19 Mayıs 1919'un 103. yıldönümü üzerine

Prof. Dr. Zehra Aslan Independent Türkçe için yazdı

Nutuk, 1927

Mondros'u, Sevr'i reddeden, sınırları Misakı Millî'yle sağlanan yeni bağımsız Türk devletinin temellerinin atılmasına giden yolu açan, Milli Mücadele'yi resmen başlatan "gün" olan 19 Mayıs 1919, bağımsızlık mücadelesi yolunda sembol bir tarihtir. 

Anlam ve önemi bakımından esaret altında bulunan başka milletlere de örnek teşkil eden bu gün, Mustafa Kemal Paşa'nın da ilan ettiği doğum günüdür.

103. yıldönümü vesilesiyle tarihimizin en önemli merhalelerinden olan 19 Mayıs 1919'a giden süreci, kısaca hatırlayıp hatırlatalım istedik.


Rus işgali döneminde oluşturulan çeteler

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Karadeniz'deki Pontusçu Rumlar, özellikle bölgede görev yapan metropollerce silahaltına alınıp, silahlı eğitimden geçirilerek Pontus yolunda çeteler oluşturdular. 

Savaşın en olumsuz etkilediği bölgelerin başında gelen Doğu Karadeniz, 18 Nisan 1916 tarihinden itibaren 24 Şubat 1918 tarihine kadar, Rus işgalinde kaldı. 

Trabzonlu Rumlar, işgal öncesi Rus askerlerine haber göndererek şehrin tahrip edilmemesini istediler. Ruslar şehre girdiklerinde de 20 kişilik bir papaz heyetince karşılandılar.

Bu süreçte bir yandan Rus istilasıyla, bir yandan açlık ve salgın hastalıklarla uğraşan bölge halkı, Ermeni ve Rum çetecileriyle de mücadele etti. 

İşgal döneminde sadece metropolitliğin değil Trabzon şehrinin de idaresi ve yönetimini elinde bulunduran ve Rumlardan oluşturduğu bir heyetle belediyeyi de idare eden Hrisantos, girişimlerine aralıksız devam etti. 

17 Aralık 1917 Erzincan Mütarekesiyle Rus kuvvetleri kademeli olarak Osmanlı topraklarından geri çekilirken, bölgede bulunan Rum ve Ermeni çeteleri ise faaliyetteydi. Özellikle Pontus devleti kurmak için oluşturulan Rum Birliği Milli Cemiyeti oldukça etkindi.

Bir taraftan Rusların bölgeden çekilirken silah cephane gibi çok sayıda malzeme bıraktığı bu çete ve cemiyetler daha da güçlenirken, diğer taraftan da İnebolu'dan Batum'a kadar uzanan Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun sahil şeridiyle Amasya ve Sivas şehirlerini de içine alacak şekilde Trabzon merkezli Pontus devleti kurma düşüncesi, Mondros Mütarekesi ile birlikte etkinlik kazanıyordu.

Faaliyetlerde azınlık okullarıyla bölgede görev yapan din adamları ve kiliseler etkin olup bunlar, Megali İdea ekseninde bölgeyi Büyük Yunanistan İmparatorluğu'na katma düşüncesiyle paralel yürütülüyordu.

Mondros Mütarekesi'nden sonra Yunanistan ve dolayısıyla İngiltere'nin hedefi, bölgede anarşi yaratarak Karadeniz Bölgesi'nde güçlü bir işgal gerçekleştirmek, böylece Türklerin bölgedeki etkisini zayıflatmak ve Rum nüfusunun artmasını sağlamaktı.


Mütareke sonrasında Karadeniz'de asayişsizlik 

Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Türk ordusu terhis edilerek silahlarının elinden alınmasını fırsat bilen Rum çeteleri, bölgede saldırıya geçerek Bafra, Samsun, Çarşamba, Vezirköprü, Terme, Amasya, Merzifon, Kavak, Lâdik, Gümüşhacıköy, Havza, Tokat, Erbaa, Zara, bölgelerinde soyguna ve katliama giriştiler. 

Amaçları Yunan güçlerine destek olmak, bölgedeki Türk köylerine saldırılar düzenleyerek Türkleri göç etmeye zorlamak, Türklerin katliam yaptıkları yönünde propagandalarla dünya kamuoyunun dikkatini bölgeye çekmekti. 

Bu durumda Türkler, bölgede milli teşkilatlar kurarak teşkilatlanmaya başladı. Giresun'da Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti, özellikle Topal Osman Ağa'nın öncülüğünde faaliyette bulundu. 

Bölgede çatışma ve asayişsizlik iyice artınca Samsun'da görev yapmakta olan İngiliz askeri yetkilisi, Damat Ferit hükümetine bir rapor gönderip "Rum köylerine yapılan zorba Türk saldırılarını durdurup kanun ve düzeni hakim kılmak için derhâl tedbir almasını" talep etti.

Patrikhane, Yunanistan ve bölgedeki metropoller de Anlaşma Devletlerine başvurdular. 

Gelişmeler üzerine İngilizler, Osmanlı hükümetine bir nota vererek tedbir alınmasını istediler. 

Mustafa Kemal Paşa'nın yetkiler verilerek Anadolu'ya gönderilmesinin nedeni işte bu notaydı.


"Bizim silah-cephane değil, kafa inanç götürdüğümüzü bilmiyorlar mı?"

1919 Ocak ayında Paris'te açılan Barış Konferansı'nda Anadolu toprakları da paylaşılınca, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Anadolu'ya geçmenin gerekli olduğuna karar verdiler. 

İlk olarak başkentte bulunan XX. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Cebesoy, mart ayı başlarında 20. Kolordudaki görevine dönerken, Kazım Karabekir Paşa da 13 Mart günü Erzurum'daki XV. Kolordu kumandanlığına atandı.

Ayrılmadan önce kendisini hasta yatağında ziyaret eden Karabekir Paşa'yı M. Kemal Paşa "İyi olayım, sizinle buluşmaya çalışacağım" diyerek uğurladı.

Samsun yöresine yetkili bir komutanın gönderilmesine karar verince Genelkurmaydaki arkadaşları hazırladıkları listenin başına Mustafa Kemal'in adını yazdılar. Bu tercihte onun Vahdettin ile olan ilişkisi kadar Anafartalar Kahramanı olarak tanınması da etkiliydi. 

IX. Ordu müfettişi olarak atanan Mustafa Kemal Paşa'nın ısrarı üzerine bölgede iç barısı sağlaması, cephane ve silahların toplanıp güvence altına alınması ve silahlandıkları söylenen şûraların dağıtılabilmesi için ona bölgesindeki kumandan ve sivil yöneticilerle ilişki kurma yetkisi veren bir talimatname düzenlendi. 

Trabzon, Erzurum, Bitlis, Van illeri ile Erzincan ve Canik (Samsun) bağımsız sancakları müfettişlik bölgesi olarak saptandı. III. ve XV. Kolordular müfettişliğin emrinde olacak ve onlara bağlı birliklerdeki subayların atama ve nakilleri de müfettişliğin izniyle yapılabilecekti. 


Tarihi yolculuk

Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919 sabahı karargâhında görev alan 17 subay ve Sivas'taki III. Kolordu kumandanlığına atanan Refet Bele ile birlikte saat 4.30'da Bandırma Vapuruna binerek İstanbul'dan hareket etti. 

Fakat bu tarihi yolculuğun öncesinde ilginç bir gelişme yaşandı. Pasaport kontrol bürosunda görevli İngiliz Yüzbaşı J. G. Bennett kafiledeki kurmay subay sayısının fazlalığından kuşkulanarak Yüksek Komiserliğe başvurdu. Oradan aldığı olumlu cevap sonrasında Mustafa Kemal ve ekibine vize verildi. 

Vapurun hareketinden önce de güverteye çıkan müttefik askerler, silah ve cephane aradılar. Bunu gören Mustafa Kemal Paşa yanındakilere dönerek Milli Mücadele'nin ruhunu ortaya koyan şu sözleri söyledi:

Budala herifler! Bizim silah-cephane değil, kafa inanç götürdüğümüzü bilmiyorlar mı?


18 Mayıs'ta Sinop'ta birkaç saat demirleyen Bandırma Vapuru, 19 Mayıs sabahı saat 8'de Samsun'a vardı. 

Mustafa Kemal Paşa vakit kaybetmeden bölgeye ilişkin ilk bilgileri topladı ve İzmir'in işgaline "Ne millet ve ne ordu, varlığına karşı yapılan bu haksız saldırıyı kabul etmeyecektir" diyerek tepki gösterdi. 

Bölgeye ilişkin olarak gönderdiği raporda Pontus hükümeti kurma girişimleri yüzünden Rum çetelerinin sayısının arttığını, bunların 40'ının faaliyetlerinin saptandığını, Rum saldırıları karşında Türklerin de çeteler kurduklarını ancak bunların sayısının 13'ü geçmediğini yazdı. 


Karadeniz halkı teşkilatlanıyor

İtilaf Devletleri için kilit bir nokta olan Karadeniz, Mondros sonrası Kafkaslardaki Osmanlı ordularının da geri çekilmesiyle savunmasız bir haldeydi.

13 Kasım'da 55 parça İtilaf donanması İstanbul'a gelerek buradan Karadeniz'e açıldı. Anadolu'nun ve Rus kıyılarının önemli limanları ile Batum işgal edilerek, Kars ve Ardahan Ermenilere bırakıldı.

İtilaf güçleri bir taraftan da Rusya'da yeni rejimle mücadele ediyordu. 

11 maddesi denizlerle 1. maddesi de Boğazlarla ilgili olan Mondros Mütarekesi'nin uygulanmasıyla Boğazlar açılarak Karadeniz'e serbest geçiş sağlandı.

Yani bir taraftan Osmanlı toprakları işgal ediliyor diğer taraftan Rusya'daki yeni rejim kıskaca alınıyordu. Yani Türk-Sovyet ilişkileri kesilecek,  Milli Mücadele ve Rusya'daki yeni rejim zayıflatılacaktı.

Kasım 1918'e gelindiğinde Karadeniz'in kuzeyindeki Rus toprakları, limanlar Kafkaslar işgal edilmiş durumdaydı.

Anadolu direnişinin bir komünist hareketine dönüşmesinden de endişe ediliyordu. Bunun için de Karadeniz'deki liman şehirleri ablukaya alındı.

Fiili işgallerde içerdeki bağlantılı şehirler de kontrol edilmiş oluyordu.

Karadeniz halkı ve aydınları tüm bunların bilincinde olarak burada teşkilatlanmayı erken bir tarihte başlattı.

Hatta Türkiye'de ilk direniş hareketlerinin başladığı ve milli kurtuluş hareketlerinin temeli olan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin kurulduğu vilayetlerin başında Trabzon geliyordu.

Bunda 2 yılık Rus işgalinde yaşananlar, Pontusçuların bölgedeki amaçları, mevcut idarenin yetersizliği gibi nedenler belirtilebilir.

İlk olarak da basın yoluyla tepkiler başladı. Faik Ahmet Bey'in Aralık 1918'de çıkartmaya başladığı İstikbal gazetesi, Pontus propagandası yapan Rum gazeteleriyle mücadele başlattı.

12 Şubat 1919'da Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, ardından bu Cemiyetin Rize'de şubesi açılarak örgütlenmeye gidildi. 

Karabekir Paşa da halkın silahlandırılmasına ve Cemiyetin faaliyetlerine destek verdi.

Aslında Trabzon'da İttihatçı bir altyapı vardı. 

Cemiyet kongreler topladı. İzmir'in işgaline kadar barış yoluyla çözüm aradı. Bu işgal sonrası siyasi ve diplomatik çabaların yeterli olmayacağı anlaşıldı.

Mayıs 1919'da II. Trabzon Kongresi'nde işgallere karşı mukabele edilmesi, bu amaçla asker toplanması ve Vilayât-ı Şarkiyye-i Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Erzurum şubesinden gelen müşterek kongre teklifine olumlu cevap verilmesi kararlaştırıldı. 

İzmir'in işgali ile birlikte yapılan mitinglerin kenetlediği Karadeniz halkı, bölgede oluşturulmaya başlanan askeri ve sivil teşkilatlanmaya gönülden destek verdi.

Giresun mıntıkasında ise Topal Osman, Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alparslan ve Jandarma Kumandanı Hamdi Bey Giresun ve çevresindeki gençleri teşkilatlandırmak suretiyle bir Gönüllü Taburu teşkil ettiler.

Belediye başkanının sağlık nedeni ile istifa etmesi üzerine Giresun'un Belediye Başkanı olan Topal Osman, şehirde İzmir'in işgaline tepki mitingi düzenlediği gibi bölgedeki gençleri teşkilatlandırarak Milli Mücadele'de önemli rol oynadı.

XV. Kolordu Kumandanlığına bağlı III. Fırka Kumandanı Halit Bey'in kumanda ettiği Trabzon ve Havalisi Kuvayı Milliye Kumandanlığı oluşturuldu.

İngilizlerin ve Pontusçu Rumların faaliyetlerine karşı Samsun ve civarında da birtakım milli cemiyetler kuruldu.

Bunlardan Şubat 1919'da faaliyete geçen Karadeniz Türkleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti doğrudan Pontus Rum faaliyetleriyle mücadele etmeyi amaçlıyordu. 

Samsun'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra 25 Mayıs 1919 günü Havza'ya geçen Mustafa Kemal Paşa'nın teşvik ve cesaretiyle harekete geçen Havzalılar da 28-29 Mayıs 1919 gecesi Belediye Başkanı İbrahim Efendi'nin evinde toplanarak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurdular. 

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmakla yetinmeyen bölge halkı, bir takım askeri tedbirler de aldı ve bu amaçla Merzifon'da Temmuz 1920'de bir asayiş kongresi toplandı. 


Karadeniz'de Pontus hayallerinin sonu

Aralık 1920'ye kadar Karadeniz Bölgesi'ndeki Pontus faaliyetlerine karşı etkili tedbirler alındı. Merkez Ordusu Komutanlığı Nurettin Paşa'ya verildi.

Sorunun mümkün olduğunca kan dökülmeden halledilebilmesi için Pontus çetelerine teslim olmaları ve silahlarını teslim etmeleri için bir hafta süre verildi. Süre dolunca Nurettin Paşa, onlara bir ek süre daha verdi. 

İnebolu'nun Haziran 1921'de Yunan gemileri tarafından bombalanmasının ardından bölgedeki Pontusçuların, iç bölgelere sürgün edilmesine karar verildi. 

TBMM Amasya İstiklâl Mahkemesini görevlendirdi.  Duruşmalarda 174 Rum ve 3 Türk vatana ihanetten idama mahkûm edildi. 

Kaçarak Yunanistan'a gitmiş olan Trabzon Metropoliti Hrisantos, Giresun Metropoliti Lavrentios ve Giresun Belediye Başkanı'nın oğlu ve Pontus girişimlerinin yurtdışındaki en önemli ismi Konstantinidis'in aralarında olduğu 74 kişi de gıyaben idama mahkûm edildi.     

TBMM hükümeti, Pontus çetelerine karşı kararlı bir mücadele verdi ve 1923 yılının ilk aylarında bu çetelerin isyanını tamamen bastırdı. 

Lozan Barış Antlaşması ile de bölgedeki Rumlar mübadele ile Yunanistan'a göç ettirildiler. 


19 Mayıs'ın bayram olarak kutlanması

19 Mayıs, ilk olarak Samsun halkı tarafından Gazi Günü olarak 1926 yılından itibaren mahalli bir gün olarak kutlanmaya başlandı. 

Atatürk'ün Samsun'a çıkıp, Milli Mücadeleyi buradan başlatmasının onuruna her yıl belirli bir program çerçevesinde unutturmamaya çalıştıkları bu günü kutlayan Samsunlular, 19 Mayıs'ın resmi bir bayram olarak kabul edilmesi için de çalıştılar.

Türkiye'de ilk kez 1935 yılında 19 Mayıs kutlamaları yapıldı. Basında bunlarla ilgili haberlere yer verildi. Yine de Samsun'daki kutlamalara başkent Ankara'dan daha fazla yer ayrıldı. Yani 19 Mayıs'ın bayram ilan edilmesinde Samsun'un öncü bir rolü oldu.

Nihayet 19 Mayıs günü, 20 Haziran 1938 tarihinde Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun'la "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edildi.

1981 yılında 2429 sayılı Kanun ile adı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı oldu.

1 Ekim 1981 tarihli Resmi Gazete'de de başkentte ve diğer yerlerde bayramın nasıl kutlanacağına dair program yayımlandı ve kutlamaların Gençlik ve Spor Bakanlığınca organize edileceği açıklandı.
 

1.jpg
Nutuk, 1927

 

Nutuk'un ilk cümlesini "1335 senesi Mayıs'ının 19.günü Samsun'a çıktım" diyerek başlatan Mustafa Kemal Paşa, bu tarihi günü yine Nutuk'un sonunda Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmekle görevlendirdiği, ülkeyi emanet ettiği gençliğe armağan etti. 
 

2.JPG
Nutuk, 1927

 

Özgürlüğe giden yolda sembol bir tarih olan 19 Mayıs 1919, en büyük felaketlerde dahi inancı ve umudu canlı tutmak, kenetlenmek demektir. 
 

3.jpg
"Gençliğe Hitabe"den, Nutuk 1927

 

Atatürk'ün büyük değer verdiği gençliğin ve tüm ulusun bayramı kutlu olsun. 

 

 

Kaynaklar:

Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara 1927.
Mesut Çapa, Pontus Meselesi, Serander Yay., Trabzon 2001.
Recep Çelik, "Pontus Meselesi ve TBMM'nin Buna Karşı Aldığı Tedbirler", KİD, S 11, 2011.
Resmi Gazete, S 17284, 19.03.1981.
Süleyman Beyoğlu, "Topal Osman (1883-1923)", Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/topal-osman-1883-1923/, Erişim: 17.5.2022.
Şerafettin Turan, "Atatürk, Gazi Mustafa Kemal (1881-10 Kasım 1938)", Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-gazi-mustafa-kemal-1881-10-kasim-1938/, Erişim: 19.5.2022.
TBMM, Ulusal Bayramlar ve Tatiller Hakkında Kanun, 17.03.1981.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU