Çok uzun sürmedi.
Bir grup başlıca yabancı devletin (Haiti Devlet Başkanı'nın bu ay suikasta uğraması sonrası müdahalelerini artıran) hafta sonu Haiti'nin yeni başbakanı olarak Ariel Henry'yi desteklediğini açıklamasından iki gün sonra, bu pozisyondaki mevcut isim Claude Joseph kenara çekileceğini söyledi. İkisi de seçimle gelmedi.
Joseph, Washington Post'a yaptığı açıklamada, "Beni tanıyan herkes bu savaşla ya da iktidarı herhangi bir şekilde ele geçirmeyle ilgilenmediğimi biliyor" dedi.
Başkan arkadaşımdı. Tek ilgilendiğim onun için adaletin yerini bulması.
Uzaktan bakılınca, uluslararası toplumun aracılık ettiği anlaşmanın, karmaşa ve kaygının ortasında bir yatışma amaçladığı görülebilir. Almanya, Brezilya, Kanada, İspanya, ABD, Fransa, AB, BM ve Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) temsilcilerinden oluşan, Çekirdek Grup olarak da bilinen özel amaçlı grup, belki de güç ve bütünlük öneriyordur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Uluslararası diplomatlar, "kapsayıcı ve konsensüse dayalı bir hükümet kurulması" çağrısında bulundu.
Çağrıda, 180 derecelik dönüşle, "Bu amaçla, atanmış Başbakan Ariel Henry'nin kendisine emanet edilen böyle bir hükümeti kurma görevine devam etmesini kuvvetle teşvik ediyoruz" dendi.
En azından kısa vadede öyle olacak gibi görünüyor.
Haiti Devlet Başkanı'nın suikasta uğramasından iki gün önce, Jovenel Moïse tarafından ülkenin bir sonraki başbakanı olarak seçilen 71 yaşındaki beyin cerrahı Henry, "Darbe sayılabilecek bir şey karşısında siyasi olgunluk gösteren Haiti halkına şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Moïse, temmuzun ilk haftasında, çoğunluğu yabancı birkaç düzine silahlı adam tarafından Port-au-Prince'deki resmi ikametgahına baskın yapılarak öldürülmüş ve eşi de ciddi biçimde yaralanmıştı.
Suikasta dair dolambaçlı bir soruşturma (John F. Kennedy'nin 1963'te Teksas eyaletinin Dallas kentindeki öldürülmesinden bu yana Batı yarımkürede bir devlet başkanına yönelik gerçekleşen ilk suikast) sürüyor.
Son günlerde dönen entrikalar pek çok yönden, Haiti'nin nesiller, hatta yüzyıllardır yaşadığı kaderi yansıtıyor.
Eski Fransız kolonisi ülkede Haitililer, 1791'de başlayan ve kendini özgür kılan kölelerin önderlik ettiği bir ayaklanmada mücadele vererek bağımsızlıklarını kazandı. Eylemleri tüm Amerika'da yankılandı.
I had hoped that this crisis would be a critical juncture for the international community to rethink its strategies in Haiti. By dismissing the civil society initiative and discreetly deciding who will lead the country, they prove comfortable in their role of partners of chaos. https://t.co/H9U0XFSA4k
— Jeffsky Poincy (@jeffsky_poincy) July 19, 2021
Yine de bu özgürlük nadiren tamamen gerçekleştirilebildi. Aksine, Haiti onlarca yıl sert ve acımasız diktatörler tarafından yönetildi. ABD ve Avrupa tarafından komünizme karşı bir siper olarak desteklenen Duvalier belki de bu diktatörleri en iyi temsil eden kişiydi..
1990'da, ülkenin ilk özgür seçimi olarak görülen seçimlerde, yoksullara yardım etmek isteyen popülist bir rahip, Jean-Bertrand Aristide, devlet başkanı seçildi.
Bir yıldan kısa bir süre sonra, CIA tarafından desteklenen bir darbeyle devrildi. 2004'te (2001'de yeniden seçilen) Aristide, Washington'daki unsurlar tarafından desteklenen bir hamleyle zorla görevden uzaklaştırıldı.
Şimdiyse Aristide, bir ay Küba'da tedavi olduktan sonra geçen hafta Haiti'ye döndü. Bu hafta ayrıca, 47 yaşındaki eski First Lady Martine Moïse de, kocasının öldüğü konut saldırısı sonrası tedavi gördüğü Miami'den Port-au-Prince'e uçtu.
Bu hafta sonu New York Times'ın ön sayfasında, insan hakları ihlalleri iddiaları artarken bile, 2016'da seçilen ve belirli görev süresinin ötesinde iktidarda kalmayı arzulayan Moïse'nin ABD tarafından nasıl desteklediği ayrıntılı olarak anlatıldı.
Makalede, "Eleştirmenler, Amerika'nın Moïse'ye yaklaşımının, ABD'nin onlarca yıldır dünya çapında kullandığı ve genellikle demokrasi ve insan hakları açısından büyük sonuçlara yol açan oyun kitabını takip ettiğini söylüyor" denildi.
…refleks olarak Amerikan çıkarlarını ilerlettiği için otoriter yönetimle suçlanan liderlerin yanında yer almak ya da onlara göz yummak.
Fakat bu sefer farklı bir şey söz konusu. Haiti halkı sesini yükseltiyor ve geleceklerine (yabancı güçlerin değil) kendilerinin karar vermelerini talep ediyor.
Haiti merkezli İnsan Haklarının Savunulması için Ulusal Ağ aktivisti ve hukukçu Rosy Auguste Ducena, "2018'den bu yana Haitililer sistematik insan hakları ihlalleriyle, yolsuzluk, suikast ve çete katliamlarıyla karşı karşıya" dedi.
Bugün ihtiyacımız olan şey, belki de eve dönemeyebileceğimizi düşünmeden dışarı çıkabilerek yaşayabileceğimiz bir ülke.
Askeri ve insani, çeşitli yabancı müdahalelere maruz kaldık ve bugün uluslararası toplum Haiti'de kendi görmek istediği şeyi dikte ediyor. Ancak günün sonunda, durumda herhangi bir iyileşme görmüyoruz.
Ducena, The Independent'a yolladığı WhatsApp mesajında ayrıca, "Bugün sivil toplum, Haitililerin uluslararası müdahale olmaksızın kendi sorunlarına çözüm bulmalarına izin verme şansı istiyor" dedi.
Bugünkü tepkimiz, (Moïse) suikastı nedeniyle değil, uluslararası müdahaleden hiçbir sonuç çıkmadığını görebildiğimiz için daha güçlü.
Sesini yükselten ve organize olan kampanyacıların çoğu, artan yakıt fiyatlarına yönelik 2018 protestolarında reşit olmuştu. Söz konusu aktivistler aynı zamanda, Moïse'nin sosyal programlara harcanması gereken yüz binlerce dolarlık hükümet fonlarından yararlandığı yönündeki, Venezuelalı petrol koalisyonu PetroCaribe'nin de dahil olduğu, 2019'a uzanan suçlamaların tetiklediği yolsuzluk karşıtı eylem taleplerine de öncülük ediyor. Moïse iddiaları reddetmişti.
Nou Pap Dòmi (Uyumayacağız) isimli yolsuzluk karşıtı gruptan Vélina Elysée Charlier, "Taleplerimiz 2019'dan beri aynı: Yolsuzluk, suçların cezasız kalması, çete şiddeti ve devlet terörü gibi kötü uygulamalara son verecek bir geçiş hükümeti" dedi.
Siyasetteki demokrasi karşıtı tüm davranışlardan kopuş istiyoruz. Adalet yoluyla barış istiyor ve güvenlik talep ediyoruz. Suçların cezasız kalması döngüsünü kırmamız gerekiyor ve hesap sorulabilir hükümet istiyoruz.
Haitili araştırmacı ve Washington merkezli ilerici düşünce kuruluşu Ekonomi ve Politika Araştırmaları Merkezi yazarı Jake Johnston, kısa süre önce ülkeden döndü.
Johnston, aktivistlerin böylesi bir sesle konuşmasının nedenlerinden birinin sosyal medyanın yaygınlık kazanması olduğuna inandığını söyledi.
Each time #Haiti began to recover from its long, brutal history of colonialism and ruthless dictatorships, the elite and foreign sponsors that developed vested interests in the chaos would work to maintain the status quo so they continue to profit from the weakness of our state. pic.twitter.com/wmSLYUNnEW
— Ralf S. Rho (@ralfrho) July 18, 2021
Diğer nedense, 2010 depremi ve sonrasındaki skandallardan bu yana büyüyen, uluslararası ve dış grupların giderek daha da kötüleşen imajı.
Bu 1990'da Aristide'nin seçilmesinde gördüğünüz taban örgütlenmesi benzeri türden bir şey.
Haitili yazar ve eski BM yetkilisi Monique Clesca, yabancı devletlerin hâlâ Haiti'nin geleceğini dikte etmeye çalışmasını şaşırtıcı bulduğunu ifade etti.
Clesca, Miami'den yaptığı açıklamada, "2021'de BM ile birlikte bir grup süper gücün bize ne yapacağımıza karar vermeye veya söylemeye çalışması rahatsız edici" dedi.
Bu son derece saldırgan ve yersiz.
Kitapları arasında La Confession romanı ve kadın ve insan haklarıyla ilgili denemelerden oluşan Mosaïques de yer alan Clesca, bazı Haitili liderlerin ABD birlikleri konuşlandırılması talebine şaşırdığını söyledi. Yazar, bunu vatana ihanete yakın bulduğunu belirtti.
Biz ABD'nin arka bahçesi veya BM'nin arka bahçesi değiliz.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent