Independent Türkçe için 17 Ocak Çarşamba günü Rus basınında yer alan haber ve analizleri derledik:
Gazze savaşının 102. gününde Rus basını yaşananları nasıl görüyor?
TASS:
WSJ: İsrail askeri kabinesindeki fikir ayrılıkları Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonların başarısını tehdit ediyor
Gazeteye göre, aynı zamanda görüş ayrılıkları sivil kayıpların olmamasına ilişkin Washington'un baskılarından sonra da keskinleşti
Gazeteye göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoan Gallant ve muhalif Devlet Kampı blokun lideri olarak kabineye giren Beni Ganz'ın düşünceleri iki anahtar konuda ayrılıyor. Bunlar İsrail'in rehineleri kurtararak savaşı bitirip-bitirmemesi gerektiğinin yanı sıra, askeri operasyonların bitiminden sonra Gazze Şeridi'nin kimin yönetmesi konularıdır.
Gazete, görüş ayrılıklarının sivil ahaliye arasında kayıpların olmaması ve aynı zamanda İsrail'in tüm esirleri geri alamamasından dolayı Washington 'un baskıları yüzünden keskinleştiğini ifade ediyor.
Bu bağlamda Ganz, Hamas'ın elinde bulundurduğu 130 rehinenin geri alınması için radikal Hamas hareketiyle görüşmelerden yana tutum alırken Netanyahu ve Gallant ise sadece askeri baskının Filistin Grubunu taviz vermeye zorlayacağını ifade ediyorlar.
Kommersant:
Kommersant'ta Maksim Yusin'in yazısı özetle şu şekilde:
"Biden ekibi dış politikadaki başarısızlıklarından dolayı kınanacak"
Maxim Yusin, Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayan seçim kampanyası hakkında yazdı
Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti oylamasının favorisi olmaya devam ediyor. Temsilcilerinin seçim sezonundaki ilk konferansı IovAmerika Birleşik Devletleri'nde Iowa'lı Cumhuriyetçiler sayesinde seçim kampanyası resmen başladı. Şimdi neredeyse on ay boyunca gezegenin ana süper gücü seçim yarışına dahil edilecek. Her ne kadar geleneksel olarak Amerikalı seçmenlerin sempatisi esas olarak iç politika ve ekonomi tarafından belirlense de bu sefer dış politika alışılmadık derecede büyük bir rol oynayacak.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Iova'lı Cumhuriyetçiler sayesinde seçim kampanyası resmen başladı. Şimdi neredeyse on ay boyunca gezegenin ana süper gücü seçim yarışına dahil edilecek. Her ne kadar geleneksel olarak Amerikalı seçmenlerin sempatisi esas olarak iç politika ve ekonomi tarafından belirlense de bu sefer dış politika alışılmadık derecede büyük bir rol oynayacak.
Gerçek şu ki, Joe Biden'ın Demokrat yönetimi doğrudan veya dolaylı olarak üç büyük uluslararası krize bulaşmış, ya zaten savaşla sonuçlanmış ya da potansiyel olarak buna doğru ilerliyor. Ve dünya liderliğinin yükü, özellikle 81 yaşındaki devlet başkanının yaşlandığı ve şeklini kaybettiği bir ortamda, dayanılmaz görünmeye başlıyor.
Aklıma gelen üç çatışmadan ilki elbette Ukrayna. Kiev'e yönelik 60 milyar dolarlık yardım paketinin Kongre'de bekletilmesi, yönetimin bu alanda içine düştüğü çıkmazın bir simgesiydi.
Burada durum son derece umutsuz: Temsilciler Meclisi'ndeki çoğunluklarını kullanan Cumhuriyetçiler, aslında Ukrayna'daki milyarlarca doların kaderini Meksika sınırı boyunca göçmenlere karşı duvar inşası için fon tahsisine bağlayarak Beyaz Saray'a şantaj yapıyorlar. Ancak bu konuda verilecek tavizler Biden ve ekibine çok pahalıya mal olacak. Duvarın inşasına Demokrat Parti'nin solu ve Demokratların güvenmeye alışkın olduğu birçok Latin seçmen kategorik olarak karşı çıkıyor.
Para eksikliği göz önüne alındığında (ve bu, tüm Amerikan seçim kampanyalarının ebedi, evrensel bir temasıdır), Biden yurttaşlarını Ukrayna'daki büyük yatırımların iyi düşünülmüş bir strateji olduğuna ikna etmekte giderek daha fazla zorlanacak.
(…)
Ve işte biz Ortadoğu'ya vardık ve bu zikrettiğimiz çatışmaların üçüncüsü. Artık yeni yılda orada sadece İsrail'in savaşmadığı belli oldu. Dövüşe Washington da katılmak zorunda katıldı. Bu momentumdan uzak durmaya çalışmasına rağmen Yemen Husileri ona izin vermedi. Petrol gemilerine ve ticari gemilere saldırıyla onlar Biden'a seçim yapma fırsatı tanımadılar. Ve işte Arap dünyasının, Arap sokakların gözünde O, nefret ettikleri İsrail ile aynı kampta.
Demek ki, Ortadoğu'yu kaplayan ABD üslerinin saldırıları geri püskürtmeye hazır olması gerekir. İşte bundan dolayı Washington'da çoğu insanın ümit ettiği üzere ABD'nin orayı yavaş yavaş terk ederek farklı bölgelere ve çatışmalara odaklanma fırsatı olmayacaktır.
BBC Rusça yayınlar servisi:
İsrail, Gazze'ye insani yardım karşılığında Hamas'la rehinelere ilaç sağlama konusunda anlaştı
Hamas, Gazze'ye ek insani yardım karşılığında İsrailli rehinelere tıbbi malzeme kabul edecek. Katarlı arabulucular taraflar arasında böyle bir anlaşmanın imzalandığını duyurdu
Anlaşma Katar ve Fransa'nın arabuluculuğuyla sağlandı.
İsrail, Gazze'ye daha fazla temel insani yardım malzemesi gönderilmesine izin verecek. İsrail'in üç ay süren bombardımanından sonra Gazze Şeridi'ndeki koşullar çok kötü.
Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Majed Al-Ansari'ye göre, Gazze'ye insani yardım taşıyan bir uçak çarşamba günü Katar'dan Mısır'a uçacak. Kargoda Gazze'deki sivillere dağıtılacak gıda ve rehineler için ilaç yer alacak.
7 Ekim'de İsrail'e düzenlenen saldırıda alınan 132'den fazla rehinenin Hamas'ın elinde kalabileceğine inanılıyor. Toplamda yaklaşık 240 kişi kaçırıldı ve çoğu sivil olmak üzere 1.200'den fazla kişi öldürüldü.
Rehinelerden bazıları daha sonra, çoğunlukla bir hafta süren ateşkes sırasında serbest bırakıldı.
Rehine Aileleri Karargahı örgütü, İsrail savaş kabinesine yazdığı bir mektupta, kaçırılan İsraillilerin çoğunun düzenli tıbbi bakıma ihtiyacı olduğunu ve bazılarının bu tıbbi bakım eksikliği nedeniyle acil tehlike altında olabileceğini yazdı.
Geçtiğimiz hafta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mossad istihbarat şefi David Barnea'nın Katar'dan rehinelere ilaç nakli konusunda pazarlık yapılmasına yardım etmesini istediğini söyledi.
ABD, anlaşmanın rehinelerin serbest bırakılması için daha fazla müzakereye yol açmasını umuyor. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi'nin böyle bir anlaşmayı görüşmek üzere Katar'a geldiğini söyledi.
RİA Novosti:
İsrail, Hamas'ın esaretinde iki rehinenin öldüğünü açıkladı
İsrailli Kibbutz Beeri, Gazze'de Hamas'ın esaretinde iki rehinenin öldüğünü duyurdu.
Times of Israel gazetesi, İsrail'in Filistin Hamas hareketi tarafından esir tutulan iki kişinin öldüğünü duyurdu.
Yayın, "Kibbutz Be'eri Salı günü, rehineler Yossi Sharabi ve Itay Swirsky'nin Gazze'de Hamas esaretinde 'öldürüldüğünü' duyurdu" dedi.
Kibutz, Hamas'a öldürülenlerin cesetlerini iade etmesi ve geri kalan rehineleri serbest bırakması çağrısında bulundu.
RİA Novosti'de Victoria Nikiforova'nın yazısı özetle şu şekilde:
Ford'a geçmiş olsun: Ortadoğu, ABD için ölüm tuzağı haline geldi
İran ordusunun seçkin birliklerinden olan İslam Devrim Muhafızları Ordusu, dün gece Irak'ın Erbil kentine çok sayıda saldırı düzenledi. Yıkılan binaların resimleri internette ortaya çıktı.
Ertesi sabah İran Devrim Muhafızları yayınladığı resmi raporda, saldırının hedefinin "terörist grupların ve casusların Irak'taki karargâhları" olduğunu bildirdi. Özellikle İsrail istihbarat servisi Mossad'ın karargâhı yıkıldı.
Ancak ABD'nin Tahran'da zamanımızın baş teröristi olarak kabul edildiği bir sır değil. Ve burada Erbil açık bir hedef: Bir Amerikan başkonsolosluğu, bir askeri üs ve bir ABD askeri hava sahası var.
(…)
Amerikalıların Ortadoğu'daki durumunun tehlikede olduğunu herkes biliyor. Onlardan oradan ya çıkaracak veya İran'la bir anda dünya savaşına dönüşebilecek bir çatışmaya sürükleyecekler.
Hayret verici bir durum, Amerikan ordusu bu süre içinde fiilen yöneticisiz kaldı. Camp David'deki rezidansında kaybolan Başkomutan Joe Biden haftalarca kamuoyunun önüne çıkmadı. ABD savunma bakanı ise hepten radardan kayboldu. Yaklaşık bir hafta ne Beyaz Saray ne Kongre ve ne de sıradan Amerikalılar Lloyd Austin'in nereye kaybolduğunu bilemediler
Amerikalı yorumcular ABD'nin aynı anda kaç çatışmayı kaldırabileceğine ve nasıl yöneteceğine ilişkin fikir yürütmeyi seviyorlar. Yılın başlangıcı tüm bu soruların yanıtını veriyor.
© The Independentturkish