Rif Aslanı Abdülkerim El-Hattâbî (1882-1963) Teşkilat-ı Mahsusa üyesi miydi?

Ömercan Kaçar Independent Türkçe için yazdı

Savaşçı bir kabile reisi, Halifeye bağlı bir mücahit ya da modern bir ulus-devletin kurucusu. Vefatı üzerinden on yıllar geçmesine rağmen Fas Berberîlerinin tarihî ve sembolik lideri Muhammed b. Abdülkerim el-Hattâbî'nin (1882-1963) tarihte nasıl konumlandırılacağına dair bir uzlaşıya varılmış değil.

Özellikle Berberî etnisitesine dayalı bir harekete öncülük etmesine karşın onun Fas'ın milli kahramanı olarak görülüp görülemeyeceğine dair tartışmalar mevcut.

Bu yazıda ise 20'nci yüzyılın en önemli anti-emperyalist direnişçilerinden Abdülkerim'in daha önce üzerinde çok fazla durulmayan bir yönü çeşitli boyutlarıyla ele alınacak: Türkiye ile ilişkisi.


İstihbarat raporu

17 Ekim 1920'de Fas'ın Melilla şehrindeki İspanyol istihbarat merkezine acil koduyla bir rapor gelir. Bürodaki herkesi telaşa düşüren raporda Rif bölgesinin ileri gelen Berberî liderlerinden Abdülkerim el-Hattâbî'nin Türkiye'nin arkasında olduğunu söyleyerek Berberî kabileleri İspanya'ya karşı savaşa davet ettiği yazmaktadır.

Raporda geçen Abdülkerim'in ifadeleri aynen şöyledir: 

Türkiye ve İslâm'dan aldığım yetki ile kabileleri İspanya ve dinine karşı savaşmaya davet için geldim.


Bu sözlerle birlikte Berberî komutan Abdülkerim, Mustafa Kemal'in Türkiye'de başlattığı mücadeleyi örnek alarak meşruiyetini Osmanlı hilafetine bağlılıktan alan bir kurtuluş savaşı başlattığını ilan ediyordu.

Abdülkerim 1882'de Fas'ın Rif bölgesinin Ecdîr beldesinde bölgenin en etkili kabilelerinden Uriyagel (Vuryâgel) kabilesinin şeyhinin oğlu olarak dünyaya geldi.

Erken yaşlarda Kur'an-ı Kerim'i ezberleyen Abdülkerim, Kadı olan babasının yanında eğitim aldıktan sonra 1902'de gönderildiği Fez şehrindeki Kareviyyîn üniversitesinde iki yıl İslam hukuku ve Arap dili eğitimi gördü.

Daha sonra 1906-1913 yılları arasında Melilla ilkokulunda öğretmenlik yaptı. 1907-1915 yılları arasında El Telegrama del Rif adlı günlük gazetede editör ve yazar olarak çalıştı.

Bu gazetede yayımladığı makalelerinde ele aldığı konular ağırlıklı olarak Avrupa-İspanya'da medeniyetin gelişmişliği ve Avrupa'nın teknolojik üstünlüğü ile tüm bunlardan Müslümanların nasıl faydalanabileceği üzerineydi. 1913 yılında Melilla şehrinin kâdılkudâtı (başkadısı) olarak atandı.

1915 yılı Abdülkerim'in hayatının en önemli dönüm noktalarından birini oluşturur. İspanyollarla ilişkilerinin bozulmaya başlaması ve babasıyla birlikte ilk yerel direnişi örgütlemesi bu yılda gerçekleşti.


Halife'nin cihat çağrısı

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı, İtilaf devletlerine karşı "cihad-ı ekber" ilan edince Abdülkerim, babasının öncülüğünde Rif bölgesinde cihadın propagandasını yapıp insanları Fransız güçlerine karşı savaşmak için örgütledi.

1915 yılının Ramazan ayında Sultan V. Mehmet'in Rif bölgesinin sultanı olduğunu ilan etti. Bu ilandan 3 gün sonra 19 Ağustos 1915'te 3 Alman yetkili, Osmanlı halifesinin cihada dair mektuplarını getirip Abdülkerim'in kabilesine teslim etti. Cihad, halifenin mektuplarıyla birlikte halka ilan edildi.
 

1.jpg
Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad'ın tüm Müslüman ülkelerde dağıtılmak üzere hazırlattığı İtilaf devletlerine karşı cihada çağrı beyanının bir kısmı

 

Ancak cihat çağrısı umulan ilgiyi görmediği gibi İspanyollar bunu sadece Fransızlar için değil kendileri için de tehlikeli gördüler. Abdülkerim askerî mahkemede yargılanmak üzere 8 Eylül 1915'te tevkif edildi. 

Abdülkerim'in Melille'deki evindeki aramalarda bulunan Jön-Türk bildirileri kendisine yöneltilen suçlamalardan biri oldu.

23 Aralık 1915'te yargılama sonucunda gönderildiği hapishanenin penceresinden atlayarak kaçmaya çalıştı ancak bu teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı. 9 aylık hapis cezasından sonra İspanyollar tarafından 1916 Ağustos'unda serbest bırakıldı.

Serbest bırakılmasının en önemli sebebi Abdülkerim'in bölgedeki etkisini görmezden gelemeyen İspanyol otoritelerin bölgede düzenin sağlanması ve İspanyol karşıtı hareketlerin engellenmesi için Abdülkerim'le tekrardan anlaşmak zorunda kalmasıdır. Ancak İspanya'yla sağlanan bu barış 5 yıl sürdü.

Osmanlı'nın Fas'ta kabileleri cihada davet için Teşkilat-ı Mahsusa eliyle faaliyetler yürüttüğü biliniyor. Ayrıca Abdülkerim hakkında hazırlanan İspanyol istihbarat raporları onun Teşkilat-ı Mahsusa yetkililerle yakın ilişkisine işaret ediyor.

Fabio T. Lopez Lazaro, Philip Stoddard'ın görüşünü esas alarak Abdülkerim'in Teşkilat-ı mahsusa'nın bir üyesi olduğunu ancak ne zaman bir "ajan" olduğunu kestirmenin mümkün olmadığını söyler.

Bununla birlikte Abdülkerim'in Teşkilat-ı mahsusa üyesi olduğuna dair somut bir delilin olmadığını da belirtmek gerekir.

Teşkilat-ı Mahsusa'nın gizli yapısı sebebiyle Abdülkerim'in bu kurumla kurduğu ilişkiyi tüm boyutlarıyla ele almak pek mümkün görünmüyor.

Ancak onun Osmanlı lehine faaliyetlerde bulunduğu özellikle cihat çağrısının yayılması için çaba sarf ettiği düşünüldüğünde bu ilişkinin yoğunluğu ve seviyesi de az çok saptanmış olur.

Abdülkerim'in bu yıllarda Türkiye ile ilişki tesis ederek ulaşmak istediği iki temel hedefi olduğu söylenebilir: 

1. Mahzen'e yani Fas'ın merkezî Arap yönetimine/elitlerine karşı Osmanlı hilafetine dayanarak kendi meşruiyetini sağlamak. Bir Berberî kabilesine mensup olan Abdülkerim'in Hz. Hasan'ın soyundan gelen ve XVII. Yüzyıldan beri Fas'ı yöneten Alevî (Filâlî) hanedanı karşısında iktidar talep edecek hiçbir meşruiyet kaynağı yoktu.

Dolayısıyla bir dayanağı olmayan ve tek başına girişeceği iktidar kurmaya yönelik bir hareketin akamete uğraması mukadderdi. Görünüşte bu sorunun tek bir çözüm yolu vardı. Fersah fersah uzakta olan Osmanlı halifesini Rif bölgesinin sultanı ilan edip onun Rif valisi olmak. Bu sayede başlatacağı hareketin meşru bir zemini olmuş olacaktı.


2. Sadece Berberî kabileleri esas alan Rif bölgesiyle sınırlı kendi kontrolünde bir birlik tesis etmek. Abdülkerim Fas'ın diğer bölgelerine özellikle Arap nüfusa hükmetmesinin çok zor olduğunu biliyordu.

Bu sebeple hareketi başından beri Berberî kabilelerine dayanan Rif bölgesiyle sınırlı bir hareketti. O, Halife'nin topraklarını müdafaa için cihat ediyordu.


Rif Savaşı: Gerilla mücadelesi

Onun ülkesinin işgalden kurtarılmasını hedefleyen anti-emperyalist direniş hareketi Berberîlerin ortak bilince ve birliğe ulaşmasında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Bir Akdeniz sahil kenti olan Melilla'nın baş kadısı olan Abdülkerim'in, Berberîlerin komutanı olarak Rif savaşlarında 1921'den 1926'a kadar İspanyol ve Fransız güçlerine karşı verdiği efsanevi "gerilla" mücadelesi dünya çapında meşhurdur.

O, Rif bölgesindeki kabileleri tek çatı altında birleştirerek emperyalist güçleri Rif bölgesinden çıkarmayı başarmıştır. 
 

2.jpg
Rif Savaşı sırasında Melilla dışında atış yapan İspanyol topçular Encyclopædia Britannica

 

Abdülkerim, 22 Temmuz-9 Ağustos 1921 arasında cereyan eden Annual (Anvel) muharebesinde 4 bin adamıyla 25 bin kişilik İspanyol ordusuna diz çöktürmüş ve ağır kayıplar verdirmiştir.

Bu muharebede İspanyol zayiatının en az 13 bin olduğu aktarılır. İspanyollar bu hezimeti halen "Annual felaketi" olarak anarlar. 
 

3.jpg
Yakalanan Rif askerleri, Rif Savaşı sırasında İspanya'ya sadık Berberi birlikleri tarafından sevk edilliyor Encyclopædia Britannica

 

Rif bölgesinin bağımsızlığının elde edilmesinden sonra 19 Eylül 1921'de bu bölgenin önde gelenlerinden müteşekkil bir meclis tesis edilmiş ardından 1 Şubat 1923'te Rif Cumhuriyeti kurulmuş ve Abdülkerim bu yeni devletin ilk devlet başkanı olmuştur.
 

4.jpg
Rif Bölgesi

 

5.jpg
13 Eylül 1923'te Eşref Edib'in Sebilürreşad dergisinde yayımladığı "Rifistan Kahramanlarının İstimdadı" isimli yazıdan bir kesit

 

 Abdülkerim'in İspanyollara karşı mücadelesinin 20'nci yüzyılın birçok devrimcisini etkilediği varsayılır.

Mao Zedong ve Ho Chi Minh'in Abdülkerim'in gerilla taktiklerinden etkilendikleri iddia edilir. Hatta Che Guevara'nın 1960 Kahire ziyaretinde Abdülkerim el-Hattâbî'yi ziyaret ettiği ve "sizden öğreneceğim çok şey var" dediği rivayetler arasındadır.

Bu etkileşim iddiaları "varsayım" düzeyinde kalmakta ve delillendirmeye muhtaçken konuşulmayan ve gözlerden uzak kalan önemli bir noktaya değinmek gerekir:

Abdülkerim el-Hattâbî'nin etkisinde kaldığı ve mücadelesini başlatmasına sebep olan ilham kaynağı Mustafa Kemal'den başkası değildir. Abdullah Cevdet Karlıdağ 1926'da yayınladığı "Mücahid Abdülkerim" adlı yazısında şöyle der:

O, mutlak, Türk'ün Mustafa Kemal'inden mülhem oldu. Fakat Mustafa Kemal'den mülhem olmak kâfî değil biraz da Mustafa Kemal olmak gerekti.
 

6.jpg
Ahmet Cevdet Karlıdağ'ın 15 Ekim 1926 tarihli "Mücahid Abdülkerim" adlı yazısından bir kesit

 

Abdülkerim, Rif kabilelerini emperyal güçlere karşı direnişe davet ederken, insanları kendisine katılmaya ikna etmek için Anadolu'daki "Kemalciler"in emperyalistlere karşı direnişini örnek göstermiştir.

Rif bölgesindeki Berberî kabilelerin onun arkasında birleşmesindeki en önemli etkenlerden biri de emperyalistlerin yenilgiye uğratılabileceğine dair Anadolu'da yakılan bu umut ışığıydı. 

Anadolu'da emperyal güçlere karşı başlatılan Kurtuluş Savaşı Rif bölgesinde yankı bulmuş, Abdülkerim etrafında birleşen Berberî kabileler İspanyollara karşı kurtuluş mücadelesi vermeye başlamıştır.

Abdülkerim'in Mustafa Kemal'i örnek alarak başlattığı savaş 1920'den 1926'ya kadar aralıklarla sürmüştür. 
 

7.jpg
Abdülkerim el-Hattâbi

 

Modern dönemin ilk ve tek Berberî Devleti: Rif Cumhuriyeti
 

8.jpg
Rif Cumhuriyeti Bayrağı

 

Abdülkerim 1 Şubat 1923'te bağımsız Rif Cumhuriyeti'nin ilk devlet başkanı olduğunda en önemli hedefi uluslararası alanda tanınmaktı.

Böyle bir tanınmanın İspanyol ve Fransızlar'a karşı elini güçlendireceğini biliyordu. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. 


Abdülkerim'in bir başka hedefi Mustafa Kemal'in yolundan giderek Berberî etnisiteye dayanan bir ulus devlet inşa etmekti. Ancak devletin ömrünün kısa olması sebebiyle bu da gerçekleşemedi.

Berberîlerin ilk ve tek bağımsız cumhuriyeti 1925'te başlayan İspanyol-Fransız ortak saldırılarına ancak bir sene dayanabildi ve 27 Mayıs 1926'da bağımsızlığını kaybetti.

Abdülkerim yakalanıp Hint Okyanusundaki Fransız toprağı olan Réunion adasına sürgüne gönderildi. Ancak 1947'de adadan kaçmayı başardı ve 6 Şubat 1963'te vefat edene kadar ikamet edeceği Kahire'ye sığındı.
 

9.jpg
Abdülkerim el-Hattâbî'nin Kahire'de vefatından önce çekilmiş son fotoğrafı

 

 

Kaynaklar

Bruce Maddy-Weitzman, The Berber Identity Movement and the Challenge to North African States, University of Texas Press, 2011.
Abdelkrim: Who is He?The Politics of Contested Memory in Today's Morocco, The Brown Journal of World Affairs 18/2, 2012, s. 141-149.
Ercüment Kuran, "Abdülkerîm el-Hattâbî", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulkerim-el-hattabi (28.12.2021).
Fabio T. Lopez Lazaro, From the A'yan to Amir: The Abd al-Karim of the Moroccon Rif, 1900 to 1921, Dept. of History Simon Fraser University 1988 (master tezi).
Mevliyar Er, Abd-el-Krim al-Khattabi (1882-1963), The Palgrave Encyclopedia of Imperialism and Anti-Imperialism, Edisyon: 2, Bölüm: 1, Palgrave Macmillan, 2019, s.1-15.
----------Abd-el-Krim al-Khattabi: The Unknown Mentor of Che Guevara, Terrorism and Political Violence, 29/1, 2017, s. 137-159.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU