Bütün olup bitenler neden oluyor?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

ABD’nin enteresan başkanı Donald Trump, 130 bin ölümü aşan koronavirüs salgını karşısında “zafer kazanıldığını” ilan etti!..

Takip eden günlerde Trump taraftarları ellerinde beysbol sopalarıyla yürüyüş yaptı.

Ve Trump, şarkılarını izinsiz kullandığı kült müzisyenlerden tepki gördükten, sosyal medyada ağır eleştiriler aldıktan sonra “bir çeşit solcu faşizmine maruz kaldığını” söyledi.

Çok tuhaf bir dönemden geçiyoruz vesselam.

Konu Trump’tan ibaret değil tabii.

Sadece ABD’de değil, tüm dünyada tuhaf şeyler oluyor. Hiçbirini münferit kabul edemeyiz.

‘Dünya-tarihsel’ bir süreç yaşanıyor.

Afrika kıtası başta olmak üzere dünyanın geniş yoksul yığınları sürreal yönetimler altında, iç savaşlarla, kıtlıkla, salgın hastalıklarla pençeleşiyor.

Yemen’den Kongo’ya kadar yaşanan insanlık trajedilerini dünya duymuyor bile.

Batı literatüründe ‘gelişmekte olan piyasalar’ diye tabir edilen ve Türkiye’nin de dahil olduğu ülkelerin neredeyse tamamına sirayet etmiş olan genel bir saçmalık hakim.

Türkiye’den söz etmeyeceğim.

Yeni dönemin çarpıcı bir örneği olan Brezilya’daki Bolsonaro yönetimi saçmalıkta zirveyi zorluyor. İnsanlar patır patır düşerken o keyif görüntüleri veriyor.

İran koronavirüs döneminde 85 bin mahkumu serbest bıraktı; ama kadın hakları savunucuları hapiste tutulmaya devam etti. Hatta daha fazla ceza yağdırıldı.

Çin, Hong Kong’da da istibdat rejimini tesis etmeye çalışıyor, Putin fiilen Çarlık ilan ettiği referandum zaferini kutluyor, bu esnada zaman zaman demokrasi müsamereleri yapan Avrupa her krizi işçi haklarını tırpanlamak için bir fırsat haline getiriyor.

Çember Trump’ta yeniden tamamlanıyor…

Bu esnada, gezegenimiz gerçek sorunlarla boğuşuyor: İklimler değişiyor, artan nüfusa karşın plansızlık gıda kıtlığına yol açıyor, gelir dağılımı eşitsizliği ve yozlaşma inanılmaz seviyelere ulaşmış, insanlığın bu durumdan çıkış projesi yok…

Tüm dünya, sürüklenen bir tekneye dönmüş, teknenin içinde yarı-deli insanlar, dümenle kafalarına göre oynuyor…

Evet, ‘dünya-tarihsel’ bir süreç yaşıyoruz, dedik…

Peki, bu ne demek?

Yüzyıl geriye gidelim ve manzarayı izleyelim…

Dünyada kapitalizm yeni bir aşamaya, emperyalizm aşamasına yükselmiş, pazar ve hammadde çatışması başlamış ve bu bir ‘cihan harbi’ seviyesine sıçramıştı.

Savaş sırasında gerçekleşen 1917 Bolşevik İhtilali dünya gündemine yepyeni bir fenomeni soktu: Bir kurtuluş umudu, eşitlik, adalet, kardeşlik umudu…

Hızla tüm dünyayı etkisi altına alan ve yükselişe geçen bu dalga, 1921’de Alman Devrimi’nin trajik yenilgisiyle birlikte yerini emekçi halkların ağır yenilgiler aldığı uzun bir ‘gericilik dönemi’ne bıraktı.

Bu sefer İtalya’da faşizmin, Almanya’da Nazizmin yükselişinde yansımasını bulan ‘gericilik dönemi’ yine tüm dünyayı etkisi altına alıyor, İspanya’da Cumhuriyet kahramanca bir direnişe rağmen Franco’nun Fas’tan getirdiği birliklere yeniliyor, dünya bir çılgınlığın esiri haline geliyordu.

İlk cihan harbiyle sıkıntısını/krizini aşamayan uluslararası kapitalizm, bu esnada Büyük Buhran’ı üretiyor, tüm dünyada iktisadi krizler yoksul halkları perişan ediyor, emperyalistler kapanmamış hesapları kapatmak üzere ikinci savaşa doğru hızla sürükleniyordu…

Şimdi koronavirüsün birkaç yüz bin kişiyi öldürdüğü bir süreç hepimizi korkutuyor ya, bu yaşadıklarımızı her tarafın yanıp yıkıldığı, o yıllarda 2,3 milyar nüfusa sahip dünyada 60 milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirdiği savaş cehennemiyle karşılaştırmak ister misiniz?

Dünya-tarihsel vakaları anlayabilmek için zaman zaman tarihin böyle üzerine çıkıp kuşbakışı izleyebilmek gerekiyor.

İzlediğiniz manzara size ürküntü veriyorsa, o manzarada sorumluluğunuz olduğunu hatırlatıp içinizi daha da karartayım…

Birilerinin bunu yapması lazım…

Zira idrak, değiştirmenin ilk adımıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU