Esad sonrası Suriye: Rusya'nın Ortadoğu'da kriz stratejisi ve Türkiye'nin yanıtı

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

53 yıl boyunca Esad ailesi ülkede hüküm sürdüğü 61 yıllık Baas rejimi iktidarı çöktü.

Baas rejimi iktidarında babadan oğula bir iktidar devri gerçekleşmişti. Hafız Esad öldükten sonra oğlu, Beşşar Esad iktidara gelmişti.

Ancak Baas rejiminin çökmesinin ardından Beşşar Esad, sonunda Moskova'ya kaçmak zorunda kaldı veRusya'ya sığındı.

Bu, Sovyetler Birliği ile Suriye arasında 1958'de imzalanmış bir anlaşmanın da sonucu olarak gerçekleşti.

Esad, Saddam Hüseyin ve daha önceki liderler gibi Sovyetler Birliği'nin desteğine dayanarak iktidarlarını sürdürdüler.

Sonrasında Hüsnü Mubarek ile de ilişkiler vardı. Ancak zamanla ABD'ye yöneldiler.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de, Sovyetler Birliği'nden ciddi destek alarak güçlenmişti. Bu kişiler ve aileler, genellikle Sovyetler Birliği'nin arkasına dayanmışlardı.

Bu nedenle, Suriye'deki iktidarın değişmesi, özellikle Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelerdeki diktatörler ve Türk Cumhuriyetleri gibi ülkeler için büyük bir anlam taşıyor.

Uzun süre iktidarda kalan yönetimlerin ülkeleri nasıl bir duruma getirdiğini gösteriyor.
 


Rusya ne yapmak istiyor?

Sadece Rusya basını değil, Batı'daki Rusça yayın yapan medya da bu durumu takip ediyor.

Rusya'nın esas amacı burada, Lazkiye ve Tartus'taki askeri üslerini, özellikle de Hmeymin'deki askerî üssünü korumak.

Bu üssün, daha önce defalarca vurguladığımız gibi, aynı zamanda bir Rus istihbarat istasyonu olarak işlev gördüğü biliniyor.

İdlib'deki güçlerin çekilmesi talebi ise, Eylül 2018'den bu yana, Hmeymin üssü üzerindeki tedirginliği artırıyordu.

Sonuçta Rusya, Kremlin'in desteğiyle Beşşar Esad'ı kendi kanatları altına alırken, bunun karşılıkları uzun vadeli ve karmaşık bir süreçtir.

Rusya, Akdeniz'deki askeri üslerinin geleceğini şimdiden düşünmek zorunda.


Rusya'nın Ortadoğu'daki durumu

7 Ekim 2023'te Hamas ile İsrail arasında başlayan savaşın hemen ardından, ABD 3 nükleer gemisini Doğu Akdeniz'e gönderdi.

Bu gelişme, 2016-2018 yılları arasında Rusya'nın bölgedeki Amiral Kudret gemisiyle yaptığı faaliyetlere benzer bir durumu tekrar gündeme getirdi.

Türkiye, Libya'da Marşal Haftar'la Rusya'nın ilişkilerine karşı etkili bir şekilde hareket ederek kendi çıkarlarını korudu.

Ancak 2019'da Amiral Kuznetsov'un boğazlardan geçerek Arhangelsk'e gitmesiyle, Türkiye Rus gemilerinin geçişine engel oldu.

Bu gelişmelerin ardından, Rusya'nın bölgedeki askeri üslerinin geleceği belirsizleşti.

Bazı gemilerin bölgeden çıkarıldığı belirtiliyor, ancak Rusya'nın bu süreçte nasıl bir etki yaratacağı henüz net değil.


Rusya'nın bölgedeki iç dinamikleri

Rusya, HTŞ liderinin tek başına iktidarı sürdürmesini ya da HTŞ'nin liderliğinde bir koalisyon kurulmasını kabul etmek yerine, kabileler ve tayfaların katılacağı bir hükümet önerisini dile getirmeye başladı.

Bu, Sergey Lavrov'un başlatmış olduğu sürecin bir uzantısıydı.

Ocak 2017'de hiçbir sonuç alınamayan görüşmelerin ardından, hala Esad'a bir yer verilmesi üzerine tartışmalar sürüyor.

Türkiye'nin bu süreçte Esad'ı uyarması ve Suriye'deki güçleri himaye etme çabaları Batı basınında, özellikle Rusça yayın yapan BBC gibi mecralarda takdir ediliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rusya'nın geleceği ve Ukrayna

Rusya'nın şu anki stratejisi esas olarak Ukrayna'ya odaklanmış durumda.

21 Kasım 2024'te Preynan'daki Yüzmaş Silah Fabrikası'na yönelik saldırılar, Rusya'nın nükleer silah geliştirme yerine balistik füzeye odaklanmasına neden oldu.

Gelişen durum, Rusya'nın Ortadoğu'daki etkinliğini zayıflatmış görünüyor.

İran'ın bu süreçte etkisiz kalması ve Irak konusunun da gündemde olmaması, Rusya'nın pozisyonunu zorlaştırıyor.


Orta Asya ve Azerbaycan

Rusya'nın geleceği için Orta Asya, Azerbaycan ve Türkistan'daki gelişmeler önemli olacak.

Azerbaycan'da, gazetecilerin tutuklanmaya devam etmesi, FETÖ mahkemelerinin benzer bir şekilde yaşanması, bölgedeki özgürlüklerin kısıtlanmasıyla ilişkilendirilebilir.

Bunlara karşın Türkiye'nin 1950'de gerçekleştirdiği devrimle çok partili sisteme ve seçimle iktidarın değişmesine dayanan güçlü bir demokratik yapıyı inşa etmesi, bölgedeki diğer ülkelere de örnek teşkil ediyor.


Türkiye'nin, iç ve dış politikada attığı adımlar, demokrasi anlayışını derinleştirirken, bölgedeki istikrarı sağlamaya yönelik katkılar sağlıyor.

Suriye ve çevresindeki gelişmeler, Rusya'nın bölgedeki etkisini azaltırken, Türkiye'nin bu süreçteki rolü giderek daha önemli hale geliyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU