Paris 2024 Yaz Olimpiyatları konulu birçok yazı, yorum, değerlendirme yayınlandı.
Merak etmeyin, hangi ülke neden başarılı oldu biz neden başarısız olduk türünden sorulara yanıt arayan analizler yapmayacağım.
Paris 2024 Yaz Olimpiyatları, açılış törenindeki skandal görüntüler üzerinden yürütülen tartışmalar nedeniyle daha uzun süre gündemde olacağa benziyor.
Fransızlar, olimpiyatlardaki birçok olumsuzluğun üstünü ustaca örtmeyi de başardılar.
Dünya genelinde ekranları başında olimpiyatları takip edenlere Paris’in tarihi mekanlarını en iyi çekim tekniklerini kullanarak izletmeyi başarıp, sorgulamaya fırsat tanımadılar.
Böylelikle Avrupa’nın en kirli akarsularından biri olan Seine Nehri’nde düzenledikleri bazı müsabakalara katılan sporcuların, koli basili yüklü pis suya olan tepkilerinin konuşulmasını engellediler.
Olimpiyatlardaki müsabakaları izlerken, Türklerin Paris ile tanışıklığının, dolayısıyla Fransızların Türklerle tanışıklığının yaklaşık 1600 yıl öncesine uzandığını anımsadım.
Yani 2024 Olimpiyatlarına katılan milletlerin hiçbirinin Paris ile tanışıklığı yokken Türklerin vardı.
İşte bu tanışıklık Katolik Kilisesinde büyük tartışmalar neden olmuş, derin izler bırakmıştır.
Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen XV. Yüzyıla ait bir gravürde Atilla, “Vahşi Türklerin Korkunç Komutanı” olarak tanıtılır.
Fransa’daki Türk karşıtlığının ve önyargıların nedenlerini irdeleyen kimi araştırmacılar, sorunun başlangıcı olarak Haçlı Seferlerine işaret ederler.
Oysa Türk karşıtlığının temeli, başını Pierre L’Ermite adlı Fransız rahibin çektiği ‘Halkın Haçlı Seferi’ adlı 1096’daki ilk seferden 646 yıl önce 450’li yıllarda atılmıştı.
Tarihte, Türklerin Fransızlarla ilk ilişkileri, Hun Türkleri zamanında olmuştur.
Avrupa’yı kasıp kavuran Hun orduları Milattan sonra 451 yılında, o dönemdeki adıyla Gaule olarak bilinen Fransa’ya da geldiler.
Atilla komutasında 50 bin (farklı kaynaklarda bu sayı 500 bine kadar çıkmaktadır) askerden oluşan Hun ordusu, yolunda bulunan Metz, Reims, Troyes kentlerini ve birçok irili ufaklı yerleşim birimini yakıp yıktı.
Hun Ordusu Paris önlerine ulaştığında ise yoksul, pis ve sefaletin pençesindeki bir kentle karşılaştı.
Kentin güney cephesine yerleşen Atilla, herhangi bir zenginliği bulunmayan Paris’i almanın yararı olmayacağını, güneydeki zengin kentlere gitmek gerektiğini söyleyen komutanlardan etkilenmişti.
Bu nedenle de Paris’i almak için hiç acele etmedi.
Paris’te ise büyük bir panik havası egemendi.
Parisliler, Hunların geçtikleri her yeri kasıp kavurduklarını duymuş, son çare olarak kenti bırakıp gitmeyi düşünüyorlardı.
İşte o sırada Genéviéve adlı genç bir rahibe ortaya çıktı ve kimsenin korkmaması gerektiğini, çünkü Hazreti İsa’nın vahşilere izin vermeyeceğini, kenti kurtaracağını söyleyerek, Atilla’yı çekilip gitmeye ikna edeceğini anlattı.
“Barbarlar (Türkler) Paris’ten hiçbir şey almadan gidecekler” yemin ederim dedi.
Karanlık çöktüğünde, gizlice Hun ordusunun yerleştiği bölgeye giden rahibe Genéviéve, askerlere Atilla’yı görmek istediğini söyledi.
Askerler, “Genç ve güzel bir kadının” görüşmek istediğini bildirince Hun Hakanı, rahibeyi kabul etti.
Sabahın ilk ışıklarına kadar çadırda kalan Genéviéve, kente döndüğünde, Parislilere, Hunların gideceğini ilan ediyordu.
Gerçekten de Atilla’nın orduları sessizce çekilip gitti.
O günden itibaren bu rahibe, “Saint” Genéviéve yani “Azize” Genéviéve olarak anıldı.
Bugün sadece Paris’te değil Fransa’nın birçok kentinde sokak, meydan ve caddelere rahibe Genéviéve’in adı verilmiştir.
Fransız arşivleri ve kaynakları bu konuda çelişkili bilgiler içermektedir.
Genéviéve’in sabaha kadar Atilla ile ne yaptığını, Hun Hakanını hangi yöntemle ikna ettiğini sorgulayan bazı kaynaklara göre, çadırdan bir Azize değil, bakireliğini kaybetmiş, bu nedenle de kiliseye hizmet edemeyecek, din dışı kalmış bir kadın çıkmıştır.
Kimi belgelerde ise Atilla’nın, bir kadının tek başına gelip karşısına çıkma cesaretinden etkilendiğini, tercüman aracılığıyla sabaha kadar onu dinlediğini, Rahibeye, “Burası pis ve yoksul bir yer. Hiçbir şey yok. Paris’ten bir şey almadan giderim” dediği kaydedilmektedir.
Bazı Fransız Katolik Kilisesi belgelerinde ise St Genéviéve’in en büyük desteği kadınlardan gördüğü Baptistère kilisesine topladığı Parisli kadınlara, “Erkekler savaşmaktan korkup kaçmak istiyorlarsa, bırakın gitsinler. Biz kadınlar Paris’i koruması için sabaha kadar Tanrı’ya dua edelim, yalvaralım. İsa bizi duyacaktır, barbarların önüne göremeyecekleri bir duvar örecektir” diyerek onları ikna ettiği yazar.
Sonuçta, Atilla kente girmemiş ve yönünü 100 km güneydeki Orléans kentine çevirmiştir.
Fransız Kraliyet arşiv belgeleri ve Vatikan arşiv belgeleri, Genéviéve’in daha önceden bir azize olarak tanındığını söylese de kimi kaynaklar özetlemeye çalıştığım türden yorumların dışına taşmadan, rahibeyi kahramanlaştırarak azize seviyesine yükseltmeyi öne çıkarmıştır.
Günümüzde ise St Genéviéve’i, Yüzyıl Savaşları sırasında İngilizlere karşı savaşırken esir düşen ve halkın gözünde küçültülmek için cadı olduğu iddia edilip, 13 Mayıs 1431 tarihinde Rouen kentinde yakılarak öldürülen, milli kadın kahraman Jean D’arc’a benzetenlerin de olduğunu söylemekte yarar var.
Bugün Paris’in yakın bir banliyösü olan Nanterre’de doğan St Genéviéve’in kilise yaşamı, daha 7 yaşındayken, önde gelen Hıristiyan din adamlarının, ailesine, “Bu kızda önemli bir ışık var. Hıristiyanlara önderlik edecek. Bu nedenle yeri kilise” diyerek ikna etmelerinin ardından başlamıştır.
Aynı zamanda Nanterre kentinin ‘Koruyucu Meleği’ olarak da adlandırılan St Genéviéve’in azize mertebesine yükseleceği, mucizeler yaratacağı dönemin önde gelen din adamları tarafından öngörüldüğü de birçok kaynakta anlatılmaktadır.
Bu mucizelere en önemli örnek olarak ise günün birinde Lutece’i (Paris’in o dönemdeki adı) çok büyük bir felaketten kurtaracağı gösterilmiştir.
St Genéviéve’in bir heykeli bugün Paris’teki Tournelle köprüsünün üstünde bulunmaktadır.
Paris’in ‘Koruyucu Meleği’ sıfatı da verilen St Genéviéve’in, bulunduğu bu yerden kente yönelecek tehlikelere engel olmaya devam edeceğine inanılır.
Paris 2024 Yaz Olimpiyatları’ndaki bazı spor dallarında yarışmaların yapıldığı kimi mekanlarda St Genéviéve adını gördükçe aklıma Paris’i kuşatan Hun Türkleri ve hakanları Atilla geldi.
Hepsinden önemlisi de tek bir altın madalya bile kazanamadığımız için “Türkler Paris’ten hiçbir şey almadan gidecekler” sözünü anımsadım.
Bu arada Gümüş ve Bronz madalya alanları tebrik etmeden de geçmeyelim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish