2021'de kadınların güçlenmesini kutlamak ne anlama geliyor? Gelen kutumun ne söylediğini anlatayım. Bu, 45 sterline (yaklaşık 475 TL) üstünde Frida Kahlo'nun yüzü olan bir yastık almak anlamına geliyor. İçinde cinsiyet eşitsizliğine atıfla tek bir kırmızı gül bulunduran bir buket çiçekten ilham aldığını hissetmek anlamına geliyor. İsmini "çığır açan bir kadından" almış bir kase tuzlu karamelli dondurma yemek anlamına geliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sosyal medyanın farklı bir tanımı var. Aslına bakarsanız birkaç tane. Buna göre kadınlar günü, herkese arkadaşlarınızı, kız arkadaşınızı ve annenizi ne kadar sevdiğinizi söylemek demek. İnsanlara altına Gloria Steinham'dan bir alıntı koyduğunuz selfie'nizde ne kadar seksi göründüğünüzü göstermek demek. Size ilham veren kadınlarla şarap içmek ve iyi vakit geçirmek demek.
Her yıl 8 Mart'ta dünya, kadın haklarının ve cinsiyet eşitliğinin gelişimini savunmaya adanmış bir etkinlik olan Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor. Her yıl düzenlenen kutlama, New York'ta kadınların çalışma koşullarını protesto ettiği ve eşit siyasi ve ekonomik haklar talep ettiği 1908 tarihli tekstil işçileri grevini onurlandırmak amacıyla başladı. Fakat şimdi bu anlam sulandırılarak parodi noktasına indirgenmiş görünüyor.
Son yıllarda markalar giderek daha sinir bozucu biçimde bu günü sermayeleştiriyor. Diğer pek çok iyi niyetli etkinlik gibi Dünya Kadınlar Günü de (DKG) yalnızca bir başka pazarlama fırsatından pek de fazlası değilmiş gibi. Her yıl bu güne fiili bir değer biçerek değerini düşürmekten başka bir şeye hizmet etmeyen DKG kampanyalarının ve ürünlerinin tanıtımını yapan markalardan yüzlerce e-posta alıyorum.
Bugün görünüşe göre her şey, ister "kokteyl saatine güçlendirici bir anlam katmayı" vaat eden bir şişe cin, ister Birleşik Krallık'taki 33 milyon kadını bir kalıp çikolatayla birleştireceğini iddia eden bir kampanya olsun DKG ürünü olacak şekilde yeniden şekillendirip paketlenebilir.
Elbette bunların hiçbiri DKG'ye mahsus değil. Markaların erdem gösterisi olarak feminizm vagonuna atlamasının ardında uzun bir tarih var. Dior'un Chimamanda Ngozi Adichie'nin sözlerinden ilham alan ve 620 euroya (yaklaşık 5 bin 600 TL) satılan üründen elde edilen kâr hiçbir şekilde hayır kurumlarına verilmediği için tartışma yaratan "Hepimiz feminist olmalıyız" tişörtünü hatırlıyor musunuz? Hepimiz feminist olmalıyız; ama görünen o ki sadece eve iyi bir maaş çeki getiriyorsak. Peki ya çoğu iş hukukunu ihlal etmekle suçlanan ve büyük olasılıkla kendi kadın tekstil işçilerine geçinebilecekleri bir maaş vermeyen hazır moda markalarının tüm o feminist markalı ürünlerine ne demeli?
Bakın, anlıyorum. Ben de bir keresinde üstünde meme şekli olan bir bardaktan içtim ve kendimi havalı hissettim. Ama bana süfrajetleri onurlandırmanın bir yolunun bu olduğunu söylemeyin. Ve evet, birçok markanın DKG ürünlerinden elde ettikleri kârın bir kısmını kadınları çeşitli şekillerde destekleyen kuruluşlara bağışladığını da biliyorum. Ama bunu yapmayan çok sayıda marka da var. Ayrıca satın aldıklarınızın küçük bir yüzdesi hayır kurumlarına kazanç sağlasa bile bu yüzde genellikle o kadar küçük ki kadın haklarını geliştirmede doğrudan herhangi bir etkisi olduğu pek de iddia edilemez.
Kapitalizm, cinsiyet eşitliğiyle ilgili olması gereken bir günü tamamen kontrolüne aldı. Ve büyük sıklıkla bu ürünler desteklediklerini söyledikleri eşitlik pahasına üretiliyor. Kadınların feminist tişörtlere ihtiyacı yok. İhtiyacımız olan şey eşit ücret ve düzgün çalışma koşulları. Elbette üzerinde slogan yazan bir tişört satın alabilirsiniz; ama bunun o tişörtü üreten kadına ne faydası olacak?
DKG'nin kendinizin ve arkadaşlarınızın filtrelenmiş fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmak için sadece başka bir fırsat haline gelmesiyle her yıl yapılan kadın hakları kutlamasının aynı düzeyde hashtag eklenebilen Sevgililer Günü ve Dünya Kapkek Günü gibi başka etkinliklerle aynı kulvara konması buna eşlik ediyor.
Bu önemli günlerde içi boş marka çalışmasıyla sıyrılabilirsiniz; ama kadınların güçlendirilmesiyle ilgili olduğu düşünülen bir günde bu olmaz. Ve DKG için küçük miktarda yardım amaçlı bağışlarda bulunmanın ötesinde daha anlamlı faaliyetleri olan şirketler olsa da (Bodyform cinsiyetler arası acı eşitsizliğini gidermek için bir kampanya başlatırken teknolojik aksesuar şirketi PopSockets da satışlarının yüzde 50'sini mart boyunca Malala Fonu'na bağışlıyor) böyle şirketlere nadiren rastlanıyor.
İşler birkaç yıldır bu şekilde ilerliyor; ama 2021'de bunların hepsi daha da yakışıksız görünüyor. Pandemi kadınları çok sert şekilde etkiledi. Öyle ki BM Kadın Birimi (UN Women) koronavirüs salgınının toplumsal cinsiyet eşitliğini 25 yıl geriye götürebileceğini belirtti. Bunun birçok sebebi var; en bariz olanı da pandeminin zaten kadınları erkeklere nazaran daha derinden etkilediği bilinen çocuk bakımı, istihdam ve sağlık hizmeti gibi meselelerin üzerine sayısız şekillerde ek zorluklar yüklemiş olması.
Şubatta Unison tarafından yapılan bir araştırma, ön saftaki görevlerde yer alan kadınların neredeyse üçte birinin "pandemi sırasındaki mali zorlukların altından kalkabilmek için" birikimlerinden harcamak zorunda kalacağını ortaya koydu. Başka yerlerde, raporlar işverenlerin çalışan annelere devlet destekli ücretli izin vermeyi reddettiğini ve giderek artan sayıda kadının koronavirüs krizinin kendilerini "korkunç bir yoksulluğa" ittiğini söyleyerek seks işçiliğine yöneldiğini gösteriyor. Buna bir de geçen yıl ev içi şiddet vakalarında görülen ürkütücü artış ekleniyor. Nisan 2020'de Ulusal Ev İçi Şiddet yardım hattının tek günde aldığı ihbar sayısı yüzde 100'den fazla artış gösterdi.
Gerçek şu ki DKG'nin aşırı markalaşması bu günün gerçek ve son derece önemli anlamını sulandırma tehdidi yaratıyor ve kadınların karşı karşıya kaldığı gerçek sorunların sevimli, pembe bir "feminist" halının altına süpürülmesine olanak sağlıyor. Markaların kadınlığı kutlamak istemesinde yanlış bir şey yok; ama kadınların halihazırda ücret eşitsizliğinin yükünü omuzladığını hesaba katıp buna uygun olarak fiyatları düşürene kadar bu durum kadınların zar zor kazandıkları parayı kaybetmelerinin başka bir yolu değil mi?
Bu markalar kendi şirket kademelerinde kadınları desteklemek için hakiki bir sistematik değişim gerçekleştiriyor mu? Büyük ihtimalle hayır. Bütün bunları akılda tutarsak, "dayanışma" el kreminiz ve sınırlı sayıda üretilmiş pembe sandaletlerinizle kendimi güçlenmiş hissetmediğim için kusura bakmayın.
* Olivia Petter'ın makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Dandik basın bültenlerine hayır. Kadınlar, Dünya Kadınlar Günü'nün kapitalizm tarafından ele geçirilmesinden fazlasını hak ediyor
independent.co.uk/life-style
Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral
© The Independent