Sultan Abdülhamid'in Kongo işgalini engelleme çabaları

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Osmanlı'nın siyaseten uzandığı coğrafyaların birçoğunu bugün birçok kişi ne yazık ki haritada yerini gösteremez.

Kaldı ki Osmanlı ile cumhuriyeti karşılaştırmak İtalya ile Büyük Roma'yı yahut Bizans ile Yunanistan'ı karşılaştırmak kadar sığ bir analojidir.

Osmanlı'nın en zayıf ve dağıldığı dönemin hemen ardından otuza yakın devlet kurulmuştur ki Türkiye Cumhuriyeti de bunlardan sadece biridir. 

Osmanlı'nın siyasi hinterlandının uzandığı coğrafyalardan birisi de Afrika kıtası idi.

Kuzey Afrika'nın tarihi neredeyse Osmanlı tarihi iken bu siyasi hinterlant Orta Afrika'ya kadar uzanmaktadır. 

Osmanlı'nın Orta Afrika siyasetinde en acı hadiselerden birisi Payitahtın, Belçika'nın Afrika siyasetine girişini engelleyememesidir.

Belçika'nın Kongo'da işlediği katliamlar dünya tarihi açısından utanç verici hadiselerdir.

Bilhassa II. Léopold hükümdarlığı sırasında 10 Milyondan fazla siyah derili insan hunharca katledilmiş ve bölgenin zengin madenleri çalınmıştır.

2022 yılında Belçika Kralı Philippe Kongo'da ülkesi adına resmen özür dileyerek şu ifadeleri kullanmıştı:

Kongo'da o sırada birçok Belçikalı ellerinden gelenin en iyisini yapsa da, ülkeyi ve sakinlerini içtenlikle sevse de, sömürge rejimi bu haliyle sömürü ve tahakküme dayanıyordu. Bu rejim, kendi içinde haksız bir eşitsizlik ilişkisine dayanıyordu. Paternalizm, ayrımcılık ve ırkçılık ile karakterize edildi. Ve bu, haksızlığa ve aşağılanmaya yol açtı.


Bu büyük katliam öncesi Belçika'nın bölgeye girmesini engellemeye çalışan ancak buna gücü yetmeyen tek bir lider vardı: Sultan İkinci Abdülhamid

Buyurun Belçika'nın Kongo'ya girişini ve Abdülhamid'in çaresiz protestolarına yakından bakalım.
 

Belçika'nın yayılmasına Osmanlı tepkisi

Belçika kralı II. Léopold, 19'uncu yüzyılda tüm Kongo Havzasını ilhak etmek için harekete geçtiğinde Güney Sudan topraklarını, Hatt-ı İstivâ (Ruanda) ve Bağımsız Kongo Cumhuriyeti'ni de hedefleri arasına almıştı.

Bu topraklar, iç siyasette serbest olsalar da Mısır Hidivi'ne yani Osmanlı padişahına bağlı idiler.

Osmanlı, Mısır ordusuyla zaman zaman buraya asker göndererek nizam sağlamayı başarmış ve bölgenin hakemi konumundaydı. 

1884 Berlin Konferansı sırasında Mısır meselesi üzerinden yaşanan tartışmalar sırasında Osmanlı bu bölgeleri de kendi meselesi olarak ele alarak bölgedeki nüfuz hareketlerinde söz sahibi olacağını ilan ediyordu.

İngilizler, Osmanlı'nın Belçika karşısında politik bir duruş ortaya koymasına dünya kamuoyu sessiz kalması esasen önemliydi; çünkü o zamana kadar her Batılı işgal karşısında Avrupa Basını ve diplomasisi Osmanlı'nın karşısında yer almıştı.

Bu kez Osmanlı için Belçika karşısında güçlü bir tepki ortaya koyması diğer işgal teşebbüslerinin önüne set çekebilirdi.

Mısır'da İngiliz tahliyesini organize etmek için görevlendirilen Ahmed Muhtar Paşa'nın yaptığı çalışmalar ve merkeze gönderdiği raporlar Sultan Abdülhamid'in Kongo Havzasının işgaline karşı tavır almasını sağladı. 
 

Ahmed Muhtar Paşa
Ahmed Muhtar Paşa

 

İstanbul'dan Ahmed Muhtar Paşa'ya gönderilen talimatta Sudan toprakları ve Kongo havzasının sahipsiz olmadığı ve işgale karşı tavır alınacağının Belçikalı yetkililere iletilmesi emredildi.

Bölgedeki Osmanlı hudutlarının muhkem bir şekilde kontrolü altında olduğunu belirten Ahmed Muhtar Paşa, diğer bölgelerin işgaline karşı da Belçika hükümetine gerekli protestonun hazırladığını İstanbul'a iletti.

Sultan Abdülhamid, işin ağırdan alındığını düşünerek meseleye bizzat el atarak Osmanlı'nın Belçika'ya Nota (protesto) vermesini emretti.

İngilizler, Belçika'nın Kongo'yu işgal etmemesi halinde bölgeye Fransızların geleceği endişesiyle siyasi tavır değişikliğine gitmesi İstanbul'u telaşlandırdı.

Bilhassa Mısır meselesi çözülmemişken başka krizlerle İngilizlerle karşı karşıya gelmek Sultan Abdülhamid'in onayladığı bir siyaset değildi. 
 

Sultan II. Abdülhamid
Sultan II. Abdülhamid

 

12 Mayıs 1894 tarihinde İngiltere, Belçika işle anlaşarak Kongo Havzasından Osmanlı ve Fransa'yı söküp atmak için İngilizlerin önünü açtı.

Tam bu noktada yapılan antlaşmada kâğıt üstünde yukarı Nil toprakları için Osmanlı toprağı ibaresi kullanılarak Osmanlı hükümeti sakinleştirilmeye çalışıldı. 

Bu antlaşmayı Fransızlar reddetti, Almanlar protesto etti. Osmanlı ise sürece dair bilgilendirilmediği için İngilizlerle resmi bir görüşme yapılana kadar beklemeyi tercih etti.

Hükümetin uzun bekleyişinden rahatsız olan Sultan Abdülhamid tekrar olaya müdahale etti ve bölgenin Mısır Hidivine ait olduğunu duyurdu. 

Osmanlı'nın ve hatta Sudan ile beraber Kongo'nun talihsizliği Nubar Paşa ismindeki İngiliz muhibbinin Mısır'ın başına geçmesi oldu.

Bir Osmanlı Ermenisi olan Nubar Paşa, icraatlarıyla Sudan ve Kongo'dan tüm Osmanlı izini adeta söküp attı.

Bu siyaset Belçika'ya büyük cesaret verdi ve milyonlarca masum insanın ölümünün önünü açtı.

Sonraları Nubar Paşa, Osmanlı'nın Ermeni katliamlarını yaptığını savunsa da kendi siyasi çıkarları için milyonlarca Kongolunun cinayetine sebep olmuştu. 
 

Nubar Paşa
Nubar Paşa

 

Abdülhamid, bu hadiseler yaşanırken siyasi söylemlerini daha da keskinleştirmiş Güney Sudan topraklarının doğrudan Osmanlı toprakları olduğunu söyleyecekti.

Oysa bölge Belçika ve İngilizler tarafından paylaşılmaya çoktan başlanmıştı. 

Nihayet, Yıldız Sarayı son gelişmelere dair görüşünü şu keskin sözlerle açıklayacaktı:

Vaktiyle Kongo hükümeti kurulurken, bölgede birçok müslüman yaşadığından bunların hıristiyan bir hükümet tarafından idare edilmesinin kabûlü, halkın dini hislerine dokunacağından bu konuda dini ve siyasî mahzur görülmüş ve bu sebeple Kongo hükümeti, devletimiz tarafından tasdik edilmemişti. Ayrıca Sultan Abdülaziz devrinde Hidiv İsmail Paşa tarafından Nubye, Sudan ve Kordofan tarafları asker ve memur gönderilerek keşf ve işgal edilmiş, İsmail Paşa'ya gönderilen fermanlarda bölgenin idaresinin Mısır'a ait olduğu belirtilmişti. Hatta buralara giden yabancı seyyahlar, Osmanlı Devleti bayrağı çekmedikçe emniyetle seyahat edemiyorlardı. Bu sebeple, Osmanlı Devletinin imtiyazlı eyâletlerinden olan Mısır ve mülhakatı üzerindeki hükümranlık haklarının inkârı mümkün değildir. Buna rağmen İngiltere'nin meşru hiçbir hakkı olmayan topraklar üzerinde mukavele yapması aslâ caiz değildir. Osmanlı Devleti eğer bu konuda sessiz kalırsa, bölge hakkında uygulanan muamele Mısır hakkında da uygulanmak isteneceğinden ve İngilizlerin bu arazileri işgal etmesi Mısır'ın geleceğini tehlikeye düşüreceğinden üzerinde önemle durmak gerekmektedir.

(Orta Afrika'da Nüfuz Mücadelesi ve
Osmanlı İmparatorluğu (1893-1895),
İdris Bostan / Belleten)


Uzun lafın kısası, Kongo, Güney Sudan ve Mısır'ın düşüşüne İstanbul engel olamayacak, Sultan Abdülhamid'in şahin duruşu bölgeye Belçika'nın girişini engelleyemeyecekti.

İngilizler, Belçika'yı Fransızlarla kendi arasına tampon yapmak adına bölgeyi işgaline razı olmuştu.

Belçikalılar daha önce hiçbir Batılı sömürgeci devletin cüret etmediği vahşetleri sergileyerek vicdan ve akılları zorlamıştı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU