Azerbaycan-Ermenistan: Barışa ramak kaldı

Memmed İsmayılov Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, Güney Kafkasya’nın 30 yılı aşkın süredir yoğun çatışmalara ev sahipliği yapan iki ülkesi Azerbaycan ve Ermenistan, hiç olmadığı kadar barışa yakın. Azerbaycan’ın Ermenistan üzerinde elde ettiği zafer, bölgenin jeopolitiğinin ve dünya devletlerinin Güney Kafkasya’ya yönelik stratejilerinin değişmesine neden oldu. İki ülke arasında barış anlaşması imzalanırsa, bu sonucun Güney Kafkasya, Rusya, Türkiye, İran ve Avrupa için de derin etkileri olacaktır.

İkinci Karabağ savaşını bitiren 9 Kasım 2020 tarihli ateşkes anlaşmasının niteliği, taraflar arasındaki çatışmaları durdurmaya yöneliktir. Diğer bir ifadeyle, kalıcı barışı temin etme özelliğine sahip değildir. Tarafların barış amacıyla yükümlülük altına girebilmeleri için uluslararası hukuk kriterleri çerçevesinde bir barış antlaşmasının imzalanması gerekmektedir. Bu kriterlerden kasıt, uluslararası hukukun temel prensipleri olan "egemenlik" ve "toprak bütünlüğü" ilkelerine saygıdır. Kalıcı bir barış antlaşmasının imzalanması, hukuki olarak tarafların birbirinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duydukları anlamına gelecektir.

İkinci Karabağ savaşına kadar Ermenistan’ın fiili işgali nedeniyle Azerbaycan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü ihlal edilmişti. Bu durum, barış ihtimalini imkansız kılmaktaydı. Bununla birlikte, uluslararası ilişkileri şekillendiren temel unsur fiili ve hukuki güçtür. Azerbaycan bu anlamda Ermenistan’a göre oldukça elverişli bir pozisyondadır. Şöyle ki, Azerbaycan’ın topraklarının Ermenistan tarafından işgali, BM Güvenlik Konseyi’nin 1993 yılında aldığı 4 kararla tespit edilmişti. Bu da hukuki argüman bakımından Azerbaycan’ın işgale maruz kaldığını göstermekteydi. Fiili olarak da Güney Kafkasya’nın en güçlü aktörü Azerbaycan’dır.

Bu temel unsurlar, Azerbaycan’ın topraklarını geri almasını sağladı. Azerbaycan’ın 44 gün gibi kısa bir süre içerisinde topraklarını işgalden kurtarması, Ermenistan’ı Azerbaycan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya mecbur bıraktı. Daha açık bir ifadeyle, iki ülke arasında savaş olmasa barış da gündeme gelmeyecekti.

Ermenistan’daki mevcut iktidar için de kalıcı bir barış, savaş ihtimalinden daha elverişlidir. Çünkü Batı meyilli Paşinyan, Azerbaycan toprakları işgal altındayken Rusya’dan kopamayacağını ve Batı ile entegrasyon sürecini ilerletemeyeceğini biliyordu. Ayrıca işgal ettikleri topraklar, Ermenistan ekonomisi için külfetti. Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtarması, Ermenistan iktidarı için meşru zemin oluşturdu. Ermenistan yönetimi bu savaşla birlikte halkına, Azerbaycan karşısında bir savaşta başarılı olamayacaklarını ve kalıcı bir barış olmadan bölgedeki varlıklarının tehlike altında olduğunu anlatabildi.

İki ülke arasında barışa engel olan bir diğer husus, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki en etkili aktör olmasıydı. Rusya, çatışan taraflar arasındaki gerginliği belirli bir seviyede tutarak bölgedeki varlığını devam ettiriyordu. Ancak Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya kan kaybetmeye başladı. Bu da bölgedeki etkinliğinin gerilemesine neden oldu. Öyle ki, Ermenistan Rusya liderliğindeki bir askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nden (KGAÖ) ayrılmayı dile getirmeye başladı. Ermenistan yönetimi ayrıca, Azerbaycan ile temas hattına İkinci Karabağ savaşı ve sonrasında konuşlandırılan Rus sınır muhafızları ile Rus askerlerinin çekileceğini ve Zvartnots Uluslararası Havalimanı’ndaki Rus askerlerinin çekilmesine karar verdiğini ve buna ilişkin kararı onayladıklarını bildirdi. Ermenistan’ın sosyolojik yapısı ve içinde bulunduğu kötü ekonomik koşullar da Rusya etkisinin bertaraf edilmesini hızlandırmaktadır.

Bununla birlikte, iki ülke arasında bir barış ihtimaline şüpheyle bakanlar da var. Bu düşüncenin altında yatan temel varsayım, Ermeni toplumu içerisinde var olan "Türk" fobisidir. Ancak artık barış için mevcut koşullar sahada belirmiştir. Diğer bir ifadeyle, artık engeller kaldırılmıştır.

Bu engellerden ilki, yukarıda da ifade edildiği üzere Ermenilerin işgal altında tuttuğu topraklardı. Toprakların barış yoluyla Azerbaycan’a geri verilmesi, mevcut Paşinyan yönetimi için iktidarının sonu anlamına gelirdi. Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları kısa bir süre içerisinde geri alması, Paşinyan iktidarını da rahatlattı. Çünkü artık Paşinyan yönetimi için halkına söyleyebilecek bir gerekçe oluşmuştu: “Savaştık ancak gücümüz yetmedi.” Ermeniler böylece artık Karabağ’la ilgili iddialarının gerçekçi olmadığını anlamış oldular.

Barışı gerçekçi kılan bir diğer neden ise iki ülke liderinin gösterdiği iradedir. Hem Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev hem de Ermenistan Başbakanı Paşinyan, barışa olan bağlılıklarını net bir şekilde ortaya koymuşlardır. Topraklar Ermeni işgali altındayken böyle bir taahhüt, Ermenistan’daki aşırılık yanlısı güçlerin Paşinyan iktidarı üzerinde kuracağı baskı ihtimalinden dolayı oldukça riskliydi.

Barış antlaşması kapsamında çözüme kavuşturulmamış kilit meselelerden biri, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında kara bağlantısını sağlayacak ve potansiyel olarak Ermenistan açısından da kazançlı olabilecek bir Doğu-Batı rotasının parçası olan Zengezur koridorudur. 9 Kasım 2020 tarihli Ateşkes Antlaşması çerçevesinde Ermenistan, Ermenistan toprakları, özellikle de tarihi Azerbaycan toprağı olan Zengezur (Ermenice Syunik) vilayeti üzerinden bir koridor açmayı kabul etti. Ancak Ermenistan’daki Rusya meyilli gruplar, bu koridorun açılmasıyla egemenliklerini Azerbaycan’a kaptıracaklarını iddia etmektedirler. İran da Zengezur koridorunun açılmasının, İran ve Türkiye arasındaki serbest ticareti ve trafiği azaltacağı gerekçesiyle karşı çıkmaktadır. Bununla birlikte, koridorun açılması hem Azerbaycan hem de Ermenistan açısından önemli kazanımlar sağlayabilir. Koridor, Azerbaycan’ı Türkiye’ye ve dolayısıyla NATO ve Avrupa’ya daha da yakınlaştıracak çünkü Türkiye’nin Nahçıvan’la sınırı var. Paşinyan da bu koridoru, Ermenistan’ı bölge ekonomisine entegre edeceği için kabul etti. Ermenistan halkı da değişen koşullarla birlikte bu gerçekliği kabullenecektir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU