TRT'nin yayın platformu Tabii'de Gassal diye bir dizi var. Çoğu kişi evvela billboardlarla tuhaf bir şekilde karşılaştı bu yapımla.
"Ölünce Beni Kim Yıkayacak?" gibi vurucu bir söz gerçekten dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.
Diziyi henüz izlememiş olanların hukukunu çiğnememek adına doğrudan sahne ve diyalog atıfları yapmadan Abbas Kiarostami'nin muhteşem eseri "Kirazın Tadı" ile benzeşen noktalarına işaret edeceğiz.
Öncelikle başlarken şunu söylemek gerek ki Ahmet Kural'ın insanüstü oyuncu performansı senaryodaki birçok açığı ve kusuru kapatıyor; ama yine de bir-iki noktayı tenkit etmemiz gerekecek.
Kiarostami'nin Bedii'si Karaarslan'ın Baki'si
Abbas Kiarostami geleneksel tabular ve bireysel krizleri beyaz perdeye eşsiz bir estetik dehayla aktarmış ender bulunacak bir yönetmen ve senaristti.
Onun "Kirazın Tadı" (Ta'm-e gīlās) isimli eserinde Bedii karakterinin yaşadığı bireysel çatışma ve İran'ın sosyal yapısı içindeki sıkışmışlık izleyiciye bir başyapıt armağan etti.
Kiorastami'nin Bedi'si ölmek ister; ama cesedine kıyamaz.
Arkasından birisinin onu sessiz ve sedasız bir biçimde gömmesini arzular.
Bu işi ise tanıdığı bir kimseye değil de yabancı birine yaptırmak arzusundadır.
Varlığından kurtulmak isteyen Bedi, yokluğa kavuştuğunda kendisinden sonra ortada kalacak bedeni ile sorunlar yaşamaktadır.
Gassal'ın seneristi Sümeyye Karaaslan'ın Baki'si de bir gassal yani ölü yıkayıcısıdır.
Hayatta iken dirileri anlamakta zorlanır, ölülerle kurduğu ünsiyet daha güçlüdür.
Her gün ölü görüp yıkasa da ölümle ilk kez karşı karşıya geldiğinde varlığının parçası olan bedeni için endişelenir.
Kendisi öldükten sonra bedenini kimin yıkayacağı sorusu onu büyük bir iç çatışmaya sürükler.
Bedii ile Baki karakteri arasında beliren ilk ciddi fark karakterlere hayat veren aktörlerdir.
Bedii karakterine hayat veren Hümayun Erşadi daha önce hiçbir sinema tecrübesi olmayan herhangi bir kişidir.
Kiarostami öylesine büyük bir yönetmen ki bu anlamda hiç tecrübesi bulunmayan sıradan bir aktörü tercih eder.
Bu sayede onun inisiyatif almasına izin vermeden hem doğal bir oyunculuk çıkartır ortaya hem de karaktere istediği gibi şekil verip kalıba sokar.
Gassal dizisinin çok iyi bir yönetmeni var, hakkını teslim edelim; ama Ahmet Kural'ın oyunculuğu bizi zaman zaman Kiarostami'nin Bedii ile yarattığı o eşsiz şölene götürüyor.
Belki de Kural'ın yerine bir başka oyuncu Baki rolünü oynasa şu an bu karşılaştırmayı yapamıyor olacaktık.
Bedii karakteri intihardan sonra kendisini gömmesi için birini ararken çeşitli sosyal sınıflardan insanlarla karşılaşır.
Örneğin, bir Kürt askerle karşılaşır ve onu arabasına alır. Biraz sohbet ettikten sonra Bedii karakteri Kürtlerin cesareti ve savaşçı kişiliğinden bahisle kendisini gömmesi için teklifte bulunur.
Asker ardına bile bakmadan kaçıp gider; çünkü Bedii'nin teklifi onu gelenekleri ile karşı karşıya getirmesi asker üzerinde bir şok etkisi yaratır.
Bedii bir işçi ile karşılaştığında bu kez İran'ın ekonomik sorunlarından hareketle kendisini intihardan sonra gömmesini teklif eder; lakin işçi kabul etmez.
İşçi sistemden ve devletten çekinir. Afgan bir Molla'yı arabasına alan Bedii, Şia perspektifinden İslam'da intihar meselesini tartışır.
Bedii bir Albert Camus karakteri gibi sancılar çekerken Molla ona cevaplar vermek yerine sadece intiharın ne denli büyük bir günah olduğunu ve çekeceği cezaları anlatır.
Oysa Bedii zaten yaşarken cehennemini içinde taşımakta ve cevaplar bulamamaktadır.
Ardından Bay Bagheri karakteri ilim ve irfan sahibi bir kişiliktir ve Bedii'nin bakış açısını değiştirmeye çalışır; ama bunu başaramaz ise onu gömmeyi kabul eder.
Önemli bir ayrıntı da Bagheri Türk'tür.
Tüm bu kompozisyonda Kiarostami, Bedii'nin karşılaştığı karakterle sosyal bir İran çözümlemesi yapar.
Kürt, Bedii'nin yaşadığı varlık sancısını gelenekçi olduğu için kabul etmez.
Farisi işçi sistemden korktuğu ve başına iş açmaktan çekindiği için reddeder.
Afgan Molla'nın Bedii'ye verecek bir cevabı yoktur, sadece güçlü bir sınıf olan ulemanın mensubudur ve korkular ile yasakların arasında Bedii'ye "hayır" der.
Bagheri okumuş ve ilim sahibi bir Türk'tür. Bu da aslında yine İran'daki Türklerin sosyal sınıf olarak temsil ettiği kimliğe önemli bir atıftır.
O, Bedii'nin yaşadığı varlık sancısını anlar ve çözüm önerir; ama başarılı olamayınca nihayet Bedii'yi gömer.
Gassal'da Baki karakteri tıpkı Bedii gibi beyaz perdede muazzam güce sahiptir.
Her türlü toplumsal sorun ve çözümleme ile alakalı yapacağı eleştiri izleyici üzerinde tesirli etkiler yapıyor, yapacaktır.
Mesela bir dükkânda kendisine zorla ürün satmaya çalışan kasiyer ile yapılan diyalog Baki'nin bu anlamdaki gücünü ortaya çıkartıyor.
Varoluşu ve yokluğu ile ilgili bir arayış içindeki bunalımlı bir karakter, izleyicinin gözünden kaçan detayları tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Baki'nin arayışı onun gözünden izleyici için tüm toplumsal perdeleri indirme imkânı sağlamaktadır.
Karakter bu noktadan güçlendirilecekken senaryo birden bire savrulmaya başlıyor.
Baki üzerinden muazzam bir Türkiye sosyoloji çözümlemesi yapma imkânı birden bire senarist tarafından çöpe atılıyor.
Nadir gibi karakterler üzerinden abartılı ve gerçeklikten kopuk olay örgüleri inşa ediliyor ve gereksiz romantizm detaylarıyla Baki gibi güçlü bir karakterin kanatları kırılarak adeta göklerden yere çakılıyor.
Velhasıl, öyle ya da böyle senarist güçlü bir karakter yaratmış.
Henüz dizinin birinci sezonundayız. Finalden anladığımız kadarıyla ilk 3-4 bölümdeki Baki'nin arayışı yerine abartılı aile özlemi gibi konular gelecek sezonda işlenecek.
Oysa bunun yerine her şeyi Baki'nin gözünden görmemize izin verilse ve onun gözüyle Türkiye sosyolojisi yapılsa ne iyi olurdu.
Zaten her Allah'ın günü TV'de maruz kaldığımız aşk acısı gibi konu itibarıyla tüketilmiş konulara Baki feda edilecekse gerçekten çok yazı olacak.
Oysa Baki üzerinden modernite eleştirisi yapılabilir, toplumumuzdaki kimlikler, çatışmalar yalın şekilde işlenebilir vs.
İlla Baki'yi bir "baba" veya "eş" yapmak zorunda değilsiniz. Baki'nin kendini sistemin dışında tutması gibi güçlü protest bir duruşu biranda son derece anlamsız bir nedenle bankadan kredi çekmesiyle tüketmek endişe verici tercihler olmuş.
Yine de ilk bölümlerdeki senaryo ve oyunculuk kalitesi dikkate alınarak gelecek sezon inşa edilirse Türk dizi tarihinde daha önce hiç karşılaşmadığımız bir dönemin kapıları aralanmış olur.
Nasıl ki Türk romanında Felatun Bey, Ali Bey gibi karakterlerden Mümtaz, Selim gibi karakterlere geçtiysek, Baki de beyaz perde için bir geçiş karakteri olabilir.
Endişelendiğimiz tek nokta senaristin, Ahmet Mithat Efendi'nin yarattığı muhteşem karakterleri hunharca katletmesi gibi, artık bayağı dediğimiz klişelere böylesi bir karakteri feda etmesi olur.
Emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım, Gassal dizisi çok daha iyi işler yapacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish