Domuz eti yemeyen Hristiyanlar: "Süt İçenler"

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

"Süt kokan insanlar" Malakanlar, 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşları´nın ardından, Ruslar tarafından Kars'a yerleştirildiler / Fotoğraf: TRT Haber

1877-78 Savaşı'nda Çarlık Rusya'sı Osmanlı İmparatorluğu'nu yenilgiye uğratmış, taraflar 13 Temmuz 1878'de Berlin Antlaşması'nı imzalamıştı. 

Anlaşma gereği Osmanlı Devleti savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan ve Batum'u Rusya'ya vermişti. 

Ruslar, Kars'ı önce "Karskaya Oblast" adı altında eyalet ilan ettiler.

Ardından da görkemli binaların inşasına başladılar. 

Geniş caddeler ve sokaklar yaptılar, yollar açtılar.  

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rus kentlerindeki mimariyi Kars'a uyguladılar. 

Toprak mülkiyetini de kaldırarak, Kars'taki tüm arazileri devlet adına kaydettiler. 

Ardından da Malakanları, Estonyalı Almanları, Protestanları, Rum, Ermeni, Yezidi, Asuri gibi unsurları bölgeye yerleştirdiler. 

Malakanların getirilmesindeki asıl amaç ise Ortodoks Kilisesi'nin aforoz ettiği bu topluluğu merkezden uzak tutmaktı.


Kim bu Malakanlar?

Rus ve Hristiyan kökenli bu topluluğa Malakan adı, Çar Büyük Petro döneminde başlayan değişim sürecinden sonra verilmiştir.

Patrik Nikon'un, "Rus Ortodoks Din ve Dua" adlı kutsal kitapta yaptığı değişiklikler, halk ve kilise mensuplarının bir kısmı tarafından tepkiyle karşılanmıştı. 

Üçüncü Petro döneminde ise Ruhani Hristiyanlık büyük bir önem kazandı. 

Tambov bölgesinde başlayan Ruhani Hristiyanlık akımı, Malakanlık adlı harekete dönüştü. 

Bu harekete katılanlara da Malakan denildi. 

Malakanlık, tarihsel süreçteki köylü hareketlerinden biridir. 

Onu diğer köylü hareketlerinden ayıran temel özellik ise pasif direniş olmasıdır.
Rusçada "moloko", "süt" demektir. 

Kilisenin kabul ettiği oruçları tutmadıkları, oruç dönemlerinde bitkisel gıdalar yerine hayvansal gıdalar tükettikleri, perhiz günlerinde süte ayrı bir önem verdikleri için de Malakanlar sapkın sayıldılar. 

Mevcut inançta haftanın sadece 2 günü süt içme uygulaması varken, onlar her gün süt içmeye devam ettiler. 

Bu nedenle topluluk mensupları için süt içenler anlamına gelen Malakan (Molokan) tanımlaması kullanılmaya başlandı. 

Özetlemek gerekirse, Malakanlar, Rusya'da, 1600'lü yıllarda, 200 günlük süt orucunu ve Çar'ın aynı zamanda dini iktidar sahibi olmasını da reddettikleri için Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmışlardır. 

Malakanların kırmızıçizgileri olarak ise insanları kınamamak, çalmamak, yıkmamak, dış görünüşe ve mala-mülke tapmamak, her zaman iyi niyetini korumak gösterilir. 

Bir büyük özellikleri de batıl inançlarının olmamasıdır.

Malakanların üzerinde artan baskı I. Aleksandre'ın Çar olmasıyla birlikte bir süreliğine kalktı. 

Ancak bu durum kısa sürdü ve Çar I. Nikolay döneminde çıkarılan bir emir ile Malakanlara, sapkınlıklarını bırakıp tam Ortodoks olmaları, aksi takdirde aforoz edilerek, Kafkasya'ya sürülecekleri bildirildi. 

Malakanlar ise bu emre uymayarak, göçü kabul ettiler.

Rusların Kars'ı almasıyla birlikte Kafkaslarda dağınık olarak yerleşmiş Malakanların bu bölgeye de göçü başlayacaktır. 

Birçok kaynak, Rusya'nın Karskaya Eyaleti yani Kars'a yerleştirdiği Malakan nüfusunu 13-20 bin arasında vermiştir.  

Rus resmi rakamları ise 1878-1900 arasındaki ilk Malakan nüfusunu 6 bin 500 olarak verir. 


Savaş karşıtı topluluk

Malakanlar, her türlü savaşı reddeden ve şiddetten uzak bir inanca sahiptirler. 

Bu nedenle de silah altına alınmayı, askerlik yapmayı, orduya katılmayı reddetmişlerdir. 

Anavatanları Rusya'dan 1839 yılında çıkarılıp Kafkasya'ya gönderilirken, Malakanlara 50 yıl boyunca askerlikten muafiyet tanınmıştı. 

Rus ordusu 1889'da Malakanları yeniden askere çağırdı. 

Yaşı 21 olan her Rus genci gibi Malakanların da 5 yıllığına askere alınacağı bildirildi. 

Bunun üzerine Malakanlar, temsilcilerini Çar'a göndererek, inançları gereği askerlik yapamayacaklarını ilettiler. 

Malakanlara bu girişimlerinde dünyaca ünlü Rus yazar ve ilahiyatçı Lev Tolstoy da eşlik etti. 

Ancak St Petersburg'a giden heyet Çar'dan olumsuz yanıt aldı.

İşte bu olayın ardından 1900 yılından itibaren Kars ve Kafkasya'daki Malakanların Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'ya göçü başladı. 


Malakanların Kars'a katkıları 

Malakanlar toprağı işleme konusundaki yetenekleri, hayvan yetiştiriciliği, arıcılık, değirmencilik ve zanaatkârlık alanlarındaki başarıları nedeniyle yerleştikleri bölgelerin kalkınmasını sağlamışlardır. 

Malakan atı olarak bilinen iri ve güçlü atları, Zavot adı verilen inek cinsini ve peynirciliği de bölgeye getirmişlerdir. 

Kars ile Erzurum'da, günümüzde de üretilen ve Çeçil peyniri olarak bilinen Çeçit yani tel peynirini, ünü dünyaya yayılan kaşar peynirini, kaz yetiştiriciliğini, arabalarda, sabanlarda, harmanlar da öküz yerine at kullanma yöntemini de Malakanlar öğretmiştir. 

Ayrıca patates, ayçiçeği, lahana ekimi, arıcılık, değirmenlerden elektrik üretme ve ölü hayvanlardan sabun elde etme tekniğinin bölge insanına aktarıcısı yine Malakanlardır. 

Lahana turşusu, salatalık turşusu, havuç turşusu ve pancar turşusunu bölge mutfağına taşımışlardır. 

1920'deki Gümrü Antlaşması ile Kars'ın Türkiye'ye verilmesi sonrası da Malakanlar bölgeden kopmamışlardır.  

Bazı kesimler, Malakanların dinsel pratiklerinin, pagan Rus inancıyla Eski Ahit'in sentezinden oluştuğunu savunur. 

Diğer Hristiyanlardan farklı olan pratikleri gereği domuz eti yemeyen, haç kullanmayan, kilise değil evlerde ibadet eden Malakanların, çalışkanlıkları ve sakin kişilikleri hep takdir toplamıştır. 

Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir anılarında, köylerine kadar giderek ziyaret ettiği Malakanlar için "Çalışkan, iyi ve Anadolu için faydalı insanlar. Ruslar zamanında bile askere gitmemişler. Kan dökmek en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları nakliyede kullanıyordum. Buna bile itiraz ediyorlardı" demiştir. 

Ama ne yazık ki, 20 Ocak 1921'deki, Malakanların askere alınması kararı, göçün önünü açacaktır. 

Malakanlar, ABD, Kanada ve Yeni Zelanda'ya bir kısmı da Sovyetler Birliği'ne gitmek üzere Kars'ı terk etmeye başlayacaktır. 

Soğuk savaş döneminde, Rusya'ya yönelik önyargılar, 7-9 kuşağa kadar kendi içlerinde evlenmenin yasak olması nedeniyle artık eş bulmakta zorlanmaları, bazı toplumsal baskılar ve zorunlu askerlik, 35 Malakan köyünden 32'sinin boşalmasına yol açmıştır. 

1970'li yılların başlarına kadar devam eden göç süreci, Kars ve çevresinin çalışkan, saygılı insanlarının sayısının azalttıkça azaltmış, günümüzde ise geriye tek bir Malakan kalmamıştır. 
 


Çocukluk anılarımda Malakanlar

Malakanlar çocukluğumun en önemli renklerinden biridir. 

Yaz aylarında okul tatil olunca gittiğim, annemin memleketi Erzurum'un Horasan ilçesine yerleşmiş Malakan aileden bahsetmeden geçmek olmaz.

Değirmenci Maksim'in küçük oğlu Vasil, çocukluğumda en çok iz bırakan arkadaşlarımdandır. 

Vasil'e baktıkça, bir insan nasıl bu kadar sarışın ve masmavi gözlü olabilir, diye düşünürdüm.

İlçeden geçen Aras Nehri'ne ilk kez Vasil'in bana verdiği cesaret ile girmiş ve yine onun sayesinde yüzmeyi öğrenmeye başlamıştım.

Evlerinin önünden akan Değirmen Çayı'nda balık tutar, sonra annesi Sara teyzenin hazırladığı Borç ya da Borş olarak bilinen sebze çorbasını yerdik. 

Vasil'in bizden bir yaş büyük olan kız kardeşi Anna'ya hayranlıkla bakardım. 

Beline kadar inen sarı saçları, yeşil mi mavi mi bir türlü anlayamadığım renkteki gözleri olan Anna'nın, gülümsemenin hiç eksilmediği güzel yüzüne bakmaktan kendimi alamazdım.

Bu halimi gören annesi Sara teyze gülerek, "Karaoğlan kızımı sana vereceğim, ama önce doktor ol" derdi.

Malakanlar, bölge halkının günlük diline "kartol" (patates), "kapuska" (lahana), "kete" (çörek), "neft" (gazyağı), "bomador" (domates), "çaynik" (çaydanlık), "semaver" (semaver), "sımışka" (çekirdek) başta olmak üzere birçok kelime bıraktılar.  

Malakanların hatırasını Kars'ta yaşatmaya çalışan Vedat Akçayöz'in adını anmadan bitirmeyeyim.

Malakan mezarlıkların düzenlenmesi, örnek bir evin yapılması ve müze oluşturulması için gösterdiği çaba nedeniyle Vedat Beye ne kadar teşekkür edilse azdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU