Rachel Aliene Corrie'den Ayşenur Ezgi Eygi'ye... Zulme karşı aktif iyilik

Cihad İslam Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Zulme karşı duruş, insanlık tarihinin en kadim mücadelelerinden biridir.

Haksızlıklar karşısında sessiz kalmayan, mazlumların yanında yer alan insanlar, çoğu zaman bu uğurda büyük bedeller ödemişlerdir.

Rachel Aliene Corrie ve Ayşenur Ezgi Eygi, zulme karşı direnişin ve insanlık için iyiliği temsil eden eylemlerin iki önemli örneğidir.

İki kadın da Filistin davası için mücadele ederken yaşamlarını kaybetmiş, ancak dünya genelinde adalet ve insan hakları savunucuları için ilham kaynağı olmuşlardır.


Rachel Aliene Corrie: Batı'nın vicdanı

Rachel Corrie, Amerika'da doğmuş, "ayrıcalıklı" bir Batı toplumunda yetişmiş olmasına rağmen, vicdanının ve insanlık bilincinin onu yönlendirdiği yolda yürümekten çekinmemiştir.

2003 yılında, İsrail'in Filistinlilere uyguladığı yıkım politikalarına karşı duran Corrie, uluslararası toplumun sessizliğini bozmaya çalışan bir aktivist olarak tarihe geçmiştir.

Uluslararası Dayanışma Hareketi (ISM) kapsamında Gazze'ye giden Corrie, İsrail buldozerlerinin Filistinlilere ait evleri yıkmasına karşı durarak, sivil itaatsizlik eylemi yapmıştır.

Bu cesur duruşu, onu İsrail askerlerinin gözünde hedef haline getirmiş ve trajik bir şekilde hayatına mal olmuştur.

Corrie'nin mücadelesi, Batı toplumlarının uzun yıllardır göz ardı ettiği bir insanlık krizine ışık tutmaya çalışıyordu.

Batı'nın Filistin'e yönelik sessizliği ve İsrail'e verilen politik destek, uluslararası ilişkiler bağlamında eleştirilen bir durumdur.

Bu bağlamda Rachel Corrie, Batı'nın iki yüzlülüğüne karşı çıkan bir ses olarak önemli bir yer edinmiştir.

Onun ölümünden sonra İsrail'e yapılan eleştiriler artsa da uluslararası güç dengeleri nedeniyle ciddi bir yaptırım uygulanmamıştır.

Ancak Corrie'nin mücadelesi, dünya genelinde aktivistlere ve insan hakları savunucularına büyük bir ilham kaynağı olmaya devam etmiştir.

Filistin halkının yanında durarak sadece bir insan hakları savunucusu değil, aynı zamanda evrensel adaletin bir sembolü haline gelmiştir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ayşenur Ezgi Eygi: Filistin için genç bir hayat

Ayşenur Ezgi Eygi, Rachel Corrie'nin izinden yürüyen ve Filistin davası için hayatını feda eden genç bir Türk aktivisttir.

ABD'de eğitim alan Eygi, otizmli çocuklar için yaptığı çalışmalarla bilinen bir insani yardım gönüllüsüydü.

Ancak Eygi'nin mücadelesi sadece bu alanla sınırlı kalmadı.

Batı Şeria'da, Uluslararası Dayanışma Hareketi'nde (ISM) gönüllü olarak yer almış ve Filistin halkına uygulanan zulme karşı aktif bir direniş göstermiştir.

Eygi, Filistin'deki mücadelesinde İsrail'in acımasız politikalarına karşı durarak mazlumların sesi oldu.

İsrail'in Batı Şeria'daki askeri operasyonları sırasında başından vurularak hayatını kaybetti.

Ayşenur'un ölümü, uluslararası medyada geniş yankı bulmasa da, onun Filistin mücadelesi dünya genelinde insan hakları savunucuları için bir bayrak haline geldi.

Eygi'nin ölümü, İsrail'in Filistin topraklarında uyguladığı şiddet politikasını bir kez daha gözler önüne serdi ve Filistin halkına destek vermek için büyük bedeller ödendiğini bir kez daha hatırlattı.


Aktif iyilik ve zulme karşı direniş

Hem Rachel Corrie hem de Ayşenur Ezgi Eygi, zulme karşı sadece tepki vermekle kalmamış, aktif bir şekilde iyiliği yaymak için mücadele etmişlerdir.

İyilik, onların hayatında pasif bir kavram değil, eylem gerektiren bir sorumluluktu.

Filistin halkının çektiği acıları kendi acıları gibi benimseyerek, dünyanın sessiz kaldığı bir zulme karşı seslerini yükseltmişlerdir.

Onlar, sadece Filistin halkının değil, zulme uğrayan tüm insanların temsilcisi oldular.

İslam'ın "maruf" ve "münker" kavramları, bu mücadelelerde önemli bir rehberdir.

Maruf, iyiliği emretmeyi, münker ise kötülükten sakındırmayı ifade eder.

Rachel Corrie ve Ayşenur Eygi, marufu temsil eden birer figür olarak, kötülüğün karşısında durarak iyiliği yaymaya çalıştılar.

Onların mücadelesi, milyarlarca insana örnek olan muazzam bir direnişti.

Hem Batı'da hem de Doğu'da zulme karşı duran bu iki kadın, insanlık için ortak bir vicdanın sembolü oldular.

İslamî terminoloji, zulme karşı direnişi "cihat" olarak tanımlar.

Cihat, sadece silahlı mücadele anlamında değil, adaletsizliğe karşı her türlü çabayı içeren geniş bir kavramdır.

Allah'ın adaletini yeryüzünde sağlamak, mazlumları korumak ve zalimlere karşı durmak bu çabanın önemli bir parçasıdır.

Ayşenur Ezgi Eygi, hayatının son anına kadar zulme karşı koymuş, adaletin tecelli etmesi için canıyla bedel ödemiştir.

Zulme karşı durmanın bir bedel gerektirdiği Kuran'da da sık sık vurgulanır.

"Zulüm, bir insanın başka bir insana haksız yere zarar vermesi" olarak tanımlanır ve buna karşı durmanın bir müminin görevi olduğu belirtilir (Nisa Suresi, 75. ayet).

Onlar, zulmün karşısında susmamanın, mazlumların yanında olmanın ve adaleti savunmanın ne anlama geldiğini dünyaya gösterdiler.

Bir zulüm gördüklerinde elleriyle düzeltmeye çalıştılar. Bu bağlamda söz konusu laf olduğunda mangalda kül bırakmayan ancak kınamanın ötesine geçemeyen bizlere büyük dersler verdiler. 
 


Amerika'nın ikiyüzlülüğü 

Uluslararası ilişkiler teorilerinde "güç politikası" (realpolitik) kavramı, Amerika'nın İsrail'e olan desteğini anlamak için önemli bir kavramsal çerçeve sunar.

Amerika, ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ederken, insan hakları ve adalet gibi evrensel değerleri göz ardı edebilmektedir.

İsrail, Ortadoğu'da Amerika'nın en güçlü müttefiklerinden biri olarak kabul edilir ve bu durum, ABD'nin İsrail'e yönelik politikalarını belirlerken insan hakları ihlallerini göz ardı etmesine neden olur.

Bu bağlamda, Rachel Corrie, Furkan Doğan ve Ayşenur Ezgi Eygi'nin hayatlarını kaybetmeleri, Amerika'nın dış politikasındaki çelişkileri ve çifte standartları gözler önüne sermektedir.

Zulme karşı direniş, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler ve devlet politikaları bağlamında da ele alınması gereken bir konudur.

Amerika'nın İsrail'e verdiği askeri ve politik destek, Filistinlilerin maruz kaldığı zulmün devam etmesine olanak tanımaktadır.

Bu, Amerika'nın insan hakları ihlallerine karşı durma konusundaki samimiyetini sorgulayan eleştirilerin artmasına yol açmıştır.

Özellikle Batı dünyasında, Amerika'nın Filistin meselesine yaklaşımı, onun dünya genelindeki insan hakları savunuculuğuna olan güveni zedelemektedir.

Amerikan hükümeti, kendi vatandaşını savunmak yerine, İsrail'i eleştirmekten kaçındı ve olayın üzerini örtme çabası içine girdi.

Corrie'nin ölümü, Amerikan dış politikası için bir dönüm noktası olabilirdi. Fakat bu olay, Amerika'nın İsrail'e karşı güçlü yaptırımlar uygulamasını ya da Filistinlilere yönelik ihlaller konusunda daha sert bir tavır almasını sağlamadı. 

Amerika, bir yandan Filistin halkına yönelik insan hakları ihlallerini kınayan bireylerin sesini kısmaya çalışırken, diğer yandan İsrail'e yönelik devasa askeri yardımlarını sürdürmektedir.

2020 itibarıyla ABD, İsrail'e yıllık yaklaşık 3,8 milyar dolarlık askeri yardım sağlamaktadır. Bu destek, İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı yıkıcı politikaları sürdürebilmesine olanak tanımaktadır. 

Ayşenur Ezgi Eygi, hem Türk hem de ABD vatandaşıydı. Rachel Corrie gibi, o da Filistin davasına gönül vermiş ve İsrail'in zulmüne karşı durma cesaretini göstermiştir.

Ancak Eygi'nin başına gelen trajedi de Amerika'nın ikiyüzlü politikalarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

İsrail'in Batı Şeria'daki askeri operasyonları sırasında başından vurularak hayatını kaybeden Eygi, ABD vatandaşı olmasına rağmen Amerikan hükümeti tarafından hiçbir şekilde savunulmadı.

Amerika'nın bu sessizliği, onun İsrail'e verdiği politik desteğin ne kadar derin olduğunu ve Filistin meselesinde insan haklarının tamamen göz ardı edildiğini göstermektedir.

Furkan Doğan da Rachel Corrie gibi Amerikan vatandaşıydı ve Filistin davasına destek vermek için yola çıkmıştı. 2010 yılında Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısında, başından vurularak katledildi.

Furkan Doğan'ın öldürülmesi, uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandırmasına rağmen, Amerikan hükümeti yine İsrail'i savunan bir pozisyon aldı.

Amerikan vatandaşlarının hayatlarını kaybetmesine rağmen, ABD'nin İsrail'e verdiği destek azalmadı; aksine bu destek, İsrail'in politikalarını meşrulaştırmak için daha da arttı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU