Doha'da imzalanan anlaşmanın, hem Amerikan tarihindeki en uzun savaşı hem de Afganların birbirleriyle ve yabancı güçlerle savaşında onlarca yıldır akan kanı durdurması bekleniyor. Bu ülkenin halkı arasındaki şiddetin sona ereceğine dair titrek bir ümit kıvılcımı yanmış olsa da anlaşma, ebedi barışın derhal sağlandığı anlamına da gelmiyor.
Basit gerçek şu ki Afganistan artık sadece Taliban'la Afgan hükümeti ve onların Batılı müttefikleri arasında bir mücadele alanı değil. Pakistan ordusuyla tarihsel bağları bulunan Hakkani Ağı gibi taşeron örgütler etkinliğini sürdürürken, son yıllarda IŞİD ve El Kaide de bölgeye ulaştı.
Suriye ve Irak'ta kendileri için rüzgarın tersine dönmesiyle birlikte Afganistan'daki varlıklarını artıran IŞİD ve El Kaide, Taliban'la Amerikalılar arasında bir anlaşmaya varıldı diye silah bırakmayacak. Bilakis, üstüne bir de kendilerini yabancı işgalcilere karşı hakiki cihatçılar olarak takdim edecekler. Dahası muhtemel ki liderlerinin müzakere yolunu seçme kararından memnun olmayan Taliban savaşçılarından bazılarını da yanlarına çekecekler.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Buna rağmen anlaşmanın imzalanması, gerçekten fayda sağlayabilecek bir dönüm noktası olabilir. Geçen yılın sonunda cumhurbaşkanlığı seçimlerini takip etmek için bu ülkeye döndüğümde Afganlar arasında gördüğüm istek de kesinlikle buydu. Çatışmayı sona erdirmeye dair arzuyu sadece halk değil, hükümet yetkilileri ve hatta bazı Taliban üyeleri de dile getirmişti.
Müzakerelerin bir sonraki aşaması, Katar'daki toplantılarda bulunmayan -ve bu durum anlaşılacağı üzere eleştirilere neden olan- Afgan hükümetiyle Taliban arasında gerçekleşecek. Ülkenin seçilmiş temsilcilerinin kenara itildiğine dair iddiaların yanı sıra ABD'nin onları sonunda oldubittiye getireceği yönünde endişeler de dile getirildi.
Afganlar arası müzakereler hem sembolik hem de stratejik açıdan önem taşıyor. Geçmişte Taliban, Kabil yönetimini sadece Batı'nın kuklası olarak gören resmi tutumu sebebiyle Afgan hükümetiyle resmen görüşmelerde bulunmayı reddediyordu.
Bununla birlikte, gayri resmi öneriler gündeme geldi ve geçmişteki bu çabalar bağlamında Doha anlaşmasını imzalayan Taliban yetkilisinin kimliği ilgi çekici bir hal aldı.
Molla Abdulgani Berader, daha önce de şiddete son verme yolunu denedi. On yıl önce Hamid Karzai hükümetiyle ateşkes görüşmeleri yapmaya çalıştı. Ne var ki bunu Pakistan'ın ordu istihbarat birimi ISI'nın bilgisi olmadan yaptı. Girişimleri ortaya çıktı, tutuklandı ve sonraki 8 yılını Pakistan'daki bir hapishanede geçirdi.
Molla Berader'in sözümona Amerikan baskısından sonra müzakerelere katılmak üzere serbest bırakılmasının ve Kabil'de sahip olduğu güvenilirliğin -teoride- Afgan hükümetiyle müzakerelerin ilerlemesine faydası olmalı.
Pek çok Afgan, Taliban'ın iktidarın paylaşıldığı bir hükümetin parçası olması halinde gerçek rengini belli etmesinden, kendi yönetimleri sırasındaki katı ve köktenci prensipleri geri getirmeye çalışarak kadın haklarını ve temel hakları tehlikeye atmasından endişe duyuyor.
Ancak Molla Ömer'in yönetimi sırasında öne çıkan ve mevcut Taliban liderliğiyle teması sürdüren üst düzey isimler, örgütün pozisyonunda önemli değişiklikler yaşandığını iddia ediyor. 11 Eylül zamanında Taliban rejiminin uluslararası çaptaki yegane yüzü Abdulhakim Mücahid, Taliban ekibiyle birlikte stratejiyi tartışmak üzere Doha'ya giden kıdemli kadro arasında yer aldı.
Berader, Kabil'deyken bana şunları söyledi:
Taliban'ın, benim hükümette bulunduğum dönemdeki gibi kurallar dayatmaya kalkacağını sanmam. O zamanki sistem siyasal olmaktan ziyade diniydi, yazılı çok az şey vardı. Onun bir harp zamanı hükümeti olduğunu da unutmayın. Ancak Taliban Doha görüşmelerinde, o zamankiyle aynı hataları tekrarlamayacağını söyledi.
Eski Taliban kumandanlarından Seyyid Muhammed Ekber Ağa ise Taliban yetkilileriyle konuşmak için Afganistan'dan Doha'ya gitmeye hazırlandığı sırada yaptığı açıklamada, anlaşmadan sonra dine dayalı bir devletin kurulacağını belirtti.
Ağa şöyle konuştu:
Unutmayalım ki Katar görüşmeleri, Amerikalıların isteği üzerine başladı. Rusların karşılaştığı sonuçla yüz yüze gelmek istemediler, küçük düşürülmek istemediler. Anlaşmadan sonra seçimler yapılacak ancak en nihayetinde Taliban, İran'daki gibi bir hükümet isteyecek, hükümetin işlerini denetleyecek İslam alimleri bulunacak ve güçlü bir şura (danışma konseyi) hükümete göz kulak olacak.
Pakistan'da gerçekleştirilen suikast girişiminden kurtulduktan sonra Afganistan'a dönen bir diğer kumandan Mevlevi Mansur ise Kandahar'dan konuşurken uyarılarda bulundu:
Taliban içinde görüşmelere inanmayan ve savaşmaya devam etmek isteyen çok kişi var. Bu çözülmesi gereken bir sorun, aksi takdirde barış istemeyen diğer gruplara kolayca katılabilirler. Peki Amerikalılar bu konuda ne yapacak?
Anlaşmaya göre ABD ve NATO müttefikleri, önümüzdeki 135 gün içinde asker sayısını 8 bin 600'e düşürecek. Şu an Afganistan'da bulunan Birleşik Krallık'tan (BK) bin 100 kişilik birliğin 200'ünün de bu rakama dahil olması bekleniyor. Afganistan’daki 5 askeri üs kapatılacak. Taliban'ın mutabık kalınan şartlara bağlılığını sürdürmesi halinde Amerika öncülüğündeki tüm yabancı birlikler 14 ay içinde ülkeyi terk edecek. ABD, istihbarat birimlerini bu ülkede tutmak istese de Taliban'ın gelecekte bir hükümet kurması durumunda bu mümkün olmayabilir.
Ancak Batı meselenin kendisine maliyetini ve Afganların ödediği büyük bedeli görmüşken Afganistan'tan çekilmek öyle kolay olmayacak.
ABD, BK ve müttefikleri, Ruslarla ve Rusların müttefiki Kabil hükümetiyle savaşmak için Afgan Mücahitleri silahlandırıp eğitti, daha sonra da ülkeyi kanunsuz, İslami aşırılıkçı ve 11 Eylül de dahil terör saldırılarının planlandığı bir yer olarak bırakıp gitti. Taliban, Amerika-Britanya istilasından sonra kan kaybettiğinde Tony Blair, "Bu sefer öylece çekip gitmeyeceğiz" dedi. Ne var ki Britanyalı ve Amerikalı kuvvetler çok geçmeden Irak'a sevk edildi ve Taliban güvenlik boşluğundan yararlanarak Pakistan'daki sığınağından çıkıp ülkeye döndü.
Bölgede bazı alanları ele geçiren isyancılara karşı koymak için ABD öncülüğündeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) 2006'da büyük çaplı yeni bir konuçlanmaya gitti. Bu görev 7 yıl önce, birliklerin çoğunun geri çekilmesiyle sona erdi. Şimdiyse başka bir geri sayım başladı: Bu sonuncu mu değil mi göreceğiz.
https://www.independent.co.uk/news
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent