İkinci el terlik alır mısınız?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

İkinci el satış siteleri herkesin hayatına girdi. Telefon uygulamaları bile var. Geçen gün bir şeyler bakıyordum, ikinci el terlik ilanı gördüm!.. Arama yapınca bir hayli ikinci el terliğe rastladım.

“Yeni gibi” diyorlar ilanlarda, “Sayılı kullanıldı” diye yazan da var.

Şimdi, tabii, bu kadar ilan veriliyorsa, ikinci el terliklerin alıcısı var demektir. İnsan düşünmeden edemiyor, kim ikinci el terlik almak ister ki?

Bir kere takınca devam ediyorsunuz aramaya. Düzce’de tanesi 85 kuruştan kullanılmış çeşitli firmalara ait 5 litrelik pet su bidonları satmaya çalışan bir ilana rastladım.

İzmir’de birisi resim için haftalık 10 liraya şövalesini kiralıyor!

Aydın’da kullanılmış soba borularını satmak isteyen bir vatandaş, Gaziantep’te mevlitlerde kullanılmak üzere 35 liraya kiralık amfi var.

Ankara Çankaya’da dolu 12 kilogram tüp 80 liraya satışta!

Kuş kafesi ile kuş sapanı ilanları ironik biçimde alt alta duruyor. Her ikisi de 60 lira!

Bana göre en acayip ilan, kullanılmış 300 adet şarap mantarını 100 liraya satmaya çalışan şahsa ait. İstanbul Ataşehir’den.

Neyse, fazla uzatmayayım, eskiden kapıdan geçen hurdacılara verilen ya da çöpe atılan her şeyi satmaya çalışıyor millet. Sanırım bu bir çeşit gösterge.

Her gün daha fazla çöp karıştıran kişiye rastlıyoruz sokaklarda. Pazarların çürük meyve sebzesini gözleyenlerin sayısı da artıyor.

Pazarcılar pahalıya aldıkları malı satamamaktan şikayetçi. Pazar alışverişlerinde gözle görülür bir azalma var.

Enflasyon ekimde 12 aylık ortalamaya göre yüzde 17’ye yakın görünüyordu.

Gıda ürünlerindeki enflasyonu ortalamaya vurduğunuzda, bu rakamın çok üstünde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

İşsizliğin inanılmaz boyutlara vardığı mevcut ortamda ciddi bir beslenme sorunu yaşanmaya başladığını tespit etmek de mümkün.

Gelir dağılımındaki eşitsizlik derinleştikçe bu sorun daha da büyüyor. Türkiye, Sırbistan’ın ardından Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliği en derin ikinci ülke.

TÜİK rakamlarına göre, 2018’de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 47,6 ve en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun payı yüzde 6,1 oldu.

Alt ve üst dilimlerde daha uçlara doğru gittiğinizde fark inanılmaz boyutlara ulaşıyor.

Ve tabii rakamlar TÜİK rakamları olduğu için, ‘hafif törpülenmiş’ resmi rakamlardan söz ediyoruz.

Bir de ‘hesaplanamayan’ paraları kattığımızda daha felaket bir hâl alıyor.

Bu adaletsizliğin ‘Adalet ve Kalkınma’ Partisi iktidarı altında her geçen yıl büyüdüğünü hatırlatmak isterim.

Ve adaletsizlik dolaylı vergilerle katmerleniyor. En yüksek gelire sahip yüzde 20 de, en düşük gelire sahip yüzde 20 de, marketten bir ürün aldığında aynı oranda vergi ödüyor. Zengini vergilendiremeyen iktidar, dolaylı vergilere bel bağlıyor.

Zengini vergilendirmek şöyle dursun, kamuya ait milyarlar zenginlere akıtılıyor.

Daha geçenlerde birkaç müteahhidin batırdıkları parayı yine millet olarak biz ödedik.

Üç müteahhide kamudan 1 milyar 670 milyon lira aktarıldı.

Ve o müteahhitlerden birinin otomobil koleksiyonu da yerli yerinde duruyor, Göcek’teki marinada bağlı devasa yatı da... Lüks yaşamından bir gram eksilme olmadı, şatafat içinde yaşamaya devam ediyor...

Bu esnada Bursa Osmangazi’den Mehmet isimli bir kardeşimiz bir internet sitesinde ayakkabı boya sandığını 200 liraya satmaya çalışıyor...

Kim bilir neden...

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU