Federal Irak Anayasası'nda adı "Irak Kürdistan Bölgesi" olan Erbil yönetimi, 1914 yılında Musul'da idam edilen Şeyh Abdusselam ve o yıllarda henüz bir çocuk olan Molla Mustafa ile Şeyh Ahmed Barzani'nin 100 yıllık fiili mücadelesinin bir sonucudur. ABD ya da başka bir gücün hediye ettiği bir kazanım değildir.
Erbil büyük bedellerin sonucudur, altın tepside sunulmamıştır
Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) , KDP ya da Barzanileri "gerici bir aşiret" gücü, oradaki yönetimi de "babadan oğula geçen saltanat rejimi" görmek, bedel ödeyen milyonlarca Kürd'e ve bu uğurda canını feda eden Peşmergelere saygısızlıktır.
Aslında her şeyden önce insani değerlere bir hürmetsizliktir.
IKB'yi bugünlere getirenler SSCB, Rusya, ABD, İngiltere başta olmak üzere bölgesel birçok gücün de ihanetine uğramıştır.
SSCB, 1946'da Mahabad Cumhuriyeti'i bir çırpıda İran Şahı'na satarken diplomasinin efsanelerinden olan dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Alfred Kissinger 1975'te Cezayir Anlaşması ile Şah ile Saddam'ı barıştırarak Kürtleri çakallara ve sırtlanlara yem etmiştir.
Bugün "İkinci İsrail" olmakla suçlanan Kürdistan Bölgesi'nin 60-70'li yıllarda Tel Aviv tarafından nasıl bir muameleye uğradığı namuslu ve ahlaklı araştırmacıların konusu olsun lakin 67'deki Arap-İsrail savaşında Molla Mustafa Barzani'nin Baas rejimine karşı yürüttüğü savaşı durdurduğunu Arap tarihi kaydetmiştir.
O tarihte İsrail'e karşı savaşan Arap ülkelerinin (Mısır, Ürdün, Suriye+Suudi, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir) Barzani'ye yönelik sitayişlerini buraya almayacağım.
Kürtler 1970'te Saddam ile özerklik anlaşması imzalayınca Araplarla birlikte Irak'ta insanca bir yaşam sürdürebileceklerini düşündüler.
Olmayınca da savaş devam etti. 80'lerde İran-Irak savaşında Kürtler kendi topraklarını kurtarmanın mücadelesini verdi.
Körfez Savaşı olunca da oluşan konjonktürü değerlendirmek istediler ve yeniden bir hamlede bulundular. Stratejisi Saddam'ı Kuveyt'ten çıkarmaktan ibaret olan Baba Bush'un politikaları nedeniyle Kürtler tarihi trajediyle karşı karşıya kaldı?
Neden mi? Çünkü Saddam bir devlet gücüne sahipti ve ABD karşısında olsa da yanında duran birçok büyük güç vardı. Kaldı ki ABD de Kuveyt işgali bitince Saddam ile Kürtleri karşı karşıya bıraktı.
Dünya kamuoyuna yansıyan görüntülerin ardından Fransa'nın girişimiyle BMGK'den 36. Paralelde uçuş yasağı konulunca Kürtlere yönelik katliamlar sona erdi.
Kürtler katliamdan korundan için sağlanan uluslararası güvence sayesinde 30 yıldır kendi federatif yönetimlerine sahipler.
Bunu kimse babasının hayrına vermedi. Kürtler bunu süper güçlere ve bölge ülkelerinin düşmanlığına rağmen kazandı.
ABD, Rusya, İngiltere vs. gibi tarihsel açıdan kendisinde düşmanlık yapan güçlere rağmen kendi yönetimine sahip oldu. Kimse Erbil'i altın tepside sunmadı.
Kürtler ile Saddam savaşın iki tarafıydı
Tam burada bir noktaya temas etmeden geçemeyeceğim: KDP, KYB ya da diğer hareketler, 32'den sonra bağımsızlığını elde eden Irak tarihi boyunca hiçbir dönemde "terörizm" ile anılmadı.
Birileri bugün "Barzani ve KDP Irak döneminde teröristti. Saddam da Kürt siyasetçilerini terörist görüyordu" tespitleri gerçekleri yansıtmıyor.
Barzani liderliğindeki Kürtler ile Saddam arasında savaş vardı. Saddam barış görüşmelerinde bulunmak istediği zaman ya kendisi Kürdistan'a gelirdi ya da Kürtler Bağdat'a giderdi.
Bu birçok defa tekrarlanmıştır. Kürt heyetler Bağdat'ta Saddam ile anlaşamayınca uçakla Kürdistan'a döndükten sonra savaş tekrar başlardı.
Irak Kürdistan Bölgesi, bütün eksikliklerine ve sorunlarına rağmen ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik ve altyapı hizmetleri alanında geliştiği ve Ortadoğu'nun yeni gözdelerinden biri haline geldiği için bazı kesimler tarafından "aşiret yapısı" ,"gerici yönetim" ,"aile saltanatı" vs. gibi ucuz ve yakışıksız ithamlara maruz kalıyor.
PKK, IKB otoritesine karşı; KDP'ye değil
Bu ithamlar en çok da Kürdistan Bölgesini yasal, anayasal ve hatta meşru bir yönetim-otorite kabul etmeye yanaşmayan PKK ve uzantısı güruhlardan sadır oluyor.
Nedeni ise çok açık: BM tarafından Irak devleti olarak tanınan sınırlar içinde Kürdistan Bölgesi yönetiminin kontrolündeki bölgelerde kafasına eseni yapmak ve istediği gibi at koşturmak.
Peşmerge ve Kürdistan güvenlik güçleri görevleri olan asayiş, huzur ve emniyeti tesis etmeye çalıştığında ilk karşı çıkan kim oluyor?
PKK ve uzantısı güçler. Bahane ise çok tuhaf "Burası kimsenin babasının malı değil. Kürdistan Barzani'nin babasının toprağı değil."
KDP ya da Barzani Kürdistan'ın sahibi değildir tabi ki, Kürdistan'ın sahibi Kürtler de değildir Kürt, Arap, Süryani, Türkmen, Asuri, Keldani, Ermeni ve diğer tüm "Kürdistanlı"larındır.
Kürdistan Kürtlerindir gibi ırkçı, şovenist ve faşizanca bir zihniyete hiçbir zaman sahip olmadık. Kürdistan'a dair söz söyleme hakkı da Kürdistanlılarındır.
Peki, buranın güvenliğini kim sağlayacak? Hükümet. Hükümet seçimlerle belirlenmiyor mu?
Oylarıyla hükümeti seçen Kürdistanlıların, Başbakan'dan güvenliği ve huzuru sağlamasını istemeleri kadar doğal bir şey olabilir mi?
Hükümette KDP değil de Goran ya da KYB olsa dağlarda, köylerde ve ovalarda başına buyruk hareket eden PKK'lilere "buyurun burası sizin eviniz. Dilediğinizi yapın" mı diyecek?
Peşmergeleri öldüren PKKlilere KDPli olmayan ve Barzani'ye muhalif bir Kürdistan hükümeti, madalya mı takacak?
Kürdistan'ın asayişi, huzuru ve güvenliği nasıl sağlanacak? Örgütlerle ve silahlı gruplarla mı?
Irak Kürdistan Bölgesi'nin varoluşsal tehdidi görülmüyor
İslam'ı ve kutsal değerleri kendileri için bir istismar aracına dönüştüren bazı bölge ülkeleri ve tüm siyasetlerini onlara endeksleyen dini gruplar da örneğin Fransa'da karikatür krizi olunca ya da Filistin'de İsrail ile sorunlar yaşanınca hemen Erbil yönetiminden Fransa ve İsrail'e karşı "kınama" yayınlamasını bekliyor.
Fransa Körfez Savaşı'nda Kürtleri katliamdan kurtaran ve 36. paralel ile bugünkü statünün oluşmasını sağlayan ülkedir.
Erbil yönetimi birilerinin günlük politik hesapları başarılı olsun diye kendisi için varoluşsal bir konuda nasıl tarihi bir hata yapabilir? Bunun akıl ve mantıkla izah edilir bir yanı olabilir mi?
Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi Ekim 2017'de Türkiye, İran ve hatta İngiltere'nin dahil olduğu ortak operasyonla Kerkük'ü kaybetmekle kalmadı varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kaldı. Haşdi Şabi adı altındaki İran-Türkiye-İngiltere koalisyonu Erbil sınırına dayandı.
Erbil 2017'de düşmek üzereyken Kürtlerin-Peşmergenin yanında kim vardı? Bu konuda tek bir devlet ya da uluslararası gücün adı verilebilir mi? Verilemez, çünkü yoktu. Kürtler tek başınadaydı.
Kürtler de demeyelim aslında KDP-Barzani tek başınaydı. KYB de o tarafa geçmişti çünkü. KYB Kerkük'ü teslim ettikten sonra Erbil ve Duhok sınırında yaşanan çatışmalarda tek kurşun sıkmadı.
Erbil kurtlar sofrasında yem edilmek isteniyor
Erbil'i kurtlara yem etmek için her türlü entrikayı sergileyenler uluslararası kamuoyunda ve iç kamuoyunda sıkışınca Erbil'in kendilerine payanda olmasını bekliyor.
Bugün Kürdistan Bölgesi ile PKK arasında yaşananlar iki Kürt gücü arasında meydana gelen bir anlaşmazlık değildir. Bu algı operasyonuna kimse kanmasın. Bu bir aldatmacadır.
Olan şudur: PKK, Irak Kürdistan Bölgesi'nin meşru-yasal-anayasal statüsünü tanımıyor, otoritesini kabul etmiyor, Peşmerge güçlerinin yetkilerini yok sayıyor ve başına buyruk hareket etmek istiyor.
Yasaları ve anayasayı çiğneyen silahlı bir örgütün dezenformasyon araçlarının yaydığı bilgi kirliliğinden zehirlenenler suç işleyenlerin yargılanmasını isteyecekleri yerde halkın en temel hakkı olan güvenliği ve huzuru temin etmekle görevli Kürdistan yönetimini suçlama kolaycılığına kaçıyor.
Irak Kürdistan Bölgesi'ni siyasi, tarihsel, etnik, kültürel, coğrafik, düşünsel vs. hangi saikle olursa olsun dost görenler burası için varoluşsal tehditleri de görmelidir.
Erbil'in iyiliğini isteyenler kurtlar sofrasına yatırılmış bir statüden bahsettiğimizi çok iyi bilmelidir. Ve Erbil'e yönelik tehditlerin çok ciddi olduğunu Kürtler ile Kürdistan Bölgesi dostları unutmamalıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish