16 Aralık 2021 günü bağımsızlığın 30. yıldönümünü kutlayan Kazakistan, 2,7 milyon kilometrekare yüzölçümüyle kocaman, sakin, sessiz ve huzurlu bir barış adası gibi duruyor.
Zira son 30 yılda bu ülkede Türk ve dünya kamuoyunun dikkatini çekecek (Kırgızistan'daki pembe devrim, halk ayaklanması veya sosyal çalkantılar gibi) hiçbir büyük çaplı olay yaşanmadı. Oysa bu sessizlik yanıltıcı olduğu kadar ürkütücü de.
Yanıltıcı çünkü 30 yıldır değişim, özgürlük, demokrasi ve insan hakları, hukuk devleti gibi uygar dünyaya özgü normların ve değerlerin hayata geçirilmesini bekleyen Kazakistan halkı, büyük bir hayal kırıklığı içinde.
Sovyet diktatörlüğünden kurtulan halk, özgürlüklerle dolu bir ülke beklerken, her şeyin tek adam ve onun yakın çevresi etrafında döndüğü baskıcı modern bir hanlığa evrildi.
Siyasi baskı atmosferi
Kazakistan'a yeni gelen bir yabancının ülkedeki siyasi atmosferi, yönetimin halk üzerindeki baskısını ilk anda hissetmesi mümkün değildir. Devlet başkanının dev bir posterini veya heykelini görmek için Almaty veya Astana sokaklarını epey bir dolaşmanız gerekir.
Ama ülkenin üzerinde ağır bir baskı hakimdir ve yönetimin gözü, George Orwell'in 1984 romanında tasvir edildiği gibi, her an üzerinizdedir.
Bu yüzden yerli Kazaklar, yabancılarla konuşurken son derece ihtiyatlı ve dikkatlidir. Zira konuştuğunuz yabancının, bir KNB (iç istihbarat) ajanı olma ihtimali her zaman mevcuttur.
Yine de insanlar tepkilerini sosyal medyada dile getirmekten geri durmuyorlar. Zira sanal dünya, insanların düşüncelerini rahatça dile getirebildikleri yegâne ortam. Yönetimin sosyal medyayı tamamen kontrol etmesinin mümkün olmadığının farkında olan gençler, her fırsatta öfkelerini dile getiriyorlar.
Freedom House'un 2020 raporuna göre, Kazakistan basın ve ifade özgürlüğünde 100 ülke arasında 85'inci sırada yer alıyor. Yani Kazakistan, basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülke.
Kazak yönetimi, ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamak için her geçen yeni tedbirler alıyor. Bunlardan biri de yakında faaliyetlerine başlayan yeni sansür kurulu.
Buna göre, gazeteciler bundan böyle belli konularda yazmak için sansür kurulunun onayını almak zorunda, yoksa kanunu ihlal etmiş olacaklar.
Rüşvet ve yolsuzluk
Rüşvet, Kazakistan'da hayatın bir gerçeği. Devlet dairesine işi düşen herkesin yolu, rüşvetten geçiyor. Ancak Kazakistan hükümetinin son yıllarda aldığı önlemler sayesinde, küçük çaplı rüşvetin zorlaştığı belirtiliyor.
Orta ve büyük çaplı rüşvet ise devam ediyor. Sıradan bir rüşvet çarkı şöyle işliyor: Prukuror denilen mahalli bir savcı, iyi işleyen bir restoran veya mağazanın sahibinden, işletme gelirinden kâr payı istiyor.
İşletme sahibi reddettiği zaman, denetlemeler başlıyor ve işletminin bir açığı bulunarak -yoksa da icat edilerek- işletme ağır bir cezaya çarptırılıyor.
İşletme sahibinin, mahalli savcıyı bir üst makama şikayet etmesi de bir işe yaramıyor. Zira üst makamlar da işin içinde ve rüşvetten onlar da pay alıyor.
Bu konuda sıkça adı geçenlerden biri, Nazarbayev'in küçük kardeşi Bolat Nazarbayev. 55 yaşlarındaki Bolat Nazarbayev'in iyi durumdaki birçok işletme ve fabrikaya baskı yaparak ortak olduğu ve devlete ait birçok yeri ele geçirdiği belirtiliyor.
Almaty'da yeni açılan devasa alışveriş merkezi Grand Park'ın da Bolat Nazarbayev'e ait olduğu söylentisi dolaşıyor.
Nüfus
Kazakistan, yaklaşık olarak Çin veya Hindistan büyüklüğünde bir toprağa sahip olmasına karşın nüfusu 18 milyon civarında.
Sovyet döneminde Moskova'nın izlediği sömürge siyaseti sonucu kendi ülkesinde uzun bir süre azınlık durumunda bulunan Kazakların oranı bugün yüzde 72'ye ulaşırken, Rusların oranı yüzde 20'ye düşmüştür.
Nüfusun geri kalanı ise irili ufaklı 100'e yakın milliyetten oluşmaktadır. Bunların en önemlileri Uygurlar, Tatarlar, Özbekler, Kafkasyalılar ve Korelilerdir.
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Kazaklar kendi aralarında kentli ve köylü olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Kırsal bölgelerdeki ve kent varoşlarındaki düşük eğitimli ve dar gelirli Kazakların tamamı kendi aralarında Kazakça konuşurken kent merkezindeki şık giyimli modern Kazakların iletişim dili Rusça ve hiçbiri Kazakça bilmiyor.
İki kesim arasında görünmeyen bir duvar var ve iki taraf, birbirlerini ayrı dünyaların insanları olarak görüyor. Varoş ve kırsal bölge Kazakları, modern Kazakları dejenere ve asimile olmuş, kayıp bir topluluk olarak görürken, kentli Kazaklar, köylü hemşerilerinden utanıyor ve onlara tepeden bakıyor.
Buna karşın her iki kesim de son derece milliyetçi duygulara sahip, ülkelerine yönelik en ufak bir eleştiri veya saldırıya karşı hemen savunmaya geçiyorlar.
Onlar için Kazakistan, tüm tartışmaların ve ideolojik farklılıkların üstünde kutsal bir değer.
Kazakların Rus aşkı
Kuşkusuz Rusya, Kazakistan için yeryüzündeki en önemli ülke. Zira Kazakistan'la 7600 kilometrelik bir sınırı bulunan Rusya, bu ülkenin en büyük ticari, askeri, siyasi ve ekonomik partneri.
Ve Kazakların en çok sevdiği halk da Ruslar. Yaklaşık 200 yıllık Rus sömürgesine rağmen Ruslardan şikayet eden veya Rusya'yı tehlike olarak bir Kazak'a rastlamak imkânsız olmasa bile çok zor.
Aksine, Rus sömürgesi ve asilimasyonu öylesine etkili olmuş ki, bugün moderninden muhafazakârına, kentlisinden köylüsüne, işçisinden işadamına kadar toplumun her kesiminden Kazaklar, Rusya'ya ve Rus kültürüne büyük bir hayranlık duyuyor.
Öyle ki, Kazak nüfusun üçte birini oluşturan kentli modern Kazaklar anadili olarak Rusça konuşuyor ve kendi anadillerini bilmemek, onları hiçbir şekilde rahatsız etmiyor. Aksine Rusça konuşmak, onların kendilerini daha modern ve çağdaş hissetmesini sağlıyor.
Kazakistan'da insanlar eski alışkanlıkların bir devamı olarak her şeye Rusya'nın penceresinden bakmaya devam ediyor. Ve Kazak kamuoyu, bağımsızlığın üzerinden 30 yıl geçmesine karşın hâlâ dünya olaylarını Rus medyasından izliyor.
Zira yerli medya bu konuda yeterince gelişmiş değil, olsa bile yanlı yayınlarından dolayı halk tarafından pek güvenilir bulunmuyor.
Ayrıca, Kazakların önemli bir kesimi (küçük bir istisna dışında) Rusya'yı Kazakistan'ı her türlü dış tehditten koruyan büyük bir ağabey ve dost olarak görüyor.
Birçokları, Rusya olmadan Kazakistan'ın bugünkü bağımsızlığını sürdüremeyeceğini, topraklarının ABD ve AB veya Çin gibi büyük güçler tarafından parçalanıp yağmalanacağını düşünüyorlar.
İlginçtir, bir iki istisna hariç genel olarak Kazak halkı, Rusya'nın eski Sovyet coğrafyasındaki işgallerinden ve askeri müdahalelerinden de pek rahatsızlık duymuyor, aksine Kırım işgali gibi kimi Rus müdahalelerini destekliyor.
Birçok Kazak'a göre, Kırım zaten Rus toprağıydı ve Rusya'nın tekrar o topraklara sahip olmasından daha doğal bir şey olamaz.
Çin ile ilişkiler
Kazakistan için Rusya'dan sonraki en önemli ülke, güneydoğusundaki büyük komşusu Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Kazakistan için Rusya bölgenin polisi, Çin'se bankasıdır.
Çin'in en fazla ihtiyaç duyduğu iki şey, Kazakistan'da fazlasıyla mevcut. Bunların birincisi enerji, ikincisi ise toprak. Seyrek nüfuslu Kazak stepleri, ülkenin muazzam enerji kaynakları ve henüz keşfedilmeyi bekleyen diğer yeraltı zenginlikleri, Çin'in iştahını kabartıyor.
Bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren Kazakistan, Çin'le bir sürü ticari, ekonomik ve yatırım anlaşması imzaladı. Günümüzde Kazakistan'daki Çin yatırımları milyarlarca doları buluyor. Kazak petrolünün üçte biri, Çin'e gidiyor.
Bugün Kazakistan'dan Çin'e giden petrol boru hatlarının yanında demiryolları ve otoyollar da mevcut. Pekin'den Londra'ya uzanan 15 bin kilometrelik demiryolunun 2 bin 500 kilometresi Kazakistan toprağından geçiyor.
Çin'in yakın çevresine yayılması Ruslarınki gibi tanklarla değil, ülkelerin doğal kaynaklarını ticari anlaşmalarla ele geçirme şeklinde gerçekleşiyor.
Çin'in Kazakistan'da bu yönde bir çabası mevcut, ancak Çin Kazakistan'ı ve onun büyük ağabeyi Rusya'yı rahatsız etmeyecek şekilde son derece yavaş ve dikkatli hareket ediyor.
Yine de Çin'in birkaç yıl önce Kazakistan'da çok geniş tarım arazilerini 50 yıllık bir süreyle kiralama girişimi, büyük tepkiye yol açtı.
Birçok kentte Çin'e toprak kiralanmasına karşı protesto gösterileri yapılmış, bunun üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Nazarbayev, söz konusu anlaşmayı 2022 yılına kadar dondurmuştu. Kazaklar, Çinlilerin bu girişimden hâlâ büyük bir öfkeyle söz ediyorlar.
Nazabarbayev ve değişim ihtimali
Kazakistan deyince Türk ve dünya kamuoyunun aklına ilk gelen şey, 1989'den beri ülkenin dizginlerini elinde tutan Nursultan Nazarbayev'dir.
1991'de bağımsızlığın ilanından beri ekonomik liberalleşme ve siyasi otoriterizmden oluşan Çin modelini benimseyip uygulamaya sokan Nazabayev'in en büyük başarılarından biri, irili ufaklı yaklaşık 100 değişik milliyet ve etnik gruptan oluşan çokuluslu Kazakistan halkını bir arada tutması ve etnik barışı koruyabilmesidir.
Son 30 yılda diğer birçok eski Sovyet cumhuriyetinde yaşanan kanlı olaylar dikkate alındığında bu, hiç de küçümsenmeyecek bir durumdur. Bir başka başarısı ise, azınlıktaki Kazakların sayısını Rusları ve diğer milliyetleri rahatsız etmeden kararlı bir şekilde arttırarak bugün yüzde 72 gibi büyük bir orana ulaştırmaş olmasıdır.
Nazabayev'in başarı hanesine yazılacak bir başka artı ise, başkenti Çin sınırındaki Almaty kentinen ülkenin ortasındaki Astana kentine taşımasıdır.
Yine de Nazarbayev petrol zengini ülkesinde bir ekonomik mucize yaratamadığı gibi ülkenin muazzam yeraltı kaynaklarından elde edilen gelirin dağılımını da dengeli ve adil bir şekilde gerçekleştirememiştir.
Buna karşın gerek Nazarbayev'in kendisi gerekse aile üyelerinin isimleri çeşitli yolsuzluk olayları ve siyasi skandallarla anılmaktadır.
30 yıllık Nazarbayev yönetiminden bıkan Kazakistan halkı, zaman zaman orada burada görülen küçük çaplı gösterilerle tepkilerini dile getirmeye başlayınca, değişim için bir umut oluştu.
Halkın beklentisi ve umudu, Batı'da eğitim görmüş, modern dünyayı bilen ve teknolojiden anlayan yeni kuşaktan birinin ülke yönetimini ele almasıydı.
Halktaki tepkiyi gören Nazarbayev ilerlemiş yaşının da verdiği yorgunlukla (82 yaşında) aniden görevden çekilse de dizginleri elinden bırakmadı.
Yerine, arkadan her zaman yönetebileceği, sadakatinden emin olduğu yakın adamı, şu anki cumhurbaşkanı Kasım Comart Tokayev'i getirdi. Tokayev'in de ilk icraatı, başkentin ismini Nursultan olarak değiştirmek oldu.
Böylece Kazakistan halkının değişim umudu ve beklentisi ikinci bahara kaldı. Ancak derin bir hayal kırıklığına gömülen Kazakistan halkının şu anki sessizliği hayra alamet değil. Sanki fırtına öncesi bir sessizliği andırıyor.
Neler olacağını zaman gösterecek, bekleyip göreceğiz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish