Altmış yıldır ülke gündemini işgal eden, eğitim camiasının çıkmasını heyecanla beklediği ve neden çıkmadığı her zaman merak edilen Öğretmenlik Meslek Yasası, üst komisyondan geçerek 1 Şubat 2022 tarihinde oylanmak üzere meclis genel kuruluna getirildi. Pek çok eğitimci bu noktaya gelineceğini bile beklemiyordu.
Ülkemizde eğitimin ve özellikle öğretmenlerin ne kadar önemli olduğu herkesin dilindedir. Siyasiler bu vurguyu sıkça yapar ama iktidara geldiklerinde konuyla pek ilgilenmezler.
Ülke kalkınmasının en önemli unsurunun eğitim ve öğretmen olduğu bilindiği halde, siyasiler, konuyu siyasi malzeme olarak kullanmak amacıyla, sorun olarak kalmasını tercih ederler ve konuyla ilgilendiklerini sık sık vurgulayarak kredi toplarlar.
Yakın tarihimizde bunun en iyi örneği başörtüsü yasağı olayıdır. Nitekim başörtüsü konusu siyasetçilere uzun bir süre malzeme olmuş, 'çözüyoruz' izlenimini vererek halkın oylarını almalarına vesile olmuştur.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çıkmasını bir anlamda yavaşlatan bir gerçek de dağınık da olsa farklı kanunlarda öğretmenlerin özlük hakları başta olmak üzere, diğer haklarını düzenleyen mevzuatın olmasıdır.
Bu kanunlar arasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu ve 650 sayılı KHK (çalışma kısıtlamaları) sayılabilir.
Öğretmenler için durum böyle iken, bazı meslek gruplarının kanunları mevcuttu; 2802 Hâkim ve Savcılar Kanunu, 3458 Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun, 926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 1136 Avukatlık Kanunu gibi.
Öğretmenlerle ilgili mesleki bir kanun çıkarılması aslında 1966 yılına kadar gider. O zamanlar sorun öğretmenlerin statülerinin güçlendirilmesiydi.
5 Ekim gününe rastlayan bu teşebbüs aynı zamanda Dünya Öğretmenler Günü'dür. En son Ziya Selçuk döneminde Eğitim 2023 Vizyonu çalışmaları kapsamında ele alınmış; ama sonuçlandırılamamıştır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'ndan beklenen esas itibarıyla; mesleğe girişten yükselmelere, tayin ve yer değiştirmelere, çalışma şartlarına, alınacak ücrete, tatil dönemlerine, idari görevlere ve emekliliğe kadar bir öğretmenin tabi olduğu bütün süreçleri kapsamasıdır.
İçeriği itibarıyla oldukça geniş bir alanı kapsadığı için yazılması zordur. Buna rağmen duyulan ciddi ihtiyaç nedeniyle eğitimle ilgili çalışan bazı sivil toplum kuruluşları Öğretmenlik Meslek Kanunu önerileri hazırlamışlardır.
Örnek TEDMEM tarafından 2018 yılında hazırlanan öneridir: Öğretmenlik Meslek Kanunu Öneri Metni.
Bazı eğitimciler "Bize has bir Öğretmenlik Meslek Kanunu'na ihtiyaç var" derken, bazı eğitimciler de "ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan 'Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı'nın uygulamaya konması hâlinde yeni bir meslek kanuna ihtiyaç kalmayacağını" ifade etmektedirler.
Sonuçta, ILO ve UNECO ortak belgesi ile uyum içerisinde olan bize özgü bir Öğretmenlik Meslek Kanunu fikri ülkemiz açısından daha tercih edilir bir seçenek olarak görülmektedir.
O zaman Öğretmenlik Meslek Kanunu'ndan beklenen ile tasarıda yer alan konuların eğitimciler açısından nasıl değerlendirildiğine bakmakta fayda vardır.
Tasarıya yöneltilen eleştirilerin bir bölümü şunlardır: tasarının katılımcı bir süreçte hazırlanmamış olması, kapsamının darlığı ve ihtiyaçlara cevap vermemesi, özel okul ve sözleşmeli öğretmenlere yönelik düzenlemeler içermemesi, hazırlanışının saydam olmaması, teklifte yer alan kariyer basamaklarının (uzman öğretmen ve başöğretmen) ayrıştırıcı potansiyeli olması ve her basamak için sınav zorunluluğudur.
Ayrıca TEDMEM Koordinatörü Dr. Sabiha Sunar, kanunun bütünselliğinin olmadığını, mesleğe yönelik tüm süreçlerinin ele alınmadığını, mesleğe giriş, adaylık, mesleki etik ve standart, atamalar gibi pek çok önemli konulara ve öğretmenlerin yaşadıkları problemlere ilişkin madde bulunmadığını ifade etmiştir.
Diğer yandan eğitimci Alaaddin Dinçer, tasarıda yer alan kariyer basamaklarıyla ilgili düzenlemenin daha önce denenmiş bir uygulama olduğunu, o uygulamanın sonuçlarının yeterli şekilde değerlendirilmediğini ve tekrar uygulanmasının öğretmenler arası barışa olumsuz etki edeceğini konusunda uyarıda bulunmaktadır.
Taslağın en çok eleştiri alan bölümü yeni uygulama diye sunulan kariyer basamaklarıdır. Getirilmek istenen uygulama kariyerdeki üç basamağı tanımlamakta ve her basamak için gerekenleri ve ödülleri betimlemektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, öğretmenlik mesleğinin, aday öğretmenlik döneminden sonra "öğretmen", "uzman öğretmen" ve "başöğretmen" olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacağı, uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara, her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verileceği ve uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatının yüzde 20'den yüzde 60'a, başöğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatının ise yüzde 40'tan yüzde 120'ye yükseltileceği belirtilmiştir.
Ayrıca taslakta uzman öğretmenlik için 10 yıl, başöğretmenlik için 20 yıl hizmet ve belirli saat eğitim almak şart koşulmaktadır.
Üçlü kariyer basamakları bazı eğitimciler tarafından meslekte geçen zamanın mesleki gelişimin tek göstergesi olmayacağı nedeniyle eleştirilmektedir.
Bu eleştirmenler, "4 yıllık bir öğretmen 30 yıllık bir öğretmenden daha çalışkan, daha başarılı, daha aktif olamaz mı?", "Mesleki gelişimin tek ölçütü çalışma yılı mıdır?" gibi haklı soruları gündeme getirmektedirler.
Kariyer basamakları ile ilgili en ciddi endişe böylesi bir ayrımın aynı işi yapanlar arasında ötekileşmeye neden olma olasılığıdır.
Öğretmen sendikaları da teklifin içeriğini yetersiz ve sorunlu bulmaktadır. Nitekim Eğitim Sen ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikaları, özel okul, kurs ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapan öğretmenlerle ilgili özellikle ekonomik ve sosyal haklar, ücret ve çalışma koşullarıyla konularında düzenleme yapılmadığını ve sözleşmeli-kadrolu ayrımının kaldırılmadığını belirtmektedirler.
Ayrıca kariyer basamaklarının nihayetinde nitelikli öğretmen/niteliksiz öğretmen algısı yaratarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığını zayıflatabileceğine dikkat çekmektedirler.
Onlara göre, böyle bir kanun hazırlanırken yukarıda sözü edilen ILO ve UNESCO kararının dikkate alınması şarttır.
Türk Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada, tasarıda öğretmen atama, nakil ve istihdam modeli, yönetici atama sistemi, yıpranma payı, izin ve ödül sistemi düzenlemesi, maaş karşılığı ders saatleri düzenlemesi ve teşvik uygulaması, şiddete karşı tedbirler gibi konuların yer almadığı vurgulanmaktadır.
Türk Eğitim Sen'e göre, bu taslak tam anlamıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu olamaz; çünkü öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçler tek bir çatı altında toplanmamıştır.
Eğitim Bir Sen ise, teklifin, mesleği sadece bazı yönleriyle ele alması nedeniyle; Yükseköğretim Personel Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi muadil düzenlemelerin çok gerisinde kaldığını belirtmektedir.
Sendika yetkilileri teklifte özellikle sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğin sonlandırılması, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmesi ve öğretmenlere özgü ödül ve disiplin hükümleri gibi konuların eksik kaldığını ifade etmektedirler.
Hemen bütün paydaşların ortak olarak sordukları: "Katılımcılık ve şeffaflık, kanun teklifinin neresinde?" sorusudur.
Bakanlığın öğretmenler ve diğer paydaşların görüşlerinin alındığını söylemesine rağmen, öğretmenler arasında bir araştırma yapılmadığı konuşulmaktadır.
Öğretmenlerin sorunlarını çözmek amacıyla hazırlanan kanun taslağında öğretmenlerin katkılarının ya hiç olmadığı ya da çok az olduğu vurgulanmaktadır.
Görüldüğü gibi çok ihtiyaç duyulmasına rağmen meclise sunulan taslak, beklentilerin uzağında ve eksiktir. Öğretmenlerin düşünceleri alınmadan ve temel bir araştırma yapılmadan bakanlık personeli tarafından hazırlanmıştır.
Yenilik olarak sunulan kariyer basamakları mevcut hali ile kadrolu, sözleşmeli ve ücretli ayrımına benzer başka bir ayrımı sisteme sokmaya çalışmaktadır.
Uygulandığı takdirde öğretmenler odasında huzur kalmayacaktır. Eğitimle uğraşan insanların genel kaygısı kanunun faydasından çok yeni sorunlara yol açacağıdır.
Eksiklerine rağmen meclisten geçsin bizim de bir Öğretmenlik Meslek Kanunumuz olsun fikri, MEB'deki yanlış uygulamalar yumağına yeni bir yanlış katmaktan başka bir işe yaramaz. Bu nedenle taslak geri çekilmeli ve eksikleri giderildikten sonra kanunlaşmalıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish