığını tespit etmek üzere araştırma komisyonları kurmak, acı sonuca götüren sebepleri bertaraf etmek, baro ile bağını ve dayanışma ayağını sağlamlaştırmak sorunun çözümünde ilk atılacak adımlardır.
Özellikle dayanışma boyutu çok ihmal edilmiş bir alandır. Bunun için gerekli çalışma planı ve usulümüz, ekibimizin insan hakları alanındaki çalışma tecrübesi sorunu çözümüne hız baroya da vizyon kazandıracaktır.
Üzülerek belirtmek isterim ki, son yıllarda avukata şiddet olaylarının da çok arttığını görüyoruz. Bu duruma ilişkin de çözüm önerileriniz var mı?
Az önce ifade ettiğim gibi, öncelikle avukata bakışın değiştirilmesi gerekiyor. Bu aslında toplumda oluşan avukat algısından kaynaklanıyor. Dizilere, filmlere baktığınızda avukatı genellikle, güvenilmez, zayıfı ezen rolde görürsünüz. Siyasilerin açıklamaları, sosyal medya mecralarında, haberlerde avukatın itibarsızlaştırılmasına dair haberleri görürsünüz.
Saldırı haberlerinin gündemde sürekli yer alması bile saldırıları normalleştirmekte ve cesaretlendirmektedir. Baro olarak itibarsızlaştırmaya müdahale etmek, izleme-savunma-uygulama yapmak zor değildir.
Ayrıca avukatların toplumdan uzak odaları yok, müvekkilleriyle, takip ettiği işin karşı tarafıyla kendi ofislerinde ya da topluma açık mekânlarda görüşmeler yapıyorlar.
Hal böyleyken son yıllarda avukatlara karşı artan saldırılar ve cinayetler çarpıcı derecede artması itibarsızlaştırmanın ve normalleştirmenin sonucudur. Biz bunun için öncelikle avukatlara özel bir hattın kurulmasını ve bilhassa haciz mahallinde kolluk bulunması zorunluluğu getirilmesini sağlayacağız.
Son dönemde en popüler meslekler arasında Hukuk Fakülteleri ilk sırada yerini alıyor. Bu yüzden de İstanbul Barosu'na kayıtlı her iki avukattan birinin 10 yıldan daha az kıdeme sahip genç avukatlar olduğunu görüyoruz. Genç Avukatların sorunlarının çözümü için neler vadediyorsunuz?
İstanbul Barosu, Dünyanın en büyük barosu. 1 Eylül itibari ile tam olarak 56 bin 113 kayıtlı avukatı bünyesinde barındırıyor. Bu rakam bazı ilçelerin hatta bazı illerin nüfusundan bile daha büyük bir sayı. Bu avukatların yarısından fazlasını çok genç meslektaşlarımız oluşturuyor.
Genç avukatların sorunlarının çözülmesi için Bağımsız Avukatlar çalışmalarını çok yönlü planladı. Mali sorunlar, mesleki kalite sorunu, sistemden kaynaklanan sorunlar her biri ayrı ayrı düşünüldü.
Kısa kısa değinmek gerekirse; Ücret karşılığı çalışan avukatların "bağımsız faaliyetleri", "meslek kuralları" ile garanti edilecektir.
Savunmanın kutsallığı ve avukatların görevlerini yaparken eşitliğinin retorikten öte bir anlam bulması ancak faaliyetin ekonomik ve sosyal açıdan hukuki teminat altına alınması ile mümkündür.
Bu bakımdan işveren avukatların veya şirketlerin bünyesinde ücret karşılığı işgören avukatlara ilişkin kanuni teminat sağlanacaktır.
Özel bir faaliyet alanı olduğu açık olan avukatlığın hukuk adına yaşaması için Basın-İş Kanunu gibi özel bir kanunla düzenlenmesi sağlanacak, işgören avukatların fazla mesai, kıdeme hak kazanma şekilleri ve tazminatları, tip sözleşmesi, asgari tarife, izin hakları, sosyal sigortaları bağımsız düzenlenmelerle kanuni zemine oturacaktır.
CMK ücretlerinin günümüz şartlarında komik ve haksız seviyede kaldığı herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Düşünün CMK atamasıyla ağır cezada bir dava takip ediyorsunuz. Karar, istinaf, temyiz gibi aşama aşama takip etmişsiniz. 5 yıl, 7 yıl hatta daha fazla sürmüş. En sonunda alacağınız ücret 2 bin TL. Tamamen bitmeden almanız mümkün değil.
Aynı tür dava için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde kanun avukata bu davayı 17 bin 500 TL'den alamazsın diyor.
Biz burada farklı bir şey söylüyoruz. CMK atamalarında ücretlendirme davadaki aşamalara göre ayrılsın. İlk derece yargılamaları, istinaf, temyiz ve bozma sonrası aşamaların her biri için ayrı ücretlendirme yapılmalıdır.
Ayrıca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve CMK görevlendirmelerinde ekonomik gelişmelerin tarifeye yansımasının aylık olarak yapılması sağlanacak, aylık açıklanan ÜFE-TÜFE oranlarına göre açıklanan tarifelerde kendiliğinden artış olması için gerekli düzenlemelere zorlayacağız.
Bu kadar önemli sorunların yaşandığı meslek grubunda, baronun varlığı çözüm noktasında oldukça önemli görünüyor. Ancak İstanbul Barosu Genel kurula katılım son seçimlerde yaklaşık yüzde 50 oranında kalmış. Katılım ciddi oranda düşük. Bunun sebebi nedir?
Avukatlar, özellikle de mesleğin başında olan meslektaşlar için Baro Genel Kurulu geçmişten gelen bir gelenek gibi. İstanbul Barosu veya Türkiye Barolar Birliği tarafından Genel Kurullara katılım ve önemi hakkında açıklayıcı, bilinç düzeyini arttırıcı program yapıldığı söylenemez. Avukatın Baro ile ilişkisi staj ve aidat yükümlülüğü noktasında yürüyor. Haliyle barodan habersiz barosuz bir avukat söz konusu.
Bu durumda Genel Kurulda Baro Yönetimini ibra edip etmemek, oy kullanmak, önerge teklifi verip söz alabilmek anlamsızlaşıyor ya da uğraşmaya değer görülmüyor.
Biz bunları tüm meslektaşlarımıza anlatıyoruz ve buradan da genel kurula gelin, birlikte değiştirelim diyoruz. "Baro Sensin! Baro Senin!" dememizdeki asıl maksat da bu… Baro demek sen demeksin. Avukatsız baro da yargı da olmaz. Baronun senin olduğunu bil ki sana ve yargıya iyi gelmeyeni yenisi ile değiştir. Biz bu genel kurulda olabildiğince meslektaşlarımızın katılımını artırmaya çalışıyoruz.
İstanbul Barosu'nu 20 yıldan fazladır, baro mensubu olan avukatların yüzde 30'unu bile oluşturmayan bir gruptan oy almış olan aynı grup yönetiyor. Baroda çok sesliliği nasıl sağlamak gerekir?
Biz Bağımsız Avukatlar ilk olarak 2021 yılında baro seçimlerini girdik. O zaman olduğu gibi hala katılımcılığa ısrarla vurgu yapıyoruz.
Geçen yıl sloganımız "Baroyu hep birlikte yönetelim" idi. Bunun bir alt yapısı var. Çünkü Baro Meclisi mevcut haliyle işlevsel değil. Yönerge ile kurulmuş. Yönergeye göre meclisi oluşturan üyelerin naradaysa tamamı mevcut yönetim, merkez ve kurullardan, geçmiş dönem yönetim kurulu başkan ve üyelerinden oluşuyor. Alınan kararların hiçbir bağlayıcılığı yok.
Baro Meclisinin yasal nitelik kazanması gerektiğini, mesleğe dair esaslı konularda Baro Meclisinin yetkili olmasını, hatta teknolojik imkanlar ile tüm meslektaşların katılımının sağlanabileceğini savunuyoruz. Çünkü baro tam avukatların barosudur.
Bizim savunduğumuz katılımcılık baroyu güç kazandıracaktır. Örnek olarak son dönemde gerçekleştirilen olumlu bir gelişmeden bahsetmek istiyorum. Avukat Hakları Merkezi Yürütme Kurulunda oluşturulan yapıda bu katılımcılık kısmen sağlanmıştır.
Her gruptan temsilci meslektaşın varlığı Avukat Hakları Merkezini tüm avukatların merkezi anlayışını yerleştirmektedir. Böyle bir katılımcılık neden diğer alanlarda olmasın? Aksi halde "orada bir baro var uzakta gitmesek de olur" şekline dönüşüyor.
Baro-siyaset ilişkisine de değinmek istiyorum. Çünkü son dönemlerde en büyük tartışma da aslında bu eksenden yükseliyor. Barolar siyaseti takip etmeden yargıyı, kanunu daha doğrusu çalışma alanlarını nasıl yönetebilir ve bu ilişki aslında tarafsız olması gerektiği düşünülen avukatlara nasıl yansır?
Baro-siyaset ilişkisi günümüzde iktidar-muhalefet ilişkisine benzer partiler arası rekabet unsurlarını taşıyan bir ilişkiye hatta çatışmaya dönüşmüş durumdadır. Bu noktaya gelmesinde tarafların tutumları etkilidir. Bunun sonucu olarak ta çoğu meslek sorunları ilgili idarelerle baronun diyaloğu sayesinde çözülebilecekken çözümsüzlüğe mahkum edilmiştir. Mesela Adliyelerin yönetiminde ne sistemsel olarak ne de uygulamada Baro yoktur.
Bağımsız Avukatlar olarak, baronun asli çalışma alanın dönerek, mesleği öncelemesini, avukatına değer vermesini ve verilmesini sağlamayı hedefliyoruz. Katılımcı Baro anlayışı ile yönetilen bir ortamda tüm muhataplarla ilkeli diyaloglar sağlayıp "avukatın barosu" olmayı başaracağız. Aynı zamanda hukuku üreten ve öneren olmayı da...
Son olarak şunu sormak istiyorum. Her meslek grubunun seçimleri yapılıyor, sendikaları vs. oluyor. Ancak hiçbiri Baro Seçimleri kadar ses getirmiyor. Özellikle İstanbul Barosu Seçimleri hiçbir dönemde gündemden düşmüyor. İstanbul Baro seçimleri tüm ülkeyi neden ilgilendiriyor ve sonuçlarının ülkemiz adına ne gibi bir etkisi oluyor?
İstanbul Barosu seçimleri tüm ülkeyi ilgilendirir ve ilgilendirmelidir. Evvela Baro sıradan bir meslek örgütü değildir. Avukat olmaz ise adalet olmaz, etkisizleştirirseniz adil yargılamamış olursunuz. Avukat olmadan adalete erişim mümkün olmaz. Bu da toplumsal düzenin bozulması anlamına gelir.
İstanbul bazına indirdiğimizde ise İstanbul Barosu hem köklü bir barodur hem de dünyadaki barolarla karşılaştırıldığında en kalabalıklar arasındadır. Bu büyük bir etki gücüne sahip olabileceği ve doğru hamlelerle adalete ve avukata dair iyi olanı güzelin gerçekleştirileceği anlamına gelmektedir. Bu etkiyi ve gücü baromuz gerçekleştirememektedir.
Bağımsız Avukatlar olarak, İstanbul Barosunun güçlü ve etkili olması gerçeğinin farkındayız. Bu etkinin ve gücün gerçekleşmesi için tüm meslektaşlarla etkili iletişim ve birlikte yönetim kültürü ile gerçekleşeceğini savunuyor ve talep ediyoruz.
Seçimlere çok az bir zaman kala tüm ayrıntıları konuşmuş olduk. Daha adil bir ülke adına baro seçim sonuçlarının hayırlar getirmesini diliyorum…
Avukat Gülden Sönmez kimdir?
1966 Sivas doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini bir köy okulunda tamamladı. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Mezun olduktan sonra serbest avukatlık yapmaya başladı.
İnsan hakları alanında STK'larda aktif görevler aldı. İkinci üniversite olarak Uluslararası İlişkiler bölümünü tamamladı. 1992-1995 yılları arasında özel bir yazılım ve mühendislik firmasında projelendirme, analiz ve raporlama üzerine çalıştı. 1996-2012 yılları arasında İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği'nde (MAZLUMDER) ve 2004-2018 yılları arasında İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı'nda (İHH) yönetici olarak görev aldı.
2009 yılında Türkiye ayağını İHH'nın organize ettiği uluslararası Viva Palestina - Gazze Kara Konvoyunda ana koordinasyonda bulunmuş ve Gazze'ye araç konvoyunun ulaşması ve ambargonun kırılmasını sağlayan konvoyda aktif görev almıştır. Ayrıca 2010 yılında Gazze Özgürlük Filosu organizasyonunda da yönetici olarak aktif görev almıştır. Mavi Marmara gemisi yolcularındandır.
Suriye'deki cezaevlerinde tutulan işkence ve tecavüze maruz kalan Suriyeli kadınlar için Vicdan Konvoyu Projesini oluşturdu ve Dünyanın dört bir yanından Suriye sınırına 10 bin kadının buluşarak gitmesiyle savaş mağdurları kadınlara dünyanın dikkatini çekti. Vicdan Hareketi adıyla projeyi devam ettirdi.
İnsan hakları alanında ulusal ve uluslararası birçok çalışmada görev aldı ve yine bu alanda bir kitabının yanı sıra çok sayıda raporu ve makalesi yayımlandı. Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nda ve İşkenceyi Önleme Komitesi'nde kurul üyesi olarak görev yaptı.
Bazı dönemlerde İstanbul Barosu İnsan Hakları Komisyonunda görev aldı. İşletme, pazarlama, iletişim, kriz yönetimi, planlama, proje yönetimi, kapasite geliştirme, çeşitli hukuk programları, arabuluculuk, tahkim, insani diplomasi, insani yardım, uluslararası hukuk ve insan hakları konulu eğitim programları ile birçok alanda çok sayıda eğitim programı ve kursa katıldı. İnsan hakları, örgütlenme özgürlüğü, dernekler hukuku vb birçok konuda konferans ve eğitimler verdi.
Bosna (Srebrenitsa), Mavi Marmara Davaları, Filistin, Irak, Suriye, Yemen'deki savaş suçları ve insanlığa karşı suçların yargılanması, Mısır, Doğu Türkistan, Türkmenistan, Tacikistan, Myanmar vb coğrafyalarda yaşanan ağır insan hakları ihlalleri için evrensel yargı yetkisi çerçevesinde ve ayrıca uluslararası ceza yargı mercilerinde (Uluslararası Ceza Mahkemesi dahil olmak üzere) ve Birleşmiş Milletler nezdinde dosyaları bulunmaktadır.
Bireysel insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak da çok sayıda davada avukatlık yapmıştır.
BAĞIMSIZ AVUKATLAR kurucularındandır ve halen serbest avukatlık yapmaya devam etmektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish