Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ilk kez sınıra bu denli yakın bir tatbikat gerçekleştiren İran'la Azerbaycan ilişkilerinde son günlerde ciddi bir gerginlik yaşanıyor.
Son olarak 3 Ekim'de İran İslam Cumhuriyeti Parlamentosu üyeleri tarafından yayımlanan ortak açıklamada bir yandan İran ordusunun ülkenin kuzeybatı bölgesindeki tatbikatları övülürken diğer yandan bölgedeki olası bir sınır değişikliğinin İran'ın kırmızı çizgisi olduğunun ifade edilmesi gerginliğin ulaştığı son nokta olmuştur.
Söz konusu açıklamayla "komşu ülkelerin sınırlarındaki herhangi bir jeopolitik değişikliğin İran İslam Cumhuriyetinin kırmızı çizgisi olduğuna" da işaret eden İran milletvekilleri, İran'ın gerçekleştirdiği tatbikatların "komşulara bir barış mesajı, İsrail rejimine ise bir uyarı niteliğinde olduğunu" ifade etmişlerdir.
İran milletvekilleri açıklamada ayrıca "Azerbaycan hükümetinin yabancılar tarafından yapılan herhangi bir fesatlığı ve bölücü eylemleri reddetmesini beklediklerini de" ifade etmiştir.
İran yönetiminin son günlerde askeri tatbikatlarla başlayan bu hareketliliğinin temelinde Dağlık Karabağ zaferi sonrası bölgede yaşanan gelişmelerin önemli bir payı olsa da 44 günlük savaşın yanı sıra bölgesel ve jeopolitik diğer dinamiklerin de etkisinden bahsetmek mümkündür.
Bilindiği üzere Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'da otuz yıl süren işgali geçtiğimiz yıl 10 Kasım mutabakatıyla sona ermiştir. Bu gelişme beraberinde Güney Kafkasya'da pek çok dengeyi de değiştirmiştir.
Ancak bu gelişme beraberinde konuya hem bölgesel hem de küresel güçlerin de yeniden dâhil olmasına ve sürecin yeniden karmaşık bir hal almasına da neden olmuştur.
Bölgesel güçlerden biri olan İran, tarihsel sürece bakıldığında daha ziyade bir denge politikası izlemeyi tercih etmiştir.
İran, Dağlık Karabağ'da yaşanan 44 günlük savaşın ardından ise bölge ülkelerine yönelik bölgesel ve küresel çapta yeni bir politika izlemeye başlamıştır.
İran çatışmaların devam ettiği dönemde bile "Suriye ve diğer bölgelerden sınıra terörist gönderildiğini" iddia ederek Ermenistan'ı desteklemiştir.
İran'ın bu iddiaları yakın dönemde daha da ileri götürülmüştür. Bu kez de "Afganistan ve diğer noktalardan Kafkasya ve Nahçıvan'a terör gruplarının" yerleştirilebileceğine işaret eden İran, bölgede yaşanan gelişmelerin kendi ülkesine sıçraması ihtimalinden kaygı duyduğunu dile getirmiştir.
Benzer bir kaygı 44 günlük savaş sırasında da ifade edilmiştir. Ancak son dönemlerde İran basınında Azerbaycan'ın açıkça hedef alınması akıllara bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir.
Bu noktada İran'ın Nahçıvan sınırında gerçekleştirdiği askeri tatbikatların bir mesaj içerdiğini söylemek mümkündür. Ayrıca İran basınında Azerbaycan yönetimine dair kullanılan ifadelere bakıldığında tehditkâr söylemlerin ön planda olduğu da görülmektedir. Bu nedenle İran'ın askeri tatbikatlarının zamanlaması da manidardır.
Bilindiği üzere yakın zamanda Bakü'de 12-20 Eylül tarihleri arasında Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan özel kuvvetleri arasında işbirliğini geliştirmek, bilgi ve deneyimlerin paylaşılması amacıyla "Üçkardeş 2021" adlı askeri bir tatbikat gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca Nahçıvan'da Türkiye ile Azerbaycan arasında 5-8 Ekim tarihlerinde "Sarsılmaz Kardeşlik 2021" adlı ortak bir askeri tatbikat yapılacağı da bilinmektedir.
Bu gelişmelerin ardından İran'ın da benzer bir adım atması ve İran'da başta dini liderler olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı, Meclis ve diğer resmi kurumların yöneticileri tarafından kullanılan dil ve üslup gerçekten düşündürücüdür.
İran basınına bakıldığında son günlerde sıkça Azerbaycan karşıtı bazı haberlerin İran basınında manşetlerde yer aldığı görülmektedir. Ayrıca bu gergin tutumla ilgili olarak batılı devletlerden ise herhangi bir açıklama gelmemiş olması ayrıca manidardır.
İran'ın askeri tatbikatlarla başlayan bu gergin süreçte Azerbaycan-Türkiye yakınlaşmasının yanı sıra Azerbaycan-İsrail ilişkilerinden de rahatsızlık duyduğunu söylemek mümkündür.
Azerbaycan'ın Karabağ savaşında özellikle insansız hava araçları ve İsrail'den aldığı askeri mühimmat ile savunma alanındaki işbirliği konuları da İran tarafında rahatsızlığa neden olmaktadır.
Bu nedenle başta kendi ülkesinde bulunan 35 milyon Azerbaycan Türk nüfusu olmak üzere bölgedeki gelişmelerin kendi ülkesindeki olası yansımalarını engellemek adına bazı adımlar atmaktadır.
Ancak bu adımların hem Kafkasya'da kurulmaya çalışılan bölgesel barışa olumsuz etkileri bulunmakta hem de bölgesel anlamda refah ve huzurun kurulması önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır.
İran'ın bu adımlarının altında ayrıca Dağlık Karabağ Savaşı sonrasında kurulan müzakere masasında yer almamış ya da dışlanmış olmasının de önemli bir payı vardır.
Nitekim İran açısından Dağlık Karabağ meselesi jeopolitik öneminin yanı sıra etnik bir öneme de sahiptir. Bu nedenle İran'ın çözüm masasında yer almamış olmasının da bu gerginlikte önemli bir payı olduğu söylenebilir.
Bu açıdan konuya bakıldığında Karabağ'da yaşanan gelişmelerin aslında bölgedeki tüm dengeleri değiştirdiğini söylemek mümkündür.
Nitekim İran'ın gerginliği tırmandıran bu adımları Dağlık Karabağ sorununun sadece bölgesel değil aynı zamanda küresel bir sorun da olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Çatışmaların devam ettiği dönemde dahi İran'ın Kafkasya'da yaşananların sorumlusu olarak "İsrail ve Türkiye'yi" işaret etmiş olması da bu rahatsızlığın nedenini ortaya koymaktadır.
Bu nedenle İran'ın bölgede attığı bu adımların uzun vadede bölgesel ve küresel çapta da etkileri olacaktır. Özellikle Türkiye-İran ilişkilerinin de bu süreçten olumsuz etkileneceği anlaşılmaktadır.
Çatışmaların en başından itibaren Ermenistan'a yönelik desteğini esirgemeyen İran'ın bu tutumu Azerbaycan'da da ciddi bir sorun olarak gündemde yer almıştır.
İran'ın bölgedeki tutumunda tarihsel geçmişinin de önemli bir payı bulunmaktadır. Ancak İran'ın Azerbaycan sınırında başlatmış olduğu "Hayber Fatihleri" adlı bu askeri tatbikatı ve sonrasında yapılan açıklamalar bu kez zamanlama açısından da oldukça önemlidir.
Azerbaycan kamuoyunda da İran'ın askeri tatbikatının zamanlaması dikkat çekerken, aynı zamanda bu tatbikatın Azerbaycan sınırında gerçekleşiyor olması da Azerbaycan tarafından rahatsızlıkla karşılanmaktadır.
Görüldüğü üzere İran Azerbaycan arasında tansiyonun yükselmesinde Dağlık Karabağ zaferinin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Karabağ zaferinin ardından Azerbaycan'ın İran sınırının tamamını kontrol etmeye başlaması İran'ı rahatsız etmektedir.
Bu rahatsızlık çatışmaların devam ettiği tarihlerde İran'da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sınır noktalarındaki sevinç gösterileri sırasında İran'ın göstericilere yönelik verdiği sert tepkilerde de görülmüştür.
Bu nedenle İran temelde Türkiye'nin bölgesel bir aktör olarak bu coğrafyada giderek daha etkin bir rol almasında ve Azerbaycan ile yakınlaşmasından rahatsızlık duymaktadır.
İran'ın Azerbaycan'a karşı rahatsızlığının bir diğer nedeni ise kendi ülkesindeki Azerbaycan Türk nüfusunun harekete geçmesinden duyduğu endişedir.
Gerginliğin çözümü için ne yapılmalı?
Mevcut sorunun çözümü de dâhil olmak üzere uzun vadede Kafkasya bölgesinde barış, huzur ve istikrarın sağlanması elzemdir. Nitekim bu bölgesel gerginliğin ortaya koymuş olduğu bir diğer gerçek de artık Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan ilişkilerinin ivedilikle normalleşmesi gerektiği gerçeğidir.
Nitekim görüldüğü üzere bölgesel çapta yaşanan bu tansiyonun ve gerginliğin tüm bölge ülkeleri üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Yine Ermenistan'ın içinde bulunduğu izolasyondan kurtulmasının yegâne yolu da Türkiye ve Azerbaycan'la ilişkilerini normalleştirmesidir.
Bu konuda Azerbaycan'ın yapmış olduğu açıklamalar da önemlidir. Azerbaycan'ın bölgesel barış ve istikrar konusunda istekli olduğunu sıkça beyan etmesi ve Karabağ'da yaşayan Ermeni nüfusa dair barışçıl açıklamaları bu konudaki iyi niyetinin en önemli göstergelerindendir.
Ermenistan'ın ise Türkiye ve Azerbaycan'la ilişkilerini normalleştirmesi hem Ermeni toplumunun demokratikleşme ve Batılı devletlerle doğrudan ilişki kurma hem de kendi ülkesinin içinde bulunduğu yalıtılmışlıktan kurtulma noktasında önemlidir.
Konuya Türkiye açısından bakıldığında ise Türkiye'nin başta Altılı Platform önerisi olmak üzere bölgesel barış, huzur ve istikrarın sağlanması konusunda önayak olmaya hazır olduğu ve Erivan yönetimine de bu konuda olumlu sinyaller verdiği bilinmektedir.
Bu nedenle Türkiye İran'dan farklı olarak bölgesel gerilimi tırmandıran bir politikadan ziyade hâlihazırda uygulamakta olduğu barış ve istikrarı önceleyen politikayı izlemeyi sürdürmelidir.
Gerginliğin en önemli tarafı olan İran'ın ise Dağlık Karabağ'a ekonomik ve stratejik gerekçelerle desteğini sürdürme arzusunda olduğu görülmektedir. Bu nedenle sorunların bu noktaya taşınmasında İran'ın tarihten günümüze bölgede izlediği politikalarının önemli bir payının olduğu unutulmamalıdır.
İran'ın askeri tatbikatlarının temelinde ne var?
Dağlık Karabağ savaşının ardından bölgede yaşanan değişim ve gelişmeler İran tarafından yakından takip edilmiş olup, Azerbaycan'ın başta Türkiye olmak üzere Rusya ile ilişkileri ve bu iki ülke ile yakınlaşmasının da İran'ı rahatsız ettiği söylenebilir.
Ayrıca Azerbaycan'ın Türkiye ile son dönemlerde özellikle de askeri alanlarda başlatmış olduğu tatbikatların da İran'ın bu tutumunda önemli bir payı vardır.
İran'ın askeri tatbikatları gerçekleştirmesiyle öne çıkan bu gerginliğin bir diğer nedeni ise Azerbaycan'ın İsrail ile olan ilişkileri ve yakınlaşması olmuştur.
İsrail ile ilişkiler Dağlık Karabağ çatışmaları sürecinde Ermenistan'da olduğu gibi İran tarafından da rahatsızlıkla karşılanmış ve bu durum hem Ermeni hem de İran basınında yer almıştır.
İran'ın askeri tatbikatlarla ve yaptığı açıklamalarla ilişkileri gerginleştirmesinin altında yatan bir diğer neden ise bölgeye uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme çabası olarak yorumlanabilir.
Bu konuda sıkça Karabağ'a terör gruplarının yerleştirildiğini iddia ederek uluslararası camiadan destek almaya çalıştığı söylenebilir.
İran'ın askeri tatbikatlarının temelinde ayrıca İran'ın silahlanma konusunda izlediği politika ile nükleer silahlanma yolunda izlediği adımların da önemli bir payı vardır. Nitekim İran'ın nükleer silahlanma konusunda izlediği politika sadece ABD değil bölge ülkeleri açısından da bir tehdit yaratmaktadır.
Bu nedenle yaşanan askeri tatbikatların ardından Türkiye ve Azerbaycan İran'la olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. Çünkü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi göreve geldiğinde komşularla iyi ilişkiler kurulmasına özen gösterileceğine işaret etmişti.
Ancak gelinen noktada atılan adımların bu politikalarla hiç de uyuşmadığını göstermiştir. Bu gerginlik aslında bir bakıma bölgede biran önce ilişkilerin normalleşmesi gerektiğinin de en önemli kanıtı olmuştur.
İran'ın tepkisine neden olan bir diğer önemli gelişme ise eylül ayında Hazar Denizi'nde Azerbaycan-Türkiye tarafından askeri iş birliği antlaşmaları kapsamında yürütülen ortak askeri tatbikatlar olmuştur.
İran'ın bölgedeki askeri tatbikatlarının temelinde yatan bir diğer etken de Zengezur koridoruyla ilgili yaşanan gelişmelerdir. Zengezur koridorunun açılması İran'ı hem ekonomik hem de stratejik açıdan kaygılandırmaktadır.
Öncelikle Zengezur koridorunun açılması için Türkiye- Azerbaycan ve Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin elzem olduğu unutulmamalıdır. Bu noktada söz konusu üç ülke arasındaki ilişkiler normalleşmeden bu koridorun açılması pek mümkün değildir.
Bu nedenle yaşanan tüm bu gelişmelerde üç ülke ilişkilerinin normalleşmesi ihtimalinin de önemli bir payı bulunmaktadır. Ayrıca Paşinyan'ın sıkça 10 Kasım'da imzalanan antlaşma metninde Zengezur koridorunun görüşülmediğini dile getirmesi de bu konuda bir hassasiyetin olduğunu göstermektedir.
Zira İran ve Ermenistan Zengezur Koridoru konusunda Gürcistan'ın da desteğini almaya ayrı bir özen göstermektedir. Paşinyan'ın Eylül ayındaki Gürcistan ziyaretini de bu kapsamda değerlendirmek mümkündür.
8 Eylül'de yapılan Gürcistan ziyaretinde iki ülke arasında ekonomik işbirliğinin etkinleştirilmesine dair konuların görüşülmüş olması, bu koridorun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu gelişmeler Rusya açısından ne anlama geliyor?
Yakın zamanda yapılan Soçi zirvesi Türkiye-Rusya ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu zirvede başta Suriye konusu olmak üzere ticaret, turizm, savunma, enerji ve kültürel pek çok konu ele alınmıştır.
Zirvede ayrıca Kafkasya, Ortadoğu, Orta Asya ve Karadeniz'deki gelişmeler de ele alınmıştır. Bu noktada Türkiye'nin Azerbaycan'la son dönemlerde yaşanan yakınlaşmasının Rusya tarafından da pek olumlu karşılandığı söylenemez.
Özellikle son dönemlerde Karabağ'da yaşanan gelişmeler, sonrasında Türkiye'nin Azerbaycan'la imzaladığı Şuşa beyannamesi ve Şuşa'da konsolosluk açılması hususu, ayrıca ortak yürütülen askeri tatbikatlar, Türkiye'nin Ermenistan'la normalleşmeye hazır olduğu konusundaki beyanatları ve Paşinyan yönetiminin verdiği olumlu sinyaller vb. gelişmelere de Rusya'nın sıcak baktığı söylenemez.
Çünkü Rusya tarihten günümüze Sovyet coğrafyası üzerinde etkisinin azalmasına onay vermeyeceğini tüm bölgesel çatışmalarda izlediği politikalarla net bir biçimde ortaya koymuştur.
Bunun en yakın örneği yakın zamanda Ukrayna ve Kırım'da yaşanan gelişmeler olmuştur. Bu nedenle Rusya en kısa zamanda kendi önderliğinde Azerbaycan ve Ermenistan liderlerini bir araya getirerek mevcut sorunların çözümü için yeni bir formülü devreye koymayı planlamaktadır.
Sonuç olarak İran'ın söz konusu tatbikatı bölgede sadece İran - Azerbaycan değil Türkiye-İran ilişkileri açısından da bir gerginliğe sebebiyet verebilir. Bu nedenle taraflara sağduyu çağrısında bulunulmasında yarar vardır.
İran yönetimi Kafkasya genelinde ve Güney Kafkasya özelinde Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerinin normalleşmesiyle birlikte İran'ın bölgedeki etkisinin azalacağının farkındadır.
Bu nedenle Kafkasya'da Türkiye'nin gücünün belirgin bir hale gelmesi de İran'ı kaygılandırmaktadır. İran'ın Karabağ savaşı sonrası oluşturulan çözüm sürecinin dışında bırakılmış olması nedeniyle bölgede ekonomik ve siyasi etkisinin giderek azalmasından da endişe duymaktadır.
Bu nedenle bu tür agresif adımlar atarak Kafkasya'daki etkinliği gösterme çabasında olduğu da gözlenmektedir.
İran ayrıca, Türkiye'nin Batılı devletlerin özellikle de ABD'nin politikalarıyla eşgüdümlü bir biçimde hareket ederek Rusya'nın bölgedeki gücünü zayıflatmaya çalıştığını, İran'ı ise izole ettiğini düşünmektedir.
Bu nedenle İran kendi jeopolitik çıkarlarının bu süreçten olumsuz bir şekilde etkilendiğini de düşündüğü için bölgede provakatif bir tutum sergilemektedir.
Bu nedenle İran, Türkiye'nin bölgeye dair izlediği politikalarının kendi gücünü sınırlayacağını öngörerek bu tür adımlar atmaktadır. İran, NATO ve Batı'nın Türkiye'nin bölgeye yönelik izlediği politikaları aracılığıyla Hazar Denizi'ne ulaşması yönünde de bazı kaygıları bulunmaktadır.
İran'ın mevcut düşünce yapısı ve attığı bu provakatif adımlar Azerbaycan üzerinden de olsa Türkiye-İran ilişkilerinde bir yol ayrımına sebebiyet verebilir.
İran-Azerbaycan arasında yaşanacak olası bir gerginliğin bölgesel yansımalarından daha da önemli olan İran'da yaşayan Azerbaycan Türk nüfusu üzerindeki etkileri olacaktır.
Bu nedenle bölgede kadim bir medeniyete sahip bir devlet olarak daha sağduyulu adımlar atması herkesin yararına olacaktır.
Kaynaklar:
https://www.panorama.am/en/news/2021/10/04/Iran-MPs/2575810 (E.T.04.10.2021)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish