Eğirdir Gölü ölüyor

Prof. Dr. Mustafa Öztürk Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Independent Türkçe

Su sadece hayvanlar ve bitkiler için yaşamın temeli değil, aynı zamanda önümüzdeki on yıllarda dünyanın bazı bölgelerinde tartışmalı bir kaynak haline gelecektir. BM rakamlarına göre, küresel su stresi, yani sanayide, tarımda ve hanelerde kullanılmak üzere çekilen suyun mevcut suya oranı, 2020 yılında %18,2 ile yönetilebilir durumdaydı.

2030 yılında Türkiye'de nüfus yüzde 10 artacak ve su kaynakları potansiyeli yüzde 20 azalacak. Gerekli tedbirleri alınmazsa Türkiye, 2030 yılında maalesef su fakiri ülke durumuna düşecektir.

Eğirdir Gölü, Isparta ili sınırlarında yer alan, tektonik ve karstik etkilerle oluşmuş, bir tatlı su gölüdür.

Eğirdir Gölü, 468 kilometrekare yüzey alanı ile Türkiye’nin 4. büyük gölü, 2. büyük tatlı su gölüdür.

Türkiye’nin ikinci en büyük tatlı su kaynağı olan günün değişik zamanlarında mavi, yeşil tonlara büründüğü için ‘yedi renkli göl’ olarak adlandırılan Eğirdir Gölü’nde, su çekilmeleri yaşanıyor. Gölde aşırı su kaybı nedeniyle sular yaklaşık 2 metre çekilirken, göl çevresinde balçık, hayvan dışkısı ve çevre atığı sebebiyle koku problemi yaşanmaktadır.

Göl yatağındaki çatlaklar yüzünden her yıl seviye düşüyor.

Eğirdir gölü zaten sığı bir göldür. Gölün derinliği azaldıkça, sıcakların etkisiyle buharlaşma artmaktadır. Eğirdir gölünün çevresindeki daha düşük su seviyeli göletler yapıldıkça daha fazla su buharlaşıyor.

Eğirdir gölü Isparta merkezin yıllık yaklaşık 13 milyon metreküplük içme ve kullanma suyu ihtiyacını temin etmektedir.

Eğirdir gölünden göletler ve barajlar için kullanılan toplam su, uzun yıllar ortalamasında 33 milyon metreküptür.

Tarımsal sulama için Eğirdir gölünden yıllık ortalama 140 milyon metreküp su çekilmektedir.

Eğirdir gölünde en büyük kaybı buharlaşmadır. Yıllık 460 milyon metreküp buharlaşma olduğu tahmin ediliyor. 2021 yılı eylül ayı sonu verilerine göre gölde su miktarı yaklaşık 2,4 milyar metreküp.

Son verilere göre göl hacmi 1,6 milyar metreküpe düşmüştür. Bu suyun yaklaşık dörtte biri buharlaşma ile kaybolmaktadır.

Gölün yüzey alanı, 1985'larda 46.936,99 hektar iken, 2023 yılında 43.626,76 hektara düşmüştür. Gölün yüzey alanı yaklaşık %7 oranında azalmıştır.

Resim2.jpg

Şekil 1. Yıllara Göre Göl Yüzey Alanında Değişim.

Gölün yüzey alanı kış ve ilkbahar mevsimlerinde artmış, yaz ve sonbahar mevsimlerinde azalmıştır; bu da gölün genişliğinde mevsimsel bir dalgalanma olduğunu göstermektedir.

Eğirdir Gölü hacmi 1989 yılı ekim ayında 3,37 milyar metreküp iken 2021 yılı Eylül ayında 2,365 milyar metreküpe düşmüştür. Göl hacminde yaklaşık %28 oranında azalma olmuştur.

Göl için belirlenmiş minimum işletme seviyesi 914,62 m ve bu seviyedeki göl hacmi 2,1 milyar metreküp, maksimum işletme seviyesi ise 918,96 m ve bu seviyedeki göl hacmi yaklaşık 4 milyar metreküptür.

Eğirdir Gölü su seviyesi 913 m değerine düştüğünde, gölün Hoyran bölümü ve Eğirdir Gölü arasında yer alan kemer boğazı olarak adlandırılan dar su geçit tamamen kuruyacak ve göl ikiye ayrılacak.

Bunun anlamı gölde su seviyesi azaldığında ve göl iki ayrıldığında sıcakların etkisiyle daha fazla ve hızlı su buharlaşması olacak ve göl daha hızlı bir şekilde kuruyacaktır. Ve ne tarım alanlarında kullanmak amacıyla ne de ekolojik hayat için artık gölün eski performansını sağlaması mümkün olmayacaktır

Eğirdir gölüne yıllık su akışı 410 milyon metreküpün altına düştüğünde kuraklığın etkisi artacaktır. Bu yüzden gölden su kullanımı ile ilgili kısıtlamalar yapılmalıdır.   

Eğirdir gölü için kritik kurak dönem (Göle giren akımların en düşük olduğu ardışık zaman periyodu) meteorolojik parametreler, su kullanım ve buharlaşma ve benzeri parametreler kullanılarak yıllık su bütçesi tahmini hesaplaması yapılmalı. 

Gölün su seviyesindeki azalma, gölün taşınım mekanizmasını değiştirmiş, halihazırda artan su sıcaklıkları buharlaşmayı daha da şiddetlendirmiştir.

Eğirdir gölünde ana kirlilik kaynağı, tarım arazilerinde aşırı azotlu ve fosforlu gübrelerin kullanılması ve hayvan çitliklerinde oluşan gübrenin gelişi güzel çevreye dökülmesi ve göl çevresindeki evsel atıksuların kuşaklama ile toplanıp ileri kademe arıtılmadan Eğirdir gölüne doğrudan deşarj edilmesidir. Bu durum Eğirdir Gölü'nü ötrofikasyona karşı da savunmasızlaştırmış ve ötrofikasyon (alg patlaması) sürecini hızlandırmıştır

Tüm bu kirliliğin ve suların çekilmesinin kaynağı insanoğludur.

Eğirdir Gölü beni besleyen azot ve fosfor kirliliğini önleyin diye feryat etmektedir.

Resim3.jpg

Resim 1. Eğirdir Gölünde Alg Patlaması Görüntüleri

Eğirdir gölü havzasında iyi tarım ve hayvancılık uygulamasına geçilmediği sürece göl yavaş yavaş önce alg patlaması ile kendini gösterecek, takiben bataklığa dönüşecek, bölgede ciddi koku kirliliği oluşacak. Bu suların bırakın içme suyu ve tarımsal sulamada kullanılması riskli duruma girecek. Eğirdir gölü sahillerinde sıfır oksijenli kıyılar artmaya devam edecektir.

Son yıllarda yanlış doğal kaynak yönetimi, vahşi sulama, kaçak kuyular ve kuraklık yüzünden Eğirdir Gölü sularını büyük oranda kaybetmeye devam ediyor.

Tarımda aşırı gübre kullanımı ve hayvansal atıkların tekniğine uygun yönetilmemesi, gölde alg patlaması sonucu kirliliği ortaya çıkarmıştır ve sahiller kokmaya başlamıştır.

Karaot mevkiinde çapları 3,5 metre borularla su alımlarıyla göl adeta boşaltılmaktadır. Gölü besleyen dere ve çayların üzerine HES yapılmasına dur denilmeli.

Göl havzasında binlerce kuyu açılmış ve açılmaya devam ediliyor. Su seviyesi azaldıkça gölde kirlilik de artacaktır.

Göl çevresine yapılan göletler, vahşi madencilik ve kaçak sondaj kuyuları suyun azalmasında başlıca sorunlardır.

