Kayyum kararları ile birlikte Ankara ne yapmak istiyor?

Ankara, devlet kararlılığını gösterdiğini HDP ile PKK'nın arasına set çekmek istediğini belirtiyor

Kolaj: Independent Türkçe

İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye başkanlarını görevden aldı. Belediye başkanlarını "terör örgütü PKK/KCK ve uzantılarının amaçları için çalışmakla" itham eden Bakanlık, illerin valilerini belediye başkan vekili olarak atadı. Buna göre; Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mardin Valisi Mustafa Yaman, Van Valisi Mehmet Emin Bilmez, belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.

Bu kararlara MHP ve İşçi Partisi gibi destek verenler gibi, CHP gibi karşı çıkanlar partiler de var. 11. Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül ve eski Başbakan  Ahmet Davutoğlu da kararı eleştirenler arasında.

Daha önce kayyum atanan bu illerde yapılan seçimlerde HDP’li belediyeler kayyum atanan yerlerin çoğunluğunda seçimleri tekrar kazanmıştı. Hükümetin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alması sonrası herkes aynı sorunun cevabını bulmaya çalışıyor; Ankara ne yapmak istiyor?

Öncelilkle belirteyim ki burada yazdıklarım benim kişisel görüşlerim değil, sadece Ankara'da karar verici mercilerin düşüncelerini yansıtıyor. 

Aslında uzun zamandır hem PKK ile mücadelede hem de HDP'ye yaklaşımda hükümetin MHP desteği ile birlikte yeni bir konsepti harekete geçirdiği biliniyor. Bu konsepte dışarıdan da en büyük desteği Vatan Partisi veriyor.

Hükümetin aldığı bu kararı devlet kararı olarak da yeni konsept içerisinde okumak mümkün. Mücadelenin legal alanda kalacağı bu yeni konseptte HDP ile PKK arasına set çekilmek istendiği biliniyor. PKK ile silahla, suça bulaşanla hukuki ve idari mücadele edileceğinin altı çiziliyor ve bu kayyum kararlarının da buna uygun olarak ilerlediği belirtiliyor.

Ankara, bu kayyum kararları ile birlikte öncelikle HDP’ye legal alanda dur baskısı yaparak legal alanda durmasını sağlamaya çalışıyor ve bu konuda devlet kararlığı olduğunu gösteriyor. Bunun temel yolunun da kamu kaynaklarını PKK'ya kullandırtmaması ve yasal sınırların dışına çıkmama olarak ifade ediyor.

Bu kayyum kararları ile birlikte PKK’ya yani dağa “Belediyeleri arka bahçen yapmana müsaade etmeyeceğim” diyor.

Mücadelenin legal alanda kalacağı sıranın Kandil’e de geleceği ve PKK’ya, “Senin alanını daraltmaya kararlıyım ve senin para ve insan kaynağını keseceğim” deniyor.

Cumhur İttifakı’nın daha da güçleneceğine inanan hükümet yetkilileri meseleyi yine beka üzerinden okuyor. “PKK ve bundan sonra da farklı isimlerle ortaya çıkarılacak terör örgütleri, kendilerini yok olma noktasına getiren veya ortaya çıkmalarını engelleyecek olan en büyük gücün millî irade ile ruh bulan topyekûn mücadele olduğunun farkındadırlar. Mevcut sistem iktidara bu gücü vermekte, parlamentoya hile, tehdit ve benzeri gayri meşru yollarla giren terörün siyasî uzantılarını etkisiz hale getirmektedir” denilerek Cumhur İttifakı’nın bu meselede hayati önemde olduğunun altı çiziliyor ve Başkanlık Sistemi'nin buna imkan verdiği ve işi kolaylaştırdığı belirtiliyor.

HDP’nin vereceği kararın çok önemli olduğunu ifade eden kaynaklar HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin olarak şu an böyle bir şeyin olmadığını ama HDP’nin bu yeni konsepte göre dönüşmesi gerektiğini belirtiyorlar. Öcalan’ın da bu konuda son görüşmesinde HDP ile ilgili, “Bu konuda 1921 Anayasası ve Birinci Meclis’in hatırlatılmıyor veya tartışılmıyor olmasını da eksik görmektedir. HDP’nin Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel yönünü de yeterince tartışmadığını düşünmekte; bu konuları kendisine dert eden, yoğunlaşan, tarihsel değerlendirmeler yapan kişileri göremediğini söylemektedir” diyerek eleştirilerini aktardığına dikkati çekiyorlar

Kısa süre içerisinde metropollerdeki Kürtler başta olmak üzere, Kürtlerle AK Parti arasına bir mesafe girebileceğini ancak bunun zaman içerisinde telafi edilebileceğine inananan kaynaklar, iyi bir iletişim stratejisi ile büyükşehirlerin tedirgin edilmeden sürecin yürütüleceğine dikkat çekiyor ve oluşan tepkilerden de safların net olarak ayrışacağının görüleciğini ifade ediyorlar.

Ankara’nın bu atamalarla hem PKK’ya hem de Suriye’deki YPG’ye kararlılık mesajı verdiğini ve sıranın kendilerine gelebileceğini hem bu operasyonlara hem de askeri operasyonlarla net olarak vurguladığını söylüyorlar.

Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mektubun çok önemli olduğu, PKK ile sert mücadele edilirken yeni yaklaşımların asla sürpriz olmayacağının altı çiziliyor. Bu yaklaşımın açılım olarak adlandırılmayacağı net olarak belirtiliyor.

Anlaşılan Ankara yeni konsepti uygulama noktasında Cumhur İttifakı’ndan aldığı destekle “devlet aklı” olarak PKK ile en sert şekilde mücadele edilirken HDP’nin de dönüşmesini istiyor. Bu başarılır mı başarılmaz mı zaman içerisinde görnüş olacağız.

Abdullah Öcalan, "Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır" diyordu. Devlet aklından kim ne anlıyor zaman içerisinde görmüş olacağız.

Eylül ayında PKK silah mı bırakacak yoksa güvenlik politikalarıyla birlikte çatışma daha mı derinleşecek zaman bize gösterecek.

Ankara’nın tavrından anladığım legal siyaset alanı ile silahlı siyaset alanının sınırlarını keskinleştirmeye yönelik kararlılık. Bu kararlılık sonuç alır mı almaz mı, alırsa ne olur almazsa ne olur önümüzdeki süreçte bunu göreceğiz.

Suriye meselesi ile birlikte yapılacak olan operasyon bu süreci nasıl etkileyecek o da önümüzdeki zaman sürecinde karşımıza çıkacak. Eğer bir erken genel seçim olmazsa bu konseptin zaman içerisinde yürütüleceği artık sır değil.

 

 

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU