Azerbaycan eğitim bakanıyla bir mülakat

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Prof. Dr. Firudin Ağasıoğlu (Cellov) / Fotoğraf: -agasioglu.wordpress.com

1992 yılı sonlarında bir davet üzerine Eğitim-İş, Eğit-Sen, Eğitim-Bir Sendikası temsilcileriyle birlikte Öğretmen Dünyası dergisini temsilen Bakü'ye gittik.

Dağılmış olan Sovyetler Birliği'ni oluşturan ülkelerden gelen delegelerle beş günlük mesleki toplantının ardından Azerbaycan Eğitim Bakanı Feridun Cellov'la bir mülakat yaptım.

Dönüşte Azerbaycan izlenimlerini Öğretmen Dünyası dergisinde paylaştım. Aşağıda Azerbaycan'ın Sovyetlerden ayrıldıktan sonraki yönelişlerine ve Türkiye'ye bakışıyla ilgili gelişmeler hakkında bir fikir verdiği için yazının bakanla görüşme kısmını yayımlıyorum.  


Eğitim Bakanı Feridun Cellov: Kapitalizmi tercih ettik, dini okula sokarsak eğitim ölür
 

Eğitim Bakanı Feridun Celilov.jpg
Eğitim Bakanı Feridun Celilov


Azerbaycan eğitiminin niteliği ve alacağı yeni biçim konusunda en yetkili kişi olan Bakan'dan bilgi almayı kafama koymuştum. Bu isteğimi daha varır varmaz Muallimler Tekmilleşme Enstitüsü'nün müdürü ve davet sahibi olan Ramiz Memedzade'ye söyledim.

Bizi görüştüreceğine söz verdi. Muallimlerin Yaratıcılık İttifakı Konfederasyonu kuruluş kongresini yaptıktan sonra 12 Aralık 1992 günü yeni seçilen yönetim kurulunu alarak bakana götürdü.

Bakanlık binası büyücek ve bakımlı bir yapı. Bakan Feridun Celilov, bizi çok bekletmeden odasına aldı. Uzun toplantı masasının çevresine oturduk.

Bakan boyunbağsız, takım elbiseli. Makamının arkasında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Resulzade'nin resmi. Yan tarafta bir Atatürk. Sağında hilal içinde Bozkurt'u gösteren bir takvim.

Televizyonda akşam haberleri. Azerbaycan'da Türkiyeli birinin verdiği konferansın haberi geçiliyor. Toplantı salonunda kocaman bir yazı ekranda: "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur."

Bakan biz Türklerden özür dileyerek önce Rusça konuşuyor. Uzun bir konuşma. Biz bu görüşmeden tek kelime anlamadığımız için sıkılmaya başlıyoruz.

Bakan, ötekilerle görüşmesi bittikten sonra bize döndü. Necati Yentürk'e temsilcisi olduğu sendikanın (Eğitim-İş) niteliğini sordu. Necati Türkiye Hükümeti'nin öğretmen sendikacılığına çıkardığı zorlukları anlattı. Bunun üzerine Bakan şunları söyledi:

Türkiye eğitim sistemi ile bizimki arasında çok farklar var. Sizinkinde iyi yanları da var, kötü yanlar da var. Bizim programlarımız sizinkinden ağır. Bunları ayrı seviyeye getirmemiz lazım. Bakanlığınızla ilişkilerimiz var. Bizim eğitimcilerimizle sizinkiler arasında görüşmeler yapılmalı. Azerbaycan'da sendikalar var. Komünist Partisinin kolu gibi çalışıyorlar. Türkiye'deki öğretmen evleri gibi bir şey yapmak istiyorum. İstiyorum ki ilmî konularla uğraşsınlar.


Vakit iyice geçtiği ve görüşmeyi bu kez öteki milliyetlerden meslektaşlarımızı sıkmayacak biçimde uzatmak mümkün olmadığından Bakandan biz Türklere başka bir gün için randevu vermesini istedim. İki gün sonrası olan 14 Aralık günü saat on ikiyi verdi. 

O gün başka işleri nedeniyle Eğitim-İş ve Eğit-Sen temsilcisi arkadaşlar gelmediler. Ben, Mehmet Akif İnan, başımızda Konfederasyonun başkanı Memedzade olduğu halde Bakanın odasına beklemeden alındık.

Akif İnan, dinlemekle yetindi. Bir saati aşan görüşme boyunca sorularım ve Bakanın verdiği cevaplar şöyle:


"Kitapları yenileyeceğiz"

- Eğitim alanındaki programınız nedir?

- Yetmiş yıldır bizim eğitim programımız çok gelişti. Rusya'nın eğitim metodolojisi çok yüksek. 1960'lerde Amerikalılar bile Rus eğitim sistemini inceler, Amerika için bundan nasıl yararlanacaklarını düşünürlerdi. Öğretmenler eskiden en yüksek maaşı alırlardı. Sonra en az maaş alan kesim öğretmenler oldu.

Büyük rüşvetler başladı. Sınavlarda rüşvet almaya başladılar. Parası olmayanlar kenarda kalırdı. Bu 1970'den sonra başladı ve gitgide arttı. Okullarda yüksek not almak için de rüşvet verilirdi. Test usulüyle bunu önlemeye çalıştık. İkinci büyük reform, ders kitaplarında olacak. Kitaplar emperyalist düşünceyle yazılmış.

Şairlerimiz güneşin doğudan değil, kuzeyden doğduğunu yazarlardı. Teknolojimiz 30-40 yıl geri kalmış. Tarih kitaplarında yenileşme yapacağız. Bunları değiştirmek zaman alacak. Türk halklarının, dünya halklarının tarihini, İslam medeniyetini okutacağız.


- Okullarımızda din dersi yok, koymayı düşünüyor musunuz?

- Bu yıl beş okulda isteğe bağlı din dersi koydum. Vakıf'ın ricası üzerine. Mecburi koymayı düşünmüyoruz. 


"Dini okula sokarsam eğitim ölür"

- Bizde de 1946'da böyle başladı. İsteğe bağlı derken yaygınlaştırıldı. Sonra mecbur oldu. İmam hatip okullarımız, imam ihtiyacından çok mezun verdi. Sizde de böyle olma ihtimali yok mu

- Anayasamızda din, mektepten ayrıdır. Mecbur etsek, arkasından İran gelir. Dini bir ilim gibi öğrenmek lazım ama dini okula sokarsam ilim ölür. 

- Yandaki duvarda Bozkurtlu takvim, çalışma masanızda Bozkurtlu masa takvimi, her yerde Bozkurt… Bu, Türkiye'nin Bozkurt'u mu?

- Sizdeki Bozkurt, bizdeki Bozkurt değildir. Sizde bir siyasi partinin amblemi. Bizde ise mitolojik bir işaret. Bizdeki Bozkurt Daşnaklarla savaşır, siyasete karışmaz. Ben Bozkurt değilim. Amacımız Bozkurt yaratmak değildir.


"Beş parmağın beşi bir mi?"

- Paralı eğitime doğru mu gidiyorsunuz?

- Geçen yıl paralı okullar açtık. Okul sahipleri boykot etti. Alternatifler arıyoruz. Paralı okullar olsun istiyoruz. Deneme mahiyetinde. Bakalım ne olacak.


- Paralı okullar sisteminde eğitimde fırsat eşitliği bozulmaz mı?

- Sosyalizm güzel şeydir. İsveç sosyalizmine gelmek için 50 yıl gerekir. Emperyalizmden kurtulan bir ülke sosyal adalet uygulayamaz. Beş parmağın beşi bir olmaz…


- Serbest piyasa ekonomisini, dolayısıyla kapitalizmi mi tercih etmiş oluyorsunuz?

- Evet.


- Önceki günlü görüşmemizde Azerbaycan Öğretmen Sendikası hakkında iyi şeyler söylemediniz. Bunu kapatacağınızı, öğretmen evleri gibi bir şey düşündüğünüzü söylediniz. Bu bizi biraz düşündürdü.

- Bu yetmiş yıllık bir polis teşkilatının kalıntısıdır. Çünkü çocuklar Marks ve Lenin'e göre eğitilirdi. Komünist Partisinin dayakları olurlardı. Ben de bu sendikanın otuz yıllık üyesiyim. Benim için bir hayrını görmedim. Öz manasını yitirdi. 


- Serbest piyasa ekonomisini ve kapitalizmi tercih ettiğinize göre bunun koşullarından biri olan serbest sivil örgütlenmeyi kabul etmeniz gerekmez mi? Öğretmenlerin hak ve çıkarlarını hangi örgüt savunacak?

- Önceki gün maksadımı tam ifade edemedim. Öğretmenlerin serbestçe örgütlenmelerinden yanayım. Ben bakanım. Öğretmenlerin hakkını bana karşı savunacak teşkilat lazım. 


"Öğretmenlerin tek sendikası olması lazım"

- Öğretmenlerin bakanlıkla mücadelesinde grev hakkını da kabul etmeniz gerekir.

- Grev hakkına da taraftarım. Ben buraya grev yapa yapa geldim. Türkiye'de beş öğretmen sendikasının olması da kötü. Öğretmenlerin tek sendikası olması lazım. 

(Eğitim-Bir Başkanı burada söze girerek eğitim alanında çok sendikanın yararlı olacağını savundu. Ben de dergimizin görüşünü söyledim.)


- Eğitim yöneticilerinin. Okul müdürlerinin atamasını nasıl yapıyorsunuz?

- Kim tayin ediyor haberim olmaz. Yerli icra hâkimleri, sizdeki adıyla belediye başkanları tayin ediyor. Yeni kanunla tahsili bakanlığın kontrolüne almak istiyoruz. Atamalarda bir komisyon kararı olmalı. 


- Maarif müdürlerinin Halk Cephesi tarafından tayin edilmekte olduğunu öğrendik. Öğretmenlerde bu konularda kaygılar sezdik.

- Halk Cephesi veya bir siyasi partinin atama yapmasını kaldırmak istiyoruz. Ben ona çalışıyorum. Yoksa işi iyi bilenler değil, particiler eğitimin başına geçer. Eğitim sona erer. 


- Aynen bizde olduğu gibi… 

("Azerbaycan'da Eğitim-BİZ GİDERİZ MERSİN'E…",
Öğretmen Dünyası, Cilt 14, Sayı 157, (Ocak 1993), s. 13-19)

 

Öğretmenlerin Yaratıcı İttifakı Kongresinden bir görünüş.jpg
Öğretmenlerin Yaratıcı İttifakı Kongresinden bir görünüş

 

Bakü’de Şehitler Hıyabanı (Mezarlığı).jpg
Bakü’de Şehitler Hıyabanı (Mezarlığı)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU