Bir umut HDP! Umut tükenir mi?

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 15 Ekim 2011 tarihinde kuruldu, ancak bir Kongre oluşturma fikri daha eskiye dayanıyordu.  

Türkiye’de solun çok parçalı olması, üstelik sürekli bölünmesi sol düşünce üzerine düşünen, söz ve karar sahibi olan insanların üzerinde kafa yorduğu bir sorundu. 

İlk zamanlarda avukatlığını yapan Doğan Erbaş’ın aktarımlarına göre, HDK fikrini ortaya atan siyasi iradenin de üzerinde düşündüğü bir sorundu bu.

Farklı örgütsel yapılar nasıl bir araya getirilir, bölünmüş görüntüye nasıl son verilebilir, bunun yolu yöntemi nasıl kurulur üzerinde düşünülüyordu.

Bu yönlü dünya deneyimleri üzerinde de düşünülüyordu. Başlangıçta İtalya’daki Zeytin Dalı Hareketi, Türkiye’de nasıl uygulanabilirdi, bu inceleniyordu.

Bu deneyimlerden de hareketle, siyasi yapıların kendi özgün yapılarını koruyabilmelerinin ve Kongre formu altında bir araya gelmelerinin örgütsel biçimleri üzerinde yoğunlaşma hali vardı.

Giderek Hindistan Kongre Hareketi deneyimi yanı sıra, Afrika Ulusal Kongresi üzerinde durulacaktı.

Başlangıçta 'bölünmüş sol'a bir hal çaresi arayışının sınırlılığı kısa sürede fark edildi: 

Bütün bir Türkiye toplumunun bileşenlerine seslenen, onları bir biçimde birleştiren bir toplumsal/siyasi bir zemin tasarlandı.

Herhalde solun bölünmüşlüğü, solun karakterinden kaynaklanmayacak kadar derinlerde olduğu düşüncesine varılmış olmalı ki, çözüm toplumsal süreçlerin doğal mecrasında aranmıştı.

HDK olacaktı bunun adı…

HDK’nın kuruluşundan bir yıl sonra, 15 Ekim 2013 tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruldu.

Denebilir ki HDK, HDP’ye hazırlıksız yakalandı.

Yakın zamanda, 2014 Haziran’ında gündeme gelen genel seçimler, uygun bir parti ile seçime girme arayışı başlatıldı.

‘Çelişki, birlik’ ilişkisi içinde HDK çoklu bileşenlerin diyalektik toplamı esprisi içinde tasarlanmış olmalıydı.

HDK’nın içinde yer alan herhangi bir parti ile seçime girme gerçekçi bulunmadı.

İşte siyasi güç olarak öne çıkan parti Barış ve Demokrasi partisi (BDP) idi, ama o bir Kürt partisi olarak kurulmuştu. HDK içindeki farklı siyasi ve oluşumları kapsamıyordu.

Yeni bir parti gerekliydi. Öyle bir parti ki bir başına Kürt partisi olduğu algısına pek mahal vermeyecek, Türkiye’deki farklı siyasi yapıları kapsayıcı bir bakış açısına sahip olacaktı.

Bu HDP olacaktı.

HDK’nin ilerideki gelişiminin önünü alacak düzeyde sorunlara gebe olması bakımından, HDP ‘erken doğum’ işaretleri veriyordu; ancak HDP’nin kurulması ‘zorunluluk’ olarak görülecekti.

Sayın Erbaş’ın aktarımına göre, HDP’nin kuruluş sürecinde, en ciddi itirazlar ve tepkiler bilinenin aksine onun düşünce dünyasından beslendiklerini söyleyen çevrelerden ve siyasi aktörlerden gelecekti.

Onun “Türkiyelileşme” perspektifinden hareketle ortak örgütlenme düşüncesine ilk karşı çıkanlar “ayrılıkçı” Kürt milliyetçileri değil, onu savunanlar olacaktı.

Ancak Kürtlerin geleceğinin ortak örgütlenmede olduğunu, yaşanan tarihten bu dersin çıkarılması gerektiğini ısrarla vurgulayacaktı.

Kürt halkına gelince…  

Bazı kaygıları ve yer yer tepkileri ortaya çıksa da temelde kayda değer bir güçlü karşı çıkış olmayacaktı.

Kısmen anlatılabilecekti. Halk, daha çokta ‘birlik’ görüşünün sahibinin kim, kimler olduğunu anlayınca kabullenecekti.

İlk elde karşı çıkanların sonra, HDP’yi yürüten siyasi kadrolar olduğunu söylüyor Sayın Erbaş.

HDP, bütün itirazlara rağmen ‘irade konularak’ seçimlere bağımsız girince, üstelik seçimlerden başarılı sonuç alınca, bu durum kaygıları ve tepkileri aşağı çekecekti.

Burada bir paragraf açmak yeridir. Özellikle Kürt milliyetçi cenahının bir kısmı tarafından ciddi ama ciddiyetsiz bir iddia ortaya atılacaktı.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın amaç dışı bir cümlesinden hareketle, ‘HDP’nin MİT tarafından kurulduğu’ iddia edilecekti.

Bunu iddia edenler aslında HDP’yi de değil, bir bütün olarak ‘barış ve çözüm’ sürecini de MİT’e bağlıyorlardı.

Anlayamadığımız sonrasında HDP’ye yapılan onca baskının anlamı neydi? 

Onun düşünce dünyasında ayrı örgütlenme mutlak değildi, ayrıca en yakın yoldaşları Türk’tü. Parantezi kapatalım.

HDP kurulunca, ilgi HDP’ye kayacaktı.

5 Haziran 2015 genel seçimleri sürecinin ve sonuçlarının, siyaseten yarattığı popülite, legalitenin cazibesi ve olanakları, meşru ve yasal görüntü eşliğinde HDP’nin yıldızı parlarken, HDK gölgelenecekti.

HDK toplumsal zemin kazanamayacaktı. HDP ile HDK’nin misyonu aynı olmadığından, HDP doğal akışı içinde ondan doğan boşluğu dolduramayacaktı.

Bu durum, gelişen süreçte özellikle zorlu zamanlarda, HDP’nin toplumsal/demokratik kitle çizgisini olumsuz etkileme de ve yeter ölçüde bir direniş hattının örülememesinde rol oynayacaktı.

Sonuç olarak HDP, kuruluş amacından önemli ölçüde farklı olarak ‘barış ve çözüm’ partisinden öte, popülitesi yüksek bir sol muhalefet partisi olma görüntüsü veriyordu.

Türkiye’nin karar vericileri ise, HDP’de ‘son Türk vatanının parçalanmasını belirtilerini’ görürlerken, HDP ise ‘artık bu süreçten geriye dönüş yok’ modundaydı...

Genel seçimde oy oranının yükselmesi her iki taraf için de riskli bir süreci başlatmıştı. HDP bunun ne kadar ayırdındaydı bu ayrı, ancak naif bir görüntü veriyordu.


Umut tükenmez!

5 Haziran 2015 genel seçimleri sonrasında başlayan, hala süren yoğunlaşmış baskı ve terör kampanyası uygulandı.

Sonuç: Memleketin verdiği görüntü korku ve yılgınlığın toplumsallaşması ve yaşanmaz bir anormallik hali oldu.

HDP, bu koşullarda bütün karşıt güçlere ve her şeye rağmen ayakta kaldı.

Baskı ve terör kampanyasının başta gelen muhatabı olmasına rağmen diz çökmedi.

23 Şubat 2020 tarihinde, Ankara'da gerçekleşen HDP 4. Olağan Kongresi'nde ise, karanlıklar dünyasında umut ışığı olduğunu gösterdi.

Kongreye katılmak için Türkiye'nin dört bir yanından yollara düşen on binler Ankara’ya umudu taşıyordu.  

Kongre'de direne direne bir ve beraber olmanın, hep beraber ayakta kalmış bir halkın, yeniden doğarcasına mutluluğu, izleyenlere de sirayet ediyordu.  

Kongre, toplumun ve halkın ayrıştırılmasına karşı, halkların ortak yaşam idealini temsil ediyordu.

HDP, Kongre'den Parti Meclisi ile kısmi yenilenmiş olarak çıkacaktı.

Kongre’den herhalde bunun kadar önemli olan halk tabanı olarak psikolojik/ moral açıdan güçlü çıkmasıydı.

2 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen PM toplantısından Merkez Yürütme Kurulu (MYK)’da kısmi yenilenmiş olarak çıkacaktı.


Sorunlar da var…

Ama… Bütün bu olumlu eğilimlerden, HDP’nin sorunlarını çözmüş gibi verili temel sorunlarının üzerini şalla örtecek sonuçlar çıkarılmamalı…

Kongreye hazırlık konferansların da halkın yaptığı eleştirileri unutmamalı.

Halk içeride en ağır eleştirileri yaparken, kamuoyu önünde partisine sahip çıkıyordu, bu!

Umut veren halktı ve umut veren bir halkın varlığına tanık olduk Kongre’de…

İktidara karşı halk adeta HDP etrafında kilitlendi.

Ancak…

Kongre’nin ezici çoğunluğu Kürtlerdi.

Özellikle batıda yaşayan Kürtler.

Orta sınıf eğilimi de göze çarpıyordu.

HDP’nin kendi “çekirdek/organik” kitlesiyle yeter ölçüde buluşamadığı da bir gerçeklikti.

Kongre’ye kadın katılımında göreceli bir gerileme olduğu göze çarpıyor gibiydi…


Öyleyse bu durum toplumsal muhafazakarlaşma çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlara mı, yoksa çalışma tarzı ve ilişki biçimi ya da başka tür bir geçici hale mi tekabül ediyordu?..

Kongre'ye gençliğin katılımı da zayıf (mı) oldu?

Ancak gençliğin PM’de yer alma oranı da bir ölçüde arttı.

Solun parti üst organlarındaki temsiliyeti ile sahada yer alma kapasitesi arasındaki çelişki bir sorun olarak sürüyordu.

Soldan Türkiyelileşmeden doğru, şövenizme/sosyal şovenizme karşı mücadeleyi güçlü bir şekilde geliştirme ve bunu sosyalizm mücadelesi ile birleştirme beklentisi de sürüyordu.

İşçi emekçi oranı göze çarpıyor muydu?

Halkların ortak yaşam ideali bağlamında 'Batı sorunu' da sürüyordu.


HDP’nin programı ve program perspektifleri

Bütün eşitsizlik, egemenlik ve sömürü biçimlerine, bütün ezme ezilme ilişkilerine son vermek…

  • Halkların demokratik iktidarının/yönetiminin önünü açmak.

  • Eşitlikçi, özgürlükçü, ekolojik ve demokratik yeni bir yaşamın kurulmasına öncülük etmek.
  • Savaşsız, sömürüsüz, sınırsız, sınıfsız, eşitliğe ve özgürlüğe dayalı yeni bir dünyanın kurulması sürecinde üzerine düşen enternasyonalist görevleri yapmak.


Politik olarak eşitsizlik ve egemenlik biçimlerine son vermek…

  • Erkeğin kadın üzerindeki egemenliğine son vermek.
  • Sermayenin emek üzerindeki egemenliğine son vermek.
  • Bir ulusun başka bir ulus veya ulusal topluluk(lar) üzerindeki egemenliğine son vermek.
  • Bir inancın bir başka inanç ya da inançlar üzerindeki egemenliğine son vermek.
  • Sermayenin doğa üzerindeki egemenliğine son vermek.

Yorum: Dinbazlığın, ırkçılığın ve şövenizmin, cinsiyetçiliğin, neoliberalizmin tavan yaptığı, emeğin sömürüldüğü, doğanın talan edildiği güncel koşularda, sürece damgasını vuran politik öncelikleri gözeterek, bütün egemenlik ilişkilerine karşı bütünlüklü ve tutarlı bir mücadele çizgisi izlemek büyük önem kazanmış bulunuyor.

Eşitsizlik biçimleri, egemenlik ilişkileri ve hiyerarşiye son vermek…

  • HDP açısından eşitsizlik biçimleri ve egemenlik ilişkileri arasında önemli veya önemsizliğine göre öncelik veya sonralık ilişkisine dayalı hiyerarşi söz konusu değildir.

    Demokratik, çoğulcu, özgürlükçü yeni bir yaşam ancak bütün bu eşitsizlik biçimlerine ve egemenlik ilişkilerine karşı mücadele etmek ve son vermekle kurulabilir.

Demokratik halk iktidarı/yönetimi anlayışı ve mücadele çizgisi

  • Partimiz, yasal kazanımlara sahip çıkan, meşru mücadeleyi öne alan bir partidir. Ezilen ve sömürülen halkların, işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin, inanç gruplarının ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal mücadeleleri kendi mücadelesi ve deneyimi olarak görür.
     
  • Farklı sosyal mücadele alanlarına özgün süren mücadelelerin bağımsızlığına gölge düşürmeksizin, bu mücadeleleri politik bir eksende birleştirmek, yükseltmek, demokratik halk iktidarına yönlendirmeyi amaçlar.

Demokratik halk iktidarı hedefi

  • ‘Partimiz, insanlığın sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünyaya ulaşacağına inanır. Üzerinde yaşadığımız ve tüm sömürü aygıtıyla birlikte, inkarın, baskının, asimilasyonun egemen olduğu topraklarda ise emek mücadelesinin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı, halkların ve inançların özgür olduğu, kadın erkek eşitliğinin yaşandığı demokratik bir halk iktidarını hedefler.’
     
  • İktidar olacak olan parti değil, işçiler, emekçiler, kadınlar, tek kelimeyle halklardır. HDP’nin öngördüğü demokratik halk iktidarı halk meclislerine dayanır, halk meclisleri temelinde örgütlenir ve halkın doğrudan söz ve karar sahibi olduğu doğrudan demokrasi anlayışını esas alır.

Yerel yönetim ve Demokratik Özerklik hedefi

  • Bugün halkın üzerinde ve halka karşı bir baskı aracı yükselen Tekçi rejimi dikkate aldığımızda HDP’nin yerel yönetimler anlayışı daha fazla önem kazanıyor. Tekçi rejim ile HDP’nin ademi merkeziyetçiliği eksen alan yerel yönetim anlayışı iki karşıt kutbu işaret eder.

Yerel yönetim anlayışı

  • “Partimiz için yerel yönetimler, gündelik yaşamı ilgilendiren kararların doğrudan demokrasi ile alınacağı ve uygulanacağı özyönetimlerdir. Yerel demokrasi anlayışımız, temsili demokrasiyi aşan doğrudan demokrasiye dayanır. Siyasetin demokratikleştirilmesi ve topluma ait kılınması, halkların kendi kendini yönetmesiyle, güçlü, demokratik ve özerk yerel ve bölgesel yönetimlerle mümkündür.”

Kürt sorunu ve Demokratik Özerklik

“Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli ve çok inançlı bir ülkede (…) Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunan ve (…) Kürt halkının kendi deneyimlerinden hareketle geliştirdiği demokratik özerklik hedefini Kürt sorununun çözümünde önemli bir uğrak olarak değerlendiren partimiz, Türkiye’nin demokratikleşmesi, halkların özgür ve gönüllü birliği için demokratik özerklik anlayışının sunduğu imkânların bütün ülkede yaşam bulması için mücadele eder.”

HDP ve Enternasyonalizm

  • HDP aynı zamanda enternasyonalist bir partidir. HDP’nin anti emperyalist anlayışı anti kapitalist bir içerik taşır ve böylece ‘yerli sermaye ’ye pozitif bakan milliyetçi ve sol milliyetçi güçlerden nitelik olarak farklı bir anlayışı temsil eder.
     
  • “… savaşsız, sömürüsüz, halkların eşitliğine dayalı yeni ve özgür bir dünya kurulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, emperyalizmin (…) dünya halkları üzerindeki egemenlik ve baskı politikalarına (…) karşı mücadeleyi öncelikli görev olarak kabul eder. (…) Hegemonyacılığa, sömürgeciliğe, işgallere, askeri müdahale ve darbelere karşı çıkar, (…) halkların demokrasi, özgürlük ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin yanında yer alır, ulusal kurtuluş hareketlerini, ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı’ ilkesinden hareketle destekler. (…) Uluslararası sermayenin dayattığı ‘neoliberal sömürü, soygun ve talan politikalarına karşı (…) mücadeleleri destekler, (…) tüm dünya halklarının kurtuluş ve özgürleşme mücadelelerini kendi mücadelesi sayar. (…) Kapitalizme karşı gelişen mücadeleler ile uluslararası dayanışmanın güncel örneklerini geliştirir.”

HDP ve Aktüel Bölgesel Sorunlar

  • Bölgesel sorunların çözümüne genel olarak ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı’ çerçevesinde çözüm önerilir.

Örnek olarak, programda Suriye ve Rojava konusuna dair bakış

  • Partimiz, Suriye iç savaşının demokratik, özgürlükçü, laik ve çoğulcu bir yeni Suriye'nin kuruluşuyla sonuçlanması ve Suriye’deki tüm farklı halkların ve inançların kendi kaderlerini belirlemesi (…)Rojava (Batı) Kürdistanı'ndaki halk meclislerine dayanan öz savunma ve öz yönetim deneyimlerini savaştan çıkış ve demokratik halk egemenliği için değerli girişimler olarak değerlendirir; (…) her tür saldırıya karşı savunulmasını bir enternasyonalist dayanışma sorumluluğu olarak kabul eder.

    Filistin, Kıbrıs gibi diğer sorunlara da bu enternasyonalist bakış açısıyla yaklaşır.

HDP ve din ve inançlara yaklaşım

  • HDP, halklara eşitlik, inançlara perspektifinden bakar ve politika üretir.
     
  • Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler, Ezidiler gibi ezilen ve dışlanan tüm inanç ve kültür grupları üzerindeki baskıların kaldırılması için mücadele eder.
    Devletin dini biçimlendirme aracı olarak işleyen Diyanet’in kaldırılmasını, inanç sembolleri üzerindeki her türlü baskıya son verilmesini, inanç ve ibadetin inananların vicdanına bırakılmasını savunur.
     
  • HDP, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, inanan ve inanmayan tüm kimliklerin kendilerini özgürce ifade edebilecekleri özgürlükçü bir laiklik anlayışını benimser.
    Bu anlayış, Sünni Müslümanların da inançlarının devlet tekelinden kurtarılması ve özgürleşmesi için mücadele edilmesi anlamına gelir.

HDP’yi oluşturan sosyo-politik güçler

  • HDP’nin sosyo-politik yapısı her ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan işçiler, emekçiler, üretici köylüler, küçük esnaf, emekliler, kadınlar, gençler, aydınlar, sanatçılar, LGBTİ + bireyler, engelliler, ezilen ve sömürülen tüm halk güçlerinden oluşturur.

HDP ve temel ilkeler ve yapısal özellikler

  • HDP dayandığı sosyo-politik güçler arasındaki ilişki biçimindeki mevcut eşitsizlikleri temel bir veri kabul eden, çoğulculuğu eksen alan, azınlığı çoğunluğa karşı koruyan, eşit ve demokratik bir ilişki silsilesine dayanır.
  • HDP’nin bütün ilkelerini, yapısal özelliklerini, örgütsel işleyiş ve ilişki biçimlerini belirleyen düzenlemelerin (3. Madde) esin kaynağı bu çoğulcu ve demokratik perspektiftir.

Yorum:

HDP programına yön veren temel politik düşüncenin esin kaynağı, Türkiye halklarının kurtuluşu ve Türkiye toplumunun ve halkının özgürlüğüdür.  

Bunun amaçla hâkim rejimle çelişki ve çatışma halindeki toplumsal güçlerin siyasal, toplumsal ve ekonomik mücadelelerinin birleştirilmesi ve Demokratik Cumhuriyet hedefine yönlendirmektir.

HDP’nin programına yön veren temel düşünceye ve bu düşünceden türemiş demokratik halk güçleri ile egemen güçlerin sömürücü çıkarları ve faşist siyasal yönetim biçimleri arasındaki uzlaşmaz karşıtlık açıktır.  

Bu çerçevede başta tekçi cumhur rejimi olmak üzere, bütün tekçi, faşist, dikta rejimi yanlılarının HDP’ye yönelik saldırıları ve tasfiye girişimleri daha iyi anlaşılıyor.


Sözün özü ya da özün sözü:

Şimdi ‘süreklilik, kopuş’ ikilemi bakış açısı ile gelişmeye açık HDP programıyla, çoklu bir yapının ortak kadrolaşma ve mücadele diyalektiği arasındaki çelişkiyi; çözümleyerek ve çözerek ilerleme zamanı!

Şimdi toplumsal ayrıştırmaya, halkların ortak yaşam idealleri ile yanıt verme zamanı!

Şimdi içeride ve dışarıda barış, demokrasi ve özgürlük zamanı!

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU