Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 7-8 Mart 2024 tarihlerinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın daveti üzerine Stratejik Mekanizma Toplantısı'nın yedincisine katılmak üzere Vaşington'u ziyaret etti.
Kalabalık bir heyetle ABD'ye giden Bakan Fidan, Kongre'nin ve Biden-Harris Yönetimi'nin üst düzey karar alıcılarıyla çeşitli temaslar düzenledi.
Söz konusu ziyaret Biden'ın başkan olmasından sonra Türkiye'den gerçekleşen ikinci üst düzey ziyaret oldu. Birincisi de yine Stratejik Mekanizma toplantısı için Dışişleri eski Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Ocak 2023'te Vaşington'a yaptığı ziyaretti.
Ziyaretin arka planı
Bakan Fidan geçen aylarda Bakan Blinken'la hem Türkiye'de hem de uluslararası toplantılar marjında defaatle bir araya geldi.
Ancak bu görüşmenin önemi çok daha büyüktü. Zira Stratejik Mekanizma iki ülke arasındaki gerilen ilişkilerin bir diyalog çerçevesinde pozitif gündemle yürütülmesini amaçlamış olsa da ihdas edildiği 2021'den bu yana söz konusu mekanizma çerçevesinde ne ikili ilişkilerde ne de çok taraflı meselelerde işbirliği konusunda bir ilerleme kaydedilemedi.
Bu defa ise, İsveç'in NATO üyeliği/F-16 tedariki konusunun artık geride kalmış olması ve belki daha da önemlisi Türkiye'nin terörle mücadele konusunda peş peşe hem sahada hem de masada adımlar atması ve atacağının da sinyallerini vermesi Ankara-Vaşington hattındaki dinamikleri değiştirdi.
Terörle mücadele konusunu biraz açmak gerekirse, Türkiye son dönemde güney sınırındaki terörü bitireceği ve teröre destek veren ülkelere/taraflara müsamaha göstermeyeceği mesajını veriyor.
Bir yandan hem Suriye hem Irak'ta operasyonlar sürerken diğer yandan Türkiye bilhassa Irak nezdinde yoğun diplomasi trafiğinde bulunuyor.
Bakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Genelkurmay Başkanı Metin Gürak ve MİT Başkanı İbrahim Kalın son dönemde Irak'ı ziyaret ederek hem Bağdat'ta hem de Erbil'de tüm taraflara gerekli mesajları verdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Gelinen noktada hem merkezi hükümet hem de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Türkiye'nin terörün bitirilmesi ve özellikle Bafel Talabani'nin başında olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) terör örgütü PKK/PYD/YPG'ye destek vermeyi bırakmaması halinde gerekli adımları atacağı yönündeki kararlı tutumunun idrakında.
Nitekim, IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani'nin PKK'nın IKBY topraklarını Türkiye'ye karşı kullanmasını kesinlikle reddettiklerini, PKK'nın komşu ülkeler için tehdit kaynağı, Erbil ve Bağdat için de "büyük bir baş ağrısı" olduğunu belirtmesi, ayrıca Irak Hükümeti Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in "PKK'nın Türkiye'de sorun olduğu doğru ama Irak için de sorun" ifadesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Daha da önemlisi basında çıkan haberlerde, Türkiye'nin girişimleri doğrultusunda Irak Hükümeti ile IKBY'nin Irak'ın kuzeyindeki terör tehdidinin yok edilmesi için anlaştığı ve Türkiye'nin de dahliyle üçlü mekanizma kurulması üzerinde çalışıldığı iddia ediliyor.
Bu gerçekleşebildiği takdirde, terörün Irak'ta bitirilmesi ve Suriye-Irak bağlantısının kesilerek PYD/YPG'ye verilen her türlü desteğin kesilmesi yönünde önemli adımlar atılacak.
Gazze'deki savaşla birlikte ABD'nin bölgedeki unsurlarına yönelik tehdidin üst seviyeye çıktığı, Irak'tan çekilme yönünde Bağdat'la müzakerelere başladığı bir dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan olumlu gelişmelerin de etkisiyle esasında bir süredir Vaşington terörle mücadele konusunda işbirliği mesajı veriyor.
Tüm bu gelişmeler Türkiye'nin beklentilerini ABD'ye iletirken Bakan Fidan'ın elini güçlendiren unsurlardır.
Terörle mücadele işbirliği mümkün mü?
29 Ocak 2024 tarihli ve "İsveç/F-16 meselesi ve Türkiye-ABD ilişkileri" başlıklı makalemde "İsveç/F-16 meselesinin çözüm sürecine girmiş olması Ankara-Vaşington ilişkilerindeki derin güven bunalımına neden olan ABD'nin PYD/YPG desteğine tesir eder mi?" sorusunu sormuştum.
Tabiatıyla ABD'nin PYD/YPG'ye yönelik politikasında kısa vadede 180 derece değişiklik beklemek pek gerçekçi değil.
Zira Vaşington'da Beyaz Saray ve Dışişleri ile Pentagon'un konuya yaklaşımında ciddi farklılıklar bulunmaktadır.
Pentagon ve bilhassa ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) PYD/YPG'yle zaman içerisinde güçlü bağlar tesis etmiş olduğundan PYD/YPG'yle mevcut işbirliğinden son derece memnun.
MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın CIA Başkanı William Burns'le görüşmek üzere Vaşington'da bulunduğu esnada CENTCOM komutanı Orgeneral Michael Erik Kurilla Ortadoğu ziyareti kapsamında Suriye'nin kuzeyine de giderek PYD/YPG'nin sözde yöneticileriyle görüştü.
Söz konusu ziyaretin zamanlamasını, CENTCOM'un Vaşington'un olası bir politika değişikliğine direneceğinin bir işareti olarak görmek yanlış olmayacaktır.
Bakan Fidan resmi temasları sonrasında Vaşington Büyükelçiliği ikametgahında düzenlediği basın toplantısında; ABD'nin geçici olarak başlattığı PYD/YPG'ye desteğin kalıcılığa dönüşmesinin iki ülke arasındaki stratejik ilişkinin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olduğu, bunun bir an önce son bulması ve çözüm getirilmesi gerektiği, aksi taktirde terör örgütü üzerinden iki ülkenin daha büyük bir karşı karşıya geliş riskinin bulunduğu, bunun da iki ülkenin menfaatine aykırı olduğu mesajını ABD tarafına ilettiklerini belirtti.
Fidan'ın özellikle iki tarafın karşı karşıya gelme riskinin bulunduğu şeklindeki ifadeleri dikkate değerdi.
Fidan'ın açıklamaları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın terörü bu yaz bitirme yönünde verdiği mesajla birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'nin sahadaki diğer aktörlere rağmen, gerektiği takdirde hem Suriye hem de Irak'ta bir kara operasyonu yapmaktan geri durmayabileceği daha net görülmektedir.
Fakat yine de Stratejik Mekanizma toplantısı sonrasında yapılan açıklamada tarafların, ulusal güvenliklerine tehdit teşkil eden terörizme karşı işbirliğini artırmak, organize suç ve uyuşturucu kaçakçılığına karışan şebekeleri ele almak amacıyla Türkiye-ABD Terörle Mücadele İstişarelerini yeniden başlattığını duyurmaları doğru yönde atılmış önemli bir adımdır.
Zira Ocak 2023'te yapılan ortak açıklamada "Stratejik Mekanizma bünyesinde terörizmle mücadele istişareleri düzenlenmesini planlamaktadır" ifadesi yer almış, ancak Ankara-Vaşington arasında yaşanan derin güven bunalımı nedeniyle bir adım atılmamıştı.
Önümüzdeki dönemde ABD'nin söylemin ötesine geçerek terörle mücadele konusunda gerekli adımları atıp atmayacağı görülecektir. Vaşington'un PYD/YPG konusunda politika değişikliğine gitmemesi halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi mümkün görünmemektedir.
Suriye özelinde, bir noktayı unutmamak gerekir. Bu da Suriye'nin kuzeyinde tutsak bulunan DEAŞ'lı teröristlerin ve aile yakınlarının ülkelerine iadeleri meselesidir.
Dolayısıyla bir yandan PYD/YPG'yle ve DEAŞ'la eş zamanlı olarak mücadele edilirken diğer yandan ABD'nin üçüncü ülkeler nezdinde gerekli girişimlerde bulunması ve bu teröristlerin ülkelerine geri alınmalarını sağlaması elzemdir.
Aksi takdirde ABD, bölgeden çekilse bile sorun Türkiye başta olmak üzere bölgenin başını ağrıtmaya devam edecektir. DEAŞ'la mücadele uluslararası koalisyonunda yeralan ülkelerin hepsine bu bağlamda sorumluluk düşmektedir.
ABD'yle çok yönlü ilişkilerin geliştirilmesine vurgu
Bir önceki yıla kıyasla Ortak Açıklama'nın daha kapsamlı olması, ekonomiden kültüre, beşerî ilişkilerden enerjiye değinmesi tarafların birçok alanda diyaloğu canlandırma iradesini göstermektedir.
Nitekim, Bakan Fidan da basın toplantısında yenilenmiş bir psikolojiyle ve daha pozitif bir gündemle iki ülke arasında yeni bir sayfa açılması imkanına değindi ve ilişkilerin sadece güvenlik temelli değil, ekonomik ve ticari konular başta olmak üzere her alanda aynı ölçüde geliştirilmesi anlayışının altını çizdi.
Fidan bu kapsamda, karşılıklı ticaretin 100 milyar ABD dolarına ulaştırılması hedefi ile sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ile nükleer enerji üretimi konusunda teknik heyetlerin işbirliğinin ilerletilmesinin yollarını ele aldığını vurguladı.
Ortak açıklamada iki Bakan'ın Türkiye-ABD güvenlik ilişkisini, stratejik zorluklar ve fırsatlarla başa çıkmak için iki ülkenin önemli yeteneklerini ve teknolojik yeniliklerini geliştirecek şekilde dönüştürme fırsatlarını ele aldıkları, bu kapsamda tarafların, 2024 yılında Türkiye-ABD Savunma Ticareti Diyaloğu toplantısının yapılacağını ve iki ülkenin savunma sanayi işbirliğini ilerletme fırsatlarını değerlendireceğini duyurdukları belirtildi.
Öte yandan, ortak açıklamada F-35 meselesine değinilmezken, Fidan'ın basın toplantısındaki "Biz tekrar pozisyonumuzu koruyoruz, yani buraya yapmış olduğumuz bir ulusal ödeme var, almamız gereken uçaklar var. Türkiye tabii bu konuları geniş fikirli açık bir şekilde konuşmaya tartışmaya her zaman hazır. Geldiğimiz aşamada aslında bu konuları farklı perspektiflerle tartışabileceğimize de inanıyoruz. Amerika'nın da bu konuda açık fikirli olması lazım diye düşünüyoruz, bazı görüş alışverişleri var" ifadelerinden Türkiye'nin F35/S-400 konusunda daha esnek davranabileceği, ancak ABD'nin, S-400'lerin Türk topraklarından çıkartılması önkoşulunda direttiği gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Anlaşılan S-400 konusu önümüzdeki dönemde de Türkiye-ABD ilişkilerini meşgul edecek.
Bölgesel meselelerde işbirliği
ABD ve Türkiye'nin bölgede ve ötesinde işbirliği yapması her iki tarafa da kazanç sağlar, Rusya'yla daha dengeli bir ilişki tesis etmemize da yardımcı olur. ABD, Türkiye'nin İsrail-Filistin ihtilafı ve Ukrayna savaşı bağlamında oynayabileceği potansiyel rolün farkında.
Vaşington'daki toplantılarda da bu konuda kapsamlı görüş alışverişinde bulunulmuş olması tarafların birbirleriyle çalışma iradelerini ortaya koyuyor.
Türkiye ile ABD sadece bu iki konuda değil, Kafkaslar, Orta Asya (ABD'nin Çin'i çevreleme politikası açısından giderek önem kazanan bir bölge), Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Afrika'da da ortak hareket edebilir.
Türkiye tüm bu bölgelerdeki nüfuzunu ABD'yle olan ilişkilerinde avantaja çevirebilir. Zira işbirliği alanları arttığı oranda Kongre ve Pentagon'da bulunan Türkiye karşıtlarının çatlak sesleri azalacaktır.
Diğer yandan, söz konusu ziyareti yakından izleyen ve Türkiye'nin ABD'yle ilişkilerini düzeltme sürecine girmesinden pek de memnun olmayan Rusya, Yunanistan ve Ermenistan ilişkilerin baltalanması için elinden geleni yapacaktır.
Ancak Rusya şunu anlamalıdır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte Türkiye'nin ABD ve Rusya'yla olan ilişkileri birbirine alternatif değildir.
ABD'yle önümüzde uzun ve meşakkatli bir yol bulunmaktadır ve kilit konu terörle mücadeledir.
Kasım ayında ABD'de başkanlık seçimlerinin olduğu ve yönetimin değişme ihtimalinin bulunduğu bir ortamda taraflar arasında mutabık kalınan hususların uygulanabilirliği belirsizliğini korumaktadır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish