Yetmişli ve seksenli yılların çocukları olarak oyun saatlerimiz veya boş vakitlerimiz sık sık ebeveynlerimizin yakarışıyla bölünürdü: "Çocuklar! Şşşşşt! İran haberlere çıktı! İRAN HABERLERE ÇIKTI!” Biz de sessiz olur, izlemek için oturma odasına süzülürdük. Ebeveynlerimiz ülkelerinde neler olup bittiğine dair kısacık bir görüntünün tek bir saniyesini bile kaçırmamak için gözlerini bile kırpmadan ekrana yapışırlardı.
O zamanlar İngilizce hala onlar için yeni bir dildi ve biz çocuklar haberin anlayamadıkları kısımlarını tercüme etmekle görevliydik.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yetmişlerin sonlarında İngiltere'ye ilk geldiğimizde, ailem İran'a yalnızca televizyondaki bu haberlerden erişebiliyordu. Savaş, kitlesel eylemler ve “Marg bar Amrica!” (Amerika'ya ölüm!) sloganları haberlerde her gün karşımıza çıkardı.
Erkek kardeşim ve ben "İran haberleri" sona erse de ne oyun oynuyorsak ona ya da kavga etmeye geri dönelim de rahatlayalım diye beklerken Ayetullah Humeyni'nin korkunç yüzü ekranı kaplayınca anne babamız ekranın karşısında donup kalmıştı.
İran'dan 19 yaşındaki amcamın bir eylem sırasında Tahran'da bir sokakta vurularak öldürüldüğünü haber veren telefon geldiğinde ben 7 yaşındaydım. Masood, 8 amcam arasında en sevdiğimdi; bir çocuk için büyük hayranlık. Bir tartışmadan uzaklaşırken görevde olmayan bir polis memuru tarafından sırtından vurulmuştu.
İran'dan sürgün edilme hikâyemi bilmiyorsanız, hepsi Yeni Başlayanlar İçin İngilizmiş Gibi Davranma Rehberi adlı kitabımda mevcut (şimdi tüm iyi yardımlaşma dernekleri mağazalarında). Babam Hadi Khorsandi, sevilen bir yazar ve 1979'daki halk devriminden sonra muhalefetin güçlü bir sesiydi. Geri dönemedik çünkü babam Ayetullah'ın Ölüm Listesindeki birçok muhaliften biriydi. Bu, bir “ölmeden önce yapılacaklar listesinden” çok “önce ölecekler” listesiydi.
İran devletinin babamın hicvine de, şairliğine de hayran olmadığını söylemek mümkün. 1984'de Ayetullah babamın Londra'daki suikastını bizzat onayladı ancak büyük şans eseri bir rejim yetkilisi planı Scotland Yard'a ihbar etti de suikast önlenmiş oldu.
Bu olaydan sonra Birleşik Krallık'ta sığınma hakkı elde ettik. Hep geri dönmeyi planlıyorduk ancak rejim değişmedi ve kardeşimle ben büyüdükçe İngiltere bizim evimiz, ülkemiz haline geldi. Grange Hill'i izledik, Enid Blyton'u okuduk ve İran-Irak savaşındaki bir hava saldırısının ardından aileleriyle irtibat kuramayan ebeveynlerimizin endişeden bembeyaz olan yüzlerini gördük.
Yeni bir ülkeyi benimsemek ve orada benimsenmek, memleketinize ait olduğunuzu hissetmeyi bıraktığınız anlamına gelmez. Birleşik Krallık'ta hiç özgürlük ve rahatlığımızın değerini hafife alacak kadar kaygısız olamadık. Hiçbir zaman. Çocuklar olarak İran'da yaşamanın ailemizdeki diğer çocuklar üzerindeki etkilerini gördük. İran-Irak Savaşı sırasında sınırlar yeniden açıldığında 12 yaşındaki kuzenim ziyaretimize geldi. Sahiplendiğimiz kültürün geleneklerini gösterme hevesiyle onu Guy Fawkes Gecesi'nde Ealing Kriket Kulübü'ne götürdük. Havai fişekler başladığında ilk patlamalarla birlikte ortadan kayboldu. Her yerde kuzenimi aradım. Kendini yüzükoyun yere atmış, elleriyle başını koruyarak uzanıyordu.
Şimdi İran'da olanlar, diasporadaki bizler için sadece bir “haberden” ibaret değil. Bütün hafta yetmişli ve seksenli yıllara geri dönmüşüz gibiydi, ama bu sefer “Şşş! Çocuklar ŞŞŞŞ! İran haberlere çıktı!” diyen benim. Ve bir kez daha, ben rahat evimde oturup özlü tweetler yazarken teyzelerimin, amcalarımın, kuzenlerimin katlanmak zorunda kaldıkları onca zorluğu düşündükçe hissettiğim sefalet çok can sıkıcı.
Süleymani'nin öldürülmesi İran'ı yeniden baş sayfalara taşıdı ancak ondan önce İran'daki bin 500'den fazla hükümet karşıtı (çoğu Masood amcam gibi genç) protestocunun öldürülmesini çaresizce izledik. Bütün o aileler benimki kadar harap olmuştu. İran'da liderleri protesto ederseniz ve eleştirirseniz Twitter'da trollenmezsiniz, devlet tarafından öldürülürsünüz.
Bu hafta halamla konuştum. Yakın zamanda ölen oğlunun yasını tutuyor. Babamın İran'a gidip kız kardeşini teselli etmesi de, halamın kalkıp bizim yanımıza gelmesi de yasak. Sevdiklerinden böyle ayrı kalmak, İran'ı yönetenler tarafından dayatılan yıkıcı, insanlık dışı cezalardan bir diğeri.
Süleymani'nin ölümünden sonra kızı Zainab, büyük bir kalabalığa yaptığı konuşmada sorumluları “karanlık günler” beklediğini, evlerinin “yerle bir olacağını” belirtti.
Bunun aksine, büyükannem ve büyükbabam, şeriat yasası uyarınca 19 yaşındaki amcamın katilini affedip, “ebeveynlerinin bizim gibi acı çekmesini istemiyoruz” diyerek onu idamdan kurtarabilmişti.
Böylesi bir merhamet, affedicilik, kolay kolay seçilecek bir yol değildir. İntikamdan daha zor, ama barışa giden tek yoldur.
*Makale orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Sena Çenkoğlu
© The Independent