Tahtın üzerindeki yas örtüsü artık kalkıyor, Ermeni cemaati 11 Aralık’ta yeni patriğini seçiyor

Ermeni cemaati 10 yıl sonra 11 Aralık’ta yeni patriğini seçiyor

Patrik Kaymakamı Sahak Maşalyan / Fotoğraf: Hüseyin Yakar - Independent Türkçe

Ermeni cemaatinde tartışmalı bir dönem sona eriyor. 10 yıl önce yakalandığı frontotemporal demans hastalığına 8 Mart’ta yenik düşen Patrik II. Mesrob Mutafyan’ın ölümünün ardından yeni patrik için seçim çalışmaları başladı.

11 Aralık itibariyle patriklik tahtının üzerindeki yas örtüsü artık kalkıyor. 10 yıldır dini lideri bulunmayan Ermeni cemaati yeni seçim sürecini yavaş yavaş sonlandırırken, hükümetin gönderdiği seçim talimatnamesi yeni tartışmaları doğurdu.

Tartışmalar, temmuz ayında patrik kaymakamı (değebah) seçilen Episkopos Sahak Maşalayan ve eski patrik genel vekili ve temmuz ayından itibaren Ruhani Kurul Başkanı olan Aram Ateşyan’ı hedefe koydu.

Hükümetin gönderdiği talimatnamedeki “İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak" şartını ve seçim sürecini Patrik Kaymakamı Sahak Maşalyan ile konuştuk.

Aynı zamanda patrik adayı olan Maşalyan, talimatnamedeki gibi “İstanbul Ermeni Patrikliği’ne Bağlı Episkoposlar Sınıfı”na dahil. 

Maşalyan, seçim hazırlıklarının gayet iyi gittiğini söyleyerek sözüne başlarken 4 Temmuz’da patriklik kaymakamlığı görevine gelmesi itibariyle seçimi tertip edecek müteşebbis heyeti kurduklarını açıkladı.

Maşalyan, müteşebbis heyetin göreve başlamasıyla devletle irtibata geçtiğini ve seçim talimatnamesi istediklerini anlattı.

22 Eylül’de talimatnamenin de geldiğini söyleyen Maşalyan, artık patrik adaylarını belirlemek gerektiğini dile getirdi.

Usule göre talimatnamenin gelmesinin ardından patrik adayı olarak belirlenen ruhaniler (din görevlileri) müteşebbis heyete bildiriliyor.

Müteşebbis heyete sunulan patrik adaylarına patrik kaymakamı tarafından mektup gönderiliyor.

Patrik adayı olmak isteyen ruhanilerse değişik seçim bölgelerinde 103 delege buluyor.

17 ruhaninin 103 delegeye katılmasıyla birlikte patrik seçimi tamamlanıyor. 

Halk seçiminin 9 Aralık’ta gerçekleşeceğini belirten Maşalyan 11 Aralık itibariyle Ermeni cemaatinin yeni dini liderinin seçilmiş olacağını söylüyor.

Ancak talimatnamede yer alan “İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak" bu tarihi ileri atacak mı?

Maşalyan bu sorunun yanıtını şöyle veriyor: 

Bu madde bize Cumhuriyet Dönemi’nde verilmiş seçim talimatnamelerinde olmayan ama 1863 Nizamnamesi’nde yer alan bir husus. Şu anda İstanbul Patrikliği’ne bağlı 3 episkopos var.

Bu sayının üçe inmesi elbette ki pek çok kişi açısından hakları kısıtlayıcı bir durum olarak algılanıyor. Büyük bir tartışma söz konusu. Müteşebbis heyette işin içinden çıkamadı. Perşembe günü (3 Ekim) yapılacak toplantıda bu konuyu ele alacağız.

Bu konunun iki argümanı var: Talimatname bu şekilde kabul edilirse gelecek talimatnameler için örnek teşkil edecek. Bugün 3 episkopos var ama ruhban okulu olmadığı için gelecekte biz bunları da bulamayacağız. O zaman seçim haklarımız kısıtlanıyor.

Bu kural 1863 Nizamnamesi’ne koyulduğunda en az 100 episkopos vardı İstanbul Patrikliği’ne bağlı. Dolayısıyla daha önceki cumhuriyet talimatnamelerindeki kazanımlar bu da talimatnamede de kazanılmalı, itiraz etmeliyiz. Bir görüş bu.

İkinci görüş de şu: Devlete her itiraz bu seçimi ötelemek demektir. Çünkü yeni bir başvuruda bulunacağız. Yeni bir beklenti içine gireceğiz ve devlet cevap vermeyebilir.

Baktığınız zaman devlet üstüne düşeni yaptı ve bizim geleneklerimize göre talimatnameyi gönderdi. Kilise hukukuna göre talimatnamede bir sıkıntı yok.

10 yıldır beklediğimiz patrik seçimleri ayağımıza kadar gelmiş bunu kabul etmeliyiz. 3 adayla seçime gitmeliyiz. Şu an cemaat içerisinde bu iki tez de tartışılıyor.


“İtiraz etmek gerekirse edilir ancak bu yurt dışı baskısıyla olmaz”

Talimatnamedeki bu madde devletin açık bir müdahalesi olabilir mi?

10 yıldır patriksiz kalan bir toplumda değebah seçimleri devlet tarafından kadük hale getirilince ya da zamanından çok sonra yapılınca akıllara gelen ilk soru bu oluyor. Maşalyan şöyle yanıtlıyor: 

Patrik seçimlerini yapabilmemiz için devletten bir talimatname istiyoruz. Aslında diyoruz ki devlete; ‘bize müdahale et.’ Bu seçimleri halk seçimleri olarak yapacağız ve Fatih Sultan Mehmet’ten gelen geleneğimizde patriklerimiz aynı zamanda milletbaşı sıfatı taşıyor.

Dolayısıyla patrikhane ve patriklik makamı yarı resmi bir kimliğe sahip. Burada devletin müdahalesi değil devletin işin içine karışması söz konusu. Bu yeni bir şey değil, evvelden beri böyle süre gelmiş. Bizim talebimiz üzerine devlet talimatname veriyor.

Onun için bu bir müdahale değil ancak devletin bir niyetini gösteriyor elbette. Devlet İstanbul Patrikliği’ne bağlı episkoposlar arasında bu seçimin yapılmasını istiyor ve aday sayısının yeterli olduğunu düşünüyor.

Benim şahsi görüşüm, devletin her zaman bu gibi konularda söz söyleme hakkı olmuştur, olacaktır da.


Gönderilen talimatnamenin kilise hukukuna uygun olduğunun altını çizen Maşalyan, “Dört tane özerk patriklik merkezimiz var. Patrik öldüğünde, makam boşaldığında patriklik seçimi bu merkezlerin içinden seçilir. Bu Ermenilerin kendi kilise hukuklarıyla koydukları bir karar” dedi. 
 

Sahak Maşalyan 1.jpeg
Patrik Kaymakamı Sahak Maşalyan sorularımızı yanıtladı / Fotoğraf: Hüseyin Yakar - Independent Türkçe


İstanbul Patrikliği’ne bağlı olmayan Eçmiadzin’e (Ermenistan’daki ana taht) bağlı olan Sebuh Çulciyan’da talimatname gelene kadar patrik adayları arasındaydı. Şayet talimatnameye itiraz edilmezse tartışmalı madde nedeniyle kendisi aday olamayacak.

Çulciyan, yaptığı yazılı açıklamada, talimatnamenin yeninden müzakere edilmesini istedi.

Eçmiadzin de devlete seslendi, “Din adamlarının haklarına getirilen bir sınırlama olduğunu görüyoruz. İdare, tarihi makamın ve cemaatin sesine kulak vermeli ve bütün din adamlarının katılımına, onların patrik adayı olmalarına müsaade edip imanlıların talebini dikkate almalı” dedi.

Değebah Maşalyan, İstanbul Patrikliği’nin özerkliğine vurgu yaparak, “Herkesin görüşü bizim için önemli ama en sonunda böyle hayati konularda kendi mercilerimizle karara bağlarız” sözleriyle yanıt verdi. 

Ermenistan’da Hrabarag gazetesinden Ani Areklayan, talimatnamenin gelmesiyle birlikte Başepiskoposlar Aram Ateşyan ve Sahak Maşalayan’ın anlaşarak yurt dışındaki adaylara kapıyı kapattığını iddia etti.

Maşalyan ise bu iddialar hakında şu ifadeleri kullandı: 

Talimatname yazabilme gibi bir yeteneğimiz olsaydı, evet. Eğer bizim devleti yönlendirebilmek gibi bir gücümüz olsaydı, evet. Bunu yapabilseydik zaten patrik seçimini 10 sene önce gerçekleştirirdik.

Doğrudur, Çulciyan’ın katılmamasıyla buradaki üç adayın oy oranı artacak ama bu durum seçimleri herhangi birisi için garantilemeyecek. İnsanlar böyle düşünebilirler ancak bu iddiaları da kanıtlamaları lazım.

Aksine ben değebah olarak bir duyuru yayımladım talimatname gelir gelmez. Bu maddenin İstanbul’daki patrik adaylarına haksız bir avantaj sağlandığı ve tartışılmasını söyledim.

Çıkacak sonuca değebah olarak uymayı da taahhüt ettim. Ermenistan’dan diasporadan gözlenen durumla bizim içinde bulunduğunuz durum aynı şartlar değil. Ateş düştüğü yeri yakar.

Bunlar bizi ilgilendiren konular. İtiraz etmek gerekirse itiraz edilir ama bu yurt dışı baskılarıyla olacak bir şey değil.

 
Maşalyan bu iddiaların seçim sürecinde olumsuz bir hava yaratmasına karşın şu örneği veriyor:

Ehliyetiniz varsa, hiç kaza yapmak istemiyorsanız, hiç araba kullanmazsınız ama trafiğe çıkmak risktir.


“Şu anda sistemin en başında olan yetkili kişiyim. Yaptıklarımı onaylayanlar da onaylamayanlar da olacak. Bir seçim sürecindeyiz en sonunda halk karar verecek” diyen Maşalyan sözlerini şöyle sürdürdü:

Bizim her zaman fikrini beyan etmeyen ama zamanı geldiğinde sandık başında iradesini gösteren sessiz bir çoğunluğumuz var. Benim işim değebah olarak bu seçimi başarmak.

Kaba bir benzetme olacak lakin devletten pasta istedik, pasta geldi. Bazıları neden çilek yok üstünde diyor. Benim görevim halkı ve kurumlarımızı uyarmak: Dikkat edin geri gönderdiğiniz de bir daha hiç gelmeyebilir.

Bunun için çok duyarlı olmayız. Halkımızın büyük kısmı bu seçimin 11 Aralık’ta yapılmasını istiyor. Bir haksızlık olduğunu düşünüyorum ama seçimleri durdurabilecek bir kapasitede sorun olmadığını görüyorum.

Bu da benim kanaatim. Eğer bu bana patrik seçimini de kaybettirse bile böyle düşünüyorum.


“Cumhuriyet kalıcı statü vermek istemiyor”
 

Sahak Maşalyan.jpeg
Fotoğraf: Hüseyin Yakar - Independent Türkçe


Ermeni cemaatinin en büyük sorunlarından biri kalıcı bir tüzüğe sahip olmaması.

Maşalyan, kalıcı bir tüzük olmaması nedeniyle 9 yıl şuurunu kaybetmiş bir patrikle idare etmek zorunda kaldıklarını anlatırken, 1863 Nizamnamesi uygulanıyor olsaydı, 2008 yılından patriğin imza yetkisinin alınmasıyla birlikte 15 gün içerisinde seçime gidebileceklerini söyledi.

Bu tüzüğün önündeki engeli ise Maşalyan şöyle açıklıyor: 

Cumhuriyet bize kalıcı statü vermek istemiyor. Patrikhanelerin bütününe ilişkin bir tüzel kişiliği yok. Sadece manevi otorite bırakıldı.

Aynı zamanda bazı yasal boşluklardan dolayı biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Biz kriz durumlarında sürekli şaşırıyoruz.

Başvurduğumuz resmi merciler bizi gayet iyi anlıyor ama bu işi ancak ‘patrik’le olacağını söylüyorlar. Bunun için bir an önce patrik seçmeliyiz.


Peki, bu seçimler nasıl gerçekleşecek?

Öncelikle oy kullanacak olan seçmenler isimlerini kontrol etmek üzere seçmen listelerini kontrol edecekler. Daha sonra patrik adayları ev ziyaretlerine başlayacak.

Maşalyan bunu aktif propaganda olarak tanımlıyor. Seçmenler kayıtlı oldukları bölgelerdeki kilisede oy kullanacaklar.

Oy kullanma işleminin ardından kapalı oy açık sayım usulüyle bir noter eşliğinde oy sayımları yapılacak. Düzenlenen mazbatalar müteşebbis heyete gönderilecek.

120 kişilik delege tarafından meclis divanını oluşturulacak. Tekrar yapılacak gizli oylama ile patrik belli olacak.

Maşalyan, delegelerin fikir değiştirme hakkının bulunduğunu da hatırlatıyor ancak bu nadir olabileceğini söylüyor. 
 

Maşalyan.jpeg
Fotoğraf: Hüseyin Yakar - Independent Türkçe


Maşalyan bu seçim sisteminin doğru olmadığını söyleyerek eleştiriyor.

“Bir toplumun dini liderleri halk arenasına atılıyor” diyen Maşalyan, “Kalıcı bir meclisimiz vardı önceden. Makam boşaldığında bu meclis yeni patriği seçiyordu. Biz zombi bir sistem yaratıyoruz. O meclisi oluşturuyoruz, bir gün için patriği seçsin sonra yeniden ölsün diyoruz. Bu çok masraflı bir sistem” eleştirilerinde bulundu. 

Mutafyan'ın öğrencisi

Ermeni cemaati, patriksiz geçen son 10 yılına noktayı koymaya hazırlanıyor. Bu sürecin en önemli isimlerinden birisi de değebah olarak bilinen patrik kaymakamı Sahak Maşalyan.

1962’de İstanbul’un Bayrampaşa ilçesinde doğan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mühendislik okurken onu patrik adaylığına götüren süreci anlatmak için söz Sahak Maşalyan’da: 

Eğitimimi devlet okullarında aldım. Ermenice’yi 20 yaşından sonra rahip olmaya karar verdiğim zaman öğrenmeye başladım. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik ve Haberleşme Mühendisi öğrencisiyken bir şekilde böyle bir dönüşüm yaşadım.

1983 yılında patrikhaneye öğrenci olarak kayıt oldum. Ruhban okulu olmadığı için üniversitede en yakın dal olan felsefeyi seçtik. 1987’de İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldum.

Diakon (Rahip yardımcısı) olarak başladıktan sonra kısa dönem askerliğimi yaptım. Ardından teoloji eğitimi almak için İngiltere’ye gittim. 1989-1994 yılları arasında Londra’da kaldım. Henüz öğrenciyken 30 yaşında rahip oldum.

Okul bittikten sonra 1994’te manastır hayatını tanımak istedim ve Kudüs’e gittim. 3 yıl boyunca Kudüs’te kalırken ilkokul ve lisede müdürlük yaptım ve din dersleri verdim.

Daha sonra master için İrlanda’nın Dublin kentine gittim. 1999 yılında İstanbul’a geri döndüm ve 2005 yılına kadar gezici vaiz olarak patrikhanede görev yaptım.

2005 yılında Ermenistan’da gittim ve rahip okulunda öğretim üyeliği yaptım ve daha sonra dekan yardımcısı ve dekan oldum. 2008’de episkopos oldum.

2011’de artık İstanbul’a geri döndüm. Patriğin ölünün ardından 4 Temmuz 2019’da değebah seçildim. Şu anda da patrik adayıyım.

Patrik olmak için din adamı olmadım. Hiçbir mevkiye hırsla bağlanmadım ama hiçbir mevkiyi de görev geldiğinde reddetmedim.

Hakkın iradesiyle, halkın isteğiyle patrik olmayı arzuluyorum.


Röportajı sonlandırırken uzun süren rahatsızlığının ardından bu yıl hayatını kaybeden Patrik Mesrob Mutafyan’ı öğrencisi Maşalyan anlatıyor:

Patrik Mesrop Mutafyan geldiğinde ben de yeni başvurmuştum. Bir şekilde onun öğrencisi gibi yetiştik. Ondan çok etkilenip feyz aldım. İdealleri, cemaatimizle ilgili tespitleri doğruydu.

Kendisi nitelikli din adamı yetiştirmek istiyordu. 1992’de gerçekleşen kilise töreninde kendisi beni rahipliğe sundu. Kendisiyle birçok kez yakın mesaide bulunduk.

1999 depreminden sonra patrikhanenin onarılmasında büyük meblağlara ihtiyaç vardı. Kendisiyle Amerika’ya birlikte yolculuk yaptık. O kadar güzel bir ünü vardı ki 15 günde 1 milyon 200 bin dolar topladık.

Kendisi bana çok güvenirdi. Gidemediği yurt içi yurt dışı toplantılarda kendisini temsil ederdim. Eğitime büyük önem veriyordu. Resmi makamlarla, yabancı misyonlarla güzel ilişkiler geliştirmişti.

Şarkısı yarım kaldı, ne diyelim. Kendisi çok başarılıydı, sorunları görüyordu ancak çözümleri de görüyordu.

Bu tüzüksüzlük, otorite boşluğu, patriğin sadece manevi liderliği, kendisinden beklenen sorunları çözme sorumluluğu yıprattı onu. Çünkü iyi niyetle hiçbir yere varamıyorsunuz gerekli mevzuat yoksa.

Bu durumların stresini yaşadı. Hep bir düzensizlikle boğuşuyordu. Patriklik çok bilinmeyenli bir denklem. Hiç de öyle yurt dışından akın akın burada patrik olmak isteyen birileri yok.

Burada patrik pek çok dengeyi bir arada tutmalı. Burada halkınızı hoşnut edeceksiniz hiçbir yetkiniz olmadan sonra devletle ilişkileri iyi tutacaksınız, 1915’i iyi idare edeceksiniz, yurt dışındaki diaspora sizden memnun olacak, Ermenistan’dakiler sizden memnun olacak.

Herkesi memnun edeceksiniz, birini fazla memnun ettiğiniz de şikâyet edenlerin korosu sizi bastıracak boyun eğeceksiniz. Biz Türkiye’de görev yapan bu basınca alışkınız.

Bu ülke bizim ülkemiz. Bu ülkede yaşanan olayları derimizin üstünde hissediyoruz. Bu olaylara yabancı değiliz.

Eğer patrik olursak biz de bu süreçleri yaşayacağız. Çünkü rahip olduk, kendimizi tatmin etmek için değil halkımızı memnun etmek için.

Mutafyan’ın ideallerini paylaşıyorum. Yapılması gerekenleri anlamak çok zor değil. Kendisi onları anlamak için bir irade gösterdi. Bazen biz o iradeyi görmüyoruz her din adamında.

Bu mevkinin bu sertliği bazılarını kendi kabuğuna çekilmeye itiyor. O çekilmedi. Ben de çekilmek istemiyorum.

Patrik olmanın tatlı meyvelerini tadıp bir kenara çekilebilir insanlar. Yapılması gereken işler var. Özellikle de patriksiz geçen 10 senede biriken işler var. Bunların yapılması gerekiyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU