Pan-Afrikanizm hareketi esasında bir kurum olarak Afrika Kurtuluş Günü demek olup Pan-Afrikanizmin büyümesini ve gelişimini yansıtır.
Pan-Afrikanizm sömürgecilikle mücadelede odak noktasını, ulusal bağımsızlık mücadelesi olarak belirlemişti.
Pan-Afrikanizm güçlenip daha olgun bir hedef haline geldikçe, Afrika Kurtuluş Günü etkinlikleri bu olgunlaşmayı farklı etkinliklerle yansıtır oldu.
Eski adıyla Afrika Özgürlük Günü ya da Afrika Kurtuluş Günü, 25 Mayıs 1963'te Afrika Birliği Örgütü'nün kuruluşunun senesinin anılmasıdır.
Günümüzde Afrika kıtasının çeşitli ülkelerinde ve dünyanın her yerinde kutlanmaktadır. Örgüt 9 Temmuz 2002'de Güney Afrika'nın Durban kentinde Afrika Birliği'ne dönüştürüldü ancak bugün, 25 Mayıs'ta kutlanmaya devam ediyor.
Afrika Günü'nün tarihi serencamı
Birinci Bağımsız Afrika Devletleri Kongresi, 15 Nisan 1958'de Gana'nın Accra şehrinde yapılmıştı. Gana Başbakanı Dr. Kwame Nkrumah başkanlığında toplanan kongre o zamanlar Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin bir parçası olan Mısır ve Etiyopya‘dan temsilcilerden oluşuyordu.
Ev sahipliğini Gana'nın yaptığı programa Liberya, Libya, Fas, Sudan, Tunus, Kamerun Halkları Birliği katılırken Apartheid rejimi sebebiyle Güney Afrika Birliği davet edilmemişti.
Konferans, Afrika halkının kendilerini yabancı egemenlik ve sömürüden kurtarma kararlılığını sembolize etmenin yanı sıra Afrika kıtasındaki kurtuluş hareketlerinin ilerlemesini dillendiriyordu.
Pan-Afrika Kongresi 1900'deki kuruluşundan bu yana benzer hedefler için çalışıyor olsa da, Afrika topraklarında ilk kez böyle bir toplantı yapılıyordu. 1
Konferans, bir Afrika Özgürlük Günü'nün kurulması "Bugün kurtuluş hareketinin her yıl ilerlemesini işaretlemek ve Afrika halkının kendilerini yabancı egemenlik ve sömürüden kurtarma kararlılığını sembolize etmek" için bir gündür şeklinde çağrıda bulundu.
Konferans, 1963'te Afrika Birliği Örgütü'nün oluşumuna kadar Kazablanka Grubu ve Monrovia Grubu döneminde Afrika devlet ve hükümet başkanlarının sonraki toplantılarının temelini oluşturması bakımından dikkate değerdi.
Beş yıl sonra, 25 Mayıs 1963'te, otuz Afrika ülkesinin temsilcileri, İmparator Haile Selassie'nin ev sahipliğinde Etiyopya'nın Addis Ababa kentinde bir araya gelmişti.
O zamana kadar kıtanın üçte ikisinden fazlası, çoğunlukla emperyal Avrupa devletlerinden bağımsızlığını elde etmişti.
Bu toplantıda, ilk amacı Angola, Mozambik, Güney Afrika ve Güney Rodezya'nın dekolonizasyonunu teşvik etmek amacıyla Afrika Birliği Örgütü kuruldu.
Bu tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti, Güney Afrika'daki ırkçı rejimi resmen kınadığı gibi Güney Rodezya'ya ambargo uygulamıştı. 2
Kongre, özgürlük savaşçıları tarafından yürütülen çalışmaları destekleme ve sömürge uluslarına askeri erişimi kaldırma sözü vermişti.
Üye devletler arasında yaşam standartlarını iyileştirmeyi amaçlayan bir tüzük hazırlandı. Başkan Selassie, "Bu birlik sözleşmesi bin yıl sürsün" diye haykırmıştı.
Tüzük 26 Mayıs'ta Fas hariç tüm katılımcılar tarafından imzalandı. Bu toplantıda Afrika Özgürlük Günü'nün adı Afrika Kurtuluş Günü olarak değiştirildi.
2002'de Afrika Birliği Örgütü'nün yerini Afrika Birliği aldı. Ancak, Afrika Günü'nün yeniden adlandırılan kutlaması, Afrika Birliği Örgütü'nün oluşumuyla ilgili olarak 25 Mayıs'ta kutlanmaya devam etti. 3
Afrika Günü, çoğunlukla 25 Mayıs olmak üzere hem Afrika'da hem de tüm dünyada kutlanmaya devam etmektedir.
2015 yılı Afrika'nın Gündemine Yönelik Kadınları Güçlendirme ve Kalkınma Yılı" olmasıyla birlikte her yıl Afrika Günü için geleneksel temalar belirlenmektedir.
Bir Türk gözüyle Afrika Günü
Afrika günü, kıtada bin yıla aşkın tarihi olan Türkler için çok şey ifade etmesi gerekirken günümüzde pek bir manaya gelmemektedir.
Bunun temel sebebi devlet politikalarımızın yüzeysel ve bilgiden yoksun olmasından ileri gelir. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika-Türkiye münasebetlerine baştan beri önem vermiş olsa da devletimizin kayda değer bir Afrika politikası mevcut değildir.
Hal böyle olunca Afrika günü biz Türkler için ya içi boş manasız bir tarihten ya da safari fotoğrafı paylaşmaktan ibaret kalmıştır.
Şayet bu hususta bir devlet politikamız olsaydı, Afrika'da hizmet etmiş ve orada vefat etmiş münevverlerimizi en azından Afrika Günü'nde anar, onların ismini okullara, yollara verip yeni kuşaklara öğretirdik.
İslam eğitimi için senelerce Ümit Burnu'nda hizmet eden Güney Afrika'da vefat etmiş olan Erzurumlu Müderris Ebubekir Efendi için kurumlarımız bir anma töreni dahi yapmamışken 25 Mayıs'ta Afrika Günü'nden bahsetmek lafı güzaftır.
Batı dünyası Afrika'yı soyup soğana çevirirken yerli halkın anadilini öğrenip onlara senelerce ders veren Ebubekir Efendi'nin bir filmini yapıp dünyaya izletemiyorsak Afrika günü bizim için birşey ifade etmez. 4
Son zamanlarda Afrika Günü'nde Afrika haberlerini ofisinde retweet ederek kutlayan büyükelçilerimizi suçlamak da belki haksızlık olur.
Zira elimizde bir Recep Yazıcıoğlu karakterinde büyükelçi olmadığına göre sefaret makamında herkes verileni yapmakla mükelleftir.
Öyle ki, büyükelçilik Afrika politikası üretme makamı değil ancak mevcut politikayı uygulamakla görevli bir müessesedir.
Afrika Günü'nde Türkiye ne yapmalıdır?
Acizane kanaatime göre Afrika Günü'nde Türkiye olarak tarihimizden ilham alarak insani diplomasiye dönük politikalar üretmeliyiz.
Sadece ecdadın Afrika'da bıraktığına sahip çıksak Afrika Günü Türkiye için bir temaşa günü olacaktır.
Nasıl mı?
Bu noktada 25 Mayıs Afrika Günü Türkiye'de iki cephesiyle ele alınarak kutlanabilir.
Birincisi Afrika'daki büyükelçiliklerimiz bulundukları bölgedeki tarihi mirasımızı ele alarak yaptıkları programı tıpkı 29 Ekim etkinliği gibi yerli halkla birlikte ifa ederek tanıtmalıdır.
Şu anda Cape Town'daki Başkonsolosluğumuz bu tür programları gönüllü başlatarak sadece saha diplomasisiyle halkı kucaklamamış ve aynı zamanda bunun mümkün olabileceğini herkese göstermiştir.
Bu, bazen Afrika Günü'nde Kahire'deki büyükelçimizin 1200 yıllık Tulunoğlu Ahmed Cami'ndeki tilavet programıyla, bazen Güney Afrika'daki büyükelçimizin o ülkede hizmet eden son Osmanlı diplomatı Mehmet Remzi Bey'in adına yaptığı törenle, bazen Eritre'deki büyükelçimizin orada vefat eden Özdemir Paşa'nın mezarından Türk halkına gönderdiği bir selamla mümkün olabilir.
Osmanlı ordusu Libya'da savaşırken Güney Afrika'dan bağış toplayıp Osmanlı ordusunu destekleyen yerli halkın torunlarını bulup Afrika Günü'nü kutlamayı hiç düşündük mü?
Turgut Reis'in mezarının Libya'da olduğunu veya Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey'in Trablusgarp savaşında bulunduğu evin metruk halde olduğunu biliyor muyuz?
Osmanlı Devleti'nin Afrika'da Mecidiye nişanıyla ödüllendirdiği Afrikalı önderlerin torunlarını bir Afrika Günü'nde toplayıp 25 Mayıs'ı neden kutlamıyoruz?
Ya kıtada bıraktığımız medreselerimiz, okullarımız, köprülerimiz...
Libya'da, Tunus'ta, Sudan'daki camilerimiz ise sefaretlerimizce envanteri çıkarılarak kayıt altına alınması gereken kültür hazinelerimizdir.
Güney Afrika'nın köylerine mektepler açan Sultan Abdülhamid'in okulları için Afrika Günü'nde sergi yaptık mı?
Mozambik'te Osmanlı Hicaz demiryolu madalyası alan Müslümanların torunlarının gönderdiği fotoğrafları kitaplarımda yazdım. 5 Bu aileleri toplayıp sohbet edemez miyiz? Elbette ederiz ve gönüllere gireriz.
Bunun bir diğer cephesi ise Ankara'daki Dışişlerine bağlı Afrika Genel Müdürlüğümüzün her yıl organize edeceği ciddi programlarla mümkün olabilir.
Bu programlar içi boş fotoğraflarla günü kurtarma çabalarından ibaret değil hem halkımızın dikkatini çekecek faaliyetler hem de geçmişimizden örnek alacak çalışmalarla donatılmalıdır.
Mesela dünyanın ilk siyahi pilotu olan bir Osmanlı subayı Ahmet Ali Çelikten'in adını neden doğup büyüdüğü İzmir'de bir sokağa vermiyoruz.
Şayet koskoca kıtada ve dahi Avrupa'da imkan bulup okuyup pilot olamamışken bir Afrika kökenli vatandaşın sahip çıkılarak İzmir'den gelip Osmanlı okullarında okuyup dünyanın ilk siyahi pilotu olmuş olması Türk milletinin ırkçılık konusunda renkkörü bir millet olduğunu kanıtlar.
Biz bu tarihi tanıtamıyorsak evvela ecdadımızın kemikleri sızlar. Mehmet Akif Ersoy'un;
Eşref Bey'in emireri Zenci Musa,
Omzunda arşa yükseldi Nebi İsa…
dizeleriyle methettiği Üsküdar'da metfun Afrika kökenli kahramanımızın ismi neden bir okulda yaşatmıyoruz.
Afrika Günü'nde Firdevsi'nin Şehnamesini Türkçeye çeviren Memlük Türk Devleti'ni ve kıtaya katkılarını Afrikalı dostlarımızla paylaştık mı?
Mesela Dışişleri Bakanlığımızda Afrika Masasını idare edenlerin Afrika Günü'nde Afrika kıtasına ayak basan büyük Türk komutanlardan Ahmed bin Tulun'un Mersin'deki mezarını ziyaret etmesi manidar olmaz mı?
868 yılında bastırdığı paraya "ve'd devlet al Türkiyya" yazdıran adamı Afrika Günü'nde anmayacaksak ne zaman anacağız?
Peki, Sina Çölü'nü 13 günde geçip Afrika'ya ayak basan ve Mısır'ı Osmanlı topraklarına katan büyük Türk komutan Yavuz Sultan Selim'in Afrika Günü'nde neden unutuyoruz?
Mezarı İstanbul'un Fatih semtinde Yavuz Sultan Selim camiinin haziresinde olan Yavuz'u anmadan Afrika-Türkiye münasebetlerini konuşmak dahi eksik olacaktır.
Bunlar ne yazık ki Afrika Günü'nü kutlayan kurumlarımızın gündeminde bile değildir. Kendi geçmişinde Afrika ve insanının nerede durduğunu bilmeyenlerin Afrika Günü'nü kutlaması ne kadar anlamlıdır?
Türkiye Cumhuriyeti Afrika'yla paylaşacak zengin geçmişi, Türkiye-Afrika diplomasisinin temelini oluşturur.
Afrika günü oturduğumuz yerden 'Afrika güzeldir' teraneleriyle değil ortak tarihimizin güzelliğini paylaşarak kutlanırsa mana taşıyacaktır.
Afrika'da Osmanlı Haritasını aşan bir Türk-İslam mirası söz konusudur. Afrika'da bu zamana kadar yüzlerce büyükelçimiz görev yaptı fakat kıta insanı, halen 142 yıl önce Afrika'da vefat eden Osmanlı alimini konuşuyor.
Demek ki orada gönüllere giren bir insani diplomasi söz konusuydu. Onun bıraktığı yerden başlamak için şüphesiz evvela o seviyeye ulaşmak gerekir.
Burada yine Ahmet Cevdet Paşa'nın meşhur sözü akla geliyor. O halde tarih yoksa Afrika'yı anlamak da namümkündür. 6
Sözün özü, tropikal bir meyve bulmuş gibi kara benizli bir çocukla fotoğraf paylaşarak değil, kara benizli talebelerini eğitirken Afrika'da vefat eden alimlerimizi anarak 25 Mayıs'ı kutlamak, Türk gencinin Afrika günü olacaktır.
Sömürgeden kurtuluş evresine bakıldığında Türklerin tarihten günümüze nasıl Afrika halklarının yanında olduğu ve asırlara dayanan bir ortak geçmişin izleri görülür.
Türk milletinin Afrika halklarının sömürge ile mücadeledeki yeri anlaşıldığında Afrika Günü bizler için çok daha bir mana kazanacaktır.
Türk milletinin kutlayacağı daha güzel ve manidar Afrika Günü'nü kutlamak ümidiyle…
Afrikalı dostların Afrika Günü'nü kutlarım..
Notlar:
1. Kalu, Chi Mary, and Jelena Jordanovic-Lewis. 2019. Africa day.
2. Gençoğlu, Halim. 2020. In the Turkish archival sources Turkey-Africa = Türk arşiv kaynaklarında Türkiye-Afrika. S.B. Ankara.
3. African Union. 2001. Constitutive Act of the African Union. [Addis Ababa]: [Organisation of African Unity].
4. Gençoğlu, Halim. 2020. Ottoman cultural heritage in South Africa: Islamic legacy of the Ottoman Empire at the tip of Africa (archival records, photos and documents) = Güney Afrika'da Osmanlı kültürel mirası : Osmanlı imparatorluğu'nun Afrika'nın ucundaki Islam mirası (arşiv kayıtları, resimler ve belgeler). Ankara : Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
5. Gençoğlu, Halim. 2018. Güney Afrika'da zaman ve mekân: Ümit Burnu'nun umudu Osmanlılar. Osmanbey, İstanbul : Libra Kitapçılık ve Yayıncılık.
6. Gençoğlu, Halim. 2017. Ottoman traces in Southern Afrika the impact of eminent Turkish emissaries. Libra
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish