"İnadına tanıklık"

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Nimet Tanrıkulu 26 Ekim 2024 tarihinde gözaltına alındı. Ankara'ya götürülüp orada sorgulandı. İfadesi alındıktan sonra tutuklandı ve şu anda Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. Nimet Tanrıkulu'yla ilgili suçlamalar oldukça zayıf ve temelsiz. Örneğin, yaklaşık 10 yıl önce Erbil'e gitmiş. Orada Ferhat Cemiloğlu'nun ailesini ziyaret etmiş. Ferhat Cemiloğlu, 1980 darbesi sırasında Diyarbakır Cezaevi'nde çok ağır işkencelere uğramıştı. Hatta, işkenceler sırasında pislik yedirilmişti. Bu durum dişlerini çektirmesine neden olmuştu. Hasan Cemal, bir kitabında bunu yazmıştı. Ferhat Cemiloğlu'nun vefatından sonra, Nimet Tanrıkulu, eşini ziyarete gitmiş. Bir de Diyarbakır Cezaevi çalışması yaptığımız için, ailesinin de manevi etkisi olduğu için davet etmişler. 
 


Ancak, Nimet Tanrıkulu'nun, Ferhat Cemiloğlu'nu ziyaret etmesi örgüt üyeliğinin bir kanıtı olarak sunuluyor. Ziyaret ettiği günün akşamı, Erbil'de bir otelde kalmış. Otelde başka kimin kaldığını bilmek mümkün değil. Otelde ne yapılır? İnsanlar dinlenmek için gelir, geceyi geçirmek için gelir. Nimet Hanım da orada, otelde kalmış. O otelde bulunduğu sırada, bazı soruşturma kapsamında olan kişiler de oradaymış. Bu kişilerle hiçbir şekilde konuşmamış, yan yana gelmemiş, tanımamış.

Ancak bu durum, Nimet Tanrıkulu ile ilgili örgüt üyeliği iddiasıyla ilişkilendirilmiş. Mahkeme, ifadelere ve tanıklıklara dayalı olarak ilerliyor. O dönemde çözüm süreci devam ediyordu. Kürt ve Türk kadınlar, çözüm süreciyle ilgili bir toplantı yapmışlardı. O günkü koşullarda, barış süreciyle ilgili yapılan bu toplantılara müdahale edilmezdi. Ama o dönemde, barış yanlısı bir toplantı yapılmış. O toplantıya katılan kadınların hemen hepsi şu anda dışarıda, hiçbir şekilde suçlanmamış ve normal hayatlarına devam ediyorlar. Ne var ki Nimet Tanrıkulu'nun o toplantıya katılması örgüt üyeliğine kanıt olarak iddia ediliyor. 

Celal Başlangıç, 78'liler Vakfı'nın Tükenmez Dergisi'nin yazı kurulu üyesiydi. Nimet Tanrıkulu ile birlikte, Süleymaniye'de bir kitapçı dükkanı açmak için birkaç kez gidip, geliyorlar. Ancak, maddi yetersizlik nedeniyle bu fikir gerçekleşmemişti. Ama Süleymaniye'ye de bu şekilde gidip gelmeleri örgüt üyeliği kanıtı olarak değerlendirilmiş.


Peki, bu iddialara karşı hangi deliller var?

Tek delil, bir itirafçıdır. Sözde gizli tanık "Barış" adlı kişi, ya da bazıları tarafından "Kerem" ya da "Ulaş" olarak da anılıyor. Bir itirafçının ifadeleri, soruşturma ve suçlama unsuru olarak kullanılmış. Bu itirafçı, Nimet Tanrıkulu'nun örgüt üyeliğiyle suçlanmasına yol açmıştır. Gelişen süreçte, Ankara'da yargılama kararı alınmıştı. Bu, merkezi bir operasyon olarak değerlendiriliyordu ve 240 kişi Türkiye çapında toplanmıştı. Bu kişiler Eskişehir, Ankara ve diğer illere yayılmışlardı. Ancak, en büyük ağırlık Ankara'daydı. Ankara'da yargılanan 240 kişinin çoğunluğu serbest bırakıldı. Nimet Tanrıkulu'nun dosyası da onlardan ayrıldı. Başlangıçta 14 kişi olarak ayrıldılar. 5 kişi soruşturma sonunda serbest bırakıldı, geriye 9 kişi kaldı. Bu 9 kişinin dosyaları birbirinden ayrıldı. Bazıları DİSK üyesi, bazıları ise KESK üyesiydi, çoğunluğu öyleydi. Nimet Tanrıkulu ise İnsan Hakları Derneği üyesidir. Farklı kurumlardan oldukları için dosyaları ayrıldı.

Sonuç olarak, dosya ayrıldıktan sonra Nimet Tanrıkulu'nun kendi dosyası üzerinden yargılanması kararı alındı. Ve Nimet Tanrıkulu'nun, Ankara'da herhangi bir ilişkisi olmadığı iddiasıyla dosyası savcı tarafından İstanbul'a gönderiliyor. Şu anda Nimet Tanrıkulu Ankara'da ve İstanbul'a getirilmesini bekliyoruz. İddianamesi de şu anda tamamlanmış durumda. İddianame okunduktan sonra, görüşümüz odur ki, büyük ihtimalle suçsuz olduğu anlaşılacak ve serbest bırakılacaktır. Aslında, Nimet Tanrıkulu'nun beraat etmesi gerekiyor. Hiçbir suçu yoktur. Bu dava, tamamen keyfi bir şekilde açılmış ve karşılığı olmayan bir davadır. Biz şu anda bu sürecin sonucunu bekliyoruz.

Nimet Tanrıkulu'nun yargılanmasının bir an önce sona ermesini ve tahliye edilmesini talep ediyoruz. Avukatlarımız Öztürk Türkdoğan ve Eren Keskin, beraat kararı için başvuruda bulunacaklardır. Nimet Tanrıkulu'na beraat kararı verilmesi, adaletin tecelli etmesi için çok önemlidir. Yapılanlar, adaletsizliktir ve hukuksuzluktur. Yineleyelim; keyfi bir yaklaşım söz konusudur. Kanımızca bu durum, dönemin politik atmosferinden de kaynaklanıyor. Türkiye'de adaletsizlik her zaman vardı, ama tarihin bu döneminde olduğu kadar herhalde olmadı. Mesele sadece Nimet Tanrıkulu meselesi değildir. Genelde çok sayıda rastgele tutuklama, gözaltı ve ceza verilmesi söz konusudur. En önemlisi, adalete, hukuka ve insan haklarına dair bir karanlık bir belirsizlik hükümsüzlük sürmektedir. Umarız Türkiye, bu belirsizliği aşar, insanlar daha rahat, daha özgür bir şekilde kendilerini ifade etme koşullarına kavuşurlar.
 

Şebnem Korur Fincancı (solda), Nimet Tanrıkulu (sağda))
Şebnem Korur Fincancı (solda), Nimet Tanrıkulu (sağda)

 

Prof. Şebnem Korur Fincancı, Nimet Tanrıkulu'nu yazdı.

Okuyalım...

İnadına tanıklık

İddialar çok çeşitli, ancak bu hafta köşemin yeri sadece canım dostum, yol ve mücadele arkadaşım Nimet Tanrıkulu'na yetecek.

Ankara yolcusu olmak dışında birbirleriyle ilgisiz 14 kişiden 9'u hakkında tutuklama kararı verildi; bunlardan biri de sevgili Nimet.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin toplantı salonuna sığmayan kalabalıkla yapılan basın açıklamasında soruşturmaya konu iddialar ve tutuklamaya esas örgüt üyeliğinin dayanakları sıralanınca, bu kadar da olmaz dedirtiyor.

Nimet Tanrıkulu'nun örgüt üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanmasına gerekçe yapılan konular son derece hukuksuz olduğu gibi aynı zamanda akıl dışı.

Dosyada, Kerem isimli bir itirafçının bazı kişiler hakkında yaptığı asılsız suçlamalar temel alındı.

Nimet Tanrıkulu'nun 2012, 2013 ve 2014 yıllarında birçok uluslararası seyahati olduğu gibi Erbil ve Süleymaniye'ye de birkaç defa gittiği, zaten yasal çıkışlar olduğu için pasaportunda görülüyor.

Nimet Tanrıkulu ifadesinde, Erbil ve Süleymaniye'ye gittiğini, Erbil'e tanınmış Kürt iş kadını Ferda Cemiloğlu'nun daveti üzerine gittiğini, Süleymaniye'ye de birkaç kere gazeteci Celal Başlangıç'la gittiklerini, çünkü orada bir yayınevi kurma çabalarının olduğunu ancak bunun ekonomik nedenlerle yapılamadığını söyledi.

Bunların hepsi zaten devletin kayıtlarında, pasaport belgelerinde, havaalanı giriş-çıkış kayıtlarında belirli.

Ancak birçok dosyada asılsız ifadeler veren Kerem isimli itirafçı, Nimet Tanrıkulu'nu bir kez Nurettin Demirtaş'la görüşürken gördüğünü söyledi.

Böyle bir durumun olmadığını Nimet Tanrıkulu defalarca açıklamaya çalışmasına rağmen mahkeme, Nimet'in sözlerini ciddiye almadı.

Nimet Tanrıkulu'nun katıldığı Kürt kadınlarının ortak toplantısı bir başka gerekçe olarak gösterildi.

Bunun dışında yine akıl dışı bir biçimde, Nimet Tanrıkulu'nun hakkında soruşturma olan bazı kişilerle aynı otelde kaldığı iddiasına yer verildi.

İnsan hakları savunucuları olarak şunu çok iyi biliyoruz ki, muhalif kesimde yer alan ya da insan hakları hareketi içinde, feminist hareket içinde, Kürt hareketi içinde yer alıp da hakkında soruşturma yapılmayan tek bir kişi yoktur.

Kişinin kaldığı otelde kimlerin kaldığını bilmesi mümkün olmadığı gibi, hakkında soruşturma olan bir kişinin otelde kalması gibi bir suçlama da zaten yapılamaz.

Kaldı ki Anayasa'nın 38'inci maddesi son derece açıktır:

"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz."


Sulh Ceza Hakimi, hukukun bu temel prensibini hiçe sayarak, Nimet'in kaldığı otelde hakkında soruşturma olan kişilerin bulunmasını suç saymıştır.

Nimet Tanrıkulu bir insan hakları savunucusudur, bir feministtir ve 78'liler Hareketi'nin önemli figürlerinden biridir.

Nimet Tanrıkulu, uluslararası ödüller almış ve dünya çapında tanınan bir insan hakları savunucusudur.

Aynı zamanda Cumartesi Anneleri eyleminin başlangıcından beri yer alan bir kadındır.

Kerem isimli itirafçı muhakkak ki bizden makbul bir yurttaştır.

Bizler ise masumiyetinin tanığı olmamıza yetmeyecek günlerden geçerken, Barış İçin Kadın Girişimi'nden, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'ndan, Cumartesi Anneleri'nden, insan hakları mücadelesinden, bizim kuşağın tükenmez '78'lilik ruhundan, birbirimizin tanığı olmaktan, barışın, özgürlüğün, demokrasinin, adaletin, en çok da hakikatin peşinde olmaktan hiç vazgeçmedik, vazgeçmez canım Nimet.

Hem masumiyetinin, hem emeğiyle inadının, hem de canım Celalettin Can ile nikahının tanığıyım.

Yetmez mi?

Prof. Şebnem Korur Fincancı

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU