Yeter artık: Julian Assange'ı serbest bırakmanın vakti geldi

Onunla yakından çalışmış biri olarak Wikileaks'in kurucusunun neden hep epey tartışmalı bir figür olacağını anlıyorum. Ama ABD'ye iade edilmekten kurtulmak için son bir hamle yaparken basın özgürlüğü ve devletin gücüne dair temel sorularla yüzleşiyoruz

Avustralya vatandaşı olan Assange, Amerika'ya iade edilmeli mi? (Reuters)

Julian Assange'ı tamamen unutmuş olabilirsiniz. Önce Ekvador Büyükelçiliği'ndeki klostrofobik tecridine ve bundan yaklaşık 7 yıl sonra da maksimum güvenlikli Belmarsh Hapishanesi'ne girerek kamuoyunun gözünün önünden kaybolmasının üstünden 11 yıldan uzun zaman geçti. Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.

Amerika'ya iade edilmekten ve çok yüksek ihtimalle bir kez daha ortadan kaybolmaktan (bu kez çok uzun süreyle bir eyalet hapishanesinde) kaçınmak için Assange, Londra Yüksek Mahkemesi'nde son bir hamle yaparken tüm bunlar değişmek üzere.

Bu neden umrumuzda olsun ki?

Pek de umursamayan kişi sayısı hiç de az değil. Assange'dan haz etmeyebilirler ve onun da dostlarını kaybetmeyle insanları kendinden uzaklaştırma konularında eşsiz bir yeteneği olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Medyadaki pek çok kişi onun "düzgün" bir gazeteci olduğuna inanmıyor ve bu yüzden onu savunmak için parmağını bile kıpırdatmıyor. Bazıları Hillary Clinton'ın 2016 kampanyası hakkında bilgi sızdırmadaki rolü nedeniyle onu asla affetmeyecek ve Putin'in maşası olmakla suçlayacak.

Bir de devletimizin gizli köşelerine dokunaklı bir inanç duyan ve sır perdesini aralayan herkesi ayıplayanlar var. Karşı anlatı bazen daha çok George Smiley ya da Slow Horses'tan Jackson Lamb gibi olsa da James Bond dünyanın bir numaralı markası. Edward Snowden'ın ifşalarının en yoğun olduğu dönemde seçkin bir editörün yazdıklarını asla unutmayacağım:

Güvenlik servisleri bir şeyin kamu yararına aykırı olduğunda ısrar ediyorsa... Ben kim oluyorum da onlara inanmıyorum?

Başka bir deyişle, devlete güvenin. Eğer "Zıpla" derlerse, sizin göreviniz "Ne kadar yükseğe?" diye sormak.

Ama neden böyle yapasınız ki? "Devlet" (bunu bilmiyor muyuz?) rutin olarak türlü türlü yanlış yapıyor. Aynı şey kaçınılmaz olarak gizli devlet, güvenlik devleti, derin devlet (adına ne derseniz deyin) için de geçerli.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Polise ya da güvenlik birimlerine tüm iletişiminizi ve hareketlerinizi izlemeleri konusunda güvenir misiniz? Eğer biraz Orwell okuduysanız hayır. 2003'te Irak'a yapılan feci saldırı öncesinde ABD ve Birleşik Krallık (BK) politikalarının şekillenmesine katkı sağlayan istihbarat hatalarını/süslemelerini fark etmediniz mi? Gerçekten mi?

11 Eylül'de ve sonrasında işkence ve kişilerin kaçırılarak başka bölgelere gönderildiğine dair kanıtlanmış iddialara karşı gözünüz kör müydü? Edward Snowden'ın ifşalarının ardından ortaya çıkan yasadışı gözetleme bulgularını kaçırdınız mı? BK'de devam eden gizli polislik soruşturması da dahil, polisin ya da istihbarat teşkilatlarının protesto gruplarına sızdığını okuduğunuzda omuz mu silkiyorsunuz?

Başka bir deyişle güvenlik devleti (her ne kadar iyi ve gerekli işler yapsa da) izlenmeli ve sorumlu tutulmalı. Özellikle de bireylerin yaşamları üzerinde, ölüm kalım meseleleri de dahil, muazzam yetkilere sahip olduğu için bu yapılmalı.

Ancak devletin daha çok karanlıkta kalan kısımlarının giderek daha da engelleyici hale gelen koruyucu bir hukuk ve ceza kalkanıyla desteklendiği düşünüldüğünde, herhangi bir irdeleme girişimi kolay olmuyor.

Yıllar boyunca Daniel Ellsberg, Clive Ponting, Chelsea Manning, Thomas Drake, Katharine Gun, Edward Snowden gibi ifşacılar çok değerli işler yaptı. Bir de Assange gibi yarı aktivist, yarı gazeteci, yarı yayıncı, yarı hacker olan melez bireyler var.

Neredeyse bütün bu vakalar bir örüntüyü izliyor. Devlet, hain ve aşağılık kişiler olduklarını söyleyerek onları şiddetle kınıyor. Ardından bir tür yeniden değerlendirme geliyor: Jüriler onları aklıyor, kamuoyu değişiyor, devlet başkanları düşünüp taşındıktan sonra cezalarını hafifletiyor. Son olarak da bir çeşit kefaret geliyor: Hollywood filmleriyle kutlanıyor ve/veya cesaretlerinden dolayı onurlandırılıyorlar. Geçen yıl öldüğü zaman Daniel Ellsberg, önem arz ettiği zaman doğru şeyi yapan biri olarak bir tür ikonik bir statü kazanmıştı.
 


Ve Julian Assange'a gelince. Elbette ondan nefret ediyorlar. Elbette onun ibreti alem olmasını istiyorlar. Elbette Wikileaks'in Afganistan ve Irak savaşıyla ilgili ifşalarının kamu yararına en ufak bir kırıntı bile içerdiğini asla ama asla kabul etmeyecekler.

Elbette gizli devlete yönelik her türlü irdelemeyi durdurmak istiyorlar. Avustralya, BK ve ABD son yıllarda, istenmeyen projektörleri yakmak isteyenlerin yoluna çeşitli yöntemlerle yasaklayıcı barikatlar koymaya çalışıyor. Daha uzun hapis cezaları, gizli materyalleri yayımlamak bir yana bulundurma hakkını suç haline getirmek, yayını engellemek için ihtar tehdidi, gazeteciler ve kaynakları hakkında casusluk yapma hakkı, aktivistleri ve "risk" oluşturabilecek diğer kişileri takip etmek.

Ve belki de uluslararası gazeteci camiasının sessiz tepkisinden cesaret alarak şimdi de Assange'ı mahkemeye çıkarmak istiyorlar. Ama artık uyanıp alarma geçmemizin vakti geldi.

James Goodale, "Eğer kovuşturma başarıya ulaşırsa gizli bilgilere dayalı araştırmacı gazetecilik neredeyse ölümcül bir darbe alacak" diyor. Halihazırda 90 yaşındaki Goodale, Ellsberg'ün sızdırdığı ve Vietnam Savaşı'nın gerçeklerini ortaya çıkaran, bir zamanların gizli dosyası Pentagon Belgeleri'nin 1971'de yayımlanmasında New York Times'ın savunmasına öncülük ettiği için kulak verilmeyi hak ediyor. Ve evet bu, Meryl Streep ve Tom Hanks'li bir Steven Spielberg filmi oldu. Zaman en iyi ilaç.

Peki Avustralya vatandaşı olan Assange iade edilmeli mi?

Başka bir senaryoyu hayal edin. Londra merkezli Amerikalı bir gazeteci, örneğin Hindistan'ın nükleer silah programını didik didik araştırmaya başlıyor. Hazırladığı raporlar bu ülkenin 1923 tarihli resmi sırlar yasasını açıkça ihlal ediyor. Hindistan bu kadını yargılamak istiyor ve uzun süre hapiste tutmayı umuyor; pour decourager les autres (ibreti alem olsun diye -çn.).

Amerikalı gazetecinin Delhi'ye giden bir Air India uçağına bindirildiği herhangi bir durumu hayal edebiliyor musunuz? Elbette hayır: Hiçbir Amerikan hükümeti buna müsaade etmez. Öyleyse neden (Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bile onu serbest bırakma zamanının geldiğini düşündüğünü açıkça belirtmişken) hâlâ Assange'a daha ne kadar ceza verilebileceğini tartışmak için mahkeme ve hapishanenin kıymetli kaynaklarını tüketiyoruz?

Assange'ın bazı açılardan sorunlu bir figür olduğunu biliyorum fakat Irak ve Afganistan savaş kayıtları ve gizli diplomatik yazışmalarla ilgili birlikte yaptığımız çalışmaları her zaman savunacağım. Daha geniş çaptaki gazetecilik camiasının onu savunurken neden biraz sessiz kaldığını anlıyorum.

Ancak Assange'la yetinmeyeceklerini biliyorum. Orwell'in 1984'te sadece taslağını çizdiği, neredeyse tam denetleme dünyası artık epey korkutucu bir şekilde gerçek. Özgürlüklerimizi cesurca savunacak kişilere ihtiyacımız var. Tıpkı Orwell'in Winston Smith'i gibi, bunların hepsi Hollywood kahramanı kumaşına sahip olmayacak.

Fakat Albanese ve onun ABD Başkanı Biden'a yönelik net mesajına katılıyorum. Yeter artık. Onu serbest bırakın.

The Guardian'ın eski genel yayın yönetmeni Alan Rusbridger, Prospect dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyor.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Ağaç

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU