Binyamin Netanyahu'nun yükselişi Donald Trump'ın yükselişine çok benziyordu. Her ikisi de iktidarı ülkelerindeki kutuplaşmayı şiddetlendiren ve suiistimal eden popülist milliyetçi liderler olarak kazandı. Netanyahu İsrailli seçmenlerin gözünde Filistinlilerden gelen tehdidi büyüttü. Trump siyahileri ve göçmenleri şeytanlaştırdı.
Benzer şekilde, düşüşlerinin hikayesinde de ortak noktalar var. İkisi de makamını küçücük bir farkla kaybetti: Trump geçen kasım yapılan başkanlık seçimlerinde; Netanyahu 13 Haziran'da Knesset'te (İsrail Meclisi -ed.n.) tek oyla. Kişi kültleri zarar görmüş olabilir fakat aşırı sağa hükmetme statülerini koruyorlar ve bu, beraberinde iktidarı geri kazanmak için bir mücadele şansı getiriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ulusal liderliğe böylesi bir dönüş muhtemelen her cephede düşmanlığı körüklemek yoluyla olacaktır.
Netanyahu, İsrail Başbakanı olarak geçirdiği 12 yılın ardından kendisini görevden alan Knesset'e şöyle hitap etti:
Bu kötü ve tehlikeli solcu hükümete karşı her gün süren bir savaşta size liderlik edeceğim ve onu devireceğim.
Trump başkanlık seçimlerini kaybettiği günden itibaren sürekli aynı tür kavgacı retoriği kullandı, en ünlü örneği 6 Ocak'ta Kongre Binası'nın basıldığı gündü.
Netanyahu kısa süre önce yerine geçen 8 partili koalisyonun hayatta kalamayacak kadar kırılgan olduğuna ve aşırı sağdan aşırı sola kadar uzandığına pekala inanabilir. Koalisyon tüm farklı seçmen gruplarını nasıl aynı gemide tutabilecek? Hükümetin önünde salı günü (15 Haziran) sağcı İsrailli grupların Kudüs'teki Eski Şehir'de, Filistinli bölgelerinde geçit yürüyüşü yapacağı Kudüs bayrak gününün idare edilmesi gibi acil zorluklar var.
Uzun vadede, yeni başbakan Naftali Bennett'in aşırı sağcı Yamina Partisi'nin üyeleri hükümet Batı Şeria'daki yerleşimler konusunda ileri adım atmazsa veya Gazze'den İsrail'e tek bir roket atıldığında misilleme yapmazsa nasıl tepki verecek?
İsrailli seçmenler iki yıl içinde gerçekleştirilen 4 seçimde Netanyahu'ya çoğunluk sağlayamadı fakat İsrailli seçmenlerin yüzde 70'i sağ partilere oy verdi. Başka bir deyişle, Netanyahu politikalarından daha az popüler.
Netanyahu karşıtı koalisyon, liderleri yeni bakanlık görevlerini sürdürmek ve kalıcı muhalefete geri dönmemek isteyeceğinden doğrudan bitmiş sayılmamalı. Birçok yorumcu mayıs ayındaki 11 günlük Gazze “savaşının” yeni bir hükümet kurmak için yapılan karmaşık müzakereleri alabora edeceğini söylemişti fakat müzakereler bombardıman durur durmaz başarıyla devam etti.
Filistinliler alaycı bir şekilde kendi bakış açılarından İsrail'in başbakanı kim olursa olsun pek bir şeyin değişmeyeceğini, kesinlikle daha iyi yönde bir değişim olmayacağını söylüyor. Anlaşılır olan bu bakış açısı, Netanyahu'nun başbakanlıktan ayrılmasının çok ötesine geçen siyasi durumdaki önemli değişiklikleri görmezden geliyor.
Mesele sadece Netanyahu'nun bireysel olarak siyasi hayatını sürdürmesi değil, geçmişte İsrail'e önemli avantajlar sağlayan “Netanyahuculuğun” bir siyasi formül olarak kaderidir.
Bu noktadaki en önemli değişiklik başkan olarak Netanyahu'ya İran'la nükleer anlaşmanın sonlandırılması ve ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması dahil istediği her şeyi veren Trump'ın yerine Biden'ın geçmesi. Biden, İsrail'e verdiği açık desteğe rağmen, Netanyahu döneminin sonunu görmekten büyük memnuniyet duyacak ve gizlice bunun kalıcı olmasını sağlamaya çalışacaktır.
ABD'nin (ve Demokrat Parti'nin) İsrail'e verdiği otomatik desteğin artık bir zamanlar olduğu gibi cepte sayılamayacağına dair işaretler de aynı derecede önemli. Netanyahu'nun birçok Amerikalının siyasi kötülüğün simgesi olarak gördüğü Trump'ı kucaklaması, İsrail'in ödemesi gereken siyasi bir bedele sebep oldu.
“Netanyahuculuğa” bir başka darbe de tamamen veya kısmen İsrail'in kontrolü altında olan 7 milyon Filistinli'nin görmezden gelinebilecek kadar ötekileştirilmediğini ortaya koyan son Gazze “savaşında” kendisini gösterdi.
İsrail'le BAE'nin başını çektiği 4 Arap ülkesi arasındaki ilişkilerde çok reklamı yapılan normalleşmenin pek bir şey ifade etmediği ortaya çıktı.
Aksine, İsrail-Filistin çatışması birden fazla cephede (Doğu Kudüs, Batı Şeria, İsrail ve Gazze) patlak veriyor ve bu salgınlar birbirini besliyor.
Filistinliler zayıf ve otoriter liderlik nedeniyle eli kolu bağlanmış halde fakat Netanyahu'nun, Filistinlilerin yenilmiş bir halk olduğunu ve onlarla uzlaşmaya gerek olmadığını öne süren, 1996'da ilk defa başbakan olduğundan beri kanıtlamaya çalıştığı temel tezinin yanlış olduğu görülüyor.
Tıpkı ABD'de Trump'ın olduğu gibi, Netanyahu da şimdi İsrail siyasetinde garip bir konumu kaplıyor. Sağa hükmediyor fakat sağı bölüyor da.
Dahası, uyandırdığı nefret ve korku tüm siyasi çevrelerdeki düşmanlarından oluşan bir hükümeti bir arada tutan yapıştırıcı oluyor.
Trump da benzer şekilde Cumhuriyetçilerin oyunu alıyor fakat aynı zamanda onlara karşı verilen oyları harekete geçiriyor.
Netanyahu son 4 İsrail seçiminde hükümet kurmaya yetecek kadar sandalye kazanamadı ve (yeni hükümet çökse bile) gelecekte daha iyisini yapabileceğine inanmak için hiçbir neden yok.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent