'Kör bıçak' (2): "AK Parti'ye göz kırpmak"

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Seçimlere daha 2 yıl varken ortalık toz duman.

İktidardaki Cumhur İttifakı ile karşıtı Millet İttifakı taktik üzerine taktik geliştiriyorlar.

Siyaset satrancının 'şahı' ise Kürtler.

'Kürtler niye şah oldu, padişah oldu? Ne zaman bu kadar kıymete bindi?' diye soracak olursanız söyleyeyim; Kürtlerin oyunu alamayan Cumhurbaşkanı olamıyor.

Bu kadar açık ve net!

Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki maç şu ana kadar 0-0 berabere!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cumhur İttifakı'na göre HDP eşittir; PKK ve HDP ile örtülü ittifak kuran CHP de terör (PKK) destekçisi.

Sözde milliyetçi İYİ Parti ile İslamcı Saadet Partisi de aynı şekilde CHP ara kablosu üzerinden terör yanlısı.

AK Parti MHP ortaklığı bu söylem üzerinden HDP'yi yalnızlaştırma ve sonrasında kapatarak dağıtma, İYİ Parti ve Saadet Partisi'ni de bölerek parçalama hesabında.

Zaten Kürtler ve Kürt sorunu ile ilgili çözüm süreci biteli beri güvenlik politikalarından öte bir projeleri yok.

Millet İttifakı ise şöyle bir hesap içinde;

"AK Parti ile kanlı bıçaklı olan HDP ile AK Parti'ye kızgın dindar Kürtlerin gidecekleri bir yer yok. Ekrem İmamoğlu'nda olduğu gibi mecburen Millet İttifakı'na oy verecekler.

Ancak İYİ Parti'nin milliyetçi, CHP'nin ulusalcı seçmenlerini kızdırmamak için aman zinhar yanımıza yaklaşmasınlar, uzaktan bile olsa selam vermesinler; 

İYİ Parti'nin 'HDP'nin yeri PKK'nin yanıdır' sözüne de alınmasınlar amma velakin tüm Kürtler oylarını firesiz Millet İttifakı adayına versinler."


Tam bir yasak aşk ve metres ilişkisi teklifi.

Tıpkı AK Parti ve MHP gibi CHP ve ortaklarının da Kürt sorunu ile ilgili hiçbir program ve çözüm reçeteleri yok.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ise Şeyh Said'in 29 Haziran'daki idam edilme yıldönümünde rahmet mesajları yayımlayan Diyarbakır ve Mardin il başkanlarını topa tutarak Şeyh Said'i Cumhuriyet'e isyan eden bir asi ve suçlu olarak niteledi.

Sizin anlayacağınız Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı'nın al birini vur ötekine!

Her ikisi de Kürtler söz konusu olunca Milli Güvenlik Kurulu politikalarının ötesine geçemiyorlar.

0-0 berabere dememin sebebi bu.

Bu hiç de iç açıcı olmayan durumu Sırrı Süreyya Önder;

"İktidar gidecek, gidecek de gelecek olanlar da ellerinde kör bıçakla bekliyorlar! 

Kürtler kendilerini kesecek bıçağı yalamazlar";


Selahattin Demirtaş ise;

'İki kötüden birini seçmek zorunda değiliz' sözleri ile ifade etti.

Bu açıklamalarla birlikte dedikodu kazanı da kaynamaya başladı:

"Ne demek istiyorlar,  lafı nereye getirmek istiyorlar?"

"Tek bir kötü varken iki kötü de ne demek?"

"Tüm 'Ehli vatan' AK Parti'ye karşı cephe almışken AK Parti ile CHP'yi aynı kaba koyup eşitlemek de neyin nesi?"

"Yoksa bu Kürtler yine AK Parti'ye göz mü kırpıyorlar?"

"Yine ilkel milliyetçilikleri mi tuttu?"

"Çözüm sürecinde olduğu gibi kendilerini kurtarmaya, bizleri faşizmin pençelerine terk etmeye mi çalışıyorlar?"


Daha bu polemikler durulmadan hiç beklenilmeyen bir yerden bir ses daha duyuldu.

Türk solundan HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Kronos Haber Sitesi'ne verdiği röportajda:

"Yeniden bir çözüm masasına oturulur mu sorusu çok ortadadır. Keşke olsa diyeceğim bir şey. Benim gönlümden geçer…" dedi.

Kronos Haber;

- "'Gönlümden geçer' dediğiniz için tekrar sormak isterim. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yönde adım atsa HDP tekrar AKP ile uzlaşır mı?

- "Tabii ki."

- "Gerçekten bu şekilde bir çözüm çıkmasına inanç var mı?"

- "Her an var. Sayın Öcalan da söyledi. 'Ben bir hafta da çözerim' dedi. Bu çözülmeyecek bir mesele değil."

- "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile müzakere edilir ve çözülür mü diyorsunuz?''

- "Evet. Çözüm konusunda bir adım atmayı düşünürse tabii ki konuşuruz.''

"Ben bunun doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü Kürt sorunu sadece Kürt sorunu değil. Türkiye'nin hem eksik demokrasisinin sorunu hem de ekonomik bir sorun."

"Kürt sorununu çözen bir Türkiye ekonomik sorunlarına da çözebilir."

Katırcıoğlu'nun bu açıklamaları tartışmaları daha da alevlendirdi.

HDP MYK Üyesi Veli Saçılık

"Bu tartışma HDP'ye yarayacak bir tartışma değil. HDP, Saray Rejiminin demokratikleşme ihtimali üzerinden bir tartışma yürütmez. 'Anlaştılar' diyerek her defasında Saray'a kapaklananlar için küçük bir kenar notu: HDP kapalı kapılar ardındaki kirli oyunların, ucuz pazarlıkların içine girecek bir parti değildir" ifadelerini kullandı.  


HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli ise sert bir ifade ile:

"Faşizmle uzlaşma olmaz, nokta. Gerisi lafügüzaftır" diyerek kestirip attı. 


Levent Gültekin de Katırcıoğlu'na çok öfkelenenler arasındaydı.

Halk TV'de:

"Binlerce HDP'li cezaevindeyken uzlaşmaktan bahsetmek utanç verici" dedi.

Ancak HDP'lilerin önemli bir kısmı tüm eleştirilere rağmen Katırcıoğlu ile aynı fikirdeydi.

Hasip Kaplan

"Barış, diyalog, çözüm için sadece AKP ile değil, ben şeytan olsa dahi görüşür, konuşurum.

38 yıldır süren düşük veya yüksek yoğunluklu savaş sizleri yormadı, tüketmedi mi; insanlığınızı bitirmedi mi? 

Yeter artık, dünyada yüzyıl savaşları dahi 30 yıl sürmüş.

AKP, MHP''den nasıl kurtulur?

Bütün mesele bu!.." derken;


Eski HDP milletvekili Ziya Pir de;

"Hiçbir şahsın, siyasetçinin, partinin kaderi Kürt halkının kaderinin üstünde olamaz. 

Kürt sorununu çözmek ve Kürtlerin kalıcı, onurlu barışa ulaşmasını sağlamak (Kürt) siyasetçilerin ana gündemi olmalı. 

Bu konuda Kürtleri kim muhatap alırsa onunla masaya oturulur. Gerisi slogandır."


İlginç bir ayrışma sürecine girmiş bulunuyoruz.

Bu konu ile ilgili görüşlerimi defalarca yazdım.

Kürt sorununun çözümünde muhatap devlettir. Devlet adına da hükümette kim varsa odur.

Bugün AK Parti olur, yarın CHP veya bir başkası.

Hükümetin müzakere yeri ise TBMM'dir.

Mevcut hükümet kim olursa olsun eğer olumlu sayılabilecek bir adım atma ihtimali varsa "Ben seninle konuşmuyorum, sen faşistsin, seçimleri kazanabilmek için bana yaklaşıyorsun, bir kez daha beni kandırmak ve oyalamak istiyorsun; ilk hedefim seni götürmektir" demek asla doğru değildir.

Her türlü olumlu adımı desteklemek ve kapıların açılmasını zorlamak gerekir.

"Yahu! Ortada AK Parti cenahından olumlu en ufak bir adım bile görülmezken, neyin peşindesiniz?"

"Siz AK Parti'nin çözüm için adım atabilme ihtimalini sevmişsiniz."

"Aç tavuk misali kendinizi darı ambarında zannediyorsunuz!" diyenler çok da haksız değiller.

Evet!

Biz, en az 100 yıldır canı çıkanlar; her türlü çözüm ihtimalinin peşindeyiz!

Ancak ahmak, cahil ve dilenci de değiliz!

Bizim söylediğimiz açık ve net olarak şu:

Cumhurbaşkanlığı seçimleri hem Kürtler, hem de Türkiye'nin demokrasi güçleri için tarihi bir fırsat. 

Kürtler (HDP'li ve HDP'li olmayan Kürtlerin tamamı) ile tüm demokratlar ortak bir program ile hem iktidara hem de muhalefete seslenmeli ve bu seslerine kim doğru düzgün cevap verirse o tarafta yer almalı ve destek vermeli.

İktidara tüm kapıları kapatarak ölümüne düşmanlık, muhalefete ise karşılıksız bedava destek yanlış diyoruz.

Her ne sebeple olursa olsun (seçimler, mecburiyet, çıkar, kendini kurtarma…) AK Parti'de de olumlu bir yaklaşım olursa değerlendirilmeli diyoruz.


Silah, şiddet, terör yanlış diyoruz.

Dağda silahla gezileceğine ovada siyaset yapmanın zamanı çoktan geldi de geçti diyoruz.

Hayır!

"Tüm Kürtlerin varlığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı götürmeye karşılıksız feda olsun" , "Yeter ki Sayın Erdoğan gitsin istersen Türkiye yansın" diyenlere; 'yanlıştır' diyoruz.

"Kürtler kendilerini kurtarıp bizi satar" diyorsanız, korkmayın!

Kürt sorunu demokrasi olmadan çözülmez;

Kürtlere demokrasi, Türkiye'ye faşizm absürtlüğü de olmaz diyoruz. 


"Peki! AK Parti böyle bir adım atar mı?" derseniz, onu da bilmiyoruz.

Kendileri bilir!

Kimseye kaş göz de oynatmıyoruz, metres olmak da istemiyoruz!

Cumhur İttifakı'na da, Millet İttifakı'na da 'Türkçe' sesleniyoruz! 


Vesselam!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA OKU

DAHA FAZLA HABER OKU