HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya Rojava Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin 6-8 Temmuz 2019’da düzenlediği Uluslararası IŞİD Forumu’nun katılımcılarından biriydi. Program vesilesi ile IŞİD'li esir ve tutukluların bulunduğu kampları görme, gözlemleme imkanı bulan Hüda Kaya, kamplarda bulunan IŞİD'lilerin durumunu ve Forum'da edindiği izlenimleri Independent Türkçe için Celallettin Can'a anlattı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Celalettin Can: Peki, istismar ediyorlar mı onu yoksa ona uygun bir dostluk ilişkisi içerisine, bir yumuşatıcı ilişkisi içerisine mi giriyorlar? Hayatlarını nasıl etkiliyor bu durum, tarzlarını, duruşlarını?..
Hüda Kaya: Rojava yönetiminin şöyle bir taktik, bir sistem kurduğunu öğrendim ve çok şaşırdım: Mesela ailesinden IŞİD tarafından katledilmiş kadın ya da erkekler, tecavüze uğramış bir kadının yakını gibi bir şekilde IŞİD’in zulmüne maruz kalmış olanların yakınları olan görevliler oraya -görevli olarak- gönderiliyorlar. En insani şekilde onlarla ilişki kurmaları sağlanıyor ve gözlemleniyor.
Görevlileri de ayrıca gözlemliyorlar. Başka bir sistem, olur ya orada kötü davranır diye bir şey olur diye gözlemliyorlar.
Aynen öyle ve nefislerine çok ağır gelmesine rağmen orada insanca davranmak zorundalar.
Mesela dikkatimi çeken, etkilendiğim, endişemi arttıran noktalardan biri, kamplarda kadınların kendi içinde örgütlenmeleri devam ediyor.
Özellikle Rakka’da IŞİD’in hakim olduğu bölgelerde ahlak zabıtası olarak görev yapan, görevli kadınlar. Özellikle kamplarda bile bu kadınları konuşturmuyorlar, kontrol ediyorlar aşırı derecede, çocuklar dahil olmak üzere... Ve Rojavalı yetkilileri endişelendirecek kadar da kamp içinde şiddet artıyor.
Şiddeti de IŞİD'li kadınlar, ahlak zabıtaları yapıyor?..
28 Temmuz’da 30 yaşında Endonezyalı hamile bir kadın ölü bulundu. Otopsi raporunda “şiddetli bir darp” olduğu tespit edildi. Kendi içinde, kamp içerisinde.
Mesela 14 yaşında bir kız çocuğu başörtüsü takmadığı için babaannesi tarafından öldürüldü. 14 yaşında bir kız çocuğu, Azerbaycanlı.
Ondan sonra geçtiğimiz günlerde yine IŞİD bayrağı elektrik direğine çektirilerek çocuklara tekbir getirtildi mesela.
Yani içten içe, derinden bir örgütlenme çalışması devam ettiriliyor ve çocuklar bu vahşi zihniyet üzerine yetiştirilmeye devam ediliyor.
Peki, Rojavalı yetkililer buna karşı ne yapıyor?
Mesela geçtiğimiz günlerde, şunu örnek vereyim, 29 Haziran’da biliyorsunuz Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Kobani Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Virginia Gamba ile Cenevre’de bir görüşme yaptı ve UNiCEF çerçevesinde çocuklar üzerine bir anlaşma imzaladılar.
Nedir bu anlaşma? Biraz açarsanız...
İşte bu anlaşma bu çocukların rehabilite edilmesi ve okulların açılması üzerine yapıldı. Dolayısıyla olabilecek en olabilir olan ihtimali bu. Yani UNiCEF’in olaya müdahil olup en azından çocukların bir şekilde rehabilite yolunun açılması.
Mesela anlaşma sonrasında şöyle bir sözü de var Mazlum Kobani’nin; devletlerin IŞİD üyelerini ve ailelerini almamalarından dolayı sitemini de belirtmişti.
Türkiye’nin aldığı söyleniyor, Irak’ın aldığı ve Rusya’nın aldığı söyleniyor?..
Tam değil.
Onu bir açsanız, alan ülkeler ve almayan ülkeler...
Onu vereceğim, onun rakamları da var bilenildiğim kadarıyla.
Mesela, kamplardaki yine maddi külfet açısından, kamplardaki ihtiyacı yüzde 30’u dışarıdan gelen yardımlarla karşılanıyor, geri kalan Rojava yönetiminin üzerinde bir büyük yük.
Rojava yönetimi nereden buluyor bu parayı?
Gerçekten ciddi bir yük. Kendileri zaten biliyorsunuz çok ağır bir savaşın içerisinden çıktılar ve külllerinden yeniden doğmaya çalışan, varolmaya çalışan bir toplum aynı zamanda. Yine Bahoz Erdal’ın bir ifadesi var bu konuda; “12 bin IŞİD’liyi ne yapacağız? Bazı devletler yardımcı oluyor, bazıları olmuyor” diyor. Türkiye ise Türkiyeli esir ve aileler için Rojava yönetimi ile resmi muhataplıktan çekindiği için süreç tıkanmış durumda. Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Rusya ve Kosova 1200 civarında vatandaşını almış geriye.
Alıp ne yapıyor? Götürüp asıyor mu cezaevine mi atıyor? Verirken anlaşmalı mı gönderiyorlar yani? Bazı ülkelerde idam kaydıyla vermezler...
Yargılıyorlardır herhalde. Ama Avrupa devletleri yanaşmıyor, dönerlerse aşırı sağın daha da hararetleneceğinden endişe ediyorlar. Kamplardaki çocuklar noktasında ise durum değişiyor. Şimdiye kadar Norveç 5 yetim çocuğu almış, Hollanda 2, Fransa biri Irak’tan 17’si Suriye’den toplam 18 çocuk alabilmiş, Almanya Irak’tan 10 çocuğu almış, Avusturalya 8, ABD 18 yetişkin ve çocuk almış. Fransa 11 vatandaşının Irak’ta yargılanmasına izin vermiş. İtalya bir IŞİD’li vatandaşını alıp hapsetmiş. İngiltere ise kendi vatandaşı olan IŞİD’lileri vatandaşlıktan çıkarma yoluna gidiyor. Hiçbir şekilde muhatap almak istemiyor.
Peki, ülke profillerini sayarsak, bazı ülkeler çıktı ortaya; alan almayan ülkeler çıktı biraz ama ağırlıklı olarak hangi ülkelerden bu insanlar?
Orta Asya ülkelerinden ağırlıklı olarak varlar. Çeçenistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan’dan...
Uygurlardan var mı?
Uygurlardan da çok var evet...
Afganlardan var mı?
Afganlardan bilgi sahibi değilim. Irak ve Suriyeli çok. Türkiyeli var.
Azerbaycanlı var mı?
14 yaşında kız çocuğu Azerbaycanlı olduğuna göre demek ki bunlar Ailece oradalar.
Arabistan’dan var mı?
Arabistan’dan yoğun tabii var, Kürtler çok.
Kürler daha çok nereden geliyor?
Diğer bölgelerden bilgi sahibi değilim ama IŞiD yapılanmasının neredeyse yarıya yakını Kürtlerdi diyebilirim. Yani ciddi bir rakam var, ciddi anlamda bir Kürt katılım var diyebiliriz. Türkiye’den de öyle, Türkiye’den de katılanların çoğunluğunu Kürtler oluşturuyor diyebiliriz.
Batı’dan, İngiltere, Fransa, Almanya?..
Farklı, çok farklı... Yani bunun çok farklı sebepleri de var.
İnanç körlüğü...
Peki, neden böyle, Kürtler neden katılıyor IŞİD’e daha çok?
Avrupa’dan katılanların da Türkiye’den katılanların da Selefi, mezhepçi yaklaşımın, düşüncenin, zihniyetin etkin olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir kısmı evet, “Biz ayda 100 dolar, 200 dolar çocuk başına para alıyorduk” diyen de var ama sadece ticaret olarak değil, heyecan olarak, macera olsun diye değil ama var; çok farklı İslami olmayan, hiç alakası olmayan yaşam tarzlarından olup da oraya gidip savaşanlar da var. İngiltere’den çok meşhur bir Rap sanatçı IŞİD’e gitti ve öldüğünü biliyorum... Fakat mezhepçi, Selefi bir zihniyetle veya sadece Selefi de değil, Sünnici, ehli sünnetçi bir anlayış ile de “Bu yolda mücadele etmek cihattır, bu yolda ölmek şehitliktir” inancına sahip olup gidip savaşanlar da var.
IŞİD buna inandırıyor diyorsunuz...
IŞİD zaten bu zihniyetin sonucunda ortaya çıktı. IŞİD’ten dolayı bu zihniyet ortaya çıkmadı. Bu zihniyet zaten yüzyıllardır var İslam dünyasında.
Buna "harici" diyorlar bu zihniyete daha çok, doğru mudur?
Karışık, pek çok dallı. Bu zihniyetin IŞİD’in kendi içinde de farklı kollar ve dallar var. Gruplanmalar var. Tek bir renkten de ibaret değil aynı zamanda...
Yüzyıllardır, hep şöyle isimlendiriyorum, siz de biliyorsunuz, Emevici, iktidarcı, mezhepçi, Sünnici bir bakış açısı olan derin bir damar var İslam dünyasında. Ve makbul olan din bu olarak anlatılıyor bu olarak anlatılıyor insanlara. Ve insanlar bununla kendini cezbediyor.
Yani şaka değil, bakın biz burda fıkra gibi okumuştuk, orada birebir bunu anlattılar, biz bunu gazetelerde, basında okuduğumuz zaman güldük, fıkra gibi gelmişti bize: Bir insan düşünün yaralı vaziyette esir düşüyor, “Beni öldürün” diyor; “Beni öldürün, ben Peygamberin sofrasına, iftara yetişeceğim cennete” diyebilecek kadar böyle bir kafaya sahip olunabiliyor.
İnanç körlüğü...
Yani böyle bir körlüğün içerisinde, böyle bir bakış açısına sahip olabiliyor bu insanlar. Evet, inanç körlüğü...
(Devam edecek...)
* Röportajın başlığını Kıymetlimiz merhum Vedat Türkali’nin son romanının başlığından ödünç aldım.
© The Independentturkish