Eğirdir Gölü korunan alanda konut, tarımsal ve hayvancılık, eğitim, sağlık, güvenlik tesisi, ibadet yeri, köy konağı, bakkal, manav, berber, köy fırını, köy kahvesi, köy lokantası, tanıtım ve teşhir büfeleri ile köy halkı tarafından kurulan ve işletilen kooperatiflerin işletme binası gibi hizmetlere müsaade edilmesi gölün korunmasından taviz verilmesi ve kirlenmeye devam etmesi demektir.

Resim4.jpg

Şekil 2. Eğirdir Gölü Korunan Alan Vasfı

Bölgede başta kar yağışlarının azalması başta olmak üzere, iklim değişikliğinin kuraklık yönündeki etkileri göl su seviyesinin sürekli düşüş eğiliminde seyretmesine neden olmuştur. Mevcut ve muhtemel kurak şartlar altında yaşanabilecek su kıtlığının ölçülebilir şekilde tasvir edilebilmesinin ve bu sayede de su güvenliğinin sağlanması için etkin önlemlerin belirlenmesinde miktar ve kalite modelleri yeri doldurulamaz araçlardır. Son yıllarda bölgede kuraklığın sosyoekonomik açıdan olumsuz etkileri artmıştır. Dolayısıyla daha da geç kalmadan artan kuraklık risklerine karşı afet yönetiminde sadece kriz yönetimi ile sınırlı kalmayıp proaktif ve önleyici stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir.

Gölde mevcut durumda olması gereken baskın olan endemik makrofitlerin yerine, iklim değişliğinin etkilerine karşı yüksek toleransa sahip ve gölün içme suyu üretimi, tarımsal sulama, hayvancılık ve balıkçılık için kullanımını tehdit edecek çeşitli toksinler üreten siyanobakterilerin baskın hale gelmesini hızla artırmaktadır.

Eğirdir Gölü’nde sular 2 metre çekildi. Gölde koku kirliliği başladı. Baskın kirlenme ortaya çıktı. Eğirdir gölünde kuraklığın ve sıcaklıkların devamlılığı siyanobakterilerin baskın hale gelmesini artıracaktır.

Göllerin ve akarsuların her biri için ayrı ayrı su bütçesi oluşturulmadığı sürece çoğu göl ve dere korunamaz.

Çözümler;

Eğirdir Gölü Kuşak Atık Su Arıtma Tesisi ve\veya bölgesel atık su arıtma tesislerinin bir an önce kurularak atık suların arıtılmadan göle ulaşması önlenmelidir (gölün eski Haliç’e dönüşmesine dur denilmeli)

Eğirdir havzasında vahşi sulamaya son verilmeli ve acilen damlama sulamaya geçilmelidir (Damlama sulama sistemi kullanması ile su doğrudan bitki köklerine iletilmekte ve su kullanımını %60'a kadar azaltılmakta).

Eğirdir Gölü ve Eğirdir Gölü’nü besleyen su kaynaklarından sulama yapılan tarım arazilerinde, vahşi sulama sistemlerinin rehabilitasyonu ve damlama sulama sistemine geçiş tamamlanana kadar havza genelinde yeni sulama alanı açılmasına ve Eğirdir Gölü Havzasından yeni su transferi yapılmasına izin verilmeli.

Havzada tarım alanlarında aşırı gübre kullanımına son verilmeli ve iyi tarım ve hayvancılık uygulamasına geçilmeli (azot ve fosfor kirliliğine dur denilmeli).

Hayvan gübresinin açık alanlarda depolanmasına son verilmeli. Çiftliklerde hayvansal atık kaynaklı sızıntı suların (kirlilik yükleri çok çok yüksek) göle ulaşması kesinlikle önlenmeli.

Eğirdir Gölü yüzey buharlaşma miktarının düşürülebilmesi için batımetrik ölçümlerle dip çamuru miktarı tespiti yapılmalı, buna tarama çalışması uygulamaya konmalı.

Eğirdir Gölü havzasında kaçak sondajların tespit edilerek sayaç vb. yöntemler ile yeraltı suyu çekimleri kontrol altına alınmalı.

Her yere kuyu açılmasına dur denilmeli, göl havzasındaki aşırı su tüketmeye devam eden mermer ve benzeri maden ocakları ruhsatları iptal edilmeli ve yenilerine izin vermemeli.

İklime dayanıklı sulama kuralları uygulamaya konması ile çiftçiler daha az su ve toprakla daha fazla gıda üretebilmeli (Su stresinin azalması, mahsul veriminin artması ve gıda fiyatlarının düşmesiyle insanların beslenmesine yardımcı olabilir).

Su seviyesi riskli seviyeye düştüğünde mutlaka yüzde 50 sınırlı sulamayla başlanılmalı. (Ve sulama sistemi rehabilitasyonu ve damlama sulamaya geçilmesiyle gölün ikiye ayrılması önlenir).

Havzadaki atıksular ileri kademe arıtılıp UV ışınları ile dezenfekte edildikten sonra toprakla teması olmayan meyve ve sebzelerin sulamasında kullanılmalı ve gölden sulama suyu temini minimize edilmeli. 

Eğirdir gölü su bütçesi hazırlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalı. İçeriğinde göle;

Yağışla gelen

Diğer barajlardan aktarılan

Buharlaşma ile kaybolan

Tarım alanlarında kullanılan

Sanayi ve madencilikte kullanılan

İçme suyu olarak kullanılan

Göletlere aktarılan

su miktarı ve su seviyesi bilimsel olarak ortaya konmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalı.

Gölde belli seviyenin altına düşün suyun kullanım alanları ve kısıtlamalar net olarak ortaya konmalıdır. Bu yüzden gölde su seviyesi sürekli ölçülmeli ve su hangi seviyeye düştüğünde kısıtlamanın uygulanacağı kamuoyu ile paylaşılmalı.

Yağışlardaki düşüşlerin ve sıcaklıktaki artışların göl üzerindeki negatif etkileri belirlenmeli.

Ve gölü kirleten atıksu kaynakları, kötü tarım ve hayvancılık uygulamaları ve alınması gereken önlemler uygulamaya konmalıdır.

Gölde alg patlamasının olduğu bölgelerde oksijen seviyesi sıfıra yakın olup göl suyunun tarımda kullanılıp kullanılmayacağı incelenmeli. Alg patlaması olan sularda kimyasal (arsenik gibi tehlikeli kimyasallar dahil) ve fiziksel test yapılmadan ve test sonuçları sınır değerlerini sağladığı belirlenmeden tarım alanlarında sulamada ve içme suyu temininde kullanılması çok risklidir.

Atıksularla ve erozyonla taşınan sedimentler göl dibinde çamur oluşturur ve gölün su tutma kapasitesini azaltır. Gölde batımetrik ölçümler yapılarak dip çamur miktarı ve nerelerde yoğun şekilde biriktiği tespiti yapılmalı ve belli limitin üzerindeki biriken dip çamuru taraması yağışlar başlamadan ve suya en az ihtiyaç duyulan aylarda yapılmalı. Dip çamuru taraması yapılarak gölün fazla su tutması kapasitesi artırılır. Dipte oluşan ve ortamı oksijensiz bırakan organik çamur ortadan kaldırılmış olur.

Vahşi sulamaya son verme ve sürdürülebilir su döngüsü dahil Eğirdir Gölünü kaybetmeden acil çözümler üretilmeli ve uygulamaya konmalı.

Su, kültür demektir.

Resim5.jpg

Resim 2. Alg Patlaması Sonucu Yosun Kaplamış Eğirdir Gölü Görüntüsü

Ve Eğirdir Gölünde 1962’den 2018 yılı sonuna kadar yıllık toplam yağış ve buharlaşma grafikleri Şekil 3’de verilmiştir.

Resim6.jpg

Şekil 3 Eğirdir Gölü Yıllık Toplam Yağış ve Buharlaşma Grafikleri

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU