Ülkemizde cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri önümüzdeki bir yıl içinde yapılacak. Söz konusu seçimlerde oy verecek seçmenlerin kararlarını başta kültürel, dinsel, ekonomik, politik, sosyolojik ve psikolojik olmak üzere pek çok parametrenin etkileyeceğini biliyoruz.
Günün sonunda seçmenler tercihleriyle, "Kim yönetmeli?" sorusuna da kendi cevaplarını vermiş olacaklar.
Peki, bu soru antik dünyanın iki büyük filozofu olan Platon ve Aristoteles'e sorulsaydı, anılan düşünürler nasıl bir cevap verirlerdi?
Gerçi her iki filozof da demokrasiyi eleştirmiştir. Dolayısıyla bu yazıda Platon ve Aristoteles'in demokrasiye ilişkin eleştirileri parantez içine alınacaktır.
Eski Yunan felsefe geleneğinde siyasal düşünceler etik öncüllerden yola çıkarak ortaya konuyordu.
Platon ve Aristoteles'in gözünde ideal bir devlet adamı her şeyden önce kendisi bir erdem olan adaleti devlette egemen kılmalıydı.
Yalnız bir devlet adamının toplumu yönetirken adaleti egemen kılabilmesi için, başta kendisinin sahip olması gereken başka bir erdem vardı; o da bilgelik.
Her iki filozof da ancak bir erdem olan bilgeliğe sahip olan bir devlet adamının devlette adaleti egemen kılabileceğini düşünmekteydi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak Platon ve Aristoteles'in bilgelik anlayışları birbirinden farklıdır. "Kim yönetmeli?" sorusuna Platon'un cevabı hiç kuşkusuz "Filozof kral" olurdu.
Platon'un gözünde iktidar ancak bilgelikle (sophia) birlikte meşru bir otoriteye dönüşebilirdi. Yani, Platon'un bakış açısından iktidarı iktidar yapan gücü değil, bilgeliğidir.
Böylece doğru ve yanlışı birbirinden ayırt eden bir bilge daima doğrunun izini sürerek toplum için doğru işler yapacaktır.
İşte Platon'a göre filozof kral, güç, bilgi ve aklın uyumlu birlikteliğini temsil eden bir yöneticidir.
Aristoteles'in kavramsal çerçevesini çizdiği devlet adamı ise her şeyden önce günümüz siyasetçilerinin sahip olduklarından farklı bir anlayışın temsilcisidir.
Aristoteles insana, topluma, ideolojik ya da sınıfsal bir perspektiften bakmıyordu. Zaten onun yaşadığı devirde "ideoloji" ve "sınıf" gibi modern dönemde ortaya çıkmış kavramlar henüz türetilmemişti.
Aristoteles, tüm toplumun ortak yararını, adaleti gözeten, yurttaşların kendilerini gerçekleştirmelerini mümkün kılan koşulları yaratma kaygısını taşıyan bir devlet adamı portresi ortaya koymuştu.
Filozof, bir devlet adamının anayasaya uygun davranması, görev ve sorumluluklarının bilincinde olması ve bu sorumlulukları yerine getirebilmesi için gerekli erdeme; yani bilgeliğe sahip olması gerektiğini düşünüyordu.
Devlet adamının mutluluk, ortak iyi, adalet konularında yetkin olabilmesi ancak pratik bilgeliğe (phronesis) sahip olması, yani yargı yetisiyle doğru kararları verebilen bir insan olmasıyla mümkündü.
Pratik bilgeliğe sahip olmadan toplum için yasalar yapan bir siyaset insanı, Aristoteles'in gözünde, büyük bir olasılıkla ne iyi bir yasa koyucu ne de olağanüstü bir siyaset insanı olabilirdi.
Yazının başındaki soruya, yani "Kim yönetmeli?" sorusuna dönecek olursak;
Bu soruya kuşkusuz Platon, "Filozof kral", Aristoteles ise "pratik bilgelik erdemine sahip yönetici" cevabını verirdi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish