Futbolla ekonomi nasıl batırılır?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Yeni 4 Eylül Stadı / Fotoğraf: AA

Sivasspor Türkiye Süper Ligi’nde şampiyonluğa oynuyor. En yakın rakibi Fenerbahçe’nin dört puan önünde.

Takım Türkiye’ye göre güzel top oynuyor, motivasyonu yüksek…

Tüm bunlara rağmen kendi sahasında boş tribünlere oynuyor. Sivas’a dev gibi bir stat yapılmış, ama anlaşılan kentin rutin futbol izleyicisi o stada epey bir az geliyor.

İktidar seçim siyasetinin bir parçası olarak bu statlardan farklı farklı şehirlere yaptı. Hem inşaat firmalarına “iş yaratılmış” oldu, hem yeni rant alanları açıldı.

Anadolu’nun çeşitli şehirlerine milyonlar harcanarak dikilen statlarda tribünler boş.

Ayrıca, “Kaynak yok” diye emekliye, memura komik maaş zamlarını reva görüp, milletin rızkından keserek 15 günde bir 90 dakika kullanılan dev yapılar dikmek ne kadar akıl kârı olabilir ki?

Dev inşaat şirketleri yaratan ve onlara proje yetiştirmek için uğraşan, olmadı halkın 1,7 milyar lirasını aktarıp üç şirket kurtaran bir tuhaf inşaat bağımlılığının sonucu aslında bu stat sevdası da.

Bu, işin büyük müteahhitler için yeni projeler yaratma kısmı. ‘Rant’ dediğimiz işin ikinci kısmında ise hem inşaat bağımlılığına, hem de toplumsal hafızanın silinmesine tanık oluyoruz.


Tarih yok ediliyor

Mesela 1933’te açılan eski Şeref Stadı yok edildi. Üzerinde şimdi bir uluslararası lüks otel zincirinin şubesi mevcut.

Vatandaşın pek çoğu açısından ancak uzaktan seyredilebilecek bir mekan…

İlk maçın 1944 senesinde oynandığı Ali Sami Yen Stadı’nın yerinde ise şimdi gökdelenler yükseliyor.

Üstelik inşaatı sırasında 10 işçinin hayatını kaybettiği bu gökdelenler hakkında, inşaat bittikten sonra ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıktı!

Adaletin geciken bir kararı var; ama bunun da tecellisi yok. Karşılıksız çek gibi karşılıksız adalet.

Ve nihayet, bir zamanlar o stadın bulunduğu gökdelen muhiti Mecidiyeköy’de artık deprem toplanma alanı yok!

Dünyada ise durum böyle değil.

Statlar kentlerin hafızasının, tarihinin, dokusunun en önemli mekanlarından.

Binlerce kişinin kuşaklar boyu buluştuğu, birbirinden ilginç spor olaylarına tanıklık ettiği yerlerden söz ediyoruz.

Misal, dünyanın en büyük stadı olan Brezilya’nın Rio de Janeiro kentindeki futbol mabedi Maracana 1950’de açıldı ve zaman zaman yenilenerek hâlâ hizmete devam ediyor.

Madrid’in Santiago Bernabeu Stadı 1947’de, Berlin Olimpiyat Stadı 1934’te maçlara başladı ve hâlâ devam ediyor.

Britanya’nın Liverpool takımı ise, maçlarını 1884’te inşa edilen efsane Anfield Stadı’nda oynuyor! 

Şimdi biri gitsin de Liverpool Kulübü’ne ya da taraftarına, “Size Manchester yolu üzerinde güzel bir stat yapalım, şu Anfield’in yerine de bir alışveriş merkezi, bir rezidans konduralım” desin bakalım.

Katrana bulayıp üzerine tüy dikerler alimallah!


Futbolda çöküş, ekonomide çöküş

Peki, biz bu kadar yeni stat yaptık da ne oldu?

Türkiye’de iktisadi bütün alanlarda bir çöküş çıplak gözle görülebiliyor. Endüstri haline gelen futbol da bundan azade değil.

15 günde bir maç oynanan statlara milyarlar harcandı. Bu iktidar açısından bir güç gösterisi, bir seçim yatırımıydı belki, ama havaya uçan halkın parasıydı.

Sonra kulüpler o statlarda oynayacak futbolculara milyonlarca avro yatırım yaptı. Yatırım dediğimiz şey bir netice almak için yapılır değil mi? Bizde öyle olmadı.

Kulüplerin kendi isimlerini parlatmaya ve iş aleminde daha iyi bir konum kazanmaya odaklı yöneticileri “Yıldız isimler getireceğiz” diye kamyonla parayı yabancı futbolcuların önüne dökerek sadece her geçen gün daha da büyüyen bir borç yükü yarattılar.

Kulüplerin az buz değil, milyarlarla ifade edilen borçları var.

İflas ettiler, transfer yasaklarını delebilmek için türlü taklalar atıyorlar.

Neticede futbol kulüplerinin borçları da kamu bankaları aracılığıyla halkın sırtına yüklenecek, yoksa dev kulüpler maskaraya dönecek.

Dahası çılgın miktarda paraların çarçur edildiği futbolda ciddi hiçbir uluslararası başarı yok.

Her sene biraz daha düşen bir futbol kalitesi var. Bizim maçlarda topun oyunda kalma süresi 47-48 dakika, İngiltere Premier Ligi’nde bu rakam 65’e çıkıyor.

Bırakın çocukların temel spor eğitimi alabileceği semt sahalarını falan, koca kentlerin mahallelerinde çocukların top oynayabileceği alan bırakmayıp süslü statlar dikerek futbolun gelişebileceğini düşünmek bir tek bize mahsus herhalde.

Sonuç?

Vatandaşta da maça gidecek para kalmadığına göre, boş statları kemirerek beslenmeye çalışabiliriz belki!

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU