Suudi kimliğinin genişleyen ve derinleşen boyutları
Suudi Arabistan'da milli gün kutlamaları bugünlerde tüm hızıyla ve coşkusuyla devam ediyor.
23 Eylül 1932 tarihinde, Hicaz ve Necd Emirlikleri'nin Kral Abdülaziz'in önderliğinde birleşmesi neticesinde Suudi Arabistan Krallığı kuruldu.
Bu tarihi olayın yıldönümü, her yıl 23 Eylül'de Suudi Milli Günü olarak coşkuyla kutlanıyor.
Suudi Arabistan'da milli gün mertebesinde iki gün daha var: Suudi Kuruluş Günü ve Suudi Bayrak Günü.
Suudi Arabistan'ın Kuruluş Günü, 22 Şubat 1727'de Muhammed ibn Suud'un Diriye bölgesinde emir olması anısına kutlanıyor.
2022 yılında Kral Selman bin Abdülaziz'in emriyle bu tarih resmi milli gün olarak ilan edildi. Bu değişiklik küçük görünse de önemli bir anlam taşıyor.
Daha önce, Krallığın kuruluş tarihi çoğunlukla 1744 yılında Muhammed ibn Suud ve dini lider Muhammed ibn Abdelvehab arasında yapılan anlaşmaya dayandırılıyordu.
Yeni kararla, Vahhabi tarih anlatısının etkisinden bir uzaklaşma yaşanmıştır. Bu, Suudi milli kimliğinin yeniden oluşturulması sürecinde önemli bir dönüşümü gösteriyor.
Suudi Bayrak Günü ise Kral Abdülaziz'in krallık emriyle Suudi Arabistan Krallık bayrağının 11 Mart 1937'de belirli bir standarda kavuşturulmasını hatırlamak için kutlanıyor.
Suudi Arabistan, ulusal günler aracılığıyla milli kimliğini sağlamlaştırıyor. Milliyetçilik teorileri, bu tür günlerin milliyetçi duyguları pekiştirmede önemli bir rol oynadığını sıkça vurgular.
Ulusal günler sayesinde, vatandaşlar arasında ortak bir kimliğe ve 'biz' duygusuna olan bağlılık artıyor.
Suudi yöneticiler, milli günleri çeşitlendirerek ülkenin vatandaşlarıyla yeni bir ilişki yapısı oluşturmayı hedefliyorlar.
Ana amaç, dinin baskın etkisini azaltmak gibi görünüyor. Suudi milli kimliği, bayrak, tarih ve krallık gibi unsurlarla geniş çapta kutlanıp anılıyor.
Suudi Arabistan'da milliyetçilik, sadece ulusal günlerle sınırlı olmayıp kamusal alanda da kendini gösteriyor. Ders kitapları, medya ve dış politika da yeni Suudi kimliğine uygun bir yönlendirme alıyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın FOX mülakatı
Geçen haftanın en ilginç olaylarından birisi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ABD merkezli Fox News'e verdiği kapsamlı mülakattı.
Prens bu mülakatta esas olarak dış politikada devrim olarak adlandırılabilecek İsrail'le normalleşme sürecini netleştirdi.
İki ülke arasında müzakerelerin devam ettiğini fakat Filistin konusunda Krallığın pozisyonunun aynı şekilde devam ettiğinin altını çizdi.
Suudi Arabistan bağımsız bir Filistin devleti görmek istiyor. Ama aynı zamanda bölgede karmaşıklaşan jeopolitik ortamda ulusal güvenliğinin zorunlu kıldığı güncellemeleri de yapmak istiyor.
İsrail ile normalleşme Arap liderleri için oldukça zor bir mesele. Toplumla kurdukları ilişkide istikrarı önem veren monarşiler için kitlesel huzursuzluğu doğurabilecek açıklama ve eylemlerden kaçınmak bir kural.
Fakat Veliaht Prens'in bu açıklaması yeni bir anlayışın krallıkta hâkim olduğunu gösteriyor. Suudi Arabistan'da milliyetçilik yükseldikçe esasında elitlerde ulusal gündeme öncelik veriyorlar.
Veliaht Prens mülakatta her yönüyle yeni bir dönemin başlangıcını haber veriyor. Suudi Arabistan'ın içinde ve dışında olanlara örnek vererek bunu ustalıkla anlatıyor.
Röportajın en ilginç noktalarından birisi ise Veliaht Prens'in İngilizceyi oldukça akıcı bir şekilde konuşması ve mülakatı bu dilde vermesiydi.
Böylece Veliaht Prens Amerikan kamuoyuna doğrudan mesajlarını iletmiş oldu. Bu mülakatın diğer önemli bir göstergesi ise Veliaht Prens'in Suudi Arabistan'ın ulaştığı gelişmeyi rakamlarla açıklamasıydı.
İyi niyetin, boş hayallerin ve fantastik düşüncelerin Prens'in gündeminde olmadığı açık.
Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkilerindeki ivmeyi gözlemlemek: Suudi Arabistan'ın 93. Milli Gün kutlamaları
Bu pazartesi Suudi Arabistan Krallığı Ankara Büyükelçiliği'nin tertip ettiği 93.Milli Gün kutlamalarına katıldım.
Geçen sene de katılmıştım. Geçen sene ilişkiler yeni yeni rayına oturmaya başlamıştı. Bu sene ise yoğun üst düzey görüşmeler ertesinde etkinliğe katılımın nasıl olacağını merak etmedim değil.
Gözüme çarpan en belirgin değişiklik savunma sanayi ve inşaat sektöründen temsilcilerin yoğun katılımıydı.
Suudi Arabistan'ın Büyükelçisi Sayın Fahad bin Assad'ın Türkiye'ye atanması ise iki ülke ilişkilerinin geleceği için oldukça pozitif etki yaratacak potansiyele sahip.
Suudi hariciyesini çok iyi bilen, kamu diplomasisi konusunda görevler alan ve farklı kültürlerin etkileşimi hususunda değerli çalışmaları olan Büyükelçi Fahad'ın zamanın ruhuna uyan bir isim olduğunu söyleyebilirim.
Türkiye'nin yönetici elitleri, Suudi Arabistan'a yaklaşımlarındaki temel parametreleri güncellemek zorunda.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Suudi Arabistan eski Suudi Arabistan değil.
Milli kimliğin öne çıktığı, küresel bir aktör olma konusunda tüm kaynakların seferber edildiği ve toplumsal dönüşümün tüm hızıyla devam ettiği bir ülke söz konusu.
Bu Türkiye açısından ekonomik, jeopolitik ve toplumsal fırsatlar sağlıyor.
Taşansu Türker'in son kitabı: Cumhuriyet'in Yeni Yüzyılında Yeni Dünya Politikası
Taşansu Türker'in son kitabı "Cumhuriyet'in Yeni Yüzyılında Yeni Dünya Politikası/Kafiye Çağı" adıyla raflardaki yerini aldı.
Eser Kronik Kitap'tan çıktı. Türkiye'nin son yıllarda yoğunlaşan dış politika gündemini küresel bir ölçekte ele alan ve yoğun anekdotlar barındıran bu kitabı konunun uzmanları okumalı diyorum.
Erişilmesi zor birçok bilgi kitapta okuyucuya sunuluyor. Güncel olaylara hiç böyle bakmamıştım dediğim çokça bölüme rastladım.
Dış politikanın iç politikayla ayrılamaz boyutunu bunun yanında her gelişmenin tarihsel devamlılık içerisindeki konumunu kitapta izliyoruz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish