Cezaevinde hukuk ve adalet yoksunu infaz yasası yasallığı nasıl bir şey?.. (1)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Marmara 5 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldığım süre içinde, yaptırım düzeyi güçlü olmasından dolayı olmalı, dikkatimi en fazla Cezaevi "İdare ve Gözlem Kurulu" çekti.  

Nasıl çekmesin, mahkeme üstü kararlar alabiliyor, Yargıtay içtihatlarını dahi hiçe sayabiliyor, denetim yok, hesap verilebilirlik yok...

Cezaevi İnfaz Savcısı, cezaevleri müdürleri, baş memur, idare memuru, teknisyen, psikolog, sosyologdan oluşan 8 kişilik bir kurul...

İçlerinde bir yargıç dahi yok. Ama bu kurul istese, Mahkûmiyet Cezası biten bir hükümlüyü cezaevinde tutabiliyor.

Üstelik bunu infaz yasasına dayanarak yapıyor... Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kendimde yaşatılan hukuk dışı uygulamaların bizatihi muhatabı olmuş bir tanığıyım.
 


İdare ve Gözlem Kurulu zaten yıllardır bu cezaevinde varmış. Ama siyasi hükümlülerin yaşamını belirleyecek düzeyde bir inisiyatife sahip değilmiş.  

Koğuş değişikliği, sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle ilgilenme ve düzenlemelerle sınırlı yetkileri olan kurul olarak kurulmuş.

Ancak zaman içinde adım adım yeni yetkilerle donatılıyor. Üstelik sıradan yetkilerle değil, siyasi hükümlülerin gelecek yaşamını doğrudan etkileyen yetkiler...

Bu tip yetkiler daha çok kamuoyuna yansıyan, yankı yaratan cinayetlerden sonra gündeme getirilmiş ve karara bağlanmış.

Siyasi hükümlülerin yaşamı bakımından en kötücül olanı "denetimi serbestliği" uygulaması ve "koşullu salıverilmeyi dahi kontrol altına alan, uygulanıp uygulanmamasının kararını verebilen bir organa dönüşüyor" İdare ve Gözlem Kurulu...

Meselenin doğrudan insan yaşamı ile ilgili olduğunu, hükümlülerin kazanılmış haklarının istismar edilerek baskı aracı haline getirildiğini, daha cezaevinin kapısından girerken bana yapılanları görünce, cezaların nasıl infaz edildiğini sorup soruşturmak, kamuoyuna taşımak benim için bir zorunluluk oldu.

Kaldığım C-12 koğuşunda 21 siyasi hükümlüydük.  Kaldığım 3,5 ay zarfında hepsiyle cezaevinde yaşatılanları konuştuk.

Çeşitli vesilelerle, hastane vb., karşılaştığım başka koğuşlardan adliler de dâhil çeşitli hükümlülerle de konuşmalarım oldu.

Olanı biteni kafamda toparladım, cezaevinde uzun yıllardır kalmasının yanı sıra bu konulara en hâkim siyasi hükümlülerden olduğundan hareketle, C-12 koğuş arkadaşım da olan Emre Erdem ile yaptığım söyleşiyi kamuoyuna sunmayı, inşa edilen insanlık dışı zorlukları her gün yaşayan koğuş arkadaşlarıma, tüm hükümlülere ve acıyla hasretliği iç içe yaşayan ailelerine karşı, görmüş geçirmiş bir insan olarak görev bildim...
 

(Soldan sağa) Emre Erdem, Celalettin Can, Cihan Demir.jpg
(Soldan sağa) Emre Erdem, Celalettin Can, Cihan Demir

 

Emre Erdem arkadaşım, bu cezaevinde uzun yıllar yaşamış bir siyasi hükümlü olarak koşulları senden dinlemek isteriz...

Teşekkürler Celalettin Can arkadaşım... İfade ettiğiniz gibi "İdare ve Gözlem Kurulu" zaman içinde güçlü yetkilerle donatıldı.

Bunun miladı son infaz yasaları değişikliği oldu. En önemlisi "İdare ve Gözlem Kurulu"na, "Denetimli serbestlik" uygulaması için hükümlü ile mülakat yapma ve hükümlünün koşullu salıverilme için ıslah olup olmadığına karar verme yetkisi verildi.

Öyle oldu ki denetimli serbestlik özellikle siyasi tutuklu ve biz hükümlüler üzerinde Demokles'in kılıcı oldu.  

Şu an Adli hükümlülerin mahkûmiyet cezaları 5 yılın altına düştüğünde denetimli serbestlik hakkının uygulanması gerekirken, siyasi hükümlülere ancak belli koşullarda 1 yılın altına düştüğünde uygulanması gerekiyor. Yasallık bu...


Tamam yasallık bu, peki uygulama nasıl? Koşullar nedir? Adli hükümlülerden başlayarak ilerlesek...

Adli mahpuslarda mülakata çıkarılıyor. Siyasi bir durumları olmadığından ne yapıp edip İdare ve Gözlem Kurulu'nu ikna etme gereği duyuyorlar.

Adli mahpuslar, bir iddiaları yok. Dışarıya dönük planları olsa bile alabildiğine uysal, yasalara bağlı, ıslah olmuş görüntüsü veriyorlar.

Onları anlamak mümkün. Bir yerde kendilerini bu davranışa mecbur hissediyorlar. Ama Kurul'a çıkış gününün bir de öncesi var.

Kaldıkları koğuşlarda kavga eksik olmamış, yaygın disiplin cezası almışlar. Durum bu olunca denetimli serbestlik, Açık Cezaevi'ne gönderilme, koşullu salıverilme hakları çoğu kez iptal ediliyor ya da erteleniyor.

Kısacası İdare ve Gözlem Kurulu bir hükümlünün disiplin cezası varsa, hatta puanı azsa, iyi halli kabul etmiyor, genelgeye göre koşullu salıverilme hakları dâhil, tüm bu haklarını kaybediyor.


En son hastaneye gittiğimde, bir adli tutuklu benimle karşılaşır karşılaşmaz, adeta canhıraş bir şekilde "koğuşta 56 mahkûm kaldıklarını, ama bunlardan 25'inin İdare ve Gözlem Kurulu'na takıldıklarını" söylemişti. Rakam bana biraz fazla geldi, sorduk soruşturduk doğru bilgi olduğu teyit edildi. Hatta soruşturanlar içinde sen de vardın... Kanımca İdare ve Gözlem Kurulu adli mahkûmlar için de ciddi bir sorun olarak katlanılmaz bir düzeye gelmiş durumda. Umarım itirazlar sonuç yaratır; ters şeyler yaşanmadan infaz koşulları kabul edilebilir düzeye çekilir.

Umarım... Bunca yıldır cezaevindeyim, dünyanın hiçbir yerinde yasa ve hukukun tanıdığı hükümlünün lehine olan hakların yönetmelik ya da genelge ile geri alınıp, kullanılmasını engelleyen başka bir ülke var mı en azından ben bilmiyorum.

Türkiye'de uzunca bir süredir cezaların infazında bir uygulama da bu. TCK'nın, CMK'nın dahası Anayasa'nın adli ya da siyasi bütün hükümlülere tanıdığı bir haktır bu.  

Ne var ki Adalet Bakanlığı'nın bir genelgeyle ya da hazırladığı bir yönetmelikle hakları geri aldığı, iptal ettiği o kadar çoktur ki bu uygulamanın neredeyse sıradanlaştığı da bir gerçektir.

Sonradan çıkarılan bir yasa, yönetmelik ya da yürürlüğe konulan bir mevzuat CMK'ya, Anayasa'ya, hatta infaz rejimine ne kadar uyumludur bu da pek göz önüne alınmıyor.

Fiiliyatta uygulama genellikle bu şekilde olunca, lehimize olan kazanılmış haklar yavaş yavaş geri alınıyor.

2015'ten sonra bu yönlü uygulama hemen hemen daha sistemleşti. Mevzuatın kıyısında, köşesinde ne kaldıysa kullanabileceğimiz haklar, onlar da adeta cımbızla toplanıyor.


Son yıllarda Yargı Reformu Paketleri ve Cezaevleri Koşullarını İyileştirme Yönetmelikleri çıktı. Bunlar sizin koşullarınızı olumlu anlamda etkilemiş olmalı, etkiledi mi? 

Yargı paketleri, reform adlandırmaları denildi mi insanın aklına hep daha iyisi, daha lehte haklar tanınacak, düşüncesi gelir.

Ama son reform paketleri biz siyasi hükümlüler için hep tersi oldu. Adliler içinse kısmen lehte haklar tanındı.


Moral-isteklendirme ve yaşamlarının biraz da olsa kolaylaşması için iyi olmuş...

Elbette.


Peki, siyasi hükümlülere ne düştü?


Siyasi tutsakların koşulları ise hep zorlaştırıldı.  Denetimli serbestlik, koşullu salıverme, disiplin cezaları, sosyal aktivitelerin kâh sınırlandırılması, kâh istismar edilmesi, her seferinde mevzuatların değiştirilmesi ile haklar boşlukta bırakıldı.


Örneğin?..

"Mahkûmiyet cezamız bir yılın altına düşerse biz de denetimi serbestlikten yararlanabiliriz" diye düşündük. Ancak İdare ve Gözlem Kurulu bunu türlü gerekçelerle hep engelleme yoluna gitti.

İlçe cezaevine sevk olma hakkımız da var. Yönetmelik bize bu hakkı tanıyor ama İdare ve Gözlem Kurulu tanımıyor.

İlçe cezaevleri sevke açık olmasına rağmen, İdare ve Gözlem Kurulu "sevke kapalı" deyince, akan sular duruyor.

Birçok yerde sevk olan çok sayıda arkadaşımız var hem sevke gönderme hem sevk alma anlamında çok sayıda cezaevi sevke açık, bunu biliyoruz, bunu İdare ve Gözlem Kurulu da biliyor ama bilmemezlikten geliyor ve bu hakkı bize tanımıyor.  


Cezaevinde işleyiş nasıl?  Müdürlerin, Baş memur ya da İnfaz memurlarının siyasi hükümlülerle hukuku nasıl, riayet var mı?

Görüntüde olumlu yaklaşma imajı verdikleri oluyor ama her şey imaj, zevahiri koruma... Temel politika, yani yalıtımcı, yasakçı, kısıtlayıcı politika ne olursa olsun sürdürülüyor.

Mesela, aleyhimizde bir karar, bir eğilim, bir durum ortaya çıktığında, iş yoğunluğu vs. ne olursa olsun hepsi bir kenara bırakılıyor, asla geciktirilmeden o karar anında, eksiksiz, mümkünse katlanarak uygulanıyor.

Lehimize bir gelişme, bir durum olduğunda ise, olabildiğince ağırdan alınıyor, her seferinde "dilekçeniz işlemdedir", "dönüş olur" deniyor ama çoğu kez sorunumuz çözülmüyor, unutmaya bırakılıyor.

En temel şeylerde dahi soğuk bir duvarla karşı karşıya kalıyoruz. Lehimize olan haklarımızın korunmasını ve uygulanmasını sağlayan hiçbir mekanizma yok. Bazı durumlarda İnfaz Hâkimlikleri'ne başvuruyoruz.

Silivri İnfaz Hâkimliği genellikle aleyhimizde karar veriyor. Bezen nasıl oluyorsa şaşırtıcı şekilde bizi haklı buluyor ve "Hükümlünün talebini karşılanması için gereğinin yapılması" kararı veriyor...

Tam sevineceğiz derken, Cezaevi Savcılığı buna itiraz ediyor ve dosya Silivri Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na gidiyor.

Başkanlık, Cezaevi Savcılığının itirazını kabul ederken, bizim talebimizi "kesin" olarak reddediliyor... Bir kez "ret" kararı çıktıktan sonra o talebin kabulü hiçbir şekilde mümkün olmuyor.

Yeniden talep ettiğimizde Cezaevi İdaresi her seferinde, "Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı kararı var, mümkün değil" diyor...  

Bu nedenledir ki neredeyse taleplerimizi İnfaz Hâkimliği'ne götürmekten çekinir hale geldik.

Cezaevi İdaresi, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi üçgeni içinde dönen üçlü bir fiili koordinasyon var.

Daha önce de söylediğim gibi, yeni yasa ya da yönetmelikte biz hükümlülerin lehine yorumlanacak yeni gelişmelerle ilgili hak talebinde bulunduğumuzda Cezaevi İdaresi engel çıkarıcı rol oynuyor.

Genellikle "İnfaz Hâkimliği'ne başvurun" diyerek lehimize olan yeni gelişmelerin önünü almanın koşullarını yaratıyor.

Biliyor ki İnfaz Hâkimliği ve sonrasında Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'nda kesinleşecek kararla yasaların hükümlülere tanıdığı haklar en azından güdükleştirilecek.


Siyasi hükümlülere yönelik uygulama nasıl oluyor?

İdare ve Gözlem Kurulu'nun bir siyasi hükümlünün denetimli serbestlik talebini olumlu yönde ele alması için öncelikle onun devlete karşı samimi olduğuna kanaat getirmesi gerekiyor.

Hatta o siyasi hükümlünün puanı yeterli olsa dahi sırf "tarafsız koğuşta" değil diye hakkında samimiyetsiz kararı verebilir.

Tabii neye ve kime göre samimiyetsiz bulunuyor bu çok muğlak ve hakiki zemini de yok bu uygulamanın.

Bizim C-12 koğuşu Adalet Bakanlığı'nın kontrolünde ve cezaevi bünyesinde bir koğuş. Cezaevinde düzenlenen spor ve sosyal etkinlikler programına dâhiliz.

Etkinlikler çok az ama oldu mu biz de dâhil oluyoruz. Koğuşumuz 24 saat kamera ile izleniyor.

Buna rağmen "taraflı" koğuş denilerek samimi bulunmadığımızdan dolayı hakkımızda Denetimli Serbestliğe Başvuru işleme bile konulmuyor...

Farz edelim cezamız 1 yılın altına düştü, testi de geçtik, Denetimli Serbestlik talebini değerlendirme süreci o zaman başlıyor.

Ama "bağımlı" koğuş kabul edildiğimizden ideolojik yaklaşılıyor. Mülakatlar genel olarak "'X örgütünü' terör örgütü olarak görüyor musun? Yaptıklarından pişman mısın? Neden tarafsızlar koğuşuna geçmiyorsun?" vb. biçiminde oluyor.

Ellerinde varsa eski veya yeni kapatılmış dosyanda olan sorular, Emniyet'te gözaltında sorulan sorular, hatta mahkemede isnat edilen ama ilgin olmadığı kesinleşen iddialara dönük sorular hepsi yeniden sorulabiliyor...  

Bu arada tanımadığımız "karanlık suratlı" sivil kişiler kenardan bizi izlemeye gelmişlerse sorular artıyor...

İdare ve Gözlem Kurulu, istediği cevapları alamadığı takdirde, bu kez sırf "tarafsızlar" koğuşuna geçmediğin için denetimli serbestlik hakkın iptal ediliyor.

4/1 infaz indirimi hakkının bile iptal edilmesi gibi, adaletsizlik içinde adaletsizlikle koğuşuna geri dönüyorsun...  

Bu kadar da değil, mahkeme "taraflı" koğuşla ilgili karar verirken, kararında "denetimli serbestlikten ve koşullu salıverilmeden yararlandırılmasına" diye yazdığı halde, yararlandırılmıyoruz.

Hatta cezaevinde 30 yılını dolduran siyasi hükümlülerin cezaları bitmesine rağmen 6'şar aylık olarak tahliyeleri erteleniyor veya ilgili yasanın tanıdığı indirim iptal ediliyor.

İdare ve Gözlem Kurulu, bu ayrımcı yetkiyi kendisi imal etmiyor, yeni infaz rejiminin tanıdığı hukuk ve adalet yoksunu yasallıktan alıyor bu yetkiyi...  

Daha önce de söylediğim gibi, Dünyanın hiçbir yerinde yasa ve hukukun tanıdığı lehe hakları yönetmelikle veya genelge ile geri alıp kullanılmasını engelleyen bir ülke yoktur.

Türkiye'de bir süredir yapılan bu. TCK'nın CMK'nın dahası Anayasa'nın bizlere yani siyasi tutsaklara da tanıdığı bir hakkı, Adalet Bakanlığı'nın bir genelgeyle veya hazırladığı yönetmelikle iptal ettiği çok olmuştur.

Sonradan çıkarılan bir yasa yönetmelik veya yürürlüğe konulan mevzuat CMK'ya Anayasa'ya, hatta İnfaz Rejimi'ne ne kadar uyumludur diye dikkat edilmiyor.

Durum böyle olunca lehimize olan kazanılmış hangi hakkımız varsa yavaş yavaş geri alınıyor. 2015'ten sonra bu daha da sistemleşti ve kıyıda köşede ne kaldıysa onlar da cımbızla toplandı, toplanıyor da.
 

c.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Yasa ve yönetmeliklerin tanıdığı haklara riayet edilmiyor mu?

Evet, çoğu şeylerde edilmiyor... Mesela, yönetmelikte "ortak etkinlik" diye bir hak var. Yani farklı koğuşlarda kalan hükümlülerin yan yana gelip ortak etkinlik düzenlemesi...

Ama yönetmeliğe rağmen bu hakkımız ihlal ediliyor. Bazen ancak aylarca aradan sonra 2 odadan 5'er, 10'ar arkadaş yan yana gelebiliyoruz.

Hâlbuki yönetmelikte haftada 10 saate kadar bu hak tanınıyor, uygulama maalesef yok. Diğer etkinlik hakları da ihlal ediliyor, sadece haftada bir saat, tek oda, sadece spor sahasına çıkarılıyoruz.

Bunun dahi unutulduğu (!) oluyor. Kısacası yönetmelikte hak olarak tanınan sosyal ve sportif faaliyetler engelleniyor.


Bu konuyu bir gözlemimle bitirelim. Arada bir unutulan spor sahasına ve aylarca aradan sonra götürülen sosyal etkinliğine gitmediğinde ya da gidemediğinde ‘devlete samimiyet testi 'ne dönük puanın düşüyor ve bu disiplin cezası olarak sana döndüğünden mahkûmiyet süren uzuyor... Ben ilk geldiğimde devlete karşı samimiyet testinin bir parçası olduğunu bilmediğimden sosyal etkinliğe gittim, ama amacı algılayıp gitmeyince, puanımın düştüğünü gördüm. Diyeceğim "unuttuk", "iş yoğunluğu" şu bu denerek bir araya gelmemizi, ortaklaşmamızı, ortak sosyal etkinliğimizi bilinçli bir şekilde engelliyorlar, ama biz çağırdıklarında gitmeyince de devlete samimiyet testinde puanımız düşüyor, cezamızın infaz süresi uzatılmış oluyor. Kendilerinin ortak etkinlikleri yönetmeliğe aykırı bir şekilde çiğnemelerinin ise hiçbir yaptırımı yok.
 

nn.jpg
(Soldan sağa) Feyyaz Yaman, Bayram Kızartıcı, Celalettin Can, Nimet Tanrıkulu, Öner Altunkaş

 

Etkinlikler kısmı anlaşıldı, aile görüşü konusunda sorun yaşanıyor mu?

Bilindiği gibi pandemi döneminde herkes gibi biz de feragatte bulunduk, aylarca ailelerimizle görüşmedik.

Sonrası için görüş süresini uzatma talebimiz oldu ve bu kabul edildi ama cezaevi idaresi hiçbir zaman ve hiçbir şekilde sözünde durmadı...

Örneğin 30 dakikadan 45 dakikaya çıkarılan görüş süresi hep 30 dakika olarak kullandırıldı. İtirazımız üzerine, 45 dakikadan 1,5 saate kadar artırılan görüş süresi hep 40-45 dakika olarak kullandırıldı.

Girişte "ince-çıplak" aramalara tabi tutulan ailelerimiz her seferinde son derece olumsuz ve kaba bir tutumla karşılaştı.  

Ailelerimizi görüş yerine geç almaları ve aramaları uzatmaları nedeniyle, her seferinde ailelerimizin en azından önemli bir kısmı görüşe 15-20 dakika geç girmek zorunda kaldığından görüş hakkımız çoğu kez kısıtlandı...

Ailelerimiz görüşe girerken daha dış kapıdan başlayarak çok kırıcı yaklaşımlara muhatap olmakta.  En son, elle tutar bir gerekçe göstermeksizin yol arkadaşınız Nimet Tanrıkulu'nunda içinde olduğu 5 ailemiz görüşe alınmadı.

Ayırımcı bir yaklaşımla 7 aile alındı, 5 aile 10 metre geride tutulup görüş yerine dahi bırakılmadı. Yine bir görüşte, sanırım açık görüştü, Yol arkadaşınız Nimet'i Tanrıkulu'nu bu tez çıplak aramaya teşebbüs etmişlerdi.

Senin ve başka koğuştan arkadaşların anlattığı kadarıyla binlerce kilometre uzaktan gelirken ciddi maddi masraflara giren ailelerimizin görüşe alınmadığı da çok olmuş.

Kısacası söylenenlerin eksiği var fazlası yok.  Sorunları büyütmek istemiyor, diyalogla çözülmesi için çaba sarf ediyoruz ama hiçbir sonuç alamıyoruz.

Cezaevi müdürleri ve idarecileri hep "cezaevi nüfusu çok yetişemiyoruz" türünden uyduruk cevaplar veriyorlar.

Dilekçeler yazıyoruz ya hiç cevap alamıyoruz ya da şablon cevaplarla geçiştiriyorlar.


Adli hükümlüler benzeri şeyleri nasıl yaşıyor?

Adlilerle aramızda sadece infaz konusunda ve hak çerçevesinde bir farklılık var. İdeolojik yaklaşımı bir kenara koyarsak, onlar da çok ciddi hukuksuzluğa maruz kalıyor.

Tek sorun, adli hükümlülerin biz politik hükümlüler gibi yasal, hukuki hak arayışına girmemesi, seslerini yükseltmeyişleri...

Hem tecrübeleri yetersiz hem de kurulun sonraki süreçte kendi ifadeleriyle "kafaya takmalarından çekinmeleri", yani puanlarının kırılması onları tepkisizliğe itiyor.  

Zaten Cezaevi Yönetmeliği'nde "Kurum memurunu gereksiz uğraştırma ve onlarla ilişki" diye bir belirleme var. Bu ve benzeri nedenlerden adli hükümlüler olası bir şiddeti ve hak ihlalini şikâyet etmeye çekiniyorlar.  


Adli hükümlülerin gerçek durumları nedir, kısaca anlatsan...

Bir süre önce hastaneye gittiğimde bir adli hükümlünün gözünün oyulduğunu öğrendim. Bunlar basına pek yansımıyor. Bunun dışında adli koğuşlarda her gün çok şiddetli kavgalar da olabiliyor.

Sesleri koğuşumuza kadar geliyor zaten. Cezaevi İdaresi kavga çıkmayana kadar yazılı ve sözlü başvuru olsa dahi hiçbir şey yapmıyor.

Sonunda kavga olunca, hazır kuvvet ancak o zaman müdahale yapıyor, taraflara disiplin cezası veriyor, böylece sorunu kendince çözmüş oluyor.  

Öncesinde kavga riskini görse de harekete geçmiyor. Çünkü gündemlerinde çözüm üretme, sorunları engelleme gibi bir politika yok.

Öyle ki bazı infaz koruma memurları var, hükümlülerin herhangi bir sorununu dahi "başına iş almamak" için belasına cezaevi idaresine anlatmaktan geri duruyorlar.

 
İnfaz koruma memurlarının belli bir portresi var, size yansıması nasıl oluyor?

Buna ilişkin çok şey söylenebilir. Yaklaşımları siyasi konjonktüre göre değişiyor. Bazen gelip antenlerimizi dahi koparıp götürüyorlar.

"Devletin soğuk yüzü"nün yansıması böyle bir şey. Zihniyet, yukarıdan aşağıya güvenlikçi tutumu pompalama olunca tedbir tek bir çözüm biçimi olarak kalıyor, dolayısıyla idarenin ve infaz memurlarının birbirini tetikleyerek hükümlülerin üstüne yürümeleri daha bir kolaylaşıyor.

Her şeye rağmen insani durmaya çalışan infaz memurları vardır ama hissedilir bir tepki gösteremedikleri de bir gerçek...

 

Devam edeceğiz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU