Her siyasi dönemin kendine özgü bir ritmi ve ayırt edici özellikleri vardır.
Mevcut ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci başkanlık dönemi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Birçok özelliği ve yönüyle ilk başkanlık dönemine (2017-2021) benzese de, ondan farklı ve kendine özgü özellik ve karakteristikleri var.
İki başkanlık dönemi arasındaki benzerliklerden biri de Başkan Trump'ın gelişigüzel ve epey yanıltma içeren, gerçeklerle uyuşmayan açıklamalarını dikkatle incelemeye özen gösteren bazı Amerikan ve uluslararası medya kuruluşlarının sergilediği açıkça düşmanca tutumdur.
Bu özellik her iki dönemde de açıkça gözlenebilir. İki taraf arasındaki gerginliğin artmasından endişe ve korku duyuluyor.
Bazı yorumcular, gerilimin başka bir boyuta taşınabileceğini, kendilerinden memnun olunmayan medya kuruluşlarını ehlileştirme umuduyla özgürlük marjının daraltılabileceğini ya da bu kuruluşların iflasa ve kapanmaya itilebileceğini düşünüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bir diğer özellik ABD'nin müttefiklerine karşı düşmanca tutum ve kendilerine müttefik olmayan veya düşman olarak sınıflandırılan diğer ülkeler gibi davranılmasıdır.
Örneğin, Trump’ın ikinci döneminde aldığı korumacı ticaret savaşı kararlarının ilk paketi üç ülkeyi kapsıyordu.
Bunlardan ikisi, Meksika ve Kanada, tarihsel olarak dost ve komşu ülkeler olarak sınıflandırılıyor.
Üçüncüsü ise tam tersi kategoride yer alan Çin. Özellikle Meksika, Trump’ın her iki döneminde de çeşitli düzeylerde düşmanca politikalarda aslan payına sahip.
İki ülke arasındaki ilişki düzeyi farklı olsa da Çin'e yönelik tutum için de aynı şey söylenebilir. Kanada’ya gelince bir gecede dost ülkeler kategorisinden tam aksi kategoriye geçiş yaptı.
Son olarak ABD'ye ihraç ettiği mal ve hizmetlere yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulanmaya başlandı.
Bu durum Kanada Başbakanı’nı da aynı şekilde karşılık vermeye ve Amerikan mallarına aynı oranda gümrük vergisi uygulamaya zorladı.
Bir sonraki listede ABD'nin tarihi müttefiki İngiltere'nin yanı sıra Avrupa Birliği ülkelerinin de yer alması bekleniyor.
Bu da söz konusu ülkelerin liderlerini yakın zamanda olası bir Amerikan ticari darbesini önlemek için önleyici tedbirler üzerinde anlaşmaya çalışmak üzere Brüksel'de bir toplantı yapma çağrısında bulunmaya yöneltti.
ABD Başkanı'nın Mısır ve İsrail dışındaki tüm ülkelere ABD dış yardımlarının durdurulması kararı aldığını da hatırlatabiliriz.
İki dönem arasındaki fark, Trump yönetiminin yeniden başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden itibaren attığı adımların hızından da anlaşılıyor.
Başkan, danışmanları ve yardımcıları aceleci görünüyorlar ve 200 aşan bir yürütme kararları paketiyle dünyayı şaşırttılar.
Başkanın Ocak 2021 olaylarına karışan ve haklarında hapis cezası verilen destekçilerini serbest bırakma kararı hariç, bu kararların çoğu bir sopadan ibaretti.
Dolayısıyla hızlı hareket temposunun damga vurduğu yeni bir siyasal dönemle karşı karşıya bulunuyoruz.
Başkan Trump, sanki destekçilerine verdiği sözleri yerine getiremeden ikinci ve son başkanlık döneminin dört yılının sona ermesinden korkuyor gibi.
Aynı şekilde Başkan Trump'ın ikinci başkanlığının daha ilk günlerinde eline bir sopa alarak içeride ve dışarıda savaşlar deklare ettiği söylenebilir.
Havaya kalkmış sopasının, Amerikan halkının özellikle Demokratlar ve liberal sol olarak adlandırılan siyasi görüşteki pek çok kesimine uzanması bekleniyor.
Birçok medya kuruluşunda, yukarıda belirtilen iki kategoriye dahil olan çok sayıda Amerikalının ülkeyi terk edip Avrupa'da yaşamak istediğini söylediğine dair haberler yayınlandı.
Dünya şimdi Başkan Trump'ın bir sonraki hamlesini bekliyor ve bazıları Ukrayna-Rusya savaşına sıranın çok yakında geleceğine inanıyor.
Nitekim Başkan Trump, yakın zamanda yaptığı bir açıklamada, Rusya'nın müzakere masasına gelme davetini reddetmesi halinde kendisine yaptırım uygulayacağının sözünü vermişti.
İki başkanlık döneminde İsrail'in, Başkan Trump'ın Beyaz Saray'daki varlığından en çok rahatlık duyan ülke ve Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun da Washington'a resmi ziyaret daveti alacak ilk kişilerden biri olması şaşırtıcı değil.
Hatırlatmak isteriz ki, Başkan Trump, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı alan ilk ABD başkanıdır. Buna bir de ikinci döneminin ilk gününde Batı Şeria'daki radikal Yahudi yerleşimcilere uygulanan ve ABD'ye girişlerini yasaklayan Amerikan yaptırımlarını durdurma kararını almasını ekleyelim.
Söz konusu yaptırımlar eski Başkan Joe Biden tarafından başkanlık döneminin bitiminden kısa bir süre önce yürürlüğe konmuştu.
Trump'ın askeri savaşlar istemediği doğru gibi görünüyor, ancak ABD'nin askeri savaşlarından daha korkunç olabilecek bir ekonomik savaşı çoktan başlattı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.