Çocukların, tarihsel süreç içerisinde, savaş ve çatışmalarda kullanılmasının sıkça örnekleri görülmüştür. İç savaş ve çatışmaların olduğu bölgelerde bu durum daha yaygındır.
Günümüzde özellikle terör örgütlerinin çocukları çatışmalarda kullandıklarını üzülerek gözlemliyoruz.
Yapılan araştırmalar ve raporlar da, bu soruna işaret etmektedir. Bu yazı da PKK/KCK ve uzantılarının terör faaliyetleri kapsamında çocukları çatışma ortamlarında kullanmaları ve çocukları kaçırılan Diyarbakır Annelerinin bu hak ihlaline karşı sivil direnişini ele alacağız.
Diyarbakır Anneleri kimdir?
3 Eylül 2019 tarihinde, PKK tarafından dağa kaçırılan evladını terör örgütünün elinden geri almak için "Ciğerim için buradayım" sloganı ile Diyarbakır HDP İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemine başlayan Hacire Akar, kamuoyunda bilinen adıyla Hacire Anne'nin başlattığı ve Mayıs 2021 tarihi itibari ile sayıları, 225 olan ailelerin, çocuklarını terör örgütünün elinden almak için sürdürdükleri sivil direnişin adıdır.
Diyarbakır Anneleri kendilerine destek veren bir çok STK ile birlikte aslında sivil bir inisiyatif halini almış durumdadır.
Diyarbakır Annelerinin bu direnişini ve önemini anlamak için, çocuk ve çocukların çatışmada kullanılmalarına dair uluslararası, araştırma, raporlama ve mevzuata bakmakta fayda görüyoruz.
Çocuk ve çatışma
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşın altındaki her birey çocuktur.
Çocuk ve çatışma kelimeleri aslında tüm dünyanın artık yan yana görmek istemediği kavramlar olup, bunun için 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan "çocuk hakları bildirgesine", 1989 tarihli Birleşmiş Milletler "Çocuk Hakları Sözleşmesi"ne, 1949 tarihli "Cenevre Sözleşmesi"nden "çocuk askerler hakkında Amman bildirgesine" varıncaya kadar birçok uluslararası düzenleme taraf devletlerce imza altına alınmıştır.
Ancak bu sözleşmelerdeki düzenlemelerde, çocuk savaşçıların kullanılması noktasında yaş sınırı 15 yaşın üzeri olarak belirlendiğinden, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde yer alan 18 yaş sınırı ile çelişmekteydi.
Bu çelişki, 2000 yılında, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne getirilen ek protokol ile büyük ölçüde giderilmiştir.
Zira bu protokolün birinci maddesi ile 18 yaşını doldurmamış kişilerin zorunlu olarak askere alınmaları yasaklanmıştır.
Protokol'ün kabul edildiği 12 Şubat çocuk asker kullanımına karşı mücadele günü olarak ilan edilmiştir.
Çocukların savaş ve çatışmalarda kullanılması noktasında en önemli düzenlemelerden birisi de "Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü"dür (UCM).
UCM'nin bu konuda vermiş olduğu emsal niteliğindeki kararlara da yazımızın ilerleyen bölümlerinde yer verilecektir.
Tüm bu uluslararası düzenlemeler, taraf devletler bazında etki ve sonuç doğursa da terör örgütlerinin hala çocukları çatışmalarda kullanıyor olması, uluslararası örgütlerin ve kamuoyunun, bu üzücü vakıa ile daha etkin mücadele etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Nitekim; Birleşmiş Milletler genel sekreterliği, çocuklar ve silahlı çatışma özel temsilcisi, Leila Zerrougui açıklamasında şu ifadelere yer vermiştir:
Dünyadaki hükümetler, ordularında çocuklara yer olmaması gerektiğini kabul etmede ilerleme sağlamışken, çocukların silahlandırılması, özellikle silahlı gruplar söz konusu olduğunda hala büyük bir sorundur.
Ayrıca UNICEF Genel Direktör Yardımcısı Yoka Brandt'da konuya dair "Silahlı gruplar içinde yer alan çocuklar hemen serbest bırakılmalıdır. Savaşın orta yerinde sıkışmış çocuklara yardım için barışı bekleyemeyiz…" şeklindeki açıklamaları ile silahlı terör yapılanmalarında, çocukların çatışmalarda kullanılmasına son verilmesine dair tespit ve görüşlerini aktarmışlardır.
Tüm bu veriler ve açıklamalar bize, Diyarbakır Annelerinin, çocukların çatışmalardan korunması noktasında evrensel bir misyon üstlendiğini de göstermektedir.
PKK ve çocuk
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) "Kim Bu Dağdakiler" adlı raporuna göre, PKK militanların yüzde 12'si kadınlardan, yüzde 88'i erkeklerden oluşmaktadır.
Raporda, dağ kadrosuna katılanların yüzde 42'sini 18 yaş ve altındakiler oluşturduğu, katılanların yüzde 9,25'inin ise 15 ve altında bir yaşta olduğu, örgüte katılım yaşının ise ortalama 17,7'ye indiği, bu çocukların yüzde 10'u ise kız çocukların oluşturduğu gözler önüne serilmiştir.
ABD Devlet Demokrasi, İnsan Hakları, Çalışma Bürosu tarafından yayımlanan insan hakları raporunda da PKK'nın dağ kadrosunda çocukların yer aldığı doğrulanmaktadır.
ABD'nin Haziran 2016 yılında yayımladığı İnsan Ticareti Raporu'nda, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD/ YPG'nin 15 yaş altı çocuklar da dâhil olmakla birlikte erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin etmeye, kullanmaya ve onları eğitim kamplarına götürmeye devam ettiği ve Nisan 2015'te 16 yaşında bir kız çocuğunun ailesinin itirazlarına rağmen YPG tarafından örgüt bünyesine zorla alındığına dikkat çekilmiştir.
ABD'nin 2014 yılında yayımladığı İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları'nda PKK'nın geçmişte düzenli olarak çocukları militan yaptığı ancak PKK'lı çocukların sayısının bilinmediği de ifade edilmiştir.
BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, Ağustos 2013'te yayımladığı raporda, YPG'nin Afrin ve El Haseke'de 12 yaşındaki erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin ettiğinin belirtmiş ve İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 19 Haziran 2014 tarihinde yayımlanan raporda, YPG'nin "Afrin, Kobani ve Cezire'deki" kontrol noktalarında 18 yaş altı erkek ve kız çocuklarını kullandığı ve bazı çocukların YPG saflarında çatışmalara katıldığı belirtilmiştir.
PKK ve YPG'nin 18 yaş altı çocukları örgüte üye yapması, çatışmalara sürüklenmesi ve hatta bazı çocukların Temmuz 2015'te savaşta ölmesine ilişkin olayların belgelendirildiği kaydedilmiştir.
Yerel ve uluslararası örgütlerden elde edilen bilgiler ışığında, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 59 çocuktan oluşan bir listeye sahip olduğu ve söz konusu çocuklardan 10'unun 15 yaş altı olduğu ifade edilmiştir.
Ayrıca PKK'nın bölgedeki bazı ilk ve ortaokulları askerî barınak olarak kullandığı ve bu nedenle ailelerin çocuklarını okullardan almak zorunda kalabildikleri kaydedilmiştir.
Ocak 2016 tarihinde 9 yaşındaki bir kız çocuğunun iki kadın PKK militanı tarafından ilkokuldan kaçırıldığı, bahse konu çocuğun ailesi ve yakınlarının büyük çabalar sonunda çocuklarını PKK'dan geri alabilmeleri, ailelerin çocuklarını okuldan almalarının en büyük gerekçesidir.
PKK/KCK ve uzantılarının dağ kadrolarında yer alan çocuklara dair görüntüler de mevcuttur. YouTube internet sitesinde, "child soldiers in the PKK" ve "PKK Kindersoldaten" başlığıyla yer alan birçok video terör örgütünün, çocukları kullanımına dair dehşet verici yüzünü ortaya koymaktadır.
Videolarda 12 ile 16 yaş grubu aralığındaki çocukların çatışma bölgelerinde kullanıldığından bahsedilirken, röportajı gerçekleştiren muhabirin, "çocukların okul yerine neden dağlarda/örgütte oldukları" sorusuna ise örgüt mensupları tarafından cevap verilememektedir.
Terör örgütünün sadece Türkiye'de yaşayan çocukları kaçırmadığı, bütün bölge halkları için tehdit unsuru olduğu, Dünya Aramiler Konseyi, Mayıs 2018'de bir basın bildirisiyle de bir kez daha teyit edilmiştir.
Zira konsey açıklamasında, Arami çocukların YPG/PKK tarafından kaçırıldığı dünya kamuoyuna duyurmuştur. Bu örneklerin çok daha fazlası sahada yaşanmaya devam etmektedir.
PKK itiraf ediyor
Çocukların örgüt tarafından kullanıldığı bizzat Murat Karayılan tarafından kabul edilmiştir. Ancak Karayılan yaptığı açıklamada çocukların cephe gerisinde tuttuğunu belirtmiştir.
Oysa örgütün, geçmişten bu yana çocukları, gerek çatışmalarda ve gerekse de başka fiili eylemlerde kullandıkları bilinmektedir.
Hatta örgüt geçmişine bakıldığında, "Tabura Zaroken Şehit Agit" (Şehit agit çocuk taburu) adı altında, 8-12 yaş aralığındaki çocuklardan oluşan bir tabur oluşturulduğu da görülecektir.
Halen dağ kadrosunda fiilen çatışma ortamında bulunan çocukların varlığı devam etmekle birlikte, özellikle örgütün şehir yapılanmasının aktif hale getirilme çalışmaları sırasında, çocukları bombalama eylemleri, güvenlik güçlerine molotof atma gibi eylemlerde kullanmaya başladığı görülmektedir.
Siirt Kurtalan'da PKK adına bombalama eylemi yapmak üzereyken yakalanan 14 yaşındaki çocuk bunlardan bir tanesi idi.
Bu tür eylemlerde terör örgütünün aynı zamanda çocukları propaganda faaliyetlerinde de acımasızca kullanmaktadır.
Çocukların yaşam haklarını umursamayan terör örgütünün çatışma dışı ortamlarda da çocukları ölüme mahkum etmesi şaşırtıcı olmasa gerek.
Bunun örneklerinden bir tanesi ise, "Kürtçe anadilde savunma" ve "Abdullah Öcalan'a özgürlük" eylemleri çerçevesinde 19 Ekim 2012'de Mersin E Tipi Cezaevi'nde yedi çocuğun açlık grevi yapması yönünde örgüt yöneticileri tarafından talimat verilmesidir.
Neden çocukları kullanıyorlar?
- Çocukların cezai ehliyetinin olmaması ya da az olması
- Yönlendirmeye açık olmaları
- Güvenlik güçlerinin çocuklara karşı güç kullanamayacağı ya da güç kullanımında yaşayacağı ikilem ve zafiyetten faydalanmak
- Güvenlik güçlerince güç kullanılması durumunda ise bunu propaganda malzemesi olarak kullanarak, uluslararası arenada örgüte meşruiyet kazandırmada kullanmak ve etnisite, mezhep gibi kavramları kullanarak taraftar toplamak.
- Ulusal ve uluslararası kamuoyunun ve insan hakları örgütlerinin dikkatini bölgeye çekmek.
Terör örgütünde çocuk istismarı
Çocukların çatışmalarda kullanılması, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin dört temel prensibi olan çocuğun korunması, yaşatılması, geliştirilmesi ve katılımının sağlanması ilkelerinin aynı anda çiğnendiği bir istismar biçimidir.
Hayatları ve hayalleri ellerinden alınan çocuklar sadece dağda ağır koşullara katlanmak zorunda kalmamakta, aynı zamanda cinsel olarak da istismar edilmektedirler.
Siz bu yazıyı okurken, bir çocuk dağda teröristler tarafından tecavüze uğruyor olabilir…
Bu bir savaş suçudur
5 Haziran 1998 - 17 Temmuz 1998 tarihleri arasında İtalya'nın başkenti Roma'da toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı'nda Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Kuruluş belgesi olan Roma statüsünü imzalanmıştır.
Roma Statüsü, UCM'ye savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım suçları konusunda yargı yetkisi tanımaktadır.
Bu kapsamda, ırza geçme, cinsel kölelik, zorla fuhuş, zorla hamile bırakma, zorla kısırlaştırma veya benzer ağırlıkta diğer cinsel şiddet biçimleri hem savaş suçu hem de insanlığa karşı suç olarak kabul etmektedir.
Roma Statüsü, uluslararası hukukta ilk kez, çocuk askerlerin askere çağrılması, askere alınmasını ve çatışmalarda aktif olarak kullanılmalarını savaş suçu olarak kabul etmektedir.
Yine, 15 yaşın altındaki çocukları silahlı kuvvetlere ya da bir silahlı gruba çağırmak, askere almak ya da onların uluslararası silahlı çatışmalarda aktif olarak kullanılması da savaş suçu olarak kabul edilmektedir.
Uluslararası olmayan silahlı çatışmalar için de benzer bir tanımlama yapılmaktadır.
Roma Statüsü kapsamında Uluslararası Ceza Mahkemesi, 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulmuş olup, 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlamıştır.
UCM sadece şahısları yargılayabilmekte olup, devletleri yargılama yetkisi bulunmamaktadır.
Bu kapsamda verilen tarihi karar, Kongo Vatanseverler Birliği lideri Thomas Lubanga Dyilo'yu çocuk askerler kullanmaktan suçlu bulması ve mahkemenin, 15 yaşını doldurmamış çocukları 2002 ve 2003 yılları arasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin Ituri bölgesinde silahlı çatışma yaşandığı sırada çocukları askere kaydettiği, askere aldığı ve cinsel şiddet uyguladığı gerekçesi ile suçlu bulması ve 14 yıl hapis cezası vermesi olmuştur.
Mahkemenin verdiği bir diğer önemli karar, Bsco Ntaganda hakkında, 15 yaşın altındaki çocukları askere almak, büyüklere uygulanan askeri eğitimin aynısını çocuklara tatbik etmek, çocukları çatışma sahasında aktif şekilde kullanmak, çocuk askerlere tecavüz edilmesi ve seks kölesi olarak kullanılmaları suçlarından açılan davada 30 yıl hapis cezası verilmesidir.
Sonuç olarak, UCM statüsü hükümlerinin çiğnenmesi nedeni ile PKK/KCK ve uzantılarının yöneticilerinin uluslararası sorumluluğunu ileri sürmek ve yargılanmalarını sağlamak mümkün ve açık bir gerekliliktir.
Diyarbakır Anneleri
Diyarbakır Annelerinin, PKK terör örgütü tarafından kaçırılan çocuklarının üçte birini çocuklar oluşturmakta olup, bu çocuklardan 34'ü ise 15 yaş ve altındadır. Kaçırılan çocuklardan 2'si ise 8 ve 9 yaşlarındadır.
Diyarbakır Annelerinin "çocuk hakları" eylemi annelerden sadece 25'inin evladına kavuşmasının ötesinde, terör örgütünün inandırıcılığını ve potansiyel savaşçı ve lojistik alanı olarak gördüğü sivil desteğini de kaybetmesine neden olmuştur.
Zira 2020 de 243, 2021 de ise 35 çocuk kendi rızasıyla Türk ordusuna teslim olmuş ve terör örgütüne 2021 yılında sadece 2 kişilik bir katılım olmuştur.
Bu da örgütün ciddi anlamda zarar gördüğünün en büyük göstergesidir. Başta Diyarbakır olmak üzere İzmir, Hakkari ve Van'da Diyarbakır Anneleri nöbetlerini kararlılıkla sürdürmektedirler.
Bu direniş, PKK terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarını geri getirme çabasından ziyade tüm dünya çocuklarının hak ve özgürlükleri için sivil bir insan hakları direnişidir.
Bu direnişin süjesi olan çocukların terör örgüleri tarafından kaçırılması ve kullanılması bir insanlık sorunu olup, bu önemi nedeni ile Diyarbakır Annelerinin ortaya koyduğu iradenin, gerek dünya kamuoyunda ve gerekse de uluslararası arenada daha fazla yer bulması, değişik platformlarda bu mücadelenin incelenmesi, hak temelli politikalar ve çözümler üretilmesi anlamında büyük faydalar sağlayacağı düşünülmektedir.
Destek Çağrısı: Dünya genelinde Diyarbakır Annelerinin onurlu hak mücadelesine desteğinizi bekliyoruz #DiyarbakırMoms etiketi ile onların yanında olabilirsiniz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish