Hatay'ın Defne ilçesi Antakya'nın hemen güneyinde. Deprem burayı da çok ciddi etkiledi. Sarsıntının üstünden 21 gün geçti. Olup bitene alışmak ile hayatın normale dönmesi arasında çok fark var. Normal bir şey yok burada. Gidebilen gitmiş, geriye kalanlar sanki kayıp şehrin insanları... İnsanlar yıkıntı atıklarının arasında yürüyor. Yüzlerinde savaş yorgunu bir ifade... Çocuklar ise hala çocuk, top peşinde koşturan da var, arkadaşıyla şakalaşan da...
Her yerde çevik kuvvet ekipleri, jandarma... Sonra Defne yolunda bir işçiye rastlıyoruz. Gözü yaşlı, sesi titriyor. İsmini vermek istemiyor. Sokağın ortasında, yıkılmış binaların yanında üst üste binmiş arabaları fotoğraflarken çekinerek yanaşıyor yanımıza. "Beni dövdüler, beni yemek dağıttığım için dövdüler" diyor. "Niye, kim yaptı?" diye soruyuz. "Söyleyemem, yazıklar olsun!" diye mübalağasız dünyanın en kısık sesli çığlığını atıp gözden uzaklaşıyor, üzerindeki resmi kurum üniformasıyla birlikte... Ne diyeceğimizi bilemeden arabaya atlıyoruz.
Rota; Defne Belediyesi İkmal Merkezi. Orada Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel ile buluşacağız. 5 gün önce "Çadır yok!" demişti. 5 gün sonra durum aynı mı? Onu soracağız. Sonra bu binalar nasıl yıkıldı? Ruhsatı kim verdi, geriye kaç personeli kaldı? İRAP belgesi, devlet desteği, yardım ihtiyaç listesi... Sorulacak soru çok...
Bize verilen adrese giderken yolda bir seraya rastlıyoruz. Bir hanım geliyor arabayı görünce. "İnceleme için mi geldiniz?" diye soruyor. Herkes binasını inceletmenin derdine düşmüş. Kırıkhan'da, İskenderun'da, Dörtyol'da olduğu gibi sıklıkla işittiğimiz bir soru bu... Gazeteci olduğumuzu söylüyoruz. Serada mı kalıyor? "Evet" yanıtını veriyor. "Söyleyecek başka bir şey yok" diye ekleyerek.
1 kilometre sonrası Defne Belediye Başkanı'nın bulunduğu ikmal merkezi.
Girişinde bir konteynır vinçle yere indiriliyor. İçeride Sarıyer Belediye'sinin ekipleri.
Kapının önünde 4x4 aracından inen AKOM yetkilisi Remzi Albayrak...
Röportaj öncesi onlar bir araya geliyor. Küçük bir toplantı yapıyorlar.
Gazeteci gözüyle uzaktan kulak kabartıyoruz konuşulanlara.
Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel, "Sahayı da en iyi ben bilirim, kim yoksul kim zengin onu da" diyor.
166 bin nüfuslu ilçenin yaklaşık 100 bininin ayrıldığını söylüyor.
Zaten ilçede deprem öncesi 4 bin 800 kişilik bir ihtiyaç sahibi listesi varmış, deprem sonrasında yardımların önce kime ulaştırılacağını bildiğinden bahsediyor.
AKOM İtfaiye Daire Başkanı Remzi Albayrak ise "Deprem sosyal demokrat, fakir-zengin herkesi vurdu" diye karşılık veriyor.
Belli ki; çadır sıkıntısı hala devam ediyor Defne'de. Gelgelelim çadır tek çözüm değil.
Toplantı salonundaki bir başka görevlinin yöneticilerine söylediği önemli. "Çadırda kalarak bu iş sürdürülebilir değil" diyor. "Zira çadırlar kış koşullarına göre yapılmış, Hatay'da hava sıcaklığı biraz artsın hemen terleme yapıyor. "Yaz koşullarında içeride kalamayacaklar, 3'e 7 konteynır lazım asgari ölçülerde" diye devam ediyor. Hesap kitap yapıyorlar, oradan çıkıyoruz.
10 dakika sonra röportaj için başkanın konteynerinde buluşuyoruz.
Hakikatten siz burada yatıp mı kalkıyorsunuz?
Vallahi billahi. 7 gün, eşim 8 gün arabada kaldı. Manavgat'a gönderdim. Çocuklar küçük. Sonra Ankara'ya gönderdim çünkü eğitimlerinin sürmesi lazım. Burada okullar açılmayacak diye düşünüyorum.
Burada ne kadar yıkılmış bina tespit edildi?
Burada hasarsız bina tespit edilmedi. Az hasarlı, orta hasarlı ya da çok hasarlı. Yani hadi diyelim çok sağlamdır, vatandaş içine geçmiyor. Neden? Çünkü artçılar sürüyor. Geçmiyor. Gitme imkanı olup da burada kalan insan çok azdır. Genelde köylük yerlere vatandaşlarımız çok gitti, bir de şehir dışına çıktılar.
Çadır meselesi ne oldu?
Çadır sıkıntımız var.
Hala çözülemedi mi?
Hayır, çözülemedi.
O kadar çağrı yaptınız, sizin arayan soran... İlgili bakanlıklardan, milletvekillerinden, mülki amirlerden, valilikten...
Vali, tabi... Biraz önce sayın vali beyle birlikteydim.
İletişim halindesiniz ama çadır gelmiyor mu?
Çadır geliyor ama yetecek kadar gelmiyor. Hala mesela bir mahalle muhtarına soru sordum. Ne kadar verdiler dedim? Bana "200" dedi. "Ne kadar daha ihtiyacın var?" dedim, bir 200 daha yanıtını verdi. Yani yüzde 50 oranında. Bulsam satın alacağım yani çadır.
İnsanlar toplu yerde çadıra yerleşmek istemiyor. Hatay'ın birçok yerinde böyle bir şey var. Bunun sebebi nedir?
Doğrudur. İnsanlar evlerini bırakmak istemiyor. İkincisi hayvanı vardır, tarlası vardır veya gidecek yeri de yoktur. Binalar iki katlı ya... Tek katlı binalarda kendilerini daha güvende hissediyorlar.
Yani hem asayişten hem tarımdan hem hayvancılıktan sebepli...
Yağmadan da korkuyorlar. Şu anda gerçi emniyet güçlerimiz tedbirlerini almışlar.
Halkın çadır haricinde gıdayla alakalı herhangi bir problemi var mı?
Şu an büyük ölçüde giderdik, dost belediyeler tarafından bize çok şey geldi. Yönlendirdik. Bazen personel eksikliğinden dolayı indiremediğim tırları da yoğun olan mahallelere yönlendirdim. Daha sonra ara sokaklara kendimiz küçük araçlarla girmeye başladık. Şu an bizim için çadır harici seyyar WC ile duşluk.
Salgın tehlikesi var çünkü...
Salgın tehlikesi... Her zaman bu risk var.
Uyuz hastalığı?
Uyuz hastalığı şöyle... Yani çoluk-çocuk 20 gün banyo yapmazsa uyuz da çıkabilir, o ihtimal de olabilir.
Hatay'ın birçok bölgesine baktığımız zaman yeni binalar da var eski binalar da var yıkılmış olarak... Bu binaların imar planları nasıl yapıldı, ruhsat nasıl alındı?
Burada yıkılan ölümlü her bina için belediyeden bilgi isteniyor. Şu an en son aldığım bilgi 2017'de yapılan bir binada depremde ölümlü bir olay olduğu... Geri kalan 1999 öncesi yapılan binalar...
İRAP belgesi var, bu AFAD'ın belediyelerle imzaladığı sözleşme. Defne, Samandağ diğer belediyelerde imzaladı mı bunu?
İRAP belgesini anlamadım.
İlk risk azaltma planı...
Tabi işbirliği var AFAD ile. Ama şu da bir gerçek, en çok etkilenen biziz. 6.4'lük depremde de insanlar evinde üstünü değiştirirken filan yakalandı, 6 kişi hayatını kaybetti. Sürekli sallanıyoruz. Psikolojimiz de pek iyi değil yani.
Biz buraya gelirken yolda bir sera gördük. Halk seralarını boşaltıp çadır yapıyorlar.
Doğrudur. Bakın vatandaş depremzede... Bizim Hatay Valimiz de depremzede, belediye başkanı da depremzede, personel de depremzede. 450 personel var, 25-30 kişi ya buldum ya bulamıyorum. Benim 6 vefat eden personelim var. 6'sına da ulaşamıyorum. Ölü mü, diri mi? Bilmiyorum. Sağ olsa ulaşırdık.
Antakya'da, Defne'de enkaz kaldırma çalışmaları hızlanmış gibi geldi, öyle mi?
Doğrudur. Çünkü burada döküm alanları önemli.
Nereye dökülüyor yıkıntı atıkları?
Bunlar belirlendi. Şu an yenileri için çalışmalar yapılıyor. Çünkü bunları dere yataklarının yanlarına koyamazsınız. Su yataklarının yanına koyamazsın. Bunlar bir tarafa koyulup demiri, plastiği ayrıştırılmalı...
Hem doğaya hem halk sağlığına tehdit olmasın...
Evet, kalan beton artıklarının da değerlendirileceğini düşünüyorum.
Bir duyum aldık, eski Antakya'nın arkalarında vadiler varmış yıkıntıların oraya döküldüğü iddiası var.
Benim şu an onunla ilgili bir bilgim yok lakin burada bizi koordine eden sayın Burdur Valisi çok hassas, onu belirteyim. Bu özellikle bu havzalarına yakın derelere yakın yerlerde dökülmeyeceği konusunda bilgi aldım.
Arayan soran oldu mu?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan arandım. 5 milyon lira filan bana para gönderdiler, bir de 2,5 milyon lira toplam 7,5 milyon... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan aradılar, araç ihtiyacını sordular. Şu an bekliyorum o araçları. Sonuçta bakın belediye var, şehri yönetiyorsunuz. Ne personelin ne binan var... Aracın doğru dürüst kalmadı. Yani sıfırlandı. Yeniden bir dirilme zamanı... Daha da geleceğini düşünüyorum. Benim payım hariç gönderdiler extradan.
Peki bunu hazineden mi yoksa?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinden...
© The Independentturkish