Hizbullah liderinin ölümü, İsrail'i zafere yaklaştırdı mı?

Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin Ortadoğu'daki şiddet döngüsünü sürdürmekten başka bir işe yaraması pek olası değil

Hasan Nasrallah, İsrailliler için bir nefret figürü, sığınağında saklanan modern Hitler'e dönüşmüştü (AP)

Binyamin Netanyahu'nun cuma günü New York'ta BM'de yaptığı ve ülkesinin "barış için can attığını" iddia ettiği konuşmasından kısa süre sonra İsrail hava kuvvetleri, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın bulunduğu binaya yıkıcı bir hava saldırısı düzenledi. Hizbullah, Nasrallah'ın saldırıda grubun diğer bazı komutanlarıyla birlikte öldürüldüğünü 28 Eylül'de doğruladı.

40 yıl önce IRA'in görkemli bir şekilde kendi adını taşıyan "genelkurmayına" yapılan atıfların aksine, Hizbullah'ın güçlerini organize bir ordu olarak ele almak, bu askeri hiyerarşi başının kesilmesi sürecinde olsa bile mantıklı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nasrallah, İsrailliler için bir nefret figürü, sığınağında saklanan modern Hitler haline gelmişti. Şimdiye kadar İsrailliler, muhtemelen hayatta kalan yardımcılarının destekçilerini İsrail'e yönelik kitlesel bir şehit saldırısından alıkoymak için hiçbir neden görmeyeceğinden korktukları için onu kişisel olarak hedef almaktan kaçınmıştı.

Nasrallah'ın öldürülmesi, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) için bu kriz kreşendosunun başlangıcındaki patlayan çağrı cihazı ve telsiz saldırısına ek olarak bir başka darbe. Ancak ölü bir Nasrallah, Hitler'in ölümünün Alman kuvvetlerini çöküşe sürüklediği gibi direnişi çökertecek mi? Başsız bir ordu kısa sürede çöker. Peki Hizbullah dağılacak mı yoksa gerilla geçmişine geri mi dönecek? Bunu pratikte ancak IDF'in kara harekatı test edebilir.

Netanyahu sık sık Hamas ve Hizbullah'ı Nazilerle kıyaslıyor. Hatta bilindiği üzere bir keresinde Hitler'i işgal altındaki Avrupa'daki Yahudilere karşı Holokost'u başlatmaya ikna edenin Kudüs Baş Müftüsü olduğunu öne sürmüştü, sanki öldüresiye Yahudi düşmanı Nazi liderinin tavsiyeye ihtiyacı varmış gibi!

Ancak Netanyahu, İslamcı militanların İsrail'in var olma hakkını reddettiğini ve "inkarcılıklarını" haklı çıkarmak için IDF'in 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü savaş yöntemine itiraz edeceğini söylemekte haklı. İsrail Başbakanı ayrıca Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın BM'ye İsrail'i çıkarma çağrısında bulunarak "iki devletli" barış anlaşması taahhüdünü gülünç duruma düşürdüğü konusunda da haklı.

Nazilerin 80 yıl önceki tutumlarıyla bugünün militan İslamcı İsrail düşmanları arasındaki karşılaştırma, Almanya'nın Hitler Reich'ının enkazı arasında teslim olmasından sonra Almanların çoğunun (belki de sessizce) rejimlerinin kendilerine (ve diğer herkese) savaş ve yıkım getirdiğini kabul ettiğine dair acımasız gerçek dikkate alındığında boşluğa düşüyor.

Buna karşın özelde Filistinliler ama genelde Araplar (Mahmud Abbas'ın BM konferansındaki yorumlarının da gösterdiği gibi siyasi liderleri de dahil) İsraillilerle uzlaşmayı gerçekten kabul etmiyor çünkü kendilerini 75 yıllık işgal ve sürgünün kurbanı olarak görüyor.

Askeri ateş gücünün aşırı ve ayrım gözetmeksizin kullanılmasını kınayan yabancılar, Netanyahu'nun 7 Ekim'de gerçekleşenler gibi terör saldırılarını kınamasına katılabilir. Ancak Filistinliler bunu onlarca yıldır ezilmelerinin intikamı olarak görüyor.

Ancak her yerde olduğu gibi bu intikam da kendilerine zarar verenlerle suç ortaklığı yapanlar arasında ayrım gözetmiyor. El Cezire gibi kaynaklar, ülkelerinin kuzeyinde Hizbullah'ın ateşi altındaki İsraillilerden "yerleşimciler" olarak bahseden Lübnanlı ve Filistinli sesleri sık sık aktarıyor ve onların haklarını Batı Şeria'daki yerleşimlerin yasadışı işgalcileriyle aynıymış gibi gayrimeşru hale getiriyor.

İsrailliler, kendilerine yönelik terörist saldırılara Filistinlilerin ve Şii Lübnanlıların destek vermesine neden olan şikayetlerin bir kısmını kendilerinin yarattığını kabul edene kadar (ve Araplar İsrail'in var olma hakkını ve muhalefetlerini yumuşatma ihtiyacını kabul edene kadar) son aylarda kana bulanan gençler arasında direniş yeniden canlanacak.

İsrail düşmanlarını nasıl yeneceğini bildiğini defalarca gösterdi ama henüz onları yenilgiyi kabullenmeye ikna edecek bir stratejisi olduğunu gösteremedi. Söylemleri her ne kadar aksini düşündüklerini gösterse de 2024, 1945 değil.



independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU