İran, son 40 yılda büyük siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik krizler geçirdi.
Ülkede binlerce yıllık tarihsel arka planı olan monarşik düzen yıkılmış, yerine Şii din adamlarının öncülüğünde yeni bir devlet modeli ortaya çıkmıştı.
İran halkının önemli bir kesimi bu değişimi benimsemiş ve rejimle ilgili referandumda yüksek oranla 'Evet' demişti. Bu onayın ardından gelen sıkıntılara ve zorluklara da göğüs germişti.
İran halkı, 1979 devriminin ardından gelen ABD yaptırımları ve Irak Savaşı'nda yeni yönetimin yanında yer almıştı.
İranlılar, yaşanan sorunların arızi olduğuna inanıyor ve devrimin kendileri için iyi bir gelecek sağlayacağını düşünüyordu. Bu nedenle yaşanan birçok olumsuzluğu görmemiş, ciddi itiraz sesi yükseltmemişti.
Halk, yeni yönetimin Şahlık ve “İslami olmayan” rejimlerle ilgili söylentilerine büyük ölçüde tabi oluyordu.
Irak Savaşı'nın bitimini bir milat olarak kabul edersek, halk bu tarihten itibaren sürekli olarak atılımlar bekledi.
Rafsancani hükümetini komşularla iyi ilişkilerden yana olduğu ve sürekli yapıcı mesajlar verdiği için destekledi. Ardından Hatemi’yi reformist politikaları nedeniyle liderliğe taşıdı.
Hatemi’den sonra Ahmedinejad’ı halkçı söylemleri nedeniyle tuttu. Son olarak da Ruhani’yi nükleer anlaşma ve yeni bir açılım vaatleriyle başa getirdi.
Ruhani, ilk döneminin ardından ikinci dönemini nükleer anlaşma sayesinde kazandı ve halka yeni bir yaşam vaadi sundu.
ABD’de Trump’ın başa gelmesiyle bu da netice vermedi ve Ruhani şimdi ülkenin en “başarısız” cumhurbaşkanlarından biri olarak kabul ediliyor.
Kendisi de görev süresinin dolmasını ve Hamaney ile ciddi bir kriz yaşamadan kenara çekilmeyi bekliyor.
Ülkede insanlar 40 yıl boyunca hep bir şeyler beklediler ve ilk 10 yılı saymazsak son 30 yılı büyük atılım umutlarıyla geçirdiler.
Bugün gelinen noktada umutlarını tükettiler ve yarınlara dair ciddi beklenti içinde olacakları bir ortam göremiyorlar.
Ne siyasi liderlik var ne politik organizasyon ne de buna izin verecek devlet mekanizması.
İran’ı 1 aydır esir alan koronavirüs vakası, tam olarak bu sosyopsikolojik ve sosyopolitik gelişmelerin yaşandığı bir atmosferde ortaya çıktı.
Ne hükümetin yeni bir kriz kaldıracak mecali kalmış ne de halkın bunlara katlanacak sabrı.
İran, 2020’nin üçüncü gününde rejim için sembol isimlerden olan Kasım Süleymani’yi kaybetti.
Ardından 8 Ocak’ta Ukrayna uçağını düşürdü ve 3 gün boyunca halka yanlış bilgi verdi.
İnsanlar kendilerine yanlış bilgi verilmesini hazmedemedi ve bu ciddi bir güven bunalımına yol açtı.
Bunun öncesinde 15 Kasım’da yapılan benzin zammı nedeniyle halk ayağa kalkmış ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan büyük olaylar olmuştu.
Bunlar olurken ABD yaptırımları bütün şiddetiyle sürüyordu ve halkın alım gücünü kökten sarsmıştı. Bazı ürünlerde yüzde 400-500’lere varan artışlar yaşanmıştı.
Nevruz, İranlılar için yılın en önemli olayı ve en uzun bayramıdır. Nevruz, son birkaç ayda yaşanan gerilimli süreç nedeniyle hem devlete hem de halka iyi gelecek, iki tarafa da nefes aldıracak bir mola işlevi görecekti ki mevcut toplumsal kabarma koronavirüs ile evlerin içine hapsoldu.
Bu hapis hali yöneticiler ve halk arasında koordinasyonu zorunlu hale getiriyordu; ancak İran’da vakaların açıklanmaya başlandığı ilk süreçte devlet ve halk arasında bu anlamda kayıtsız davranışlar sergilenmiş ve salgın giderek tüm ülkeye yayılmıştı.
İran’da koronavirüs gerçeği devlet tarafından 11 Şubat’taki devrim kutlamalarına ve seçimlere gölge düşürmemek için gizlenmiş; sonrasında ise Kum ve çevresi karantinaya alınmamıştı.
Ölüm vakaları ciddi boyutlara ulaştıktan sonra ancak birtakım tedbirler alınmaya başlanmıştı.
Seçimden bu yana yaklaşık bir ay zaman geçti ve bu bir ay içinde vaka sayısının ürkütücü boyuta ulaşması durumun ciddiyetini ortaya koydu.
Vaka sayıları binleri ve ölü sayıları da yüzleri bulunca insanlar evlerinden mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya başladı. Şehirler de hayalet kentlere döndü.
Devlet, benzin zammının ardından halkın birbiriyle irtibatını kesmek için Kasım 2019’da internet erişimini durdurmuştu.
Koronavirüs vakasında ise halkı evlerde kalmaya teşvik etmek için internet hizmetini bedava sunuyor. Bu da İran’daki ironik gelişmelerden biri olarak dikkatleri çekiyor.
Bunları söylerken halkın Nevruz'da uyarılara kulak vermesinin ve evlerinde oturup beklemelerinin de çok zayıf bir ihtimal olduğunu dile getirmemiz gerekiyor.
Salgının yayılmasında olduğu gibi halk yine evlerinde kalmayacak ve Nevruz tatili için yollara düşebilir. Önümüzdeki günlerde bu manzaralara tanık olma ihtimalimiz hayli yüksek.
İranlılar için Nevruz’un önemi
İranlılar kendilerine özgü takvimi ve muazzam şekilde korunmuş geleneksel rutinleri olan bir millet.
21 Mart (bu sene şubat 29 olduğu için 20 Mart) tarihi İran’ın kullandığı Hicri-Şemsi takvime göre yeni yılın ilk günü sayılıyor ve bu tarihten itibaren resmi olarak 13 gün, fakat halkın bir aya kadar yaydığı tatil süreci başlamış oluyor.
Nevruz, Ramazan ve Kurban Bayramlarının aksine tam bir bayram edasında ve birçok geleneksel rutin ile kutlanırken, ülkede ekonomik canlanmayı da beraberinde getiriyor.
Yapılan alışverişler, alınan hediyeler, tatil bölgelerinin dolup taşması.. tüm ülkede tam bir hareketlilik hali olması gerekirken İranlılar bugün evlerinde oluşturdukları “güvenli ortam”da koronadan korunmaya çalışıyor ve bayramlarını ancak balkonlarda söyledikleri şarkılar ile yol kenarında yaktıkları ateşlerle kutlamaya çalışıyorlar.
Nevruz'da mutlaka yapılan aile büyüklerine ev ziyareti, bir arada yenen geleneksel yemekler ve hazırlanan görkemli sofralar, bu yıl yerini antibakteriyellerle dezenfekte edildikten sonra içeri alınan market poşetlerine bırakmış durumda.
Bazı ülkelerde olduğu gibi market boşaltma, stokçuluk, temel gıda maddelerine olan talep artışına karşın İran halkı bu konuda oldukça dengeli bir tutum sergiliyor.
Kimse marketlere saldırmıyor, stokçuluk (halkın evlere gıda stoklaması) ve aşırı panik, küçük bir kesim dışında neredeyse yok gibi.
Tabi bu durumun farklı nedenleri de var. Halkın büyük çoğunluğunun yarına dair kaygısının olmayışı, İran’daki ekonomik ve siyasi bunalımın gençler üzerindeki umutsuzluğu arttırması ve beklentilerinin kaybolması bunda etkin rol oynuyor.
Kimisine göre ise korona nedeniyle işe gidemiyor olmaları zaten yetersiz olan alım gücünü hepten düşürdüğü için alışveriş yapacak ekonomik güce sahip değiller.
İran halkı, 2015’teki nükleer anlaşma ile rahat bir nefes aldı, 2018 Mayıs'ına kadar büyük bir ekonomik gelişim kaydetti, ülkeye milyarlarca dolar sermaye girdi.
Ülkede 2018’in başında yaşanan finans kurumları krizi ile bu lale devri kısa sürdü. Ardından Trump’ın mayıs ayında anlaşmadan çekilmesiyle ekonomik krizin içine düştü.
O tarihten bu yana yaşanan seller, depremler, benzin zammı, Süleymani’nin öldürülmesi, uçağın düşürülmesi ve son olarak da koronavirüs ile tam bir çıkmazın içine düştü.
Yukarıda da değindiğim üzere bu noktada koronavirüs korkusunun halkı evlerinde tutamayacağından endişe ediliyor.
Havaların ısınmasıyla birlikte halk Nevruz'u tatil beldelerinde, memleketlerinde ve park-bahçelerde geçirmek için uyarıları dikkate almayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish