Bir şampiyonluk kaç yumruk eder?

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Henüz sezonun başı, yeni bir heyecan ve yeni hedefler ile başlaması gereken lig, yumrukla, öfkeyle ve güçlünün zayıfı ezmesi ile başladı.

Dünyanın hangi liginde, sezonun ilk maçına çıkan takımın oyuncusu takım arkadaşına saldırır ki. Hem de kendinden küçük, fiziksel olarak daha zayıf bir oyuncuya.

Saldırıya maruz kalan oyuncunun ailesi ve gururu neden kırılır ki. Muhtemelen bu merakı gidermek zor olacak. Tabii ki bu yaşanan olay ilk değil ve hafızalar benzer olaylar ile dolu.

Maalesef bu toprakların futbol kültüründe kazanmak çok önemli oldukça, şiddetin normalleşmesi de oyunun önüne geçiyor.

Sürekli birbirine zarar vermeye çalışan rakipler ile kutsal şampiyonluk için benzer şiddet gösterileri, normalleşiyor.


Mesela 2012 yılında Galatasaraylı Felipe Melo, takım arkadaşı Albert Riera'yı soyunma odasına kilitlemiş ve Riera'ya saldırarak zarar vermişti.

Ve bu yaşanan olay sırasında, şampiyonluk yarışında olan Galatasaray'ın yönetimi ve teknik direktörü Fatih Terim için, yen kırılan kolun içinde kalmalıydı.

Ve Galatasaray, kendi gelenekleri ve kültürünü bu olay için buzdolabına kaldırmıştı. Taraftar da nasıl olsa Melo'yu seviyordu.

2013 yılında Milli Takım kampında Gökhan Töre, takım arkadaşlarına silah çekmiş ve koca bir ülkenin milli takımının oyuncusu olarak, böyle bir olay yaşatmıştı.

Peki, ne sonra ne oldu?

Tekrar Milli Takıma çağrıldı Gökhan Töre. Bizim çocuktu nasıl olsa, anlık olarak öfkesine yenilmişti.

2017 yılında Milli Takım uçağında Arda Turan, gazeteci Bilal Meşe'ye saldırdığında, takım milli maç için yolculuğa çıkıyordu. Ve yine bir kol daha kırılmış, yen yine  içinde kalmıştı.

Arkasından Arda Turan yine kadroya çağrıldı. Fakat nedense değerler ve spor ruhunun kazanılmasının bir önemi yoktu, çünkü önce, Arda Turan kazanılmalıydı. Fakat aynı Arda Turan, sonra, silahla hastane basmaya gitmişti.

Ve gazetecileri evinden aldırmakla tehdit eden Volkan Demirel, boğaz kesme hareketi yapan Emre Belezoğlu, bunları yapmayı kendine hak gördüler aslında. Çünkü etik sınırlar ve spor ruhu, bir kere delik deşik olmuştu. 
 

 

Camialar kültür ve geleneklerini unutuyor

Bununla beraber bu oyuncular bir camiaya aitti ve camialar için bu oyuncuların yaptıkları hoş görülebilirdi. Şampiyonluk yarışında oyuncu kaybetmeye de gerek yoktu.

Nasıl olsa hem Galatasaray oyuncusu yapıyordu, hem de Fenerbahçe oyuncusu. Birbirlerini işaret ede ede normalleşti bu hareketler. 

Avrupa'nın birçok takımında, benzer kavgalar oldu aslında. Birbirleri ile tartışan, birbirlerine saldıran aynı takım oyuncuları hep vardı.

Joey Barton ile Ousmane Dabo ve Lee Bowyer ile Kieron Dyer'ın yaptıkları kavgalar, hala hafızlarda duruyor.

Fakat bir genç oyuncuya kafa atıp, ısrarla yumrukla dövmeye çalışmak, kendisine karşı koymayan bir genç oyuncunun gururunu kırmak ve bunu büyük bir öfke ile milyonların önünde yapmak, hiçbir söylemle açıklanamaz.

Bununla beraber bir takım içinde böyle şeyler olur demek,  yıllarca övünülen kültür ve geleneğini yok saymaktır aslında. 

Ve şimdi yaşanan bu sorunun çözümünü Fatih Terim'den bekleyenler de geçmişe bakabilirler. Melo ve Riera olayında ya da takım arkadaşına silah çeken Gökhan Töre'yi milli takıma çağırdığında, süreçleri çözüme kavuşmadığını görebilir.

Tabii ki bir takım spor medyası, bunu başarı olarak sunmuştu. Fakat benzer olayların tekrar yaşanması, o günkü çözümlerin çözüm olmadığını da gösteriyor.
 

 

Sadece futbol kimseyi ayrıcalıklı kılmaz

Aslında binlerce çocuğa isim olan Metin Oktayların, Turgay Şerenlerin, Can Bartuların, Lefterlerin, Hakkı Yetenlerin, Vedat Okyarların, Dozer Cemiller'in, oynadıkları dönemde sorumlu oldukları ve yarattıkları kültürdür aslolan. 

Ya da oynadıkları dönemlerde insanlara karşı kendilerini sorumlu hisseden Socratesler ya da insanlar için dertlenen Brian Clough'lar gibi ayrıcalığa sahip olabilirsin.

Çünkü sadece futbol, kimseyi ayrıcalıklı kılmıyor. Futbolun sahibi futbolcular ya da teknik adamlar değildir çünkü. Şifreli yayınlanan maçı bozuk görüntüden izlemeye çalışan, maç izlemek için normalde gitmediği kahvelere giden insanlardır futbolun sahibi.

Forma almak için para biriktirendir futbolun sahibi. Bu yüzden ne Marcao'ya ihtiyaç var ne de kendini ayrıcalıklı gören futbol aktörlerine.

Marcao'lar gider ve geriye sarı kırımızı kalır, bir şampiyonluk gider, geriye koca bir tarih kalır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU