Antik Yunanlarda entelektüelliğe geçiş denemeleri

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Milletlerin kaderini o toplumda yaşayan halkı belirler ve bu uğurda birçok devrimlere de adım atarlar.

Gelişmişlik düzeyini belirlerlerken sıralayabileceğimiz birçok etmen karşımıza çıkabilmektedir; ama kim ne derse desin bir toplumu dizayn eden ve yönlendiren mutlaka bir aristokrasi sınıfı vardır.

İşte bu noktada asıl ele alınması gereken konunun bu aristokrasi sınıfını meydana getiren unsurlarıdır. 

Mutlak otorite karşısında boyun eğmekten başka çaresi olmayan alt tabakanın otoriteye başkaldırması ve mutlakiyetçiliği rafa kaldırabilmesi pek mümkün olmayabilir.

Özgür düşünce diye dayatılan, bilgiyi ifade edebilme kabiliyeti, Eskiçağlarda meydana gelirken sancılı bir dönemden geçmiş ve birçok denemelere rağmen entelektüelliğe dair ileri tezahür ne yazıkki gelişmeye pek açık olamamıştır. 

Hangi medeniyetin kapısını çalarsak çalalım mutlaka bir inanç sistemiyle karşılaşmamız mümkünken Tanrı ya da Tanrıları sorgulayabilme cesareti gösterebilmiş Antikçağ toplumu da bir o kadar azdır.

Eskidoğu'da kadir-i mutlak bir yönetici ile yönettiği kalabalık bir kitle olan halkın, siyasi anlamda bir değer görmediğini söylemek gerekir.  

Siyasi anlamda Eskidoğu'nun bu vaziyeti Eskibatı'nın aksine sağlıklı bir ortamı ne yazıkki doğramamıştır.

Antik toplumları incelediğimizde en başta ortaya koydukları kurumlar siyaseten olmuş ve bu düzeni sağlarken diğer kurumlara aynı ölçüde etki etmemiştir.

Toplumun dinamiklerinden biri olan ve zamanla  kurumlara ayrılarak eğitim modellerinin icra edildiği bu kurumların işleyişi ve gösterdiği etkileri de oldukça dikkat çeker. 
 

1.jpg
Sümer Çivi Yazısı


İlk izlerine Milat'tan önce 3500'lerde rastladığımız yazıya; Sümer memleketlerinde özellikle ticari anlamda kolaylık sağlamak adına icadı vücuda gelmiştir.

Gündelik hayatta soyutlanmış ve artık nesnelliğe ihtiyaç duyulan birtakım envanterler yazı adını verdiğimiz ve sistematik olarak çivilerle dizaynı gerçekleşen bu mutlak icat, meydana gelen toplumda birçok kolaylığı da beraberinde getirmiştir.

Sümerlerde yazının icadıyla devam eden, eğitimin sistemleşmesi ve kurumsal bir hal alması yaklaşık olarak 3000'lere rastlar.

İlk ortaya çıktıkları dönem itibari ile ruhban sınıfına mensup olan ve daha çok mabetlerde alınan dini eğitimler, ezberlenerek yöntem belirlenmiştir.

Tablet adıyla andığımız, Sümer medeniyetinin birer künyeleri olan yazıtlar; gündelik hayattan birçok sahneyi gündemine alır. Yapılan Arkeolojik kazılardan edindiğimiz bilgiler bize öğretiyor ki; 

Sümer toplumun sadece yazıyı keşfetmekle kalmamış, akla gelebilecek her şeyi kayıt altına almaktan da epey hoşnuttu.


Eğitim sistemine bakıldığında laik bir düzeni benimseyen Sümerlerde ne yazıkki bir tarih yazıcılığı bir gelişme gösterememiştir.

Sosyal hayatın bir yansıması olan tabletler bir bakıma asıllarının birer kopyası niteliğindeydiler. Sümerlerde bir okul günü güneşin doğuşuyla başlar ve batışıyla ile sona ererdi.

Yine tabletlerden edindiğimiz bilgilere göre Sümer okullarında otoriter  yapısıyla katı bir disiplin hakimdi.

Muazzez İlmiye Çığ'dan öğrendiğimize göre tarihteki ilk rüşvet olayının Sümerlerde üstelik bir eğitim kurumunda gerçekleştirdiğini biliyoruz. (Daha fazla bilgi için bkz. Ataseven; Tarihteki İlk Rüşvet Olayı, academia.edu) 

Bir Sümer Atasözü: 

Madem bilmiyorsun neden öğrenmiyorsun.
 

2.jpg
Sümerlerde Okul: Sümerlerde öğrenenlere Ağabey denmektedir. Görselde büyük ağabeyler yer almaktadır. 


Mısır'da meydana gelen ve daha çok ilk başlarda mabetlerde, din adamlarının öğretileri ile başlayan bunun yanı sıra kutsal metinlerin okunup ezberlemesi ile şekillenen eğitim sistemi, ilerleyen dönemlerde yeni bir boyut kazanacaktır.

Dindar bir toplum olan Antik Mısırlılar, bu yönleriyle bakıldığında geniş bir yer tutan din öğretisinin yanı sıra çok yönlü eğitim sistemleriyle dönemine damga vurmuşlardır.  

Matematik, astroloji ve Tıp gibi alanlarda, çağın belki de en iyi seviyesinde olan bir medeniyet olarak karşımıza çıkar.

Antikçağ'da, sayısız eğitim modelleri ile gündemi meşgul eden ve bunun yanı sıra bu eğitim modelleri ile entelektüel bir sınıf yaratmayı amaç edinen toplumların çeşitli kaderleriyle de yüz yüze gelmekteyiz.

Kimi siyasi,  kimi askeri, kimiyse bilimsel eğitim modelleriyle çağının önde gelen devletleri olma özelliklerini taşımaktadırlar.
 

3.jpg
Mısır Hiyeroglifleri


Spartalıların en başından beri meydana getirdiği geleneksel anlamda kurumların kurucusu ve kanun koyucusu Lycurgus'u anmak gerekir.

Öyle ki, kendisi hakkında çeşitli rivayetler bir yana dursun bu yasa koyucunun gerçek bir kişi olup olmadığı da bir tartışma konusudur. 

Herodotos tarafından da bahsedilmiş ve bu kanun koyucunun reformlarını Girit kurumlarından ilham alarak meydana getirdiği rivayet edilmektedir.  

Kendisi hakkında birinci el kaynak olarak Plutarch'ı göstermek mümkün olurken eserini İngilizce'ye İngiliz şair John Dryden 17'nci yüzyılda çevirmiştir. 

Ksenofon'a göre ise Lycurgus Darians'ın Locania'yı (M.ö 1000) işgal etmesinden kısa bir süre sonra Sparta'nın kurumlarını kurduğuna işaret eder.  

Ksenofon M.Ö 431- 354

 

5.jpg
Sparta Çocukları


Sparta'da erkek çocuklarının kaderini ihtiyar heyeti belirlermiş ve işe yaramayacaklarına inanılan çocuklar ya öldürülmüş ya da dağlara bırakılmışlardır.

Sağlıklı olduğuna inanılan ve 7 yaşına geldiğinde ailesinden alınıp koparılan Sparta'nın çocukları, devlet kurumlarında mutlak bir itaat ile disiplin edilirlerdi.

Cinsiyet ayrımı noktasında özellikle eğitim konusunda kızlar da erkekler gibi spor faaliyetlerine katılabilirlerdi. 


Lycurgus'un daha en başından hedeflediği eğitim modelinin her an savaşa hazır nesiller yetiştirmek olduğunu vurgulamak gerekir.

Vücudunun her bir ayrıntısını kullanmayı, ahlaki açıdan da özümsenen kanun ve nizamlara itaat eden nesillerin bu modelde yetişmesini arzulamıştır.

Eğitimler yine katı bir yasaya bağlı olarak sabah güneş doğunca başlar güneş battığında sona ererdi. 


Dipnot:

Yazının keşfi ile birlikte başlayan entellektüellik süreci üst zümrelerce, eskiçağlarda karizmatik bir hâl almaya başlamıştır. Öyle ki okuma yazma seviyesi neredeyse yok denecek azdır.

Kralların birçoğu da okuma yazma bilmezlerdi. Yapılan yazışmalar dışında gelen mektuplar çoğu zaman kralların kaleminden çıkmamıştır. Bu durum bürokratik sistemden ziyade idarecilerin okuma yazma bilmemesinden ileri gelmekteydi. 
 

6.jpg
Assurpanibal


Entellektüel bir idareci olarak Asurpanibal dışında çok nadir olsa da bazı idarecileri görmek mümkün olmuş ama etkili bir yanları yoktur.

Yollanan mektupların çoğu da zaten krala değil, mektubu okuyacak kişiye yollanır ve krala iletilirdi.

"Ey bu mektubu okuyacak kişi"

"Bu yazının eline ulaştığı kişi" 

" Bu yazılanları krala ilet"

 gibi cümlelerle bezenmiş sayısız yazışmalar da mevcuttur. Klasik anlamda okulda alınan eğitim okuma yazma oranlarında doğrudan etkiye sahip değildir. Okuma yazma bilenlerin çoğu da bürokraside görev alan kişilerdir. 
 

7.jpg
Spartalı erkekler 


Sparta'da eğitim ve öğretim ve hukuk idaresi altında vuku bulurken erkekler tüm zamanların koşullarına ayak uyduracak şekilde eğitilirlerdi.

Bu yönüyle ele alındığında entelektüel bir eğitim söz konusu değildi. Okuma-yazma ve diğer uygulamalarda oldukça zayıf olduklarını söylemek gerekir.

Askeri yönden ileri seviyede adından sıkça söz ettirebilirken ilmi ve felsefi açısından ne yazıkki bir gelişme sağlayamadılar.

Spartalıların bariz askeri yapısı ve açıdan özgün bir karaktere sahip olmamasına rağmen Platon onları öyle görmekte ve onların bilgece davrandıklarını Sokrates'in ağzıyla dile getirmektedir. 


Spartalıların Delpian Mabetlerine yazdıkları "Kendini bil, ölçüsüzlükten kaçın" sözleri askeri bir devletin özelliklerini yansıtsa da Platon bunun aksini iddia etmekte ısrarcıdır.

Platon'un bu ısrarı karşısında Russell, Devlet kitabında Platon'un idealize bir Sparta Portesini çizmeye çalıştığını vurgular. Elbetteki Platon'un bu görüşleri birtakım dayanakları da beraberinde getirmektedir. 


Ona göre Sparta çocuklarının güçsüz olanlarını öldürmek, manevi ve bedenen güçlü olmaları ve savaş için hazırlıkları…

Yine kızların da erkekler gibi eğitim almaları bir eşitlikçi Sparta toplumunu çağrıştırır. Eğitim devlet tekelinde kalmış ve bu yönü Spartalıların askeri bir devlet olarak gelişmesinde de kaynaklık etmiştir. 


Oğuz Yarlıgaş: Sparta modelinin gelişme sürecinin biraz karanlık olduğunu söyler. Öyle ki mevcut modeli Yunanlılar da kabul etmişlerdir.

Özetleyecek olursak; Sparta modelinin tam anlamıyla kendini ifade etmesi M.Ö 7 ile 6. Yüzyılları işaret eder. Tyrataios'un şiirleri de Sparta modelinin savaş kabiliyeti üzerine çeşitlilik arz etmektedir. 


Atina şehir devletinde eğitim modeli

Yunanlılar müziğe ve jimnastiğe oldukça meraklı ve icra etme noktasında oldukça başarılı sayılabilirler.

Demokrasi kavramının sıkça vücud bulduğu Yunan toplumunda bireysel gelişim ve etkili yöneticilik vasıfları sonradan kazanılabilirdi.

Sparta modelindeki gibi devlet baskısı altında değil, Özgür bir şekilde özel kişilerin birer mesleği haline gelen eğitim verme oldukça serbestti. 

Felsefe başlı başına yüksek bir öğretimi gerektirirken; özgürlerin çocukları küçük yaşlarından itibaren özel derslere tabi tutulurlardı. Gramer, felsefe, edebiyat, jimnastik; Lyra ve flüt eğitimleri oldukça yaygındı.

Platon'un Atina sistemine karşı çıkıp Sparta modelini övme girişimi olsa da Atina'nın düşüncesi içerisinde yetişmiş ve etkilenmiştir. 
 

8.jpg
Homeros


Homeros'un eğitim ile ilgili görüşleri Odeysee'nin VII. Türküsünde yer alır ve o da müzik eğitiminin önemli olduğunu vurgular. Homeros; müzik ile savaşçı ruhun bütünleşerek birey yetiştirmenin önemini ifade eder.

Onun bu ifadeleri kaçınılmaz ölçüde tüm Yunan dönemlerini etkilemiştir. Öyle ki, Kolagathos kavramı onun bu düşünceyle sentezlerinin açığa çıkmasına kaynaklık eder.

Homeros ister ki; Aristokrasi sınıfının başlıca görevi Kahramanlık düşüncelerini ortaya çıkarmaktır. Asiller ise Jimnastik ve müzik eğitimiyle Yunan toplumunda yer edinebilmelidir. 

Yunanlar çoğu zaman Homeros'un destanlarında yer alan din, politika ve askerlik gibi bilgileri buradan alırlar. Homeros'un tanrılarına inanırlar ve onlara mutlak itaat edelerdi. 

Hiçbir İyonyalı düşünürün ateist olduğu söylenemezdi aksine dinlerine son derece bağlıydılar ama nedeni sorgularken işin içine Tanrı'ları sokmak istemiyorlardı.


Ancak ne vakit Homer'in tanrılarını sorgulamaya başladılar işte o vakit felsefe anlamında ileriye taşınabildiler.

Platon, Homer'i anmaktan bir türlü vazgeçemese de bu eğitim modeline karşı çıkarak geleneksel düşünce sistemine karşı çıkmıştır. Antik Yunan'da çok az kişi okuma-yazmaya vakıf idi.

En bilinen eğitim, dinleme ve ezberden müteşekkildi. Kız çocukları nadiren okula yollansa da, erkek çocukları için de aynı durum söz konusu olabiliyordu. 


Tespit: Entelektüel köleler...

Roma dünyasında ortak dil hakimken buna karşın halkın çoğunluğu okur yazar değildi.

Entelektüel sınıf mevcut kütüphaneleriyle övünç duyarken daha fazlasını elde etmek adına metinleri kopyalayacak sekreterlere ihtiyaç duygular.

Köleler bu görevi üstlenmiştir ve antik dünyanın Kütüphanelerinde iz bırakmışlardır. Öyle ki; yoksulluktan kırılan köleler Özgür Roma vatandaşlarından çok daha eğitimli ve yeteneklidir. Bkz. Cicero'nun Tiro'su...
 

9.jpg
Cicero


Kamusal bir eğitim modelinin olmadığı Antik Yunan'da aristokratlar kendi çocuklarına para karşılığı eğitim aldırıyorlardı. Mousike adı verilen bu eğitim sisteminde şiirler ezberlenir ve bazen de Lirlerle söylenirdi.

6'ncı yüzyıla gelindiğinde okuma-yazma bilen çocuk sayısı artmış, özel hocalar ve okullar temel eğitim bilgilerini veriyorlardı.

Ulaşabilir kaynakların oldukça pahalı olması ve buna karşın 6'ncı ve 5'nci yüzyıldaki okuma yazma oranında artış halen istenilen bir entelektüellik düzeyinde değildi.

Öğrenmeler daha çok karşılıklı diyaloglar vasıtasıyla iki ya da daha fazla insanın bir araya gelerek ettiği sohbetlerden ileri gelmekteydi. 

Sofistlerin daha ileri düzeyde faaliyet gösterme mücadeleleri o dönem içerisinde oldukça önemli bir konudur. Yunan hitabet sanatı, daha sonraları Roma'yı da etkileyecek ve aynı zamanda Yunan öğretisinin temelini teşkil etmekteydi. (Oğuz Yarlıgaş) 

Sofistlerin meydana getirdiği ve temelinde insanın olduğu bir düşünce sistemini Yunan toplumuna kabul ettirmek; en azından Platon'un eleştirilerine maruz kalmak oldukça doğal bir durumdur.

Platon Sofistlere ağır ithamlarda bulunmuş ve onların Yunan toplumuna verdikleri zararları her daim dile getirmiştir. Öyle ki, Platon onları hiçbir zaman eğitimci olarak tanımlamamıştır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU