Batılı hükümetlerdeki siyasetçiler ve yetkililer için, görünüşe göre birçoğunun manşetlerde yer almayınca unutmayı tercih ettiği İsrail-Filistin çatışmasındaki kanlı tırmanışlara "yine başlıyoruz" tarzı bıkmış bir iç çekişle tepki vermenin cazip geldiği açık.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Üstelik katliamın bazı yönleri, aynı hükümetlerin iki tarafa da “uçurumdan geri adım atma” çağrısında bulunduğu ritüelleri tekrar etmek zorunda hissetmesi dahil, kaygı verici biçimde 2014 yazındaki Gazze'yi hatırlatıyor.
2014'ten de ayrışan tehlikeli farklılıklar var. Bu farklılıklardan biri, Hamas'ın İsrail'in merkezinin iç kısımlarının yanı sıra Gazze'ye de çok daha yakın bölgelere yüzlerce roket atabilme kapasitesinin büyüklüğü. Bir diğeri de bu tırmanışın, Ramazan’ın son cuma namazı için Mescid-i Aksa’da toplanan (aralarında İsrail’de yaşayan ve İsrail vatandaşı olanların da bulunduğu) 70 bin kişi üzerinde polislerin kaba kuvvet kullandığı 2000’deki İkinci İntifada gibi Kudüs’te başlaması. Bu, 205 Filistinli ve 17 polis memurunun yaralanmasıyla sonuçlanmıştı. Üçüncüsü, salı günü Lod'da ve başka yerlerde olduğu gibi, İsrail'deki karışık Arap-Yahudi kasabalarının sokaklarına sıçradı.
İsrail ve Arap medyasında, salı sabahı Hamas'ın Mısır aracılığında ateşkesi kabul etmeye hazır olduğu, ancak İsrail hükümetinin bunu reddettiği yaygın biçimde yer aldı. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, İsrail'in "ateşkese hazırlanmadığını" açıkça belirtti ve ekledi: "İsrail vatandaşlarını koruma görevimize dair ahlaki vaazları dinlemeyeceğiz." Salı günü şu ana kadar Gazze'de öldürülen 50'den fazla sivil ve militan Filistinliye 5 İsrailli sivilin (ve bir askerin) ölümünün eklendiği çatışmaların uzatılmasının söz konusu görevin icrası için en iyi yöntem olup olmadığı tartışmalı.
Ancak her halükarda, ateşkes karşıtı İsrail söylemi, çatışmanın erken sonlanmasının iktidarda kalma mücadelesi veren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun işine yaramayacağı yönünde bazı çevrelerdeki spekülasyonları kesinlikle artıracak. Bu durum başlayıncaya kadar Netanyahu'suz bir koalisyon hükümetinin kurulma ihtimali vardı ama şimdi bu uzak bir ihtimal gibi görünüyor.
Gerginliğin tırmanmasının önüne geçilebilir olduğunu öne sürebilirsiniz. Kudüs'teki Filistinli öfkesinin arkasında yatan birkaç faktörün anahtarı olan (ve söz konusu son şiddetin nasıl başladığının da kalbinde yatan) şey, yerlerine Yahudi yerleşimcilerin yerleştirilmesi için onlarca yıldır Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinli ailelerin evlerinden tahliye edilmesi tehdidi oldu.
Bu da, Batılı liderlerin gerginlikteki mevcut, kuşkusuz çok tehlikeli tırmanışa dair sıkıntılı bildirilerinde neredeyse hiçbir zaman bahsetmediği daha geniş bir sorunun (oldukça yoğun) bir sembolünü teşkil ediyor: Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'te, neredeyse tüm yabancı demokratik hükümetlerin gelecekteki bir Filistin devleti için yaygın olarak çizdiği, tarihi Filistin'in yüzde 22'sinin işgali.
Yine de, İsrail'in bahse konu bölgeye tecavüzü uluslararası hukuka aykırı biçimde hızla arttı. Nitekim son 4 yıldır İsrail siyasetindeki, Donald Trump başkanlığının hoşgörüsüyle cesaret kazanmışa benzeyen yerleşimci yanlısı gruplar etkilerini artırdı.
Hayır, bu kesinlikle gerginlikteki mevcut tırmanışta Hamas'ın roket kullanımına göz yummak veya bunu haklı çıkarmak anlamına gelmiyor. Gerçekten de son 72 saat içinde fazlasıyla belirgin biçimde ortaya konulduğu üzere, roketler uluslararası hukuka açıkça meydan okuyarak İsrailli sivillerin ve dolaylı yoldan Filistinli sivillerin hayatını riske atıyor. Riske atmasaydı bile roketler uluslararası argümanın, temelde yatan sebepler ile özgürlüğe ve birçoğumuzun kıymetini bilmediği devletleşmeye büyük özlem duyan Filistinlilerin hissettiği derin sıkıntı yerine terörizmle bütünleşmesine izin verdiği için ters etki yaratacaktı.
Ancak bu, dünyanın İsrail-Filistin çatışmasını göz ardı ederek mesuliyet aldığının hatırlatıcısı. Şimdi olduğu gibi aniden kontrolden çıkana kadar İsrail ve İşgal Altındaki Topraklar haricinde ne kadar görmezden gelindiği şaşırtıcı. Üstelik aldatıcı "sükunet" dönemlerine karşın yüzeye çıkmayı her seferinde başarıyor.
Bu (ve Trump yıllarındaki hasarın telafisine başlanılmasına duyulan acil ihtiyaç) ABD Başkanı Joe Biden ve onu ardındaki Avrupalı liderlerin, Amerika'nın yakın müttefiki İsrail üzerindeki şüphe götürmez nüfuzunu kullanarak derhal müdahil olması için acil bir gerekçe teşkil ediyor. Sonrasında, kim bilir ne kadar zayiat sonrasında bu şiddet patlaması nihayet sona erdiğinde bahse konu temel sebeplerin tersine çevrilmesi yönünde baskı uygulanması için de bu müdahalenin devam ettirilmesi gerekiyor.
Ta 1995'te, Filistinli siyasi liderlerin tümü içinde kesinlikle en bağımsız ve muhtemelen en yücesi olan Gazzeli Haydar Abdül-Şafi, savaşın sona ermesi için ciddi çaba sarfedilseydi Hamas'ın asla bu şekilde yükselemeyeceğini söylemişti. Gerçekten de, Hamas asla "inandırıcı bir barış sürecini bozacak" güce sahip olmayacaktı.
Böylesi bir barış sürecinin olmaması bir yana, Filistinlilere dayatılan ve gittikçe artan sefaletin sona erdirilmesindeki başarısızlıktan uluslararası toplum da kendisini eş derecede sorumlu tutmalı.
Donald Macintrye, Gaza: Preparing for Dawn (Gazze: Şafağa Hazırlık) kitabının yazarıdır
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent