Türkiye yeni yıla Libya’ya asker gönderme konusundaki tartışmalarla girdi. Bugün de söz konusu tezkere TBMM Genel Kurulu'nda 184 ret oyuna karşılık 325 oyla kabul edildi.
Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatı ile beşli çetenin (Yunanistan, GKRY, İsrail, Lübnan, Mısır) Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini gasp etmesini önledi.
Bu anlaşmanın yürürlükte kalması Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin varlığının güçlenerek devam etmesi ve Berlin’de masaya güçlü oturmasının sağlanması ile mümkün olabileceği açıktır.
Bu mutabakattan sonra ‘Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı’ da imzalanmış, müteakiben de Libya’nın kuvvet talebi alınmıştır.
Peki, asker göndermeye karşı çıkanlar Mavi Vatanı; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini nasıl koruyacaklar?
Sahada güçlü olmadan, mutabakatın devamını sağlayacak meşru hükümeti desteklemeden bu hedef nasıl sağlanacak?
Herhalde buna karşı çıkanlar, hudutlarımız ve karasularımız dışına çıkmadan bunu nasıl sağlayacaklarını açıklamaları gerekir.
Diplomasi önemli, ama arkasında güç olmayan diplomasinin çalışmadığını, başarılı olamadığını gördük.
O zaman bir taraftan Mavi Vatanın yaşamsal öneminden bahsedeceksiniz, diğer taraftan Mavi Vatanı korunmasını sağlayacak askeri desteği macera olarak göreceksiniz.
Bu tezkereyi toptancı bir yaklaşımla reddetmenin hatalı bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyorum.
Türkiye Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne askeri destek sağlayacaksa oraya sadece danışman, eğitmen, silah, teçhizat, malzeme, mühimmat vb. göndermesi yeterli olmayacaktır.
Bu personelin güvenliğinin sağlanması gerektiğinde tahliyesinin yapılabilmesi için muharip güçlere ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunlar özel kuvvetler, kara gücü, deniz ve hava gücü olabilir.
Tunus’ta teşkil edilecek bir üs çok iyi olabilirdi, ama aynı üs Trablus ve/veya Misrata’daki havaalanı ve limanlarda tesis edilebilir.
Türkiye, oraya gönderilecek komutana açık, net ve sınırları/çerçevesi belirlenmiş bir siyasi hedef vermesi gerekmektedir.
Böylece askeri komutan da bu siyasi hedefi sağlayacak bir askeri hedef belirlemek zorundadır.
Siyasi hedef olarak, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Libya’nın tamamını kontrol etmesi gibi bir hedef verilmesi Türkiye’nin mevcut gücüyle başarılamayacak bir hedef olur.
Ancak Hafter’i dengelemeyi öngören bir siyasi hedef, elde edilebilir bir hedeftir ve kolaylıkla askeri hedef/hedeflere tahvil edilebilir.
Bu durumda Libya’ya gönderilecek kuvvetin yapısı ya da yığınak da başlangıçtan itibaren belirlenmiş olur.
Aksi takdirde durum geliştikçe verilecek yeni hedefler, getirilen kısıtlamalar ve parça parça gönderilecek kuvvetler harekatın başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlar.
Bu konuda ABD’nin Vietnam’daki yenilgisinden ders alınmalıdır.
Söz konusu kuvvet gönderme konusu gündeme geldiğinden beri Türkiye’ye yönelik psikolojik harekat başlatılmış, hem bölgede hem de ülke içinde aynı merkezden yönetilen ve karar mekanizmalarını, kamuoyunu hedef alan kara propaganda faaliyeti başlatılmıştır.
Bugün TBMM’de tezkere görüşülürken İsrail, GKRY ve Yunanistan, Atina’da boru hattı anlaşmasını imzalamaktadırlar.
Yani Doğu Akdeniz’deki doğal gazı Türkiye’yi dışlayarak Avrupa’ya ulaştırmayı sağlayacak boru hattı anlaşmasını imzalamaktadırlar.
Diğer taraftan Arap liginin daimi temsilcileri düzeyinde yapılan toplantıda siyasi çözüme atıfta bulunulmuştur.
Bu Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme kararı alması Hafter’i destekleyen ülkeleri telaşlandırılmıştır.
Türkiye, asker göndermenin yanı sıra yapacağı diplomatik faaliyetlerle bölgede huzur ve barışı sağlayacak bir ittifak ve ittifaklar sistemi tesis edebilir.
ABD, Rusya ve AB ülkelerin ile bölge ülkelerinin çıkar farklılarından istifade ederek Astana benzeri bir mekanizma kurabilir.
Türkiye’nin bölgeye asker göndermesinin ana nedeni kendi milli menfaatlerinin korunmasıdır.
Mavi Vatana sahip çıkmak için alınan stratejik ve önemli bir karardır.
Mavi Vatan sadece hudutlarda, karasularında, hava sahasında kalarak savunulabilir mi ya da korunabilir mi?
Türkiye başlangıçtan itibaren siyasi hedefini, askeri hedefini, uygulayacağı planın tamamını (en kötü senaryo dahil), ihtiyaç duyduğu kuvveti, süresini, sona erdirme şartlarını, ihtiyaç duyulan mali desteği vb. hususları açıklığa kavuşturmalıdır.
Her şeyin hazırlığı baştan yapılmalı ve her türlü senaryoya karşı hazırlıklı olunmalıdır.
Türkiye’nin asker gönderme kararı uygundur. Ancak hem siyasi hedef net olarak belirlenmeli, sağlanabilir olmalı hem de tezkerede yer alan bazı muğlaklıklarının ve gri alanlarının giderilmesi gerekmektedir.
Tezkerenin Türkiye’ye hayırlı olmasını dilerim.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish