Türkiye'de rejimin niteliği tartışması hayli zorlu konu. Zira Türkiye'deki rejim siyaset bilimi alanının incelediği "nizami" herhangi bir örneğe benzemiyor.
Başka deyişle, bütün göstergeleri bayağılık seviyesinde bir rejimi tarif etmeye Siyasi Düşünceler Tarihi kitapları yetmiyor.
Bu iş bir biçimde sanatın ilgi alanına girebilir sanki. Yaşadığımız günleri imgesel düzeyde sürrealizm anlatabilir belki.
Misal, merhum Salvador Dali yaşayıp Türkiye'yi takip etseydi, en tuhaf tablolarından birini boyayabilirdi. Hatta kendimi mevcut Türkiye'nin resmini yapan bir Dali gibi düşündüğümde, eserin adını Ay'a Sert İniş koymayı düşünürdüm…
Fonda eriyip akan meşhur Dali saatleri yerine cıvık cıvık bir bulamaç halinde istatistik rakamları ve tabloları olurdu mutlaka.
Zira Türkiye hava sahasına girildiğinde çılgın hesaplama yöntemleri ve kimsenin inanmadığı rakamlar uçuşmaya başladığı görülüyor.
Bizim buranın UFO'ları da onlar işte…
TÜİK'in ya da Sağlık Bakanlığı'nın müdahale imkanı olmayan döviz, altın ve petrol ürünleri fiyatları dışında Türkiye'de ne kadar rakam varsa hepsi uçuşuyor.
Bu uçuşan rakamlara, tüm iktisadi göstergelere ve tabii Sağlık Bakanlığı'nın her gün yayınladığı turkuaz tablolara muhtemelen TÜİK Başkanı ve Sağlık Bakanı da dahil olmak üzere kimse inanmıyor.
Ama biz kimsenin inanmadığı rakamlardan mucizeler yaratmayı bilen bir milletiz!
Geçen yıl bu vakitler bizzat Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan açıklamada şöyle deniyordu:
Tüm öncü göstergeler, ülkemizin çok ciddi bir sıçramanın eşiğinde olduğuna işaret ediyor. Yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan asla taviz vermeden hedeflerimize doğru yürümekte kararlıyız.
Eh, "hedef" büyük yerden. "Eşikteyiz" diyor. "Tüm öncü göstergeler" diyor… TÜİK de çalışıyor tabi...
Nasıl hesapladılarsa artık, Türkiye ekonomisinin 2021 ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüdüğü ilan edildi. "Büyüyen Türkiye", ne hikmetse, artık çift haneli rakamlarla ifade edilen aylık yoksulluk intiharları istatistiğine sahip bir ülke.
Biliyorsunuz, bu intiharları ve potansiyel yeni vakaları da dikkate alan iktidar çok önemli bir "sıçrama" yaptı, esnafa 4,6 milyar liralık dev bir "destek paketi" açıkladı.
Gerçi hemen akabinde ÖTV zamlarıyla, "destek verdikleri" esnaf da dahil tüm halktan bu desteğin üç katını geri almayı başardılar ama olsun. Sonuçta destek destektir.
Konumuz sürreal bir sanat eseri olunca tablonun her tarafına alakasız fırça darbeleri yapmak lazım. Kilit lafımız "sıçrama"…
Ülkede büyüme ve istihdam konusunda "ciddi sıçramalar" yaşanırken, daha önce bir "müjde" olarak açıklanan "aya sert iniş" çalışmaları hiç kuşkusuz sürmekteydi.
Muhtemelen Ay'a sert iniş için önce bir sıçrama, bu büyük sıçrama için de bir füze gerekiyor. Uzmanlar çalışıyordur zannediyorum.
Biz orada durmuyoruz, füzeden serbest çağrışımla, S-400 füzelerine sıçrıyoruz. Sahi, S-400'lere ne oldu, bileniniz var mı?
Yaklaşık 3 milyar dolara mal olan S-400'ler birer teneke olmanın ötesine geçemedi. Bugünkü kurdan hesapladığımızda 25 milyar lirayı aşan bir teneke yığınından söz ediyoruz.
Bu rakam, milyonlarca esnafa verilen -ve derhal misliyle geri alınan- "dev" desteğin beş katını aşıyor.
Bu halkın Rusya'ya ne karşılığı verildiği belli olmayan 25 milyar lirası… Teneke alışı, "Ben verdim oldu" verişi…
Katlanarak artan temel gıda fiyatlarının ve salgın döneminde işsiz kalmanın tüm acı sonuçlarını yaşayan milyonlar çaresiz, pazarlarda yerlere dökülen çürüklerden, çöplerden beslenmeye çalışanların sayısı her gün artıyor.
Ayıptır söylemesi, yaklaşık üç sene evvel yaygın açlığa doğru sürüklendiğimizi yazmıştım. Bugünler daha iyi günlerimizdir.
Çiftçinin isyan edip ürününü dağa bayıra denize döktüğü bir ülkenin geleceğinin parlak olması beklenemez.
Geriye doğru büyük bir sıçrama yaşıyoruz.
E, yerli otomobil, milli uçak, Konyalı bilim adamlarının ürettiği akıl almaz robotlar… Diyorduk…
Hatırlıyorsunuz, değil mi, hep bir "müjde" hali…
Onlar ne oldu?
Nedense, kendi adıma her "müjde" lafı duyduğumda zamanında iflası istenen ve sahiplerinin piyasayı dolandırdığı iddia edilen bir çorap markası aklıma geliyor.
Sürreal bir tablo tasavvur ediyoruz ya, belki tablonun bir yerlerine çoraplar da konulabilir. Hatta başına kadın çorabı geçirmiş birileri… Sürreal Türkiye tablosunun olmazsa olmaz imgesi…
"Çorap demode, şimdi maske moda" diye itiraz edenler olabilir, hemen kabul ederim.
Neticede ta Venezuela'ya maske-mesafe-hijyen yardımı yapan yüce gönüllü bir neslin mensubuyuz.
Sürrealizmin güzelliği de burada işte. Yaptığımız yardım da "soyut", gümrük kayıtlarına rastlanamıyor. Geçtiğimiz günlerde "soyut", yani aslında olmayan heykeli gerçek para karşılığı satan "heykeltıraş" gibi hayırseverler var aramızda.
Venezuela'ya kadar gidip soyut maske dağıtıyorlar.
Biz bunu "eski suç ortağı" bir mafyozun reyting rekorları kıran itiraf dizisinden öğreniyoruz.
Biliyorum, Türkiye'ye baktığınızda çok daha saçma bir manzara görüyorsunuz. Ben ise sanatçı değilim, ancak bu kadar resmedebiliyorum.
Son hamle: Kenara tek ayak üzerinde duran bir 'printer' koysam, sizce nasıl görünürdü? Peki, koydum gitti!..
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish