Tomris Efsanesi: Eski Türklerde ve günümüzde kadına bakış

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Geçtiğimiz günlerde izlediğim Tomris Efsanesi (The Legend of Tomiris) filmi tarihe meraklı olan izleyicilere tavsiye edebileceğim bir yapım.

Filmin IMDb puanı sizi yanıltmasın. Kanımca film çok daha yüksek bir puanı hak ediyor.

Yönetmenliğini Akan Satayev'in yaptığı, başrollerini Eduarda Minett, Ghassan Massoud ve Zarina Yeva'nın paylaştıkları Kazakistan yapımı olan bu filmde MÖ 6. yüzyılda yaşadığı düşünülen Orta Asya bozkırlarının efsanevi kraliçesi Tomris'in hikayesi konu ediliyor.
 

 

Söz konusu filmi keşfettiğimde hiç vakit kaybetmeden izledim; çünkü yıllar önce Herodot'un kitabı "Tarih"i okurken Tomris karakteri dikkatimi çekmişti.

Filmi değerlendirmeden önce Herodot, kitabında Tomris ve Massagetler hakkında neler söylemiş kısaca bir bakalım: 

Kyros, Babil işini bitirdikten sonra, Massagetleri de buyruğu altına almak istedi. Bu ulus ilk söylentire bakılırsa, büyük ve güçlüdür, tanyerinin ağardığı ve güneşin doğduğu yönde, Arax'ın öbür yanında, İssedonların karşısında otururlar. Bunların Skyth soyundan olduklarını söyleyenler de vardır. 

Massagetler, kocasının ölümünden sonra tahta geçmiş olan bir kraliçenin yönetiminde bulunuyorlardı; adı Tomris'di. 

Kyros, elçiler gönderdi, kendisiyle evlenmeyi çok istediğini bildirdi. Ama Tomris biliyordu ki, onun asıl istediği kendisi değil, Massaget krallığıdır ve kabul etmedi.

Kyros, hileyi söktüremeyince, ordusunu Arax üzerine vurdu ve Massagetlere karşı açıktan sefer hazırlığına girişti. 


Evet, söz konusu sefer tarihteki ilk Pers devleti olan Ahameniş İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı olarak anılan Kyros'un yaşamına mal olacaktır.

Herodot'un kitabında sözünü ettiği Massagetler ise kimi kaynaklara göre, ön Türk halkı kökenli oldukları düşünülen Sakalar'dır.

Filme dönecek olursak karizmatik bir lider profili sergileyen Tomris gerek askeri dehası gerekse de taktiksel ve siyasi kabiliyetleriyle izleyicileri etkiliyor.

Filmde özellikle dikkatimi çeken konulardan birinin eski Türklerde kadının toplumsal yaşam içindeki konumu olduğunu söylemeliyim.

Belli ki eski Türklerde toplumsal cinsiyet ayrımı gibi bir olgudan söz etmemiz olanaklı değil. Kadınlar erkeklerle eşit konumdalar.

Bu filmde kadının gerek özel gerek aile gerek sosyal gerekse de siyasi yaşamda erkeğin gerisinde olmadığını ve kimi zaman yanında hatta kimi zaman da önünde yer aldığını görüyoruz.

Savaşlarda dahi kadınlar erkeklerle omuz omuza mücadele veriyorlar.


Bu arada filmde Tomris'in evleneceği erkeği de kendisinin seçtiğini belirtmek isterim. Sosyolog Orhan Bingöl'ün, "Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye'de Kadınlık" başlıklı makalesinde yer alan şu ifadelerinin filmde hiç kuşkusuz karşılığı var:

…… erkeğin kadına dayak atması Türklerde duyulmamış bir olaydır… Çocuk eski Türklerde çok değerlidir. Kadının çocuğu olursa, ona olan sevgi ailede çok yükselir… Altaylarda kadın ve erkek arasındaki konuşma ve görüşme tamamıyla serbesttir.


Aile yapımızda çocuğa bakışa ilişkin önemli bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum.

Çocuk sadece eski Türklerde değil, günümüzde de çok değerli. Yalnız eski Türklerde duyulmamış bir olay olan "kadına dayak atma" günümüzde maalesef neredeyse her gün duyduğumuz bir olgu halini aldı.

Kadına yönelik şiddet uygulayan erkeklerin zihniyet olarak MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Türklerin çok gerisinde olması üzerinde düşünmemiz gereken bir sorun.

Günümüz Türkiye'sinde kadına yönelik şiddet uygulayan erkek tipolojisinin toplumsal cinsiyet ayrımcılığına yaslanan kadınlık olgusundan beslendiğini biliyoruz.

Türk kadınının eşit ve özgür bir birey olduğu düşüncesinin toplumumuzda yeniden hayat bulması için hepimize büyük sorumluluk düşüyor.

Evet, Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadınlık olgusu çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU