28 Ekim 2020 tarihli yazımda, ülkeleri, biri erkek biri kadından oluşan iki yöneticinin birlikte yönetmesinin daha doğru olacağını düşündüğümü belirtmiştim.

O yazımda özetle şöyle demiştim:

"Malumunuz, dünya nüfusunun yarısı kadın yarısı erkektir.

Ama gelin görün ki, dünyayı erkekler yönetir.

Nüfusun  yarısı erkek yarısı kadın olduğuna göre, dünya ülkelerini ne erkekler ne kadınlar yönetsin.

İkisi birlikte yönetsin.

Erkek ile kadın iki farklı insan, iki farklı karakter.

Farklı karakterler birbirlerinin eksiğini tamamlayıp dengeler.

Birbirlerini daha iyi denetler.

Ülkeleri biri erkek biri kadından oluşan iki aklın yönetmesi daha güzel olmaz mı?

Kadınların yönetime ortak olduğu dünya daha güzel bir dünya olmaz mı?

Daha insani, daha vicdani, daha barışçı, daha eşitlikçi, daha adil bir dünya olmaz mı?"

İşte bu önerim, önümüzdeki 20 Ocak'ta kısmen de olsa gerçekleşmiş olacak.

20 Ocak'ta ABD'yi biri erkek biri kadın olan Joe Biden ile Kamala Harris ikilisi yönetmeye başlayacak.

Joe Biden'ı tanımıyorum; ama Kamala Harris'in nasıl bir Amerika, nasıl bir dünya düşlediğini yakınen biliyorum.

Sevgili Kamala'nın demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, azınlık hakları, kültürel çeşitlilik, çok renklilik, çevrecilik konularındaki duyarlılığını biliyorum. 

Onun Martin Luther King gibi eşitlik, adalet, özgürlük savunucusu kişilere olan büyük hayranlığını yakınen biliyorum.

Biliyorum ki Kamala Harris, ABD'de özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşan demokratik sosyalizmden etkilenmiştir.

Gerçi Kamala Harris, ABD'de demokratik sosyalizmin temsilcisi durumundaki Bernie Sanders ölçüsünde radikal görüşlere sahip değildir.

Üretim araçlarının kontrolünün emekçilerin elinde olması, sağlık hizmetlerinin özel sektörün elinden alınması gibi radikal görüşleri savunuyor değildir.

Ancak Kamala Harris, sosyal adaleti, fırsat eşitliğini savunan biridir.

Çevresel adaleti savunmakta, çevreyi kirletenlere karşı gayretli davalar yürütmeyi görev bilmektedir. 

İklim krizine karşı Yeşil Yeni Düzen'i desteklemektedir.

Seçimle gelenin seçimle gitmesi, ABD'nin askeri darbeleri desteklememesi görüşünü benimsemektedir.

Kamala Harris bu gibi görüşlerini, ABD'de yönetimi ele alacakları 20 Ocak'tan sonra adım adım da olsa dilerim ki gerçekleştirir.

Gerçi politikacılar iktidar olmadan önce savundukları her görüşü, iktidarı ele aldıklarından sonra gerçekleştirmeyebiliyor.

Hele de ABD gibi kapitalizmin babası bir ülkede sosyalist eğilimli görüşleri gerçekleştirmenin ne kadar zor olduğu biliniyor.

Kaldı ki bu konularda Joe Biden ile Kamala Harris arasında bazı görüş ayrılıkları da bulunuyor.

Joe Biden'a göre Kamala Harris'in görüşleri daha solda kalıyor.

Ama yine de Kamala Harris bu görüşlerinin bir kısmını da gerçekleştirse, bu daha insani, daha vicdani, daha barışçı, daha eşitlikçi, daha adil, daha güzel bir dünya için bir adım olacaktır.

Ayrıca 79 yaşındaki Joe Biden'ın ülkeyi yönetmeye ömrünün ya da sağlığının yetmemesi durumunda, onun görev süresini tamamlamak üzere Kamala Harris'in  ABD Başkanı olacağı da unutulmamalıdır.

Yine unutulmamalıdır ki Kamala Harris'in de etkilendiği demokratik sosyalist fikirler ABD'de gençler ve yoksullar arasında giderek yaygınlaşmaktadır.

Örneğin dünyaca ünlü araştırma şirketi Gallup'un 18-29 yaş arasındaki Amerikalı gençler arasında yaptığı araştırmanın sonucunda, Amerikalı gençlerin yüzde 51'inin sosyalizmi, yüzde 45'inin ise kapitalizmi desteklediği ortaya çıkmıştır.

Bu durum ABD'de demokratik sosyalizmin temsilcisi Bernie Sanders ve ABD'de sistem karşıtlığının önde gelen ismi Noam Chomsky gibi yoldaşları umutlandırdığı kadar beni de umutlandırmaktadır. 

Ve bu umut, ABD'nin emperyalist-kapitalist zihniyetine hep muhalefet etmiş olan bana işte bu yazıyı yazdırmaktadır.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